Zeycan Rochelle Yıldırım, yarı Amerikalı yarı Türk… Küçükken okuduğu töre cinayetlerini konu alan kitabın etkisiyle, bu konuya dikkat çekmek için miss universe güzellik yarışmasına katılmış.
Yıldırım Group’un yeni nesil temsilcisi Zeycan Rochelle Yıldırım, yarı Amerikalı yarı Türk… Küçük yaşlardayken okuduğu töre cinayetlerini konu alan kitabın etkisiyle büyüyen Yıldırım, bu konuya dikkat çekmek için Miss Universe güzellik yarışmalarına katılmış. Bugün ise 30’lu yaşlarda ve kadına şiddet gündeminde hala ilk sırada yer alıyor.
CEO LİFE Bahar 2022 sayısından
Hikaye, Zeycan Rochelle Yıldırım’ın henüz 14 yaşlarında töre cinayetlerini konu alan bir kitap okumasıyla başlıyor. Henüz 16 yaşındayken de ABD’de bir okul etkinliğinde dünyada ve Türkiye’de namus cinayetlerini konu alan bir konuşma yapıyor. “O gün anladım ki yarattığım bu etkiyi ve farkındalığı devam ettirmek benim görevimdi” diyen Zeycan Rochelle Yıldırım, sesini duyurabilmek için Miss Universe güzellik yarışmalarına katılmış. Güzellik yarışmalarında kürsüye çıkıp bu konulara dikkat çekmek tek hedefi olmuş. Dereceye girip bu isteğini gerçekleştiremese de güzellik yarışmalarındaki disiplinli ortamın hayatına çok şey kattığı görüşünde.
Bugüne geldiğimizde ise 5 farklı kıtada ve 53 ülkede faaliyetlerini sürdüren Yıldırım Group’un yeni nesil temsilcisi olarak pazarlamadan kurumsal iletişime, Garip & Zeycan Vakfı’ndan Samsunspor ve Mor Forma’ya tüm süreçlerde onun imzası bulunuyor. Hem de henüz 30’ların başında olmasında rağmen… Yarı Amerikalı yarı Türk bir iş insanı olarak, işi gereği kıtalar arasında yoğun bir trafik yaşayan Zeycan Rochelle Yıldırım ile iş ve iş dışı yaşamının yanı sıra, vakfın yeni planlarını, Dünyanın En Ağır Forması’nı ve gelecek hayallerini konuştuk.
* Türk iş dünyası sizi yeni tanımaya başladı. Farklı bir portre çizmeyi çok kısa sürede başardınız. Peki kimdir Zeycan Rochelle Yıldırım?
Ben Türkiye’de doğdum; yaklaşık 15 yaşına kadar bu ülkede büyüdüm. Lisans eğitimimi ise ABD’de, Georgia State University’de tamamladım. Önce işletme okudum ardından çocukluğumdan bu yana hayalini kurduğum moda tasarımı alanında eğitim aldım. Ancak moda sektörüne girdiğimde işlerin hayal ettiğim gibi olmadığını fark ettim. Ben fark yaratmak, iz bırakmak ve dünyada bir şeyleri değiştirmek istiyordum. Oysa moda daha çok üretim ve satışa odaklanıyordu.
* Peki nasıl bir yol çizmeye karar verdiniz?
Babam Yüksel Yıldırım işletme eğitiminin ardından dönmemi ve ofiste çalışmamı istemişti. Moda tasarımı okumam önce onda bir hayal kırıklığı yarattı. Ama tercihlerime hep saygı duymuştur; asla baskı yapmaz. Benim moda tasarımında hayal ettiğimi bulamadığımı gördüğü an Türkiye’ye dönmemi ve Garip ve Zeycan Yıldırım Vakfı için çalışmamı önerdi. Ben katılmadan önce vakıf yine güzel işler yapıyordu ancak yeteri kadar etkin değildi. Yeni projeler geliştirerek işe başladık. Ardından Samsunspor ile birlikte Mor Forma kampanya fikri doğdu. Böylece çok da hesaplamadığım bir şekilde babamın istediği gibi aile şirketimizde çalışmaya başlamış oldum.
* Tüm bunlarla birlikte mi Türkiye’ye yerleşme kararı verdiniz?
Aslında resmi olarak bu kararı hiçbir zaman almadım. Ama kendimi bu işlerin tam merkezinde buldum. Bir süre sonra yaptığımız projeler ve Mor Forma o kadar büyüdü ki ABD’ye gittiğim zamanlarda dahi bir an önce Türkiye’ye dönmek zorunda hissettim kendimi. Oluşturduğumuz etkiden o kadar hoşlandım ki uzak kalamaz oldum.
* Şimdi Yıldırım Holding bünyesinde neler yapıyorsunuz?
Yönetim kurulunda yer alıyorum; aynı zamanda grubun tüm pazarlama ve kurumsal iletişim süreçlerini ben yönetiyorum. Vaktimin hala yarısını vakıf işleri alıyor. Burada kadın, gençlik ve eğitim konuları üzerine önemli projeler yürütüyoruz. Özellikle İngilizce eğitim alanında ana okulu ve ilkokul öğretmenlerine ücretsiz dersler veriyoruz.
Yine grubumuz bünyesindeki Samsunspor’un pazarlama süreçlerinden de ben sorumluyum. Yoğun bir mesaim olduğunu söyleyebilirim.
* Bir gününüz nasıl geçiyor?
Yaşamın yarısını ABD, diğer yarısını Türkiye’de geçirdiğim için biraz farklı biyolojik saatim bulunuyor. Mesela uyuma saatim çoğu zaman sabah 5’i buluyor. En geç 9’da uyanıyorum; 4 saat uyku hafta içinde benim için gayet yeterli oluyor. Sabah mutlaka spora gidiyor, dünyada ve Türkiye’deki gelişmeleri takip ediyor ve tazeleniyorum. Ofise öğlen saatlerinde gidiyor ve geç saatlere kadar çalışıyorum. Türkiye’de sosyal yaşamım oldukça zayıf; çünkü arkadaşlarımın çoğu diğer kıtada.
* Kadına karşı şiddet ve eşitsizliğe karşı önemli bir mücadele yürütüyorsunuz. Bu hikaye nasıl başladı?
Sanırım 13 yaşındaydım; töre cinayetleriyle ilgili bir kitap beni darmadağın etti. Bu kitap sonrasında çok okudum ve araştırdım. 16 yaşında ise ABD’de üniversitede “Dünyada ve Türkiye’de Namus Cinayetleri” üzerine bir konuşma yaptım. Dinleyen tüm öğrenciler izleyicimdi ve onlarda bıraktığım etki, “İşte yapmak istediğim bu” dememi sağladı. Temmuz 2020’de ise hatırlarsınız #Challengeaccepted başlığını taşıyan ve Hollywood yıldızları dahil tüm dünya kadınlarının fotoğraflarını siyah- beyaz sosyal medyaya taşıdığı kampanya gündeme geldi.
* Hatırladığımız kadarıyla sizin sosyal medya paylaşımınız çok ses getirmişti…
Evet. Kampanyanın viral olmasında benim de katkım oldu. Bu kampanya sonrasında The New York Times başta olmak üzere birçok medya deviyle röportaj yaptım. Kadına karşı şiddete ve eşitsizliğe dikkat çekmek için ABD’de düzenlenen Miss Universe güzellik yarışmalarına dahi katıldım. Sesimi duyurabileceğim her türlü fırsatı kullandım. Kırılım noktası ise Mor Forma oldu.
Garip & Zeycan Yıldırım Vakfı’nın kadına karşı şiddetle mücadelesini stadyumlardan sonra şehirlere, sokaklara da taşıyoruz. Bu amaçla kadınlara bireysel savunma sporu öğreteceğimiz derslere başladık. Kadınların herhangi bir şiddet anında ne yapacaklarını bilmeleri gerekiyor. Onlara öz savunma yollarını göstereceğiz. Her güzel şey gibi bunun da ilk adımını Samsun’da attık. Sırada İstanbul, Ankara, İzmir ve diğer iller var. Bu derslerle yüz binlerce kadına dokunmayı amaçlıyoruz.
* Yine Samsun yani…
Atatürk, 103 yıl önce, Samsun’dan bir adım attı. Türkiye’nin kurtuluş mücadelesini başlattı. Biz de Samsunlu bir firma olarak projelerimizi ilk burada hayata geçiriyoruz.
Mor formamız aynen onun hayal ettiği gibi Türkiye’de şiddete ve eşitsizliğe dur demeyi temsil ediyor. Bizim en büyük hedefimiz, kampanyamızı Türkiye’nin her şehrine, her sokağına taşımak. Umarım başarırız ve başarımız tarihe geçer.
* Siz katılıyor musunuz peki bu derslere?
Evet, katılıyorum. Zaten uzun zamandır boks yapıyorum. Daha çok hoşuma giden, kadınlara bu eğitim verilirken izlemek. Karşınızda ne kadar güçlü biri olursa olsun doğru teknikle onu alt edebiliyorsunuz. Bu kadınlar için inanılmaz bir güven sağlıyor. Kendilerini daha güçlü ve güvende hissedebiliyorlar.
* Yıldırım Şirketler Grubu’nun kadın çalışanlarına yaklaşımı nasıl?
Burası kadın dostu bir grup; kadın çalışanlar önlerindeki kariyer fırsatlarını biliyor. Cam tavanlara yer yok; çalışanlarımızın yüzde 50’si kadın. Bunların çok önemli bir kısmı yönetim kadrosunda yer alıyor. Elbette hedeflerimiz çok daha yüksek. Direktör seviyesindeki oranı da yüzde 25 yapacağız. Hedefimiz bu şekilde.
“SADECE DOĞUM GÜNÜMDE TATİL YAPABİLİYORUM”
“SICAK ROTALAR TERCİHİM” Yoğun mesai nedeniyle tatile gitmeye çok fırsatım olmuyor. Doğum günüm hariç… Bu yıl erken doğum günü kutlamalarını arkadaşlarımla teknede yaptım. Hepimiz pembe giyindik. Gerçek doğum günümde ise annemle Zanzibar ve Katar’a gittim. Tatil için tercihim genellikle bu tür rotalar oluyor. Zanzibar, Hawai, Meksika… Türkiye’de ise favori tatil destinasyonum Bodrum. Ama ne yazık ki Bodrum’da zamanımın çoğu yine çalışarak geçiyor.
MUFTAKTA MEKSİKA, EKRANDA POLİSİYE Boş zamanlarımda yemek yapmaya bayılıyorum. Ama asla kendim için yapmam. Arkadaşlarım için çok özenli sofralar hazırlamak en büyük tutkum. Yaklaşık 5-6 saat harcarım bu sofralar için. Favorim ise Meksika mutfağı. Geceleri ise okuyarak veya televizyon karşısında vakit geçiriyorum. Genellikle otobiyografi okumayı seviyorum. Polisiye, cinayet ve gizem dizilerine bayılıyorum. Netflix’in “How to get away with Murder” dizisini birkaç kez izledim. Türk dizilerinde ise bugüne kadar en beğendiğim Ezel oldu.
MOR FORMA FİKRİ NASIL ORTAYA ÇIKTI?
FUTBOLDA HEDEF KİTLE ERKEKLER 6 Mart’ta belki hatırlarsınız; Samsun Atakum’da bir kadın, eşi tarafından, çocuklarının önünde şiddete uğradı. 8 Mart’ın hemen öncesinde yaşanan bu olay infiale sebep olmuştu. Büyükannemin (Onun da ismi Zeycan Yıldırım) yaşadığı yere çok yakındı Atakum, benim çocukluk yıllarım açısından da özel bir yer. İşte o gün Samsunspor’un bu konuda bir şey yapması gerektiğini düşündüm. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde de hiç vakit kaybetmeden bunun ilk anonsunu geçtik. Projenin farkı, futbolu da içine alması. Çünkü futbol denildiğinde hedef kitle erkeklerden oluşuyor. Asıl farkındalık yaratmamız gereken kesim de erkekler.
DÜNYANIN EN AĞIR FORMASI 8 Mart 2021’de başlayan bu hareket 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü”nde de devam etti. TFF 1. Lig Kulübü Yılport Samsunspor, kadına karşı şiddete dikkat çekmek ve karşı çıkmak amacıyla yeni formasını duyurdu. “Dünyanın en ağır forması” sloganıyla hazırlanan ve üzerinde 15 farklı dilde “Kadına şiddete hayır” mesajının yer aldığı formaları Samsunspor oyuncuları tüm sezon boyunca giyecek. Formanın tasarımını da ben hazırladım. Hayalimiz bu kampanyanın çığ gibi büyümesi.
ŞİDDET MAĞDURLARINA BAĞIŞ Dünyanın en ağır forması kulübümüzün resmi ürün mağazalarında satışa çıktı. Satışlardan elde edilecek gelirin yüzde 10’unu şiddet mağduru kadınlar yararına çalışan vakıflara bağışlamayı amaçlıyoruz. Türkiye’de kadın erkek herkesin bu formayı giymesini isteriz. Hatta bu kampanyanın tarihe geçmesini, diğer spor kulüpleri, şirketler ve sivil toplum kuruluşları için ilham kaynağı olmasını hedefliyoruz. Kampanyaya Türkiye’den başladık ama burada bitmeyecek. Bu mücadele uluslararası platformlarda devam edecek.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?