Finans Hattı

HER 1.5 YILA BİR KRİZ Son 11 yıllık süreçte yaşadığımız krizlerin sayısının fazla olduğu biliniyor. Birazcık geçmişe dönüp hafızalarımızı zorladığımızda, 11 yıla 7 krizi sığdırdığımız ortaya çıkıy...

1.03.2001 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

HER 1.5 YILA BİR KRİZ

Son 11 yıllık süreçte yaşadığımız krizlerin sayısının fazla olduğu biliniyor. Birazcık geçmişe dönüp hafızalarımızı zorladığımızda, 11 yıla 7 krizi sığdırdığımız ortaya çıkıyor. Yani, ortalama her 1.5 yıla bir kriz sığdırmışız. Krizlerden 3’ü uluslararası arenadaki sorunlardan kaynaklanmış. Diğer 3’ü bizim siyasetçi ve bürokratlarımızın özel becerilerinden! Biri ise doğal afet sınıfına giriyor.

Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesiyle başlayan 1990 Ağustos krizi, Türkiye ekonomisini 1991 yılında derinden etkiledi ve ekonomi durgunluk sürecine girdi. 1994 krizi, finans sisteminde deprem yaratırken, 3 banka sistem dışına kaydı, binlerce firma zor durumda kaldı, binlercesi de kapandı. O yıl ekonomi yüzde 6.1 oranında küçüldü.

Tam “Krizin yaralarını sarıyoruz, toparlanıyoruz, ayağa kalkıyoruz” derken, Temmuz 1997’de Tayland’da başlayan ve Uzakdoğu’yu saran krizle yeniden sarsıldık. Çünkü, bu ülkeler Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Emerging Markets (Gelişen piyasalar) sınıfında yer alıyordu.

Tekstilciler zorlandı, demir-çelik sektörü, en büyük pazarını kaybetti. Böyle bir ortamda bankaların batık kredileri adım adım büyümeye başlarken, bu kez kriz kuzeyden, Rusya’dan geldi. 1998 Eylül’ünde Rusya’dan kaynaklanan kriz, doğal olarak Türkiye’yi derinden etkiledi. Kriz ortamında tam 6 milyar dolarlık yabancı fon, kendine başka güvenli limanlar bulmak üzere yelken açtı...

1999’da ise farklı bir kriz yaşadık ve Türkiye, 17 Ağustos’tan itibaren depremin yarattığı hasarla uğraştı. Aralık 1999’da depremi unutmaya başladık. Çünkü, yeni bir umut vardı ve Türkiye 3 yıllık istikrar programı çerçevesinde tek haneli enflasyona kavuşacaktı. Umut ve iyimserlik havası, bütün ekonomiye, toplumun her katmanına yayıldı.

Finanse edilen otomobil satışları ve 10 yılı bulan konut kredileri, ekonomideki canlanmanın göstergesi kabul edildi. Borsa, ocak ayından itibaren düşmeye başlamıştı ama sorun değildi, çünkü nasılsa yeniden yükseliş gelecekti. Bu süreçte 11.5 aylık dönemde de işler yolunda gitti denilebilir. Piyasalardaki iyimserlik rüzgarları, toplumun bütün katmanlarına yayıldı.

Kasım kriziyle gelen sarsıntıyla birlikte, “Ne oluyoruz?” denildi ve silkinme oldu. 2001 yılına bu krizin etkileriyle girdik. Tam kasım krizinin etkilerini aşmaya doğru gidiliyordu, bu kez 19 Şubat krizi patlak verdi...

Sonuçta krizin bilançosu tam olarak ortaya konmuş değil. Hazine Müsteşarlığı, Merkez Bankası, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) gibi mali piyasaların yetkili otoriteleri, hasar tespit çalışmaları yapıyor. Aslında hasar raporu çıksa da bir şey değişmeyecek. Çünkü, bu raporların içerikleri sınırlı kalacak ve tartışılmayacak. Herkes, güven verici mesajlar vermeye özen gösterecek, ama ne siyasetçiler ne de bürokratlar için zihniyet değişmiyor. İddialı olacak ama bu zihniyetle galiba çok da uzun sürmeden, yeni krizleri yaşayacağız...

İHLAS’IN YURTBANK VE EGEBANK BATAĞI

İhlas Holding’in mali ödemelerde zor duruma düşmesi ve İhlas Finans’a el konulması, ekonomi basınından daha çok magazin dünyasının ilgisini çekti. Grubun televizyon şirketi TGRT’ye program hazırlayan ve Televole programlarının gedikli şahsiyetlerine yapılan ödemelerin tutarı ile verilen hediyeler, gazete sayfalarında ayrıntılı olarak yer aldı. Ancak, Gülben Ergen’e ayda 68 milyar, Seda Sayan’a 55 milyar lira aylık ödeme yapan bir holdingin, 700 milyon doları bulan mali sıkıntısı, herhalde bu ödemelerden kaynaklanmıyordu...

Ortadaki hesaplar da, bu görüşümüzü destekliyor. Almanya’ya kaçan ve Enver Ören’in sağ kolu olarak bilinen Kamil Tekin’in  25 milyon dolar götürdüğü söyleniyor. Ancak, bu rakamım minimum düzeyde olduğun altı çiziliyor. Tahmin edilen tutar aralığı 25 ile 100 milyon dolar aralığı...

Mali sıkıntıyı aşmak için grup bünyesindeki şirketlere 1.5 milyon dolardan, 5 milyon dolara kadar villa, kat satarak, nakit toplamaya çalışan İhlas Holding’in patronu Enver Ören’in, Kamil Tekin’i neden mahkemeye vermediği merak ediliyor.

Güvenilir kaynaklardan edindiğimiz bilgiler, bunun arkasında, Kamil Tekin’in, Enver Ören’in özel yaşantısıyla ilgili bir takım bilgilere sahip olmasının yattığını gösteriyor. Buna göre, Tekin, Ören’in yurt dışındaki bütün hesaplarında sırdaş özelliğine sahip. Ören, bu yüzden onu mahkemeye verme yoluna gitmedi ve karşılıklı anlaşmayla bu işin çözülmesi için uğraştı. Halen de uğraşılıyor.

Peki, grubun açığı olduğu söylenen 700 milyon doları nereye gitti? Grup şirketlerine yapılan harcamaların tutarı konusunda farklı rakamlar vermek mümkün. Örneğin, Güneşli’deki binaya harcanan tutar 100 milyon doları buluyor. Bisan ve Kristal Kola’ya yapılan harcamaların tutarları da belli.

Ama esas sıkıntı, grubun geçmişte ortak olduğu 2 bankadan kaynaklandı. Zamanında Ali Rıza Çarmıklı’ya, Eurocredit Bank’ın (Yurtbank) yüzde 40’ına karşılık yüklü miktarda ödeme yapan grup, yeni ortağı Ali Balkaner ile anlaşamadı. Sonuç mu? Bir banka lisansının 15-20 milyon dolar ettiği bir ortamda, yüzde 40 hisseyi, Ali Balkaner’in Boğaziçi Köprüsü’nün Anadolu ayağında yaptırdığı villalardan 2 tanesi karşılığında devretti.

İkinci sıkıntı ise Egebank’ta yaşadı. Grup, önce Hüseyin Bayraktar’a yüzde 30 hisse için hatırı sayılır bir ödeme yaptı. Fakat, Bayraktar, bankayı Murat Demirel’e sattı. Murat Demirel ise yüzde 30 ortağı olan grubun hisselerine talip oldu. İhlas satmak istemedi. Demirel ise ısrarcıydı. Sonuçta Egebank’a 110 milyon dolarlık borç vardı ve Murat Demirel bunların ödenmesini istedi. Haciz gelmemesi için de bu paralar İhlas Finans’tan sağlanan fonlarla ödendi.

Enver Ören, Demirel’i amcasına şikayet etti ama fayda etmedi. Demirel, ikinci bir adımı attı ve bankada sermaye artırım kararı aldı. Sermaye artışına gidemeyen grubun hisse oranı da sembolik düzeye geriledi. Böylece hem borç ödenmiş oldu, hem de on milyonlarca dolar ödenen hisseler, bir anda sıfıra inmişti. Sonuçta, İhlas Holding, ortak olduğu 2 bankadan beklediği finansmanı bulamadığı gibi, hisselerini de yok pahasına elden çıkarmak zorunda kaldı.

BANKA SATIŞLARI ŞİMDİ HIZLANACAK MI?

Ekonomide yaşanan kriz, yüzde 7500 oranındaki rekor bir faizin yanı sıra devalüasyon gibi tarihi bir sonucun ortaya çıkmasına da neden oldu. 22 Şubat tarihi itibariyle TL bir günde yüzde 40 düzeyinde değer kaybetti. 

Mali piyasalarda dalgalanma sürerken, yabancı bankalar ellerini ovuşturmaya başladı bile. Çünkü, satın almak istedikleri bankalar için ödeyecekleri fatura, yüzde 40’lık indirime girmişti. Bu yüzden, önümüzdeki dönemde banka satışlarının gündeme gelmesine kesin gözüyle bakılıyor. Bankacılara göre süreç birden hızlanacak. Aslında, Kasım krizinden sonra bu sürecin hızlandığı görüşü ağır basmıştı. Nitekim, bu yönde bir hayli adım atılmıştı. Örneğin, Citibank’ın Türk Ekonomi Bankası (TEB) ile pazarlıkları son aşamaya geldi. İmza her an atılabilir.

Financial Times gazetesine “Demirbank’la artık ilgilenmiyorum” açıklamasını yapan HSBC, bu banka için pazarlıklarına devam ediyor. İtalyan kökenli Uni Credito Bank’a göre biraz daha avantajlı konumda olan HSCB, son krizle birlikte her an bankayı bünyesine katabilir. İktisat Bankası için denetim şirketine, bilanço hazırlattıran Societe Generale de, imza atmaya yatkın bankalardan biri.

Bunun işaretlerini aslında TV reklamlarında da görüyoruz sanki... Son dönemde bütün banka ilanları durmuşken, HSBC ve Citibank’ın reklamlarından geçilmiyor. Belki bazı okuyucularımız, “Bunun ne alakası var” diyebilirler... Ama bu reklamların 7-8 şubelik bir ağ ve sınırlı bir müşteri kitlesi için yapılmadığını bilmek için kahin olmaya gerek yok...

İŞ BANKASI’NIN EN BÜYÜK KURUMSAL ŞUBESİ

İş Bankası, geçtiğimiz yıl resmen İstanbul’a taşındı ve Levent’teki yeni binasında çalışmaya başladı. Genel müdürlük binası dışında, inşa edilen 2 gökdelene de bankanın aracı kurum, sigorta şirketleri, leasing ve factoring gibi iştirakleri yerleşti.

Genel müdürlük binasında da Türkiye’nin en büyük kurumsal şubesi yer alacak. Bankanın merkez şubesine dönüşecek olan “İstanbul şubesi”, mart ayında hizmete girecek. Aynı zamanda 4 katlı binaya yerleşecek ve Türkiye’nin en büyük kurumsal şubesi özelliğini taşıyacak.Bu şubenin hizmete girmesiyle, İş Bankası’nın büyük kurumsal müşterileri bu şubede toplanacak. Böylece, birçok orta ölçekli bankadan daha büyük işlem hacmine sahip olan Şişli şubesinin de bankadaki etkinliği azalacak.

YENİ ATAMALAR

Abank ve Türk Ekonomi Bankası’nda (TEB) iki yeni atama yapıldı. Abank’ta Cem Şipal, 19 Şubat Pazartesi günü itibariyle, mali kontrol grubu genel müdür yardımcılığına getirildi.

TEB Factoring’in genel müdür vekili Emine Sevinç Özşen de, Türk Ekonomi Bankası’na genel müdür yardımcısı olarak atandı. Özşen, bütçe, mali kontrol ve muhasebe grubundan sorumlu genel müdür yardımcılığı görevini üstlendi.

Yine 19 Şubat tarihi itibariyle geçeri atamaya göre, bu görevi yürüten Cihat Madanoğlu ise TEB Grubu Mali İşleri’nden sorumlu koordinatör olarak görev yapacak. Madanoğlu, Teb Mali Yatırımlar AŞ bünyesinde görev yapacak.

MERKEZ BANKASI BAŞKANLIĞI İÇİN KULİSLER HIZLANDI

Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel’in görev süresi mayıs ayında doluyor. Çünkü, Erçel, bu göreve 5 yıllığına Mayıs 1996’da getirilmişti. Şimdi tartışmaların yeni odağında Erçel var. Herkes Erçel’in bu göreve yeniden mi atanacağını, yoksa başka birinin mi getirileceğini merak ediyor. Kasım ayındaki krizden sonra, şubat ayındaki kriz nedeniyle ağır eleştirilere uğrayan Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, başkanlık görevine 5 yıllık süre için yeniden atanmazsa bir hayalini gerçekleştiremeden ayrılmış olacak. Çünkü, yakından tanıyanlar, Erçel’in, “Türkiye’yi tek haneli enflasyonla tanıştırma rüyası”nın olduğunu da bilirler. 

Ama Erçel’in işi de kolay değil. Çünkü, Tasurruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bünyesindeki bulunan bankaların ortak yönetim kurulu başkanı Tevfik Altınok, şimdiden kulis çalışmalarına başlamış durumda. Bu doğrultuda gerek özel bankaların patronlarına gerekse siyasi tarafa ziyaretler yapılıyor.

Merkez Bankası’nın başkanlığı için adı geçenlerden birisi de Ziraat Bankası’nın genel müdürü Osman Tunaboylu. Tunaboylu’yu ekonomiden sorumlu devlet bakanı Recep Önal’ın istediği biliniyor.

Başkanlık kulisleri yoğun ama mayıs ayı yaklaştıkça daha da yoğunlaşacağı kesin. Gazi Erçel’in devam etmesini isteyenler, Osman Tunaboylu ve Tevfik Altınok için çeşitli söylentileri, karşı atak olarak yayıyor. Örneğin, Tunaboylu’nun Hazine’de müsteşar yardımcısı iken Yaşarbank’la ilgili murakıp raporuna kızdığı ve “Bu raporu bana neden getirdiğiniz” diye murakıplar kurulu başkanını azarladığı söylentisi yayılıyor.

Altınok için de, “Hazine Müsteşarlığı döneminde ne yaptı da, şimdi başkanlığa aday oluyor. Üstelik, Hazine Müsteşarlığı’ndan ayrıldıktan sonra Koç Holding’e döndüğü için hakkında yürütülen bir soruşturma ve dava var” değerlendirmeleri yapılıyor.

SİGORTA SEKTÖRÜNDEN SON GELİŞMELER

* Sümerbank bünyesinde toplanan bankalardan sonra, sigorta şirketleri de birleşiyor. Diğer bankaların sigorta şirketleri yok ama Sümerbank’ın Türk Nippon’u ile Egebank’ın Ege Sigorta’sı birleştiriliyor. Birleşme Türk Nippon’un çatısı altında gerçekleşecek ve Altinazade’deki genel müdürlük, yeni şirketin merkezi olacak. Şirketin yeni adının “Sümer Sigorta” olacağı konuşuluyor.

* Finanbank patronu Hüsnü Özyeğin, Fiba Sigorta için Hazine Müsteşarlığı’ndan ön izni aldı. Fiba Sigorta ile değişik bir sigorta anlayışı hedefleniyor. Türkiye’de ilk kez denecek satış yöntemleriyle faaliyet göstermesi hedeflenen şirketin, 2001 yılı sonuna doğru faaliyete başlaması öngörülüyor.

* Interbank’ın ve Cavit Çağlar’ın hissedar olduğu Inter Sigorta’ta için bir grup büyük acentenin bir araya geleceği ve şirketi satın alacağı konuşuluyor.

* Türkpetrol Holding bünyesinde bulunan Universal Sigorta’nın satışı konusunda Hazine ile Ceylan İnşaat arasında anlaşma sağlanamadı ve satış işlemi gerçeklemedi. Hazine, şirkete nakit sermaye konulmasını koşul olarak ortaya koyarken, Ceylan’lar bu istedeği karşı çıkarak, “Bu ortamda biz neden 3 milyon doları çıkarıp şirkete koyalım” dedikleri öğrenildi.

COŞKUN ULUSOY VE OYAK

Oyak Holding’in genel müdürlüğüne getirilen Coşkun Ulusoy, holding bünyesinde hızlı bir değişim süreci başlattı. Grup bünyesindeki 29 şirketin yönetimi, başta otomotiv ve finans olmak üzere değiştirildi.

Coşkun Ulusoy, röportaj isteklerini şimdilik kabul etmiyor ve “Önce bir şeyler yapalım, ardından yaptıklarımız üzerinden konuşalım” diyor. Finans kökenli bir yönetici olarak, bu alana olan özel ilgisini saklamıyor. Çünkü Ulusoy, Oyak’ın çok şubeli bir bankaya sahip olması gerektiğini düşünüyor.

Oyak Holding bu nedenle Esbank ve Türk Ticaret Bankası’na talip oldu. Ancak, Ulusoy’un odaklandığı banka, Demirbank. Oyak Bank’ın uzmanları, şu anda Demirbank’ta inceleme yapıyor ve rapor hazırlıyor. Coşkun Ulusoy, banka ismi vermiyor ama Demirbank’ın satın alınması için ısrarcı olacağı söyleniyor.

Bu arada Coşkun Ulusoy, Ziraat Bankası’ndaki eski çalışma arkadaşlarını Oyak Holding bünyesine toplamaya çalışıyor. Ziraat Bankası genel müdürlüğü döneminde yardımcılığını yapan Caner Öner ve Nihat Karadağ gibi isimlerin gruba kazandıran Ulusoy, en son olarak da yine Ziraat Bankası’ndan mesai arkadaşı olan Asaf Ardak’ı, grubun reklam ve halkla ilişkiler danışmanlığına getirdi.

 


 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz