Hammaddede tasarruf mümkün mü?

Nüfusun artan ihtiyaçları ise hammadde kaynaklarını tehdit ediyor.

1.08.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Hammaddede tasarruf mümkün mü?

Dünya nüfusu hızla artıyor. Bu nüfusun artan ihtiyaçları ise hammadde kaynaklarını tehdit ediyor. Son dönemlerin popüler konusu, "sürdürülebilirlik" trendi kendisini hammadde kaynaklarında da gösteriyor. Büyük şirketler, kullandıkları hammadde kaynaklarını da bu açıdan sorgulamaya başladı. Bunlardan biri de dünya kimya devi BASF. Şirket, enerji kaynaklarını ve değerli fosil hammaddelerini mümkün olduğunca etkin yöntemlerle kullanmaya çalışıyor. Günlük yaşamımızda kullandığımız ya da tükettiğimiz çoğu şey, aslında dünyamızdan ödünç aldığımız temel bazı hammaddelerden üretiliyor. Örneğin petrol ve bakırla birlikte endüstriyel üretimin en temel hammaddelerinden olan demir, binalardan arabalara ve buzdolaplarına kadar günlük hayatımızın pek çok vazgeçilmezinin yapımında kullanılan çeliğin ana hammaddesini oluşturuyor. Alüminyum cdlerde, bakır elektrikli ve elektronik eşyalarda, indiyum ekran panellerinde kullanılıyor. Bir cep telefonu, üzerindeki tüm teknolojik özelliklere ve yazılımlara rağmen aslında biraz plastik (yaklaşık yüzde 60), biraz metal (yaklaşık yüzde 25) ve biraz seramikten (yaklaşık yüzde 15) oluşuyor. Ortalama bir Avrupalı yılda 3 ton, yani günde 45 kg doğal kaynak tüketiyor... Bu rakam, bir Kuzey Amerikalı için 90 kg gibi dramatik bir düzeye çıkarken bir Afrikalı için 10 kg'a düşüyor. Bir Avrupalının hammade tüketiminin yaklaşık üçte biri ev ya da altyapı ihtiyaçlarından kaynaklanıyor. Yeme-içme için tükettiği kaynaklar, toplam tüketiminin yaklaşık dörtte birine tekabül ediyor. Ulaşım bu tüketimden yüzde 7 pay alırken geriye kalan yüzde 40'lık tüketim, çok sayıda farklı üründen kaynaklanıyor: Elektronik eşyalar (bilgisayar, kamera vb), kitaplar vb. İnsanlığın ihtiyaçlarının karşılanması için yeryüzünden yaptığımız hammadde çıkarımı, aslında sadece çevresel değil insan hakları ihlali ve kötü çalışma koşulları gibi toplumsal sorunlara da yol açıyor. Olumsuz çevresel ve toplumsal etkiler, çoğunlukla Afrika, Latin Amerika ve Asya ülkelerindeki düşük çevresel ve sosyal standartlardan kaynaklanıyor. Öte yandan küresel kaynaklarımızın azalması, çevresel ve toplumsal sorunların yanı sıra emtia ve finansal pazarlarda önemli ek sorunlar da ortaya çıkarıyor. Özellikle son yıllarda emtia piyasalarında artan volatilite ve beklenmedik hareketler nedeniyle enerji, maden ve tarım ürünleri fiyatlarında ciddi dalgalanmalar oluyor. Bu dalgalanmalar, özellikle gelişmekte olan pazarlardaki tüketici fiyatlarında da hareketlere neden oluyor.

KAYNAKLAR AZALIYOR
Doğal kaynaklarımızın gitgide azalıyor olması, artık tüm dünyanın gündeminde. Her bir birey daha sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip. Ama bunun için herkesin kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasına ve geri dönüşüme elinden gelen en yüksek katkıyı sağlamaya gayret etmesi gerekiyor. Günümüzde dünyamıza daha iyi davranmak için yapabileceklerimiz arasında geri dönüşüme önem vermek ve bunu mümkün olan her alanda uygulamak ilk sıralarda geliyor. Geri dönüşüm sayesinde hammadde miktarını azaltarak tasarruf sağlanan alanlar, dünyamız için tahmin edilemeyecek kadar büyük bir fayda sağlıyor. Maalesef Sanayi Devrimi'yle hammadde ihtiyacında başlayan artış, günümüzde de hızla devam ediyor. Peki bugün küresel sanayinin ihtiyaç duyduğu hammaddenin ne kadarı geri dönüşümden sağlanıyor? Gazetelerin ne kadarı geri dönüşümlü kağıttan basılıyor? Büyük şirketler, üretimlerinde geri dönüşümden sağlanan hammaddelere ne kadar yer veriyor? Günümüzün popüler söylemi "sürdürülebilirlik", hammadde tedarikinde de geçerli... Geri dönüşüm yoluyla sağlanan hammaddeler, insan nüfusunun artışına paralel olarak artan tüketimin doğal dengeyi bozmasını ve doğaya zarar vermesini engellerken, bununla birlikte yeniden dönüştürülebilen maddelerin tekrar hammadde olarak kullanılması büyük miktarda enerji tasarrufunu da mümkün kılıyor.~

ZORUNLU DÖNÜŞÜM
Tüm bu gerçekler, geri dönüşümlü hammadde kullanımının, yalnızca çevreye zarar vermemek adına değil aynı zamanda dolaylı olarak ekonomik şartlar nedeniyle de zorunlu olduğunu gösteriyor. Mevcut durum, sanayileşmiş ülkelerdeki büyük şirketleri hammadde ihtiyacını azaltacak çözümler aramaya itiyor. 1948 yılında geri dönüşüm faaliyetlerini küresel düzeyde desteklemeyi amaçlayarak kurulan Uluslararası Geri Dönüşüm Bürosu (BIR), bugün küresel sanayinin ihtiyaç duyduğu hammaddenin yüzde 50'ye yakın bir bölümünün geri dönüşüm sayesinde sağlandığını belirtiyor. Geri dönüşüm sektörünün üst düzey enerji tasarrufu sağlaması, üretim sürecinde sağladığı su tasarrufu ve hava kirliliğini ciddi oranda azaltması ikincil hammadde kullanımının her geçen gün artmasının önünü açıyor.

"BASF HAMMADDEYE 105 MİLYON EURO YATIRDI'

BÜYÜK YATIRIM
BASF, yenilenebilir hammadde kullanımına verdiği önemi, 2006 yılında politikacılarla bilim ve endüstri dünyasından yetkilileri, Berlin'de bir araya getirerek yapıcı bir diyalog oluşturma çabasıyla göstermişti. "Sürdürülebilirlik Yöntemleri ve Yenilenebilir Hammaddelerin Rolü" başlıklı kongrede, "Yenilenebilir Hammaddeler-Gelecek için Hareket" konulu bir tartışma da düzenlenmiş ve bu konuyla ilgili yapılması gerekenler ve gelecekteki olası projeler tartışılmış, karşılıklı fikir alışverişinde bulunulmuştu. Şirket, sonraki 3 yıl içinde hammadde değişikliği alanında yaptığı çalışmalar için 105 milyon Euro değerinde yatırım yaptı.
ÖNEMLİ SATIN ALMA
BASF Kurumsal iletişim Direktörü Arzu Aksoy Bilgen, BASF'ın en son gerçekleştirdiği Cognis satın almasının da yenilenebilir hammadde girişimlerine önemli katkısı olduğunu aktarıyor ve şöyle konuşuyor: "BASF, hem petrokimyasal hem de yenilenebilir hammadde bazlı kimyasallarda yetkin bir şirket. Cognis entegrasyonuyla birlikte yenilenebilir hammadde bazlı ürün portföyümüz genişledi. Özellikle biyokataliz ve fermentasyon teknolojileri alanlarındaki tecrübemizi yenilenebilir hammadeler alanında, örneğin yeni polimerlerin geliştirilmesinde değerlendiriyoruz. Ayrıca nanoteknoloji uygulamaları da enerji ve kaynak tasarrufu sağlayan yeni ürünler geliştirilmesinin önünü açıyor. Tarım alanında da önemli geliştirmeler yapılarak kaynak kullanımının azaltılabileceğini öngörüyoruz."
ÖRNEK UYGULAMA
Arzu Aksoy Bilgen, şirketin attığı adımlara bir örnek olarak palmiye yağını vurguluyor. Palmiye yağının sürdürülebilir bir şekilde üretilmesine imkan sağlamayı amaçlayan Sürdürülebilir Palmiye Yağı Yuvarlak Masa Girişimi'nin (Round Table on Sustainable Palm Oil (RSPO)) çalışmalarını destekleyen BASF, sürdürülebilir bir hammadde olarak palmiye ve palmiye kabuğu yağını 2015 yılı itibariyle tamamen sertifikalı kaynaklardan kullanmayı hedefliyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz