Türkiye’de enerji sektörü bugün inşaattan sonra bankalara en borçlu dördüncü sektör konumunda... Eylül 2019’da BDDK’nın açıkladığı rakamlara göre enerji sektörünün bankalara borcu 47 milyar dolara çıktı. Öyle ki ekonomik sebepler ve borçlar nedeniyle 2019’da bazı şirketler üretimi durdurdu. Ancak sektör yine de 2020’den umutlu… Aksa Enerji CEO’su Cemil Kazancı, “Ekonomik göstergelerin iyileşmesi, genel konjonktürde yatırımların sürmesi ve sanayinin yükselme eğiliminde olması, enerji talebini artırarak sektörümüzü olumlu yönde etkileyecektir” diyor. Kazancı ile enerji sektöründeki son tabloyu konuştuk.
1-Enerji sektörü 2019’u nasıl geçirdi?
Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltmak adına atılan adımlar meyvelerini vermeye başladı. 2019 Aralık sonu itibarıyla Türkiye’nin kurulu gücü 91.267 MW’a ulaştı. Bunun yaklaşık yüzde 50’si rüzgâr, güneş ve hidroelektrik gibi yenilenebilir kaynaklardan elde ediliyor. Doğal gaz santrallerinin payı yüzde 28, kömürün payı ise yüzde 22 civarında.
2019 yılında elektrik üretiminde binde 6’lık bir daralma görüyoruz. Enerji kaynaklarına baktığımızda, elektrik üretiminde kömür santralleri yüzde 38’lik pay ile hala ilk sırada yer alıyor. En yüksek artış ise 2018’de yüzde 20 olan payını yüzde 30’ların üzerine çıkaran hidroelektrik santrallerine ait. Doğal gazın toplam elektrik üretimi içindeki payı ise doğal gaz maliyetlerindeki artış ve azalan kâr marjları nedeniyle yüzde 40 geriledi.
2-2020’de sektör nasıl bir yıl geçirir? Hangi alanlarda büyüme bekliyorsunuz?
Enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasına ve arz güvenliğinin sağlanmasına yönelik girişimlerin 2020 yılında da devam etmesini bekliyoruz. Bu doğrultuda yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım sürecinin devam edeceğini öngörüyoruz. 2019 yılında üretilen elektriğin yüzde 62’si yerli ve yenilenebilir kaynaklardan sağlandı, sadece yenilenebilir kaynaklardan yüzde 45’ler seviyesinde elektrik üretimi gerçekleşti. Öte yandan kömürün arz güvenliğindeki önemi ise her geçen gün artıyor. Doğal gaz çevrim santralleri ile yerli ve ithal kömürle yapılan elektrik üretimi, toplam üretimin üçte birinden fazlasına denk geliyor. Dolayısıyla kömür kaynaklı üretimin önemini koruyacağını düşünüyoruz.
3-Borçlar nedeniyle 2019’da bazı şirketler üretimi durdurdu. 2020’de durum ne olur?
2015 sonrası dönemde Türkiye’nin kurulu gücü hızla artmaya başladı ve marjlarda ciddi daralmalar söz konusu oldu. Son yıllarda piyasa takas fiyatlarında TL bazlı artış olsa da artan döviz kurları nedeniyle reel anlamda düşüş söz konusu. Yatırımların ağırlıklı olarak döviz bazlı kredilerle yapıldığı enerji sektöründe, reel fiyatlardaki düşüşün etkisiyle kâr marjları giderek baskılanırken, kur etkisi nedeniyle kredi faizlerinde ve doğal gaz santrallerinin üretim maliyetlerinde artış yaşandı. Bu gelişmeler, yüksek borçluluğu olan bazı enerji santrallerinin finansal sürdürülebilirliğini olumsuz etkiledi.
4-Sektöre orta vadede yeni oyuncular girer mi, rekabet nasıl şekillenir?
Kurulu güç tarafında yakın vadede bir termik kapasite girişi öngörmüyoruz.2019’da daha önce 1MW’a kadar olan lisanssız elektrik üretimi, yenilenebilir kaynaklar için 5MW’a kadar çıkarıldı. Bu kararın ardından bireysel veya küçük ölçekli birçok yatırım hayata geçirildi. Sektöre yeni oyuncular girse bile bu, ağırlıklı olarak yenilenebilir enerji alanında olacaktır.
5-Sektöre yabancı ilgisi ne durumda?
2019’da sektörde yaklaşık 600 milyon dolar işlem hacmine ulaşan 22 birleşme ve satın alma işlemi oldu. Bu hacmin yüzde 57’sinin yabancı yatırımcılar tarafından yapıldığı tahmin ediliyor. 2018’de 1,52 milyar dolarlık bir hacim olduğu düşünülürse, satın alma ve birleşmelerde yüzde 61’lik daralma olduğu görülüyor. Türkiye’de doğalgaz santrallerinin kâr marjları üzerindeki baskılar ve kömür santrallerinin finansman zorlukları nedeniyle, yabancı yatırımcıların ağırlıklı olarak yenilebilir enerji yatırımlarına yöneldiğini söyleyebiliriz.
6-Enerji sektörü büyük gruplar için hala cazibesini koruyor mu?
Birçok büyük grup bu alanda yatırım yapıyordu, çünkü enerjiyi kârlı bir iş modeli olarak görüyorlardı. Hâlbuki enerji; bilgi, birikim, deneyim ve uzmanlık gerektiren bir sektör. Türkiye’deki enerji şirketlerine bakıldığında, ana faaliyetleri enerji olmayan birçok şirket bulunuyor. Bu anlamda, enerji sektörünü bilen ve alanında uzman olan şirketler için doğru iş modeliyle ilerlendiğinde ciddi bir büyüme potansiyeli olduğunu düşünüyoruz.
7-Enerjinin bankalara en borçlu dördüncü sektör olmasının ana nedenleri neler?
Enerji sektörü yatırım yoğun bir sektördür. Yatırım kararı almanızla ilk kazmayı vurduğunuz tarih arasında özellikle büyük bir proje ise yıllar vardır. Büyük yatırımlar, büyük proje finansmanı gerektirir. Öte yandan proje finansmanı uzun yıllara yayıldığı için ister istemez döviz bazında alınır. Krediyi aldığınız noktada baz aldığınız döviz kuru, enerji fiyatları, enerji arzı ve talebi; santral üretime geçtiğinde beklentilerden uzakta kalabiliyor. Termik santraller özelinde önümüzdeki dönemde finansal sürdürülebilirlikle ilgili çözümlerin geliştirilmesi sektörün geleceği için fayda sağlayacaktır.
8-Enerji sektörünün bankalara şu an toplam borcu ne kadar?
Eylül 2019’da BDDK’nın açıkladığı rakamlara göre enerji sektörünün bankalara borcu 47 milyar dolara çıktı. Toplam krediler içindeki payı ise yüzde 7,8’e yükseldi. BDDK bu anlamda bazı önlemler aldı, sektör oyuncuları da buna paralel olarak finansal sürdürülebilirlikleri çerçevesinde aksiyonlarını alıyor. 2019 yılında açıklanan Yeni Ekonomi Programı (YEP) kapsamında enerji sektörü finansmanı için Enerji Girişim Sermaye Fonu’nun kurulması gündemde. Kredi geri ödemesi sorunlu görülen projelerin fona devredilerek, sektörün finansal sürdürülebilirliğine destek olunması planlanıyor. Bu fona bankaların, yerli ve yabancı yatırımcıların iştirak etmesi bekleniyor.
9-Sektörün gelir pastasında yenilenebilir enerjinin payı orta vadede değişir mi?
Türkiye’de yenilenebilir enerjinin toplam üretimdeki payı yüzde 45’lere ulaştı. Bu alanda son yıllarda çok ciddi bir yatırım ve kurulu güç artışı söz konusu. Bundan 3-4 yıl önce güneş santralleri Türkiye’de yok denecek kadar azken bugün baktığımızda lisanssız güneş santralleri 6.000 MW civarında kurulu güce sahip. 2018 yılında 176 olan rüzgâr santrali sayısı lisanssız santrallerle birlikte 2019 yılında 275’e ulaştı. Bu alandaki çeşitli teşvik mekanizmalarının ve azalan yatırım maliyetlerinin etkisiyle ülkemiz bugün yenilenebilir enerji kurulu gücünde Avrupa’da 6’ıncı, dünyada 13’üncü sıraya kadar yükseldi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın enerjide dışa bağımlılığı azaltma ve kaynak çeşitliliğini artırma yönündeki politikaları sayesinde bu trendin devam etmesini bekliyoruz.
10-SEKTÖRÜN GELECEĞİNİ NASIL GÖRÜYORSUNUZ?
2010 yılı sonrasında yenilenebilir enerji alanında sağlanan destek ve fiyat istikrarı, arz güvenliğinin oluşması anlamında stratejik rol oynadı. Elektrik üretiminde ithal kaynakların payı istikrarlı bir şekilde düşürüldü. Yenilenebilir enerji kaynakları, yerli ve esnek üretim politikalarıyla birlikte üretim kapasitesi fiyat istikrarı açısından uygun yapıyı sağlıyor ancak ne yazık ki döviz riskini tamamen ortadan kaldırmıyor. Maliyet bazlı fiyatlandırmanın taviz verilmeden sürdürülmesiyle hem elektrik üretim santralleri hem de diğer piyasa katılımcılarının finansal sürdürülebilirliğinin sağlanabileceğini düşünüyoruz.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?