Toyota’nın Yeni Planı

Tamer Ünlü, Toyota Türkiye’nin yeni CEO’su... Soğan tarlasına kurduğu fabrika, o üretim müdürüyken Toyota’nın en kaliteli üretim yapan fabrikası seçildi. Türkiye fabrikasının ihracatının 5 yılda 10...

1.10.2007 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Tamer Ünlü, Toyota Türkiye’nin yeni CEO’su... Soğan tarlasına kurduğu fabrika, o üretim müdürüyken Toyota’nın en kaliteli üretim yapan fabrikası seçildi. Türkiye fabrikasının ihracatının 5 yılda 10 kat artırarak 2,5 milyar dolara ulaşmasında onun payı da büyüktü. Bu başarı onu CEO’luk koltuğuna taşıdı. “Kendimizi Toyota’nın Avrupa’daki diğer fabrikalarıyla kıyaslıyoruz” diyen Ünlü, şu an kapasite olarak İngiltere ve Fransa fabrikalarından daha geride olduklarını söylüyor. Hedeflerini ise kapasite olarak Toyota’nın Avrupa’daki diğer fabrikalarının seviyesine, yani yılda 300 bin adede ulaşmak olarak açıklıyor.

Tamer Ünlü’yü, Özdemir Sabancı’yla birlikte Japonları Türkiye’de yatırıma ikna eden kişi olarak tanıdık. Üretimde Sabancı-Toyota ortaklığının son bulmasıyla birlikte Adapazarı fabrikasının üretim müdürü olarak kariyerine devam etmeyi seçen Ünlü, fabrikanın dünyada en kaliteli üretim yapan Toyota fabrikası seçilmesiyle dikkatleri üzerine topladı. Türkiye Toyota’nın son 5 yılda ihracatını 10 kat artırarak 2,5 milyar dolara ulaşmasında onun payı büyüktü. Bunun sonucunda da Toyota, Türkiye’de ilk kez bir Türk’ü CEO pozisyonunda görevlendirdi. Ünlü, “İşimize odaklandık. Öyle takdir ettiler, ben de ‘Emriniz olur’ dedim. Neden olmasın? Yıllardır Japonlarla birlikte Türkiye Toyota’yı yönlendiriyorum. 18 yılım burada geçti” diye CEO oluşunu değerlendiriyor.

Toyota, Türkiye’nin en çok ihracat yapan şirketleri sıralamasında son yıllarda hep ön sıralarda yer alıyor. Şirket, ihracatta özellikle 2002’den sonra atağa kalktı. Ünlü, “O dönem Türkiye’nin şartları belli olduğu için en sağlamın ihracat olduğuna karar verdik” diye konuşuyor ve ekliyor, “Kalite ve maliyet dengesini de çok dikkatli götürmemiz rahatlıkla ihracat yapmamızı sağladı.”

Şirket bugün üretiminin yüzde 93’ünü Avrupa’ya ihraç ediyor. Ünlü, Avrupa’daki 3 fabrikayla yarıştıklarını söylüyor. Hedeflerini ise şöyle anlatıyor:
“Şu an kapasitede İngiltere ve Fransa fabrikalarından daha gerideyiz. Fakat yaptığımız üretime ve kalitesine büyük güven duyuluyor. Kapasite olarak Toyota’nın Avrupa’daki diğer fabrikalarının seviyesine, yani yılda 300 bin adede ulaşmayı hedefliyoruz.”
Toyota Türkiye CEO’su Tamer Ünlü Toyota’yı ve otomotiv sektörünü şöyle anlattı:

*Türkiye Toyota’da CEO’luk görevine getirilen ilk Türk yöneticisiniz. Neden bugüne kadar herhangi bir Türk bu göreve atanmadı? Neden sizi tercih ettiler?
Kendimi övmekten hoşlanan bir yapım yok. Ancak, neden olmasın? Yıllardır Japonlarla birlikte Türkiye Toyota’yı yönlendiriyorum. 18 yılım burada geçti. 1989’da Özdemir Bey beni bu fabrikayı kurmak için görevlendirdiğinde, burası soğan tarlasıydı. Hiç unutmam bir köylü yeri kazıyordu, “Ağam bu topraklar kaça” diye lafa girdim. Adamcağız da şaşırıp bana “Sen kimsin” dedi. O günlerden yola çıktık. İşin bu noktalara geleceğini o zaman düşünemezdik tabii. İşimize odaklandık. Öyle takdir ettiler, ben de “Emriniz olur” dedim.

*Özdemir Sabancı size nasıl Toyota fabrikasını kurma görevini verdi? Siz o dönem Adana’da Mitsubishi’de çalışıyordunuz sanırım…
Ben o zaman Adana’da Mitsubishi projesinde otobüs üretiyordum. Rahmetli Özdemir Sabancı beni aradı ve “Tamer, pılını pırtını topla da buraya bir geliver. Senle bir fabrika kuralım” dedi. Epey bir sessizlik oldu telefonda, ben öyle kalmışım. “Alo orda mısın” dedi. Özdemir Sabancı beni aramış, buraya gel diyor, ne diyeceğim? Topladık eşyaları geldik İstanbul’a. Özdemir Bey üretim direktörü olarak fabrikayı kurma görevini bana verdi. Bana, “Merak etme canım, bittikten sonra orada kalmazsın, ben seni götürürüm yeni bir fabrika daha kurarız ”dedi. “Bizim Tamer’le keyfimiz fabrika kurmaktır” diye takılırdı.
*Uzun yıllardan beri Toyota’dasınız ve Japon kültürünün baskın olduğu bir yapıda sorumluluk üstleniyorsunuz. Bunun ne gibi avantaj ve dezavantajları var?
Japonlarla ilk çalışmaya başladığınızda, her şey size tamamen dezavantaj olarak görünür. Hatta sinirden öleceğinizi düşünürsünüz. İlk birkaç gün plan, programa hayran kalırsınız. Sonra sizden de o beklenir ve biz Türkler için iş çok bunaltıcı bir hal alır, ama sonunda siz de öyle olursunuz. Ben 1979’dan beni Japonlarla çalışıyorum. Toyota’dan önce Mitsubishi, ondan önce de Afşin Elbistan termik santralinde Japonlarla çalıştım. İlk yıllarımda sinirden elim ayağım titriyordu. Sonra bu şekilde çalışmaya çok alıştım. Japon şirketlerinde sabırlı olursanız, sonucunu da görürsünüz. Huylarını bildikten sonra alışıyorsunuz, üstelik çok da hoşunuza gidiyor.

Bu projenin başarısında da uyum içinde çalışmamız etkili oldu. Mitsubishi’de birlikte çalıştığım arkadaşlarımla buraya geldik. Onların sistemlerine alışık olduğumuz için de uyum içinde çalışabildik. Japonlar planlı, programlı ve dakiktir. Toyota da onların içinde en titizidir. Tam çattık anlayacağınız.

Japonlar, “Planla, uygula, kontrol et, önlem al” derler. Yapılan her işte mutlaka bir hata vardır diye bakarlar. Yapıp yapıp, hata arıyorlar. Herhangi bir projenin başından sonuna kadar hata arayıp düzeltiyorlar. Bu Türk anlayışına tamamen ters. Çünkü biz düşünüp, karar verip, hemen uyguluyoruz. Sonra da bu iş bitti diye bakıyoruz. Ama onlarda bitti diye bir şey yok. Sürekli hata arayıp düzeltiyorlar. İş mükemmelin mükemmeline kadar gidiyor.

*Toyota Türkiye’deki ortaklık yapısının değişmesi, Sabancı’nın ayrılması şirketi etkiledi mi?
Ortaklık yapısındaki değişimin şirketi etkilemesi söz konusu değil. Sabancı devam etseydi de belki bütün bunlar olurdu.

*Sabancı’nın 2001’de ortaklıktan ayrılarak sadece pazarlama tarafında kalmasının ardından Toyota Türkiye’nin ihracatı ciddi oranda arttı. Stratejiniz nasıl değişti? 
Sabancı döneminde de ben burada çalışıyordum. İşimizi gayet başarılı bir şekilde devam ettiriyorduk. Şirket kâr ediyordu ve üretimimiz yine kaliteliydi. Sabancı’dan ayrılınca rakamların yukarı çıkması gibi bir durumu kabul etmiyorum.

hed

*Bir strateji değişikliğinden söz etmek doğru değil mi? 
Toyota bütün dünyada müşteri memnuniyeti ve kalite olmak üzere iki strateji üzerinde duruyor. Bu hiçbir şekilde değişmez. Ortaklık da ortaksız da bu iki prensipten asla ödün vermez. Üstelik şu anda da ortaklıkları hala devam ediyor.
Sabancı’nın fabrikaya ortaklığı yok, ama Toyota’nın Toyotasa’ya ortaklığı var. Ortaklık yapısını değiştirmek şartlara göre karar verilen bir konu. Taraflar uzmanlıklarına göre karar verdi. 5 yıldır da bu işi gayet güzel devam ettiriyorlar.

* Peki son 5 yılda ihracatınız nasıl bu kadar arttı?
Türkiye pazarı 2001 yılında sıfırı buldu. Araçlar beğenilmediği için değil, kimse bir şey satamadığı için o noktaya geldik. O dönemde Toyota olarak bir yıl içinde sadece 2 bin 850 araç ürettik. Yani, şimdi 3 günde ürettiğimiz aracı o zaman bir yılda yaptık. Arz talep dengesinde bu kadar bozukluk varsa, bu düşündürücüdür tabii. Memleket şartları böyle deyip geçemezsiniz. Türkiye’nin şartları belli olduğu için en sağlamın ihracat olduğuna karar verdik. Kalitede sorunumuz olmadığı için işin içinden böyle çıkmaya karar verdik. Kalite ve maliyet dengesini de çok dikkatli götürmemiz rahatlıkla ihracat yapmamızı sağladı. Toyota, Türkiye ancak ihracat yaparsak başarılı olur diye karar verdi. İlk deneme olarak Avrupa’ya 100-150 araç gönderdik. Sonra da ardı arkası kesilmedi. Sedan modelini yapın diye bize bir fırsat tanıdılar. Onu başarılı yapınca, Verso’yu verdiler. Böylece yolumuza devam ettik. Geçen yıl 177 bin araç üreterek rekor kırdık. Artık Toyota biliyor ki, Türkiye fabrikası Avrupa’daki her türlü ihtiyacı karşılayabilecek durumda.

*2002’den beri kapasiteniz ve ihracatınız ne kadar arttı?
2002’den sonra tam kapasite üretim gerçekleştirmeye başladık. Kapasitemizi yılda 100 bin adetten, 150 bine çıkardık. 2002 yılında ihracatımız 295 milyon dolardı. Şu anda ise 2,5 milyar dolar ve o dönemin hemen hemen 10 katına çıkmış durumdayız.  Şu anda ciromuz 3 milyar doları buldu. 177 bin olan üretimimizin yüzde 92-93’ünü de ihraç ediyoruz.

*Avrupa’da hangi ülkelere daha çok ihracatınız var?
Biz siparişi Toyota’nın Belçika’daki merkezinden alıyoruz. Orada Toyota’nın bağımsız bir pazarlama şirketi var. Her ay planlama yapıyorlar. Fransa’dan şu kadar Yaris, Türkiye’den bu kadar Auris ve Verso, İngiltere’den şu kadar Avensis gelecek diyorlar. Bütün bunlar olmayan bir sepet içinde düşünülüyor. Sonra da o sepettekiler, ülkelere sipariş olarak dağıtılıyor. Herkes kendisinden istenileni üretip gönderiyor. Oradan da bütün Avrupa’ya dağıtılıyor.

İşin içinde akıllara durgunluk verecek bir lojistik var. Biz bilgilendirmek için, “Sizin ürettiğiniz araçların şu kadarını İngiltere’ye, bu kadarını Rusya’ya gönderdik” diyorlar. Ama bugün itibariyle en büyük müşterimiz Almanya.

*Üretim olarak hedefiniz ne? Avrupa’da nasıl bir yere gelmeyi hedefliyorsunuz?
Şu an kapasite anlamında İngiltere ve Fransa fabrikalarından daha gerideyiz. Fakat yaptığımız üretime ve kalitesine büyük güven duyuluyor. Bu nedenle kapasite olarak Toyota’nın Avrupa’daki diğer fabrikalarının seviyesine ulaşmayı hedefliyoruz. 

*Üretimine başlayacağınız yeni bir model var mı?  
Bizim üretimimiz Toyota'nın kararına bağlı, hangi ülkede ne üreteceğine Toyota karar verir. Bize şu ana kadar bildirilmiş yeni bir model yok

*Toyota’nın Türkiye’deki pazar payı ne kadar? Son 5 yılda Türkiye’deki pazar payınız nasıl değişti? 
Toyota’nın şu anda Türkiye’deki pazar payı yüzde 9 civarında. Ama bu rakamın çok hakkaniyetli olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü, Türkiye’deki bütün toplam satış içindeki oranımızı ifade ediyor. Olmadığımız alanlardan da değerlendirmeye tabi tutuluyoruz. Ne satıyorsanız, ona bakmak lazım. Yapmadığın bir modelin satışının seni ilgilendirmiyor olması lazım. Sedan’da son 6 aydır bir marka ile başa baş durumdayız. Bazen bir iki puan onlar, bazen biz öne çıkıyoruz. Hatchback’e yeni başladık, ama onda da hızla payımızı artırıyoruz.

*Ford, Fiat, Honda ve diğer büyük üreticilerin Türkiye’de yatırımları artırmasını neye bağlıyorsunuz? Toyota, Türkiye’deki yatırımlarını artıracak mı?
Son yıllarda genel olarak yabancı sermayenin Türkiye’ye ilgisinin artmasına paralel olarak otomotiv şirketleri de yeni yatırımlar yapmaya başladı. Türkiye coğrafik konumu, önemli pazarlara yakınlığı, genç ve dinamik nüfusu, kalifiye işgücü ve rekabetçi maliyetlerle yatırım için ideal bir ülke konumunda. İleriye yönelik olarak da sağlanan ekonomik istikrarın oluşturduğu güven yatırımların artmasını sağladı. Türkiye kaliteli üretim yapabileceğini her marka ile ispatladı. Yeni yatırım kararını Toyota veriyor, bu konularda kapalı kapılar arkasında görüşülüyor. Bize görev bir “alo” ile verilir. Şu ana kadar bize ulaşmış bir yeni yatırım bilgisi yok.

* Otomotiv sektöründe yaşanan durgunluğu nasıl değerlendiriyorsunuz? Durgunluk ne kadar daha devam edecek? 
Açıkçası, ben şu anda bir durgunluk olduğuna inanmıyorum. Durgunluk kriz yıllarında yaşandı, şu andaki ise Çarliston dansı, yani üç ileri bir geri. Bu da çok normal. Çünkü Amerika’daki faizler, Irak savaşı derken iç piyasada otomobil üç beş eksik satılıyor o kadar. Toyotasa 15-20 bin civarında araba sattığında, “İşler çok iyi gidiyor” derdik, şimdi 35 bin satıyor. Kişi başına gelir arttıkça her şey daha iyiye gidiyor. Şu anda Türkiye, otomotiv sanayinde hem üretim hem pazar olarak önemli bir yerde.

*Türkiye pazarının toplam büyüklüğü ne kadar? Gelecek tahmininiz nedir?
Türkiye yılda 1 milyon adet araç üretiliyor. Bunun 700 bini ihraç ediliyor. 2012 yılında toplam üretimin 2 milyonu bulması bekleniyor. Ford ve Fiat büyük bir yatırım içinde, keza Renault öyle. Honda yatırım yapıyor. Herkes katlanarak büyüyor.

“Toyota’nın İlk 10 Tesisinden Biriyiz”

Düş Kalk Dönemi Bitti
İhracata 2002 yılında başladık ve o zamana kadar sadece iç piyasaya üretim yaptığımız için kapasitemizin dörtte birini kullanıyorduk. Bu nedenle global Toyota içerisinde etkili bir rolümüz yoktu. Kendimizi bulmamız da 5,5 yıl aldı. Ondan öncesi düş kalk dönemleriydi.

Üretimde Rekor Kırdık
İhracata başladığımız ilk yılda 40 bin üretim yaptık. Sonrasında da 70, 135 ve 160 bin olarak gitti. Yani hep katlaya katlaya gittik. Geçen yıl da 177 bin üretim yaparak rekor kırdık. Şu anki üretimimizle Japonya dışındaki Toyota fabrikaları arasında ilk 10 tesis sıralamasında 9’uncu sıradayız.

3 Fabrikayla Yarışıyoruz
Toyota’nın dünyanın her yerinde fabrikaları var. Biz kendimizi Avrupa’daki fabrikalarla kıyaslıyoruz. Avrupa’da ne olabiliriz diye düşünüyoruz. Toyota’nın İngiltere, Fransa, Çek Cumhuriyeti ve Türkiye’de olmak üzere Avrupa’da toplam 4 fabrikası var.

Gelecek Vaad Ediyoruz
Avrupa’daki toplam pazarı ise 1,2 milyon adet. Bunun 850 bin adetini Avrupa’daki fabrikalar üretiyor, geri kalan Japonya’dan ithal ediliyor. Avrupa üretimlerinde Fransa ve İngiltere 300 binlere yakın üretimleriyle ön sırada yer alıyor. Biz daha 177 bin araç üretiyoruz. Avrupa yönetimi, en az Fransa ve İngiltere kadar Türkiye’deki fabrikasının istikbalini parlak görüyor.

Hangi Segmentler Daha Hızlı Büyüyor?

Rüzgâr Türkiye’yi de Etkiliyor
Avrupa'daki gidişat dizel MPV ve hatchback'e doğru gidiyor, küçük otomobillere eğilim artıyor. Fabrikanın kurulma tarihlerinde bana MPV aracı üreteceğimiz söyleselerdi, o ne derdim, adı bile yoktu ortada. Ama geçen yıllarda Avrupa’da esen rüzgâr Türkiye’yi de etkiledi.

Amerika’da Yeni Trend Suv
3 sıra koltuğu olan, 7 kişi alabilen MPV’ler üretmeye başladık. Bunun küçüğü, ortası, büyüğü yapıldı. Bütün üreticiler bu tarz otomobillere kaydı. Bunların hepsi 10 yılda oldu. Bir de baktık biz Verso adıyla MPV üretiyoruz. Amerika'da artık MPV aşıldı, daha heyecanlı modeller üretiliyor. Trend Amerika’da SUV’lardan,(Sport Utility Vehicle) Avrupa’da ise hibrid motorlu araçlar ve daha küçük araçlardan yana.

Türkiye’de de Payı Artacak
 Türkiye’de MPV’nin payı 2006 sonu itibariyle yüzde 5,4. Türkiye’de çok tercih edilen bir segment değil. Ama büyük aileler için ideal olması göz önüne alındığında, gelecekte daha fazla tercih edileceğini düşünüyorum. Bu yılın ağustos verilerine göre de Corolla Verso kendi segmentinde 3’üncü sırada yer alıyor.

Tüketici Tercihleri Nasıl Değişiyor?

Dizel Tercihi
 Avrupa’da rüzgâr ne yöne esiyorsa, Türkiye’de onu takip ediyor. Türkiye’de dizel otomobillerin satışı yüzde 5 bile değildi, şimdi yüzde 50 seviyelerine dayandı. Dizel otomobillerin satışı İspanya’da yüzde 80, İngiltere’de yüzde 60’larda. Türkiye’de de o mertebelere doğru gidiyor.

Hatchback-Sedan
Hatchback’e gelince, Avrupa’da C klasmanında, yani Corolla’nın olduğu skalada yüzde 95 hatchback satılıyor. Almanya’da, İngiltere’de ailelerin birinci arabası hep sedan’dır. Baba sedan kullanır, ancak eşine ya da çocuklarına hatchback satın alır. Şehir içinde dolaştıkları için kullanışlı ve ekonomik olan hatchback tercih ediliyor. GELİŞMEKTE OLANLAR Gelişmekte olan ülkelerde ise Peugeot 607 gibi arabalar pahalı olduğu için ailenin babası C klasmanından sedan alıyor. Corolla ya da ona eş değer bir araba satın alıyor. Eşine, çocuklarına da Yaris ayarında bir araba alıyor. Yani, gelişmekte olan Doğu Avrupa ülkeleri, Rusya, İsrail buralarda hep sedan tercih ediliyor.

Türkiye Cephesi
Türkiye’de şu anda ailenin babası girip C klasmanında sedan alıyor. Gelir yükselip de 10 bin dolara ulaşıldığında C klasmanındaki hatchback’lerin payı yüzde 50’lere gelir. O zamanda İngiltere, Almanya’da olduğu gibi C klasmanında sedan’ın payı yüzde 5’lere, 10’lara düşer.  C segmentindeki hatchback’in toplam pazar payı yüzde 25,4. Bunun yüzde 16,6’sını Auris alıyor.

 Fadime Çoban Bazzal
[email protected]

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz