Sitare Sezgin, çok yönlü bir lider. Hayatında spora geniş bir yer ayırıyor. Düzenli olarak yürüyor. Tenis oynuyor, pilates yapıyor ve yüzüyor. Daha iyi odaklanmak için meditasyon yapıyor.
Geçtiğimiz yıl eylül ayında Teknosa’da CEO’luk koltuğuna oturan Sitare Sezgin, iş hayatında 22 yıllık deneyime sahip başarılı bir yönetici. Sabancı Holding’de de uzun yıllar farklı şirketlerde önemli sorumluluklar aldıktan sonra Teknosa’nın ilk kadın CEO’su olan Sezgin, çok yönlü bir lider. Hayatında spora geniş bir yer ayırıyor. Düzenli olarak yürüyor. Tenis oynuyor, pilates yapıyor ve yüzüyor. Hatta scuba diving’de CMAS bröve sahibi. Daha iyi odaklanmak ve zihnini arıtmak için meditasyon yapıyor. Yeni yerler keşfetmekle ve sanatla ilgileniyor. Üniversite sonrasında her yıl yurt içi veya yurt dışında hiç gitmediği 3 yeni yeri görme konusunda kendisine söz verdiğini belirten Sezgin, “İlk kez 2020 yılında pandemi nedeniyle sözümü tutamamıştım. 2021’de tekrar hedefime ulaşabildim” diyor.
CEO Life Dergisi / Bahar 2022 sayısından
Teknosa CEO’su Sitare Sezgin ile iş dışı yaşamını ve ilgi alanlarını konuştuk:
İş ve özel yaşam dengesi pandemiyle birlikte değişti. Sizin cephenizde bu değişim nasıl oldu?
Pandemiyle birlikte uzun süre evden çalışma deneyimi yaşadık. Özellikle ilk dönem dengeler biraz değişti. Tamamen uzaktan çalışma sürecinde özel hayatımız ve iş hayatımız birbirinin içine girmeye başladı. Biz bu dönemde haftanın belli günleri ofise gidiyoruz. Evden çalıştığımda da mesai yine sabah 8.30’da başlıyor. Rutinlerimi bozmuyorum. Perakende sektöründe bizim işimiz çok dinamik. Mağazalar kapanınca iş bitmiyor. Dijital kanallarda alışveriş 7 gün 24 saat devam ediyor. Oturup bilgisayarı açıp çalışmadan bahsetmiyorum ama muhakkak WhatsApp’a ya da e-maillerime bakıyorum. Herkes de bu düzene alıştı gibi geliyor.
İş dışı ilgi alanlarınız var mı?
Zaman içinde farklı ilgi alanları biriktirdim. Spor yapıyorum, düzenli olarak yürüyorum, tarihe ve sanata çocukluğumdan beri meraklıydım. Sonra meraklarımla da paralel olarak fotoğraf çekmeye, Türkiye’yi ve dünyayı gezmeye vakit ayırmaya başladım.
Ne sıklıkta yürüyorsunuz?
Yürüyüşü haftada 3-4 gün yapmaya gayret ediyorum. Genelde evime yakın rotaları tercih ediyorum. Hafta içleri erken saatlerde ya da akşam geç saatlerde Baltalimanı-Bebek sahil şeridinde, hafta sonları da Belgrad Ormanı, Emirgan Korusu gibi şehre yakın yeşil alanlarda doğayla iç içe yürüyüş ve koşu yapmayı seviyorum. Yaklaşık 5-6 km hızlı yürüyüş veya yavaş tempo koşu yapıyorum. Yürümek bana olumlu bir enerji veriyor ve zihnimi de açıyor. Bazen planlama yapıyorum bazen aklıma takılan bir konuyu çözüyorum; bazen de sadece doğanın, çevrenin sesine kulak vererek tüm düşüncelerimden arınıyorum. Bazen de keyif veren bir müzik veya podcast dinliyorum.
Neler dinliyorsunuz?
Yürüyüş veya koşu yaparken tempolu ve enerjik şarkılar dinlemeyi seviyorum. Spotify’da ruh halime göre değişen farklı yürüyüş ve koşu playlistlerim var. Son 2-3 yıldır yürürken podcast veya kitap dinlemeye başladım. İyi bir kitap okuyucusu olsam da kitap dinleme fikri ilk başta çok uzak gelmişti. Ama tam aksi oldu ve son dönemde yürürken Türkçe, İngilizce dinlediğim kitap sayısı ciddi şekilde arttı. Bu sayede geçmişte okuduğum kitapları, bazı klasikleri tekrar dinleme keyfine vardım.
Genelde yalnız mı yürüyorsunuz?
Hafta içleri genelde yalnız yürüyorum. Hafta sonları çoğu zaman yürüyüşlerime arkadaşlarım da dahil oluyor. Bir yandan spor yaparken bir yandan da arkadaşlarımla vakit geçirdiğim için bu yürüyüşler hem çok daha keyifli hem çok daha verimli geçiyor. Genelde hafta sonları sabah erken yürüyüş yapıp ardından kahvaltıya gidiyoruz. Sadece kendim için değil sivil toplum kuruluşları için de yürüyüş ve koşu organizasyonlarına katılmaktan keyif alıyorum. Attığınız adımlarla başkaları için de fayda yaratmak farklı bir iç huzuru sağlıyor. SEV Sağlık Eğitim Vakfı’nın 6 yıldır yönetim kurulundayım. Çocukların eğitimine katkıda bulunmak için bugüne kadar farklı maratonlarda koştum. 2015-2019 arası düzenli olarak Sağlık Eğitim Vakfı adına daha çok gencimize eğitim bursu ve fırsat eşitliği sağlamak adına koştum. Öncesinde de farklı STK’lar için bağış koşularında yer aldım. Pandemi ve sakatlığım nedeniyle 2 yıldır koşuya katılamadım ama 2022 yapılacaklar listemde kesinlikle yer alıyor. Teknosa bünyesinde de çalışanlarımızdan oluşan Teknosa Gönüllüleri liderliğinde çeşitli sivil toplum kuruluşlarına adımlarımızla destek oluyor, maratonlara katılım sağlıyoruz. Bu yıl itibarıyla ben de ekip arkadaşlarımla beraber bu organizasyonlarda yer alacağım.
Farklı spor türleriyle de ilgileniyor musunuz?
Spor yelpazem geniş. Tenis oynuyorum, pilates yapıyorum ve yüzüyorum. 2000’li yılların başında scuba diving de yapmıştım. CMAS brövem var. Türkiye dışında Mısır ve Bali’de de dalışa gittim. Ancak iç kulağımda oluşan bir problem nedeniyle artık dalış yapamıyorum. Şnorkelle deniz dibinin güzelliğini takip etmeye devam ediyorum.
Fotoğrafa ilginiz ne düzeyde?
Fotoğrafa ilgim aslında tarih ve seyahat merakımın bir uzantısı gibi. Güzel yerleri, anları bir kompozisyona dökmeyi ve kalıcı hale getirmeyi seviyorum. Uzun bir dönem profesyonel kamerayla fotoğraf çekiyordum ama şimdi teknoloji öyle gelişti ki cep telefonlarıyla fotoğraf çekmek de çok tatmin ediyor. Gün doğumuna, gün batımına, doğadaki güzel yansımalara dair fotoğraflarım çevrem tarafından genelde beğeniliyor. Ayrıca tarihi mekanlarda, farklı dokusu olan şehirlerde bir alana odaklanarak çekim yapıyorum. Farklı kapıları, farklı mimarileri incelemeyi, onları kendi gözümden kayıt altına almayı seviyorum.
Nasıl bir tatil anlayışınız var? En çok ne tür tatiller size daha iyi geliyor?
Bana sevdiklerimle birlikte geçirdiğim bütün tatiller iyi geliyor. Biraz döneme ve moduma göre yapmak istediklerim değişiyor sadece. Son iki yıldır pandemi nedeniyle ağırlıkla tatillerimi Çeşme’deki yazlığımızda değerlendiriyorum. 2020 haricinde son 15 yıldır her yaz kalabalık bir grupla Bozcaada’ya gidiyoruz. Yurt içinde veya yurt dışında arkadaş gruplarımla birlikte özel geziler de yapıyoruz. Üniversite sonrasında kendi kendime söz verdim; her yıl yurt içi veya yurt dışında hiç gitmediğim 3 yeri görme hedefi koydum. İlk kez 2020 yılında pandemi nedeniyle sözümü tutamamıştım. 2021’de tekrar hedefime ulaşabildim. Teknosa’da çalışmanın heyecan verici yanlarından biri de Türkiye’nin dört bir köşesinde var olması. Mağaza ziyaretlerimiz sayesinde, bugüne kadar hiç gitmediğim yerleri de görmeye başlıyorum. Örneğin mağaza açılışımız için geçtiğimiz ekim ayında ilk kez Malatya ve Elazığ’a gitme şansım oldu.
Gidilecek yerler listenizde neler var?
Neredeyse Avrupa’daki her yere gittim. Henüz görmediğim İsveç ve İzlanda var, onlara da bir vesileyle gitmek isterim. Her kıtaya, 30’dan fazla ülkeye seyahat etmişim. Gidip en çok beğendiğim yerlerin başında Kamboçya ve Mısır’ı sayabilirim. Kamboçya’nın doğal güzellikleri, tapınakları ve zorluklara rağmen mutlu ve güler yüzlü halkı beni çok etkiledi. Dünyanın en önemli uygarlıklarından Mısır’ı da boydan boya 3 kez gezdim. Mısır deyince ilk aklımıza piramitler gelse de Luxor, Aswan ve Krallar Vadisi’ni gezmekten çok keyif aldım. Avrupa’da İtalya ve İspanya’nın benim için yeri ayrı. Her iki ülkeye de pek çok kez gittim ve neredeyse her yerini gezdim. Burada şehirlerin tarihi dokusu, yapıları, müzeleri, kültürel zenginlikleri ve yeme içme kültürüne hayranım. Önümüzdeki dönemde gidilecek yer listemin başında Peru ve Japonya var. Özellikle İnka Uygarlığı’nın en önemli simgelerinden Machu Picchu’ya bir dolunay zamanı gitmek ve oluşan olağanüstü manzarayı fotoğraflamak en büyük hayallerimden biri.
Mutfakla aranız nasıl?
Aslında pandemi öncesine kadar yemek yapmak konusunda çok iddialı değildim ama bu dönemde kendimi oldukça geliştirdim. Herkes gibi evde ekmek de yaptım. Ayrıca, dünya mutfaklarında birçok tarif denedim ve lezzetlerinden keyif aldım. Ben yemek yapmak kadar güzel ve şık sofralar hazırlamayı da çok seviyorum. Pandemi nedeniyle frekans azaldıysa da arkadaşlarımla keyifli akşam yemeklerine çıkmayı, evde toplanmayı çok severim. Günlük hayatta sağlıklı tarifler yapmaya çalışıyorum. Özellikle kahvaltı en önem verdiğim öğün, güne mutlaka kuvvetli ve besleyici bir kahvaltıyla başlamaya çalışıyorum.
Ev dekorasyonuyla ilgili misiniz? Kesinlikle. Dekorasyon dergilerini takip ederim. Mobilya ve dekorasyon mağazalarını da gittiğim yerlerde ziyaret ederim. Evimi özellikle bir mimar desteği almadan kendim dekore etmeye özen gösteriyorum. O zaman evimin beni gerçekten yansıttığına inanıyorum. Tabii şanslıyım mimar bir ablam var; onun da fikirlerine çok değer veriyorum. Vaktimin çoğunu salonda geçiriyorum. Salon artık hem çalışma hem keyif alanım oldu. Dekorasyonda özellikle sanat eserleri, antika ve el yapımı aksesuarlara çok önem veriyorum. Sevdiğim sanatçıların yağlı boya tabloları ve heykelleri için evimin farklı köşelerinde yer açıyorum. Modern Türk sanatı temsilcileri ve özellikle gelecek vaat eden sanatçıların eserlerine ilgi duyuyorum. Eserlerde kadın teması benim için önemli. Kadın sanatçılar veya kadın içeren eserler koleksiyonumda ağırlıkta. Çok yakın zamanda kaybettiğimiz değerli sanatçımız Güven Zeyrek’in kadın temalı bir tablosu, Türkiye’ye Zero akımını getiren Gencay Kasapçı’nın karışık teknik ikili eseri, uluslararası bienallerde ülkemizi başarıyla temsil eden Güneş Terkol’ün yine kadın temalı eseri, genç yeteneklerimizden Damla Yalçın’ın en son Abdülmecit Efendi Köşkü’nde de sergilenen çocukluğuna dair anıları işlediği Kanaviçe eserlerini ve Esra Şatıroğlu’nun hayatın dengesini yansıtan Yin-Yang en sevdiğim sanat eserleri arasında yer alıyor.
“Öncelikli rotam”
TARİHİ ZENGİNLİKLER Tarihi zenginliklerimizi gözler önüne seren rotalar çok ilgimi çekiyor. Önümüzdeki dönemde yürümek istediğim rotalardan en öncelikli olanı Antik Likya’nın zenginliğini yaşatan, doğası ve antik kentleriyle Türkiye’nin en güzel ve en uzun yürüyüş parkurlarından biri olan Likya Yolu.
ÖZEL DENEYİMLER Bir İzmirli olarak Ege’nin tarihi, doğal ve kültürel güzelliklerini yansıtan 709 km uzunluğundaki Efes-Mimas Yolu da radarımda. Bu rota üzerinde İyonya Uygarlığı’na ait 6 antik kent yer alıyor. Bunları tek tek ziyaret etmeyi çok istiyorum. Bu planları hayata geçirmem için geniş bir zamana ihtiyacım var. Kısa vadede zor görünüyor ama uzun vadede mutlaka zaman yaratıp bu özel deneyimleri yaşamak istiyorum.
“Transandantal meditasyon yapıyorum”
UYUM VE DENGE Kişisel gelişim için ruh, beden ve zihin sağlığımız bir uyum ve denge içinde olmalı. Sadece spor yapıp iyi beslenerek beden sağlığımıza dikkat etmekle yetinmeyip, ruh ve zihin sağlığımıza da gereken özeni göstermemiz gerekiyor. Bu konuda en faydalı olan ve beni rahatlatan şey yoga ve meditasyon.
“ENERJİSİNE İNANIYORUM” Günde kısa bir süre düşünmeye ara verip kendimizi rahatlatmalıyız. Ben zaten farklı bir teknikle meditasyon yapıyordum ama pandemi sürecinde Transandantal Meditasyon’la da tanıştım. Deepak Chopra Enstitüsü’nün, 21 günlük meditasyon programları var. Dünyanın birçok yerinden milyonlarca kişi aynı anda Deepak Chopra’nın söylediği mantra ile meditasyon yapıyor. Onun enerjisine çok inanıyorum.
DÜŞÜNCELERDEN UZAKLAŞMAK Meditasyonda düşünceleri durdurmuyorsunuz, düşüncenin akıp gitmesine izin veriyorsunuz. Mantrayı tekrarlama nedeni günlük düşüncelerden uzaklaşmak. Ne zaman aklınıza günlük düşünce gelse mantrayı söylemeye başlıyorsunuz ve yetkinlik kazanıyorsunuz, bir süre sonra zihniniz rahatlıyor. İdeali sabah ve akşam olmak üzere günde iki kere yapmak. Ben günde bir kere 15 dakika yapabiliyorum.
“Film festivallerini takip etmeye çalışırım”
KARAKTERLERİN DERİNLİĞİ Dizi ve film izlemeyi severim. Özellikle film festivallerini takip etmeye çalışırım. Pandemi nedeniyle İKSV Film Festivali online’a taşınmıştı biliyorsunuz. İzlediğim festival filmlerinden Berlin Alexanderplatz ve You Will Die at Twenty filmlerini çok beğendim. Yerli yönetmenlerden de Nuri Bilge Ceylan filmlerini çok severim. Ahlat Ağacı’nı yakın zamanda tekrar seyrettim, duru ve basit anlatımından, karakterlerin derinliğinden bir kez daha etkilendim.
“İZLEDİĞİM DİZİLER” TV kanallarının yanı sıra son yıllarda özellikle yerli yabancı internet üzerinden yayın yapan platformların da artması ve başarısıyla çok kaliteli film ve diziler izleyebilir olduk. Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitaplarının hepsini okuyan biri olarak onun kitap uyarlaması dizilerinden Masumlar Apartmanı ve Camdaki Kız’ı seyrediyorum. Zaman zaman kitap dışına çıkılsa bile güçlü oyunculuklarıyla çok güzel diziler. Dijital platformlarda da birçok dizi ve belgeseli takip ediyorum. Son zamanlarda The Crown, La Casa de Papel, Breaking Bad, WW2 in Colour, Our Planet, Şahsiyet, Alef gibi dizileri beğenerek izledim.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?