Öncü düşünür dün - bugün
Carl Bosch
Ludwigshafen’a gelişi gerçekten fevkalade bir kariyerin başlangıcının habercisiydi: Berlin’deki Frederick William Üniversitesi’nde (günümüzün Humboldt Üniversitesi) kimya doktorasını henüz tamamlamış olan 25 yaşındaki Carl Bosch, hayatının geri kalanını şekillendirecek bir araştırma görevi üstlendiği BASF’ye 1899’da katıldı. Üstesinden gelmesi gereken zorluk, amonyak oluşturmak üzere sentetik olarak nitrojenle hidrojeni birleştirmekti. Bu büyük atılım 1913’te gerçekleşti. Carl Bosch, Fritz Haber’in geliştirdiği amonyak sentezi prosesini alıp onu laboratuvar ortamından endüstriyel ölçekte üretime taşımayı başardı. Böylece amonyağın temel bileşeni olduğu madeni gübrelerin bağımsız bir şekilde üretilmesini olanaklı kıldı. Bu başarısı, dünya çapında milyonlarca insanın beslenmesine yardımcı oldu. Bosch, bu proses için özel reaktörlere ve yeni türde çeliğe sahip güvenilir tesisleri kullanarak yeni bir yüksek basınç teknolojisi geliştirdi. O zamandan bu yana Haber-Bosch prosesi, amonyağın atmosferde bulunan nitrojen ve bugün büyük ölçüde doğalgazdan elde edilen hidrojenden bir demir katalizör vasıtasıyla büyük miktarlarda üretilebilmesini olanaklı kıldı. BASF 100 yıl önce dünyanın ilk endüstriyel amonyak üretim tesisini, bugün Almanya’nın Ludwigshafen kentinde bulunan Oppau’da kurdu. Bosch, aynı zamanda şirketin imzaya yetkili kişileri arasına alındı ve yalnızca altı yıl sonra şirketin yönetim kurulu başkanı oldu. 1925’te, BASF, Höchst, Bayer ve başka kimya şirketlerinin birleşmesiyle kurulan I.G. Farben’de de başkanlık rolünü üstlendi. Almanya’da Adolf Hitler iktidara geldiğinde Bosch, ahlaki bir çelişkiyle karşı karşıya kaldı. Bir yandan yapılan iş, Naziler üzerinden kâr elde ediyordu. Diğer yandansa liberal eğilimlere sahip olan ve Nasyonal Sosyalizme şiddetli bir şekilde karşı çıkan Bosch, Hitler’i Yahudi bilim insanlarını zulümden kurtarmaya ikna etmeye çalışıyor, ancak başarısız oluyordu. Bosch daha sonra, sanayiye tam anlamıyla sırtını dönmese de giderek kendi kabuğuna kapandı. Bilim dünyasına sığındı. Çocukluğunda kendisinin yaptığı ısıtmalı teraryumlarda bakmak için böcek topluyordu. Zamanla bu koleksiyonu milyonlarca böcek, kelebek ve madeni kapsayacak şekilde genişledi. Bosch, bunları saklamak üzere ayrı bir ev bile satın aldı. Yıldızları incelemek üzere bahçesine iki gözlemevi yaptırdı. 1931’de aldığı Nobel Ödülü, kuşkusuz hayatı boyunca yaptığı çalışmaların hakkını teslim eden en önemli göstergeydi. Ancak tutkulu bir doğa gözlemcisi olan Bosch, şüphesiz başka bir onura daha nail oldu: 1990’da, ölümünden 50 yıl sonra bir asteroide – 7414 Bosch – onun adı verildi.
Gerhard Ertl
Kimyayla ilgili sorulara cevap vermek için fiziğin yöntemlerini kullanırım. Max Planck Derneği Fritz Haber Enstitüsü’nün eski müdürü ve kimya dalında 2007 yılında Nobel Ödülü alan Prof. Dr. Gerhard Ertl yaparak onun izinden gittim” diyor. Ertl’in yüzey proseslerinin ayrıntılı incelemesine girişmesinde yarı iletken fiziğinin yardımı olmuş. Bir fiziksel kimya öğrencisi olarak Ertl, doktora tezini katı-gaz arayüzü üzerine yazarak daha o zamandan ana araştırma konusuyla ilgili çalışmaya başlamış. Henüz 31 yaşındayken, kristalli katı yüzeylerde kimyasal reaksiyonların yapısal sorunlarına ilişkin incelemesiyle doktora sonrası yeterliliğini (yüksek doktora) almış. Yaptığı araştırma onu günümüzün en önemli kimyagerlerinden biri haline getirdi. Ertl’in konu seçimi akıllıcaydı ve cüretkardı, çünkü o dönemde bu faz sınırları hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmiyordu. “Bu, hayatım boyunca verimli bir konu oldu” diye düşünüyor 77 yaşındaki bilim insanı. Ancak bu disiplinler arası araştırmacı için laboratuvar dışındaki hayat her zaman öncelikli olmuş. Ertl, ailesine ve müziğe büyük önem veriyor. Öğrenciyken tutkulu bir piyanist olması sayesinde bir dans grubunda piyano çalarak geçimini sağlayabilmiş. Bugün de emekli profesör ve Berlin’deki Max Planck Derneği Fritz Haber Enstitüsü eski müdürü, haftada bir akşamını Berlin Oratoryo Korosu’nda repetitör olarak geçiriyor. Ancak kimya Ertl’in sanattan zevk alma fırsatı da sunmuş: “Bugün hâlâ hoş bir formülden ya da güzel bir mikroskobik desenden estetik bir haz alabiliyorum.” Gerhard Ertl, “Başarılı Kimya Deneyleri” (“Chemische Experimente, die gelingen”) başlıklı bir kitap sayesinde daha 12 yaşındayken kimyaya olan tutkusunu keşfetti. Ancak odasından gelen “garip ses ve kokular” nedeniyle annesi deneylerine nokta koydu. Böylece Ertl, dikkatini fiziğe vererek kimya deneyleri yerine zararsız radyolar yapmaya başladı. Bilimin bu iki dalına yönelik tutkusu hayatının geri kalanını şekillendirecek ve en sonunda ona Nobel Ödülü kazandıracaktı. Fizik profesörü, heterojen kataliz alanındaki çığır açan çalışmaları nedeniyle 2007 yılında kimya dalında Nobel Ödülü’nü kazandığını 71’inci yaş gününde öğrendi. Ertl, çalışma yöntemini, “Kimyayla ilgili sorulara cevap vermek için fiziğin yöntemlerini kullanırım” diye tanımlıyor. Bu yaklaşımı, ünlü amonyak sentezi prosesinin arkasındaki mekanizmalara ilişkin araştırmasında da kullanmış. Carl Bosch sayesinde endüstriyel ölçekte amonyak üretmek 1913’ten beri mümkün olsa da bir soru halen yanıt arıyordu: Demir katalizörün yüzeyinde gerçekleşen reaksiyonda tam olarak ne oluyordu? Ertl, moleküler reaksiyonun sırrını keşfeden ilk kişi oldu. Bu, modern yüzey kimyasında bir köşe taşıydı ve Ertl’e Nobel Ödülü kazandırdı. Ertl, “Bosch, büyük ölçekli uygulamayı mümkün kılan mühendisti ve ben de temel araştırmayı
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?