Kurumsal hayattan sahneye: AloTech kurucusu Cenk Soyak'ın caz tutkusu

AloTech Kurucu Ortağı Cenk Soyak, Nils Landgren’in dünyaca ünlü grubundan esinlenerek İstanbul Funk Unit’i kurdu. 'Tutkumun peşini bırakmadım' diyen Soyak’la müzik tutkusunu konuştuk...

29.12.2021 11:47:000
Paylaş Tweet Paylaş
Kurumsal hayattan sahneye: AloTech kurucusu Cenk Soyak'ın caz tutkusu

Müziğe olan ilgisi çocuk yaşlarda başlayan ve bunu hayatının her aşamasında geliştirerek bir tutku haline dönüştüren AloTech Kurucu Ortağı CENK SOYAK, Nils Landgren’in dünyaca ünlü grubundan esinlenerek İstanbul Funk Unit’i kurdu. “Türkiye’nin en iyi caz müzisyenleriyle sahneye çıkmaktan mutluluk duyuyorum” diyen Soyak, hobilerin yaşamı beslediğini düşünüyor. “Herkese tutkusunu ömür boyu takip etmesini öneriyorum” diyor.

Nil Dumansızoğlu

ndumansizoglu@capital.com.tr

Capital Kasım 2021 sayısından

5 yaşında eline blok flüt aldığından beri müziği hayatının en önemli unsurlarından biri haline getiren AloTech Kurucu Ortağı Cenk Soyak, 2011 yılında Nils Landgren’in dünyaca ünlü grubundan esinlenen İstanbul Funk Unit’i kurdu. Miles Davis, John Coltrane, Wayne Shorter, Bill Withers gibi sanatçıların eserlerini seslendiren grup, Türkiye’nin en değerli müzisyenlerinden Yahya Dai ve bir yandan kurumsal hayatına devam eden müzisyenlerden oluşuyor. “Bu müzik yaşantısının içinde Türkiye’nin en iyi caz müzisyenleriyle birlikte çalma fırsatı bulduğum için kendimi şanslı addediyorum” diyen Soyak, müziğin, insanları birbirine yakınlaştıran bir uğraş olduğuna inanıyor. Bu derece müziğin içinde olmasının, kendisini iş hayatında yönetici olarak da desteklediğini söyleyen Soyak, şöyle devam ediyor: “Yıllar ilerledikçe, iş hayatında yükselip belirli yerlere geldikçe insan şunu daha iyi anlıyor: Parayla satın alınamayacak şeyler var. Bir hobiniz, kendinizi geliştirdiğiniz bir spor veya katkıda bulunduğunuz sosyal sorumluluk projesi gibi meşgaleler, sizi manen ve bedenen genç tutuyor. Ben çok şanslıydım, herkese de tutkusunu ömür boyu takip etmeyi öneriyorum.” Cenk Soyak’la müzik tutkusunu konuştuk:

Müzikle ilgilenmeye ne zaman başladınız?

Müzikle ilgilenmeye beş yaşında blok flütle başladım. Kolejde okurken okul bandosunda trompet çaldım. Yine bu dönemde Coşkun Güla Türk Halk Müziği Dershanesi’nde başladığım bağlama derslerine on yıl boyunca, üniversitenin son sınıfına kadar devam ettim. O yıllarda bağlamayı akorlarla gitar gibi çalmaya başladım. Hatta klasik müzik ve batı müziği kayıtlarına katıldım. Gitarla tanışmam ise üniversite sıralarında oldu. İlk gitarımı yaz tatilinde çalışmak için gittiğim Londra’da biriktirdiğim parayla aldım. Üniversite bitene kadar da yaz tatillerinde sınıf arkadaşlarım yazlıklara giderken ben, Bodrum ve Marmaris’te turistik mekanlarda çalıp söyleyerek para biriktiriyor ve yeni gitarlar, efekt pedalları alıyordum. Hatta ilk arabam, 1967 model bir Volkswagen’di ve bedelinin çoğunu çalışıp kazandığım paralarla ödemiştim. Aradaki küçük bir farkı babam tamamlamıştı.

Kendinizi geliştirmek için neler yaptınız?

1991 yılında ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduğum yıl, Bilkent Üniversitesi’nde yeni açılan Türkiye’nin ilk caz konservatuvarına tam burslu kabul edilen dört kişiden biri oldum. Burada Türkiye’deki cazın gelişmesine tartışılmaz katkı sunan, geçen yıllarda kaybettiğimiz Janusz Szprot ve Jaroslaw Smietana gibi iki büyük Polonyalı caz sanatçısıyla çalışma fırsatı buldum. Yine Ankara’da Tuna Ötenel ve Murat Ulus gibi ustalarla aynı sahneyi paylaşma fırsatı yakaladım. 12 yıldır 4. Levent’teki stüdyomuzda sevgili Sibel Köse, bir Caz Vokal Atölyesi gerçekleştiriyor. Uzun yıllar hafta sonu pazar günleri büyük kızımla birlikte bu çalışmalara katıldık. Roni Ben-Hur, Amy London, Assaf Kehati gibi caz müzisyenlerinden ders aldım, atölye çalışmalarına katıldım.

Atölyeye kızınızla gittiğinizi söylediniz. Çocuklarınızın müziğe ilgisi ne durumda?

Büyük kızım Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi’nde yarı zamanlı keman bölümünden bu yıl mezun oldu. Şimdi bas gitar çalıyor, şarkı söylüyor. Bir TEDx etkinliğinde birlikte sahne de aldık ve zaman zaman bizim konserlerimize de misafir vokalist olarak katılıyor. Oğlum bateri çalıyor. Okul ve spor etkinliklerinden az zamanı kalsa yakında sıkı bir power-trio olabileceğiz. Küçük kızım henüz enstrüman çalamıyor, sadece dans ediyor ama birkaç yıla kadar onun da gruba katılacağını düşünüyorum.

İstanbul Funk Unit nasıl kuruldu?

2011 yılında Nils Landgren’in dünyaca ünlü grubundan esinlenerek İstanbul Funk Unit’in kurulmasına öncülük ettim. Repertuarımızda Miles Davis, John Coltrane, Wayne Shorter, Bill Withers, Herbie Hancock gibi usta sanatçıların parçaları bulunuyor. Bunların yanında sevgili dostum, gitarist Akın Eldes’le onun bestelerinden ve anonim halk müziği parçalarının değişik yorumlarından oluşan bir projemiz de devam ediyor.

Grupta kimler yer alıyor?

İstanbul Funk Unit’in kemik kadrosu, bence Türkiye’nin en iyi saksafoncusu ve 30 yılı aşkın süredir dostum olan sevgili Yahya Dai haricinde Ebru Selvikavak, Kerem Turhan ve Taylan Cemgil’den oluşuyor. Ebru, kurumsal eğitim danışmanı, Kerem başmimar ve Taylan ise Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Bölümü’nde uzun yıllar hocalık yaptıktan sonra şu anda İngiltere’de Google’da çalışıyor. Dolayısıyla hepimiz aslında müzik dışında da görüşen yakın arkadaşlarız ve Nardis, Badau gibi seçkin mekanlarda hafta sonları ve Bodrum Caz Festivali gibi etkinliklerde de sahne alabilecek yeterlilikte müzisyenleriz. Bu bizim için çok büyük bir şans. O nedenle ben de bu müzik yaşantısının içinde Türkiye’nin en iyi caz müzisyenleriyle birlikte çalma fırsatı bulduğum için kendimi şanslı addediyorum.

Sizin iş ve özel yaşamınıza katkısı ne oluyor?

Bu konuda da çok şanslıyım, çünkü hem iş hem özel hayatımda müziğe, sanata hayatında yer veren insanlarla birlikteyim. İş hayatında bu derece müziğin içinde olmam beni bir yönetici olarak da destekliyor. Hem yeni iş ilişkisi kurduğum yöneticiler hem AloTech çalışanları için farklı bir bakış açısı getiriyor. Son 15 yıldır ortağı olduğum tüm şirketlerde mutlaka bir canlı müzik sahnesi vardı ve enstrüman çalan, şarkı söyleyen çalışanlarla bir araya gelme fırsatı buldum. Biz AloTech’te üç yönetici ortağız. İdris Avcı eski bir DJ, Korhan Erçin ise dans eğitmeni ve karikatürist, dolayısıyla çok keyifli bir ekibiz.

UNUTULMAYAN 2 ANI

“ŞİKAGO’DA SAHNE ALDIM” Müzik, insanları birbirine çok yakınlaştıran bir uğraş. Yurt dışı seyahatlerimde hep canlı caz, blues çalınan mekanlara gidip fırsat bulduğumda da sahne aldım. Özellikle ABD ve İngiltere’de. Bu anılardan ikisini paylaşmak isterim. Bundan beş yıl önce AloTech’in Şikago ofisini açtığımızda, bir gece ünlü Buddy Guy’s Legends Kulübü Jam Session gecesine katıldım. Esas gitarist ve vokalistler gelmediği için programın yarısını hiç tanımadığım üç müzisyenle ben götürmüştüm, sahneden inerken işletmeciden iyi bir övgü almıştım.

“BU KADAR TESADÜF OLMAZ” Diğeri de Londra’da bir yatırım toplantısından çıkıp Soho’da bir şeyler yemek için dolaşırken bir pub’a girdik ve şans eseri daha önce birlikte çaldığım baterist, grubuyla çalıyordu. Sevinçle beni sahneye çağırdı ve grubuyla birkaç parça söyledim. Yanımdakilerin, “Londra’nın göbeğinde tanıdık müzisyenlere rastlayıp spontane sahne almak… Bu kadar da tesadüf olmaz” dedikleri hoş bir anıydı.

“HOBİLER GENÇLEŞTİRİYOR”

“MANEN GÜÇLENDİRİYOR” Yıllar ilerledikçe, iş hayatında yükselip belirli yerlere geldikçe insan şunu daha iyi anlıyor: Parayla satın alınamayacak şeyler var. Ve aslında daha iyi bir kariyer, daha yüksek bir unvan, daha fazla para kazanmak derken bunları atlayabiliyoruz. Bir hobiniz, kendinizi geliştirdiğiniz bir spor veya katkıda bulunduğunuz bir sosyal sorumluluk projesi gibi meşgaleler sizi manen ve bedenen genç tutuyor.

“HAYATTAKİ ŞANSIM” Her şeyden önce çocuklarınıza ve çevrenize örnek oluşturuyorsunuz. Her ne kadar hiçbir şey için geç olmasa da belli bir yaştan sonra ne kadar varlıklı olursanız olun değerlendirmeniz mümkün olmuyor. O yüzden ne kadar erken hayatımıza bu meşgaleleri dahil edip profesyonel ve özel hayatımızla birlikte götürebilirsek yıllar içinde o kadar değerli oluyorlar. Ben çok şanslıydım, herkese de tutkusunu ömür boyu takip etmesini öneriyorum.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz