Yeni Yol Haritası

Biraz sorunlu da olsa, ekonomideki yeniden yapılanmaya paralel olarak finans sektörü de kabuk değiştiriyor. Bankacılık için kritik süreç mayıs ayıyla birlikte başlıyor. Para programından kamu serma...

1.05.2001 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Biraz sorunlu da olsa, ekonomideki yeniden yapılanmaya paralel olarak finans sektörü de kabuk değiştiriyor. Bankacılık için kritik süreç mayıs ayıyla birlikte başlıyor. Para programından kamu sermayelerinin etkilerine, yeni sermaye artırımından sendikasyon kredilerine, önümüzdeki günlerde her şey yeniden şekillenecek. Neredeyse atılacak her adım, sektörde yeni beklenti, ardından da köklü etkiler yapacak...
 
Güven ortamının sağlanamamasının yarattığı tedirginlik henüz ortadan kalkmış değil. Mali sistemdeki tıkanıklık ise devam ediyor. Bu tıkanıklık, ekonominin geneline yayılmış durumda ve ödemeler sistemi çalışmıyor. Bankaların birbirleriyle iş yapmadığı, teminat mektubu bile vermekten çekindiği, bütün fonların Merkez Bankası aracılığıyla değerlendirildiği bir dönemden söz ediyoruz.

Para piyasalarında bu tıkanıklık yaşanırken, kredi cephesinde de işler durmuş gibi... Mart ayı sonundaki dönem faizlerinin ödemeleri yapıldı. Bankacılar, tahsilat oranı konusunda yüzde 50-60 oranını veriyor. Tahsil edilemeyen bölümler için, şirketlere nisan ayı sonuna kadar süre tanındı. Bu süre aşıldığında da bazı ödemeler geri dönmeyebilir. Bankacılar, “Bu krediler için bir bardak soğuk su içmemiz gerekiyor” değerlendirmesini yapıyor.

Kamu bankalarında ise rehabilitasyon süreci başladı. Emlak Bankası, tasfiye sürecine giriyor. Hazine, kamu bankalarının zararları için 10 katrilyon liralık tahvil verdi. İnterbank piyasası, Merkez Bankası’nın denetiminde çalışıyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, “acil düzenlemeler” kapsamına giren yasaları ardı ardına onaylıyor. Bu araştırma hazırlandığında, ekonomiden sorumlu devlet bakanı Kemal Derviş, Amerika yolundaydı ve basında 15.3 milyar dolarlık dış kaynağın geleceğinden söz ediliyordu.

Şu anda ekonomide ve mali sistemde var olan tablonun küçük bir özetini sunduk. Ya bundan sonrası? Capital, bankacılar ve sektörü analiz eden uzmanlarla konuşarak, gelecekle ilgili olarak finans piyasalarının olası rotasını çizdi.

Yeni dönem başlıyor!

Mayıs ayı, her bakımdan Türk ekonomisi için çok önemli bir döneme işaret ediyor. Adeta, ekonomi ve finans piyasaları için yeni bir başlangıç gibi. Çünkü, nisan ayı sonu, mayıs ayı başında gerçekleşecek üç temel gelişme, finans piyasalarının yapısını tamamen değiştirecek, yeniden şekillendirebilecek...

Bunlardan birincisi yurt dışından gelecek dış kaynakla ilgili. Kaynağın tutarı, geleceği tarih ve vadesi çok önemli. Telaffuz edilen 15.3 milyar dolarlık rakamın, bir defada verilmeyeceğini unutmamak gerekiyor.

Burada en önemli tarih de 28 Nisan’da yapılacak IMF İcra Direktörler Kurulu’nun toplantısı. IMF’in toplantısında, Türkiye’nin niyet mektubu görüşülecek ve yardım rakamı belirlenecek. Toplantıdan çıkan karar doğrultusunda da, Merkez Bankası para programını ilan edecek. Bu şekilde finans kesimi ile reel sektörün önüne net hedefler konulacak.

Piyasaların yönünü belirleyecek bir diğer gelişme de, kamu bankalarının rehabilitasyonu için atılacak politikalar... Kamu bankalarının günlük fon gereksinimi 17 katrilyon TL’ye ulaşıyor. Ancak, Hazine, bu bankalara 10 katrilyon TL’lik tahvil verdi. Yurtdışından sağlanan kaynağın bir bölümünün, kamu bankalarının günlük fon gereksinimini karşılamak amacıyla kullanılması, para piyasalarını doğrudan etkileyecek. Piyasaları etkileyecek bir diğer gelişme de mayıs ayında yoğunlaşan iç borçların nasıl döndürüleceği. Belki de en kritik olanı bu...

Kentbank’ın yönetim kurulu danışmanı Uğur Gürses, “Yeni dönemin odak noktasını kamu bankalarına yapılacak operasyon oluşturuyor. Hazine’nin iç borçlanma konusunda politikası ve ilan edilecek para programı, döviz kurları ve yeni dönemi şeklendirmesinde belirleyici olacak. Fakat, ilan edilecek para programın eskisi gibi moda mod olmayacağı ve esnek olacağından, hesap kitapların daha dikkatli yapılması gerekiyor” diyor.

Ekonomideki sis dağılacak

Ekonomide durum belli. Kemal Derviş’in programı açıklamasından sonra yavaş yavaş dağılmaya başlayan sisli hava, mayıs ayından itibaren yerini berrak bir havaya bırakacak. Şirketler, yeni hedefler doğrultusunda önlerini görebilme olanağına kavuşurken, tıkanan ödeme sistemi de açılma yoluna girebilecek. Ekonomideki iyi havanın yayılmaya başlamasıyla birlikte de kredi piyasanın yeniden çalışması mümkün hale gelecek.

Uzmanların da dikkat çektiği gibi, sisli havayı dağıtacak temel faktör, finans kesiminde yaşanacak gelişmeler olacak. Sistemdeki tıkanma henüz açılmış değil. Sistem, birkaç riski üstlenmiş durumda. Sabit faizli Hazine bonolarından doğan zararların boyutu, tam olarak kestirilemiyor. Bankalar, portföylerindeki düşük faizli Hazine bonolarını, dövize endeksli uzun vadeli tahvillerle takas etmek istiyor. Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen’e göre, bu durum hem bankaların hem de Hazine’nin işine gelecek. Özen, “Hazine de, bu şekilde borçlanmanın vadesini uzatmış, kısa vade baskısından kurtulmuş olacak” diyor.

Sermayeler artırılacak

Sistemi etkileyen açık pozisyon zararları, bankacılık sisteminde öz kaynakları neredeyse tükenme düzeyine getirdi. Bu nedenle sektörde acil sermaye ihtiyacı hissediliyor. Önümüzdeki dönemde sektör bu konuya odaklanacak. Zaten Bankacılık Üst Kurulu da, banka sahip ve yöneticilerle yaptığı toplantıların ardından sermaye artırım konusunda bir bildirim yapacak. Bir bankacı, “Her bankanın ne kadar nakit sermaye artırımına gideceğine dair bildirimler, mayıs ayı başında gelmeye başlar” diyor.

Bankacılar da, nakit sermaye gerekliliği ve yeni kaynak konulması konusunda fikir birliği içerisinde. Ergun Özen, “Türkiye’de banka patronları, bugüne kadar nasıl sermaye koydularsa, yine koyacaklardır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın” diyor. Adının kullanılmasını istemeyen bir bankanın genel müdürü de, “Bizim patronun Türkiye’deki aktif tutarı 3 milyar dolara yaklaşıyor. Bu aktiflerden vazgeçecek hali yok ya, tabii ki sermaye koyacak” değerlendirmesini yapıyor.

Kamudaki düzelme ve faiz

Sektörde bu gelişmeler yaşanırken, kamu bankalarının durumu, finans sisteminin gelecekte nasıl şekilleneceği konusunda büyük bir önem kazanıyor. Kamu bankalarının rehabilitasyonu konusunda ciddi adımlar atılıyor. Vural Akışık’ın patronluğundaki çalışmalar, Hazine Müsteşarlığı ile koordineli bir şekilde yürütülüyor. Emlak Bankası’nın tasfiye sürecine girmesi, görev zararları ve nakit açıklarının kapatılması, en çok faiz piyasasını etkileyecek. Bir bankacı, “Kamu bankalarının piyasadan çekilmesi, gerek repo, gerek mevduat faizlerindeki suni artışı ortadan kaldıracak” diyerek önümüzdeki olası sonuçlara dikkat çekiyor.

Kamu bankaları, şu anda Merkez Bankası’na rehin ettikleri Hazine tahvilleriyle, sistemi sıkıştırmadan borçlanıyor. Fakat, IMF ve Dünya Bankası’ndan sağlanacak dış yardımların kamu  ve fon bünyesindeki bankaların yeniden yapılandırılması için kullanılması durumunda, bu bankaların piyasadan net borçlanıcı konumları ortadan kalkacak. Böylece, faiz oranlarının üzerindeki baskı da ortadan kalkabilecek. Bu durumda da interbank piyasasındaki faiz oranlarının yüzde 80’li oranlardan, yüzde 70’li oranlara düşmesi bekleniyor.

Yeniden yapılanmanın ikinci adım da mevduat piyasasında gözlenecek. Yeni dönemde mevduat pastasının büyük oyuncuları olan kamu bankaları, kaynak taleplerinin düşmesiyle birlikte, daha düşük faiz oranı verecek. Böylece, bu bankalarda yoğunlaşan mevduatın önemli bölümü, özel sektöre kayabilecek.

Oyak Bank’ın genel müdür yardımcılarından Nihat Karadağ’a göre, bu hareketlilik başladı bile... Karadağ, “Son yaşadığımız olaylarla birlikte, kamu bankalarına güven konusunda mevduat sahiplerinin kafaları karıştı. Mevduat da yavaş yavaş yer değiştiriyor. Yüksek faiz vermeyerek, piyasadan da çekilince, mevduat hacmi güçlü bankalara doğru kayacak” diyor.

Fonlar nereye akacak?

Yeni dönemde özel bankalar, kamu bankalarına interbank piyasasında yüksek faizle para satamayacak. Mevduat konusunda beklenti gerçekleşirse, özel sektör bankalarına mevduat akışı da yaşancak. Peki özel bankalar bu yeni fonları nerede kullanacak?

Aslında pek fazla seçenek yok gibi. Şimdilik Hazine tahvilleri, şirketlere kredi kullandırma ya dövizde alım yapmak gibi seçenekler var.

Hazine’nin borçlanma gereksinimi yüksek. Ancak, geçtiğimiz yıl sabit faizli bonolardan zarar eden bankalar, bu zararların bir kısmını çıkarmak için yüksek faiz isteyecek. Hazine ise reel faizleri düşürme hedefinde. Dış kaynak sağlanması durumunda, Hazine daha avantajlı bir konumda olacak gibi. En azından bankacıların değerlendirmeleri de bu yönde.

Döviz alımı ise ikinci seçenek olarak görülüyor. Siyasi tablodan kaynaklanan endişeler ve ilan edilecek para programından çekinen bankalardan bir bölümü, ellerindeki nakiti döviz alımı için kullanabilirler. Bu olasılık düşük görünse de, buradaki temel faktör, bankaların dış piyasalardan kullandığı sendikasyon kredilerinin geri ödenmesi olacak. Söz konusu kredilerin yenilenmesinde yaşanabilecek olası sorunlar, bankaları döviz almaya yöneltebilir.

Kredi seçeneğine dikkat!

Bankalar, ellerindeki fazla likiditeyi özel sektöre kredi kullandırmak için de kullanabilir. Böylece, kredi piyasanın işletilmesi için önemli bir adım atılmış olacak. Bugüne kadar donuk kredilerin büyümesinden bir hayli sıkıntı çeken bankalar, bundan sonra ne yapacak? Var olan kredi portföyündeki sorunlu kredi oranını yükseltmemek için nasıl bir strateji izleyecek? Kredi piyasası yeniden çalışmaya başlayacak mı?

Bir kere bankalar, sorunlu kredi rakamını büyütmeme hedefinde. Bunun için reel kesimden gelen sıkıntıları da göz ardı etmeden, bazı şirketlerle borç erteleme anlaşmaları yapılacak. Zaten bir süreden beri yapılan bu çalışmalar, biraz daha yoğunlaşacak.

Toprakbank’ın genel müdürü Zafer Ataman, “Kredilerin vadelerinde mutlaka uzatma olacak. Bankalar, reel kesimde yaşanan sıkıntıları biliyor ve kredileri tahsil edebilmek için vadeler uzatılacak” diyor.

Kredide yeni strateji

Yeni dönemin bir başka özelliği de, bankaların kredi konusunda daha dikkatli davranıp, “batık”lardan uzak kalmaya özen gösterecek olmaları. Bu doğrultuda, kredi değerlendirme mekanizması daha hassas çalışmaya başlayacak. Kredi piyasasının adım adım açılacağını söyleyen bankacılar, bankaların eskisi gibi kredi dağıtmayacağı görüşünde. Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, “Bankalar çok dikkatli bir şekilde kredi verecek. Başarı şansı yüksek girişimcilere odaklanacağız” diyor.

Toprak Yatırım Bankası’nın genel müdürü Can Karaşıklı ise “Bir kere kredi kullandırırken çok daha fazla analiz yapılacak. Örneğin, geçmiş dönemde bir kredi dosyası bir haftada çıkardı. Şimdi bu süre iki haftaya ulaşacak. Şirketlerin geçmiş performanslarına, dönem faizlerini ödeyip ödemediklerine bakılacak. Geçmiş performanslarının yanı sıra, geleceği yönelik stratejilerine de bakılacak. Bu tür şirketlerin çok olmadığı biliniyor ama az da değiller” diyor.

Bankacılar, kredi kullanmak konusunda ihracatçı firmaların ilk sırada olacağına kesin gözüyle bakıyor. İhracatçı şirketlerin yanı sıra, turizm firmalarının da ekonomide lokomotif görevi üstleneceği ifade ediliyor. Doğal olarak da kaynaklar buraya akıtılacak.

Yarına yönelik beklentiler

Uzmanlar, nisan ayında yaşanan gelişmeler ve mayıs sonrası için ana başlıklar halinde beklentileri şöyle özetliyor:

- Mart ayı sonunda kredilerin dönem faizleri ödendi. Ancak ödeme oranı TL krediler için yüzde 50-60 arasında değişiyor. Döviz kredilerinde ise bu oran daha düşük.  Bir bankacı, “Yüzde 75’ini tahsil edene aslan demek gerekiyor” diyor.

- Aralık ve Mart ayı sonunda dönem faizlerini ödemiş, döviz borcu olmayan ve düşük oranda borçlu olan şirketlerin analizi yapılacak ve bunlara yönelik olarak kredi pazarlama girişimleri artacak.

- Bankalar, kredilendirme konusunda daha dikkatli olacak. Başarılı olma şansı yüksek girişimcilerin projelerine finansman desteği sağlanacak. Verimsiz alanlara kredi kullandırma işlemi azalacak.

- Kamu bankaları, yine küçük esnafa, çiftçiye kredi kullandıracak. Ancak, siyasi etki nedeniyle kullandırılan verimsiz krediler artık kullandırılmayacak. Böylece, verimsiz krediler, kaynak aktarımı söz konusu olmayacak…

TÜKETİCİ KREDİSİNDE NELER OLACAK?

Türkiye’de 2000 yılı tüketici kredilerinde patlamaya tanık oldu. Ancak, kasım ayından bu yana kredilerde hızlı bir gerileme dikkati çekiyor. Bankaların şimdiye kadar kullandırdıkları kredilerde, yani kredi stoğunda ortalama vadenin 19 aya uzamış olması, bankaların zararını büyütüyor. Tüketici kredileri, 1-2 banka dışında, kimse tarafından kullandırılmıyor. Kullandıranların da aylık faizi yüksek.

Şimdi herkes tüketici kredilerinin ne zaman yeniden açılacağını merak ediyor. Bankacılara göre, açılma olacak, ancak kullanım bir süre sınırlı devam edecek. İş Bankası’ndan Aykut Demiray, “Bireysel kredilerde pek açılma beklemiyorum. Bankalar da tüketici kredilerden çekiniyorlar. Çünkü, tüketici kredilerinden kaynaklanan sorunlar artıyor” diyor.

Geçtiğimiz yıl sonu itibariyle yaklaşık 5 katrilyon lira düzeyine ulaşan tüketici kredileri, yapılan aylık ödemelerle birlikte sürekli düşüyor. Ancak, tüketici kredisi kullanıp ödeyemeyen, zor duruma düşen kişi sayısı da artıyor. Böylece, toplam hacim düşerken, sorunlu tüketici kredisi hacminin, toplam içerisindeki payı da yükseliyor. Bankalar, sabit faizle uzun vadeli kullandırılan tüketici kredilerinden doğan zararları, düşük tutmak ve tahsilatı yükseltmek için uğraş veriyor.

SENDİKASYON KREDİLERİ YENİLENECEK Mİ?

Türk bankalarının 2001 yılı sonuna kadar ödemesi gereken sendikasyon kredisi tutarı 6 milyar doları buluyor. Bu kredilerin yenilenmesi ya da yenilenme oranı, bankaların önümüzdeki günlerde nasıl pozisyon alacaklarını doğrudan etkileyecek. Sektördeki, genel beklenti, sendikasyon kredilerinin yüzde 75-80’inin yenileneceği yönünde.

Toprak Yatırım Bankası’nın genel müdürü Can Karaşıklı, “Sendikasyonların yüzde 60’ının yerine, yüzde 80-90’ının yenilenmesi durumunda, finans sektörü, yılın ikinci yarısındaki öngörülen büyümeden olumlu etkilenir” diyor.

Oyak Bank’ın genel müdür yardımcısı Nihat Karadağ’a göre, rating notunun düşmesi nedeniyle, yenilenen kredilerin faiz oranları biraz daha yüksek olacak. Karadağ, “Bazı bankalar, bu nedenle yüksek faiz ödemek yerine, kapatmayı da tercih edebilir” diyor.

Bankaları döviz almaya yönetebilecek bir diğer faktör de, bankaların nazım hesaplarında yer alan dış taahhütler… Şirketlerin durumu ortada ve söz konusu şirketler adına, ithalat için akreditif açmış bankaların, bu yükümlüklerini yerine getirmek için döviz gereksinimleri artış gösterecek.

GÖRÜŞ

Nihat Karadağ/Oyak Bank
 
“YENİ BİR BANKACILIK SEKTÖRÜ DOĞUYOR”

Oyak Bank’ın genel müdür yardımcısı Nihat Karadağ, finans sektöründeki yeni dönem için şu değerlendirmeleri yaptı:

“Kamu bankalarının sektördeki payı yüzde 40 ve onların çok önemli sorunları var. Fon bankalarının durumu da ortada. Bunların sektör içindeki paylarının yüzde 20 olduğunu kabul edersek, sistemin yüzde 60’ının sorunlu olduğu ortaya çıkıyor. Yaşanan krizlerin yarattığı zararlardan dolayı, sorun yaşayan bankaların payını da yüzde 10 dersek, toplam yüzde 70’e geliyor. Geriye, iyimser bir bakışla yüzde 30’luk sorunsuz bankalar grubu var.

Bunun da anlamı şu, yepyeni bir bankacılık sektörü ortaya çıkacak. Kamu, fon bünyesindeki bankaları bir tarafa bıraktığımızda, geriye kalan bankalarla, çok az sayıda ve yabancıların daha etkin olduğu bir yapı çıkacak. Bize göre, sistemde yeni bir dönem başlayacak.”

 

 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz