“Satıcı değil, alıcı konumuna geldik. Gelecekte ABD pazarı ve Avrupa’da yeni markalar satın alacağız.” CEO Erdal Karamercan’ın Eczacıbaşı için dikkat çektiği bu değişim, aslında birçok Türk şirketi...
“Satıcı değil, alıcı konumuna geldik. Gelecekte ABD pazarı ve Avrupa’da yeni markalar satın alacağız.” CEO Erdal Karamercan’ın Eczacıbaşı için dikkat çektiği bu değişim, aslında birçok Türk şirketi için de geçerli. Satıcı konumundan alıcıya dönüşen daha fazla sayıda Türk şirketi hızlı büyümek, yeni alanlara girmek, yurtdışında yayılmak gibi nedenlerle satın alacak şirket veya marka arıyor. Teknosa, Eczacıbaşı, Hürriyet gibi bazı Türk şirketleri uluslararası arenada büyümek ve güçlenmek için satın alma arayışındayken Pegasus, Kiler gibi bazıları ise iç pazardaki konumlarını güçlendirmek için alım yoluna gidiyor. Akfen, Limak, Sanko, Çalık gibi devler ise özelleştirmeleri yakın takibe alarak yeni fırsat peşinde koşuyor.
Capital Dergisi’nin Haziran 2007 sayısında yayınlanan CEO Profil araştırması, birçok açıdan önemli mesajlar içeriyordu. Bunların başında ise Türkiye’deki CEO’ların ajandasında neler olduğunu ortaya koyan tablo vardı. Tablo, CEO’ların satın alma ve birleşme konusuna ilişkin yaklaşımlarını en güncel şekilde gözler önüne veriyordu. Buna göre, araştırmaya katılan 152 CEO’nun yüzde 47,9’unun ajandasında satın alma ve birleşme yer alıyordu. Aynı araştırmada CEO’ların yüzde 21,9’u şirket satın almak için çeşitli görüşmeler yaptıklarını belirtmişti. Yüzde 15,6’sı ise marka veya şirket satın almak için arayışlarının devam ettiğini açıklamıştı.
Aslında araştırmanın bu sonucu oldukça şaşırtıcıydı. Çünkü, bundan 10 yıl öncesine kadar Türk şirketlerinin çok az bir bölümünün ajandasında birleşme ve satın alma vardı. Birçoğu şirket satın almayı hayal bile edemezdi. En iyimserleri bir gün yabancıların şirketlerini almaya talip olacağını ve yabancı ortakla büyüyeceklerini umardı.
Ancak, CEO Profil araştırmasıyla da ortaya çıkan sonuç, Türk şirketlerinin bambaşka bir döneme geçtiğini ve satıcı konumdan alıcı pozisyonuna yükseldiğini gösteriyor. Bugün artık daha fazla sayıda Türk şirketinin gündeminde şirket veya marka satın alma var.
Türk işadamları, son yıllarda şirket satın alma ve satışı ile birleşme konularına daha farklı yaklaşıyor. Güçlü Türk şirketleri rakibini yok etme, pazar payı kazanma, eksik yanlarını güçlendirme, coğrafi yayılım, ürün portföyünü zenginleştirme, yeni alanlara girme gibi birçok nedenden dolayı şirket veya marka satın alma arayışına giriyor.
Şirketler Ve Varlıklar Değerlendi
Türk şirketlerinin alıcı konumuna yükselmesinin ardında ise çeşitli faktörler yatıyor. Son 3 yılda ekonomide yaşanan büyüme ve istikrar kuşkusuz bu faktörlerin başında geliyor. Çünkü, artık önlerini görmeye başlayan Türk şirketleri, geleceğe yönelik projeksiyonlarını daha rahat yapıyor ve daha cesur kararlar alıyor.
Şirket ve varlık değerlerinde yaşanan artış da faktörlerden biri. PDF Corporate Finance Yönetici Ortağı Evren Ertay, bu artışın yerli sermaye stokunun değerini önemli ölçüde artırdığını söylüyor. Ertay, “Türk Lira’sının değer kazanması da yabancı paralar bazında şirketlerin değerini yönde etkiliyor” diye konuşuyor.
Evren Ertay, Türk iş adamlarının şirketlerini yabancılara satarak kaynak yaratmasının da Türk şirketlerinin alıcı konuma gelmesinde etkili olduğuna dikkat çekiyor. Ertay, “Örneğin, bankalarını yabancı yatırımcılara satan Zorlu, Fiba, Doğan, Doğuş, Çolakoğlu gibi gruplar, bu satışlardan elde ettikleri gelirle yeni yatırım alanlarına yöneldi. Son zamanlarda Zorlu’nun gayrimenkulde, Fiba’nın liman işletmeciliği, bilişim, otelcilik ve gayrimenkul gibi sektörlerde yaptığı alımlar buna örnek gösterilebilir” diyor.
Diğer sektörlerde de şirketlerini satan gruplar, elde ettikleri sermayeyi yeni alımlar ve yatırımlarda kullanıyor. Buna örnek olarak ise Eczacıbaşı’nı veren Ertay, ilaç işinin bir bölümünü satan grubun önemli bir kaynak yarattığını söylüyor.
Ernst &Young Kurumsal Finansman Bölümü Başkanı Müşfik Cantekinler, yabancı yatırımcıların varlığının ve ilgisinin Türk yatırımcıları cesaretlendirdiğini düşünüyor. Ona göre, Türk yatırımcılar, yabancıların cesur ve hatta agresif yatırımlarını gördükçe, değişik alanlarda yatırım yapmanın faydalarını düşünerek eski göre daha aktif davranıyor.
Artık Portföy Yönetiyorlar
Türk patronların en büyük özelliklerinden biri de duygusal olmaları. Şirketlerini çocukları gibi gören patronların bu duygusallığı, çoğu zaman rasyonel karar almalarını engelliyordu. Evren Ertay, yönetimi devralan ikinci ve üçüncü nesillerin şirketin geleceği, büyümesi ve yeni alanlara girilmesi konusunda daha açık fikirli olduğuna dikkat çekiyor.
Evren Ertay , “Türk işadamlarının artık portföy yönetmeleri gerektiğini biliyor. Geçmişte şirket ve hisse satışları bugüne oranla çok daha nadir görülen işlemlerdi ve işadamları bu konularda çok bilgili ve deneyimli değildi” diye anlatıyor.
Geçmişte iç pazardaki rekabet de bugünkü kadar yoğun değildi. Dolayısıyla Türk şirketleri bir anlamda kendi yağlarında kavruluyordu. Ancak, yabancıların gelmesi, globalleşme iç pazarda rekabeti artırdı. Bu gelişme Türk şirketlerini de büyüyen ve zorlaşan pazardan pay almak için rekabet güçlerini artırmak zorunda bıraktı. Süreç, şirket ve satın almaları da doğal olarak ajandalara soktu. Arçelik gibi, iç pazarda kendini ispatlayanlar ise yurtdışında marka ve şirket almaya başladı.
Sabancı’da Arayışlar Sürüyor
İşte bütün bu süreçte, onlarca Türk şirketi alıcı pazarında yerini aldı. Bunlardan biri de Sabancı Holding. Sabancı şirketlerinden Teknosa, Kordsa ve çimento grubu organik büyümenin yanında inorganik büyüme stratejisi izliyor.
Türkiye’nin ender global şirketlerinden biri olan Kordsa, geçtiğimiz yıllarda uluslararası piyasalarda şirket alımları yapmıştı. 2007’de global piyasadaki pozisyonunu güçlendirmek için 200 milyon dolarlık yatırım yapmaya hazırlanan şirketin, yeni bir satın alma yapması kuşkusuz sürpriz olmaz.
Sabancı’nın çimento grubu da şirket alımı alternatifini gündeminde tutuyor. Sabancı Holding Çimento Grubu Başkanı Erhan Kamışlı, “Şirket almakla daha hızlı büyüyerek belli bölgelerde pozisyon alabiliriz. Böylece ilave dağıtım kanalları oluşabilir” diyerek neden arayışta olduklarını anlatıyor. Kamışlı şöyle devam ediyor:
“Satın almak istediğimiz şirket, mutlak suretle bizim bulunmadığımız bölgelerde olmalı ve büyüme potansiyeli başlangıç aşamasında veya yeni başlıyor olmalı.”
Teknosa Büyümek İçin Alıyor
Teknoloji perakendeciliği alanında bölgesel bir güç olmak için bölge ülkelerde büyümek isteyen Teknosa, 2006’da Romanya’da Primex’i satın almıştı. Teknosa Genel Müdürü Mehmet Nane, “Bölge ülkelerinde gördüğümüz potansiyelden maksimum pay alarak büyümek gibi bir hedefimiz var. Bu hedef çerçevesinde koşulların gerektirdiği yerlerde satın almalar yoluyla da pazara giriş yapmayı veya pazar payı artırmayı hedefleyebiliriz” diye yaklaşımlarını anlatıyor. Peki Teknosa hangi tarz şirketlerle ilgileniyor? Mehmet Nane bunu şöyle anlatıyor:
“Satın alınabilecek potansiyelde şirket veya şirketlerin bulunması durumunda idari ve finansal yapısının yanı sıra, pazardaki konumu, tecrübesi, altyapısı, insan kaynakları ile pazardaki payı, müşteri bazı ve potansiyeli öncelikle önem verdiğimiz kriterler. Satın alınacak şirketin Teknosa’ya entegre olabilme kabiliyeti de önem verdiğimiz konuların başında geliyor.”
Garanti Fırsatları İzliyor
Garanti Bankası, operasyonlarını büyüterek ve yeni pazarlara girerek orta ve uzun vadede bölgesel bir bankaya dönüşmek istiyor. Banka, hedefi doğrultusunda organik büyümesini sürdürüyor. Bankanın genel müdürü Ergun Özen, uzun soluklu büyüme sürecinde inorganik büyüme fırsatlarına da kayıtsız kalmayacaklarına dikkat çekiyor. Özen, “Her ne kadar stratejimizin temelini oluşturmasa da, hedeflerimizle örtüşen satın alımlar da büyüme sürecimize katkı sağlayabilir” diye konuşuyor.
Marjların düşmesiyle birlikte kârlı çalışmak için bankaların, büyümeleri, verimliliklerini artırmaları ve risklerini etkin yönetmeleri gerektiğine dikkat çeken Özen, satın almalar yoluyla büyümenin bu anlamda önemli açılımlar sağladığını söylüyor. Garanti’nin inorganik büyüme fırsatlarını araştırmasındaki en temel nedenin bu açılımlar olduğunu söyleyen Ergun Özen, şöyle devam ediyor:
“Mevcut sektör aktiflerinin ve şube ağının yaklaşık yüzde 30’unu oluşturan kamu bankalarının özelleştirilmesi, sektördeki dengeleri yeniden belirleyecek. Bu nedenle Garanti’nin özelleştirmelere ilgisiz kalması beklenmemelidir.”
Kiler Yayılmak İstiyor
Geçtiğimiz yıllarda Canerler ve Güler marketlerini satın alan Kiler de şirket satın alma stratejisi izliyor. Kiler Perakende Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Kiler, 2007 yılı için 37 mağaza hedefi koyduklarını söylüyor. Bu hedeflerine ulaşırken de yeni mağaza açmanın kendileri için öncelikli tercih olduğunu belirtiyor. Ümit Kiler, “2005 yılında Canerler’i bünyemize kattığımız gibi bizim açımızdan fırsat yaratan ve bizim kültürümüze uygun iş yapış biçimleri olan alternatiflere de kapalı değiliz, değerlendiriyoruz. Örneğin geçtiğimiz günlerde Bolu’da 3 mağazalık bir market zincirini bünyemize kattık” diye konuşuyor.
Kiler’in bu stratejisinin temelinde ise hedeflenen yerlerde yayılmak, mağaza sayısı ve pazar payını artırmak, kâr etmek ve ulaşılabilir olmak amacı yatıyor.
Ümit Kiler, satın alınacak şirketin hedef bölgede olmasının kendileri için en önemli kriter olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor, “Şirketin geçmişi, mağaza konumlandırması, çalışanları, finansal yapısı, müşteri potansiyeli, yaygınlığı gibi faktörler de önemli.”
Teknoloji Fırsatlara Açık
Türkiye’nin girişimci gruplarından biri olan Teknoloji Holding de şirket veya marka satın almaya açık. Teknoloji Holding Yönetim Kurulu Başkanı Emin Hitay, “Dünyadaki ve Türkiye’deki ekonomik değişime, eğilimlere, fırsatlara bağlı olarak yeni alanlarda yatırım yapmaya da, yeni şirket veya marka satın almaya da açığız” diyerek stratejilerini açıklıyor.
Holdingin geçen yıl kurduğu Embrio, Teknoloji Holding’in internet ve mobil platformdaki yeni projelerini hayata geçirmesinin yanı sıra, dışarıdan gelen yeni projelere yatırım yapıyor, şirket ya da marka da satın alabiliyor. Örneğin şirket, geçtiğimiz ay www.superteklif.com’u girişimcisinden aldı. Embrio Genel Müdürü Hamit Kekeç aradıkları kriterleri şöyle anlatıyor:
“Hizmet alanı mutlaka internet ve mobil platform olmalı. Kategorisinde ilk olmalı ve barındıracağı teknoloji rakiplerce kolay taklit edilememeli. Pazarda hızlı büyüme potansiyeline sahip olmalı. Fikrinin arkasında aynı zamanda doğru bir iş modeli olan ve ticari başarı potansiyeli yüksek projeleri değerlendirmeye alıyoruz.”
Vuslat Doğan Sabancı/Hürriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı
“Satın Alma Arayışlarımız Devam Edecek”
Büyümeyi İyi Yakaladık
Hürriyet’te yaklaşık iki yıldır bir yatırım arayışı içindeydik. Türkiye, reklam sektörü açısından hızlı büyüyen bir pazar. Bu büyümeyi 2001 sonrası iyi yakaladık ve büyümeden elde ettiğimiz geliri de yeni işlere yatırmak istedik. Türkiye’de güçlü ve lider konumumuz yeni fırsatlar yaratma konusunda işimizi zorlaştırdı.
Rotayı Yurtdışına Çevirdik
Bu da rotayı yurt dışına çevirmemize neden oldu. Rusya, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan gibi cazip ve hızlı büyüyen ülkelere odaklandık. Bu arayışın sonucunda Trader Media East’in çoğunluk hisselerini Londra borsasından çağrı yöntemiyle satın aldık. TME, hem şirket ve iş modeli olarak hem markaları ve faaliyet gösterdiği coğrafya bakımından büyüme stratejimize çok uygun bir hedefti.
İnternetle İlgileniyoruz
Büyüme stratejimiz doğrultusunda, bulunduğumuz coğrafyada lider ve global bir medya oyuncusu olmak istiyoruz. Bu anlamda arayışlarımız da devam edecek. TME organik büyümesinin yanı sıra satın alma hedefleyen bir büyüme modeline sahip. Dolayısıyla özellikle internet alanında hem faaliyet gösterdiğimiz 10 ülkede hem yeni ülkelerde satın alma arayışlarımız devam edecek.
Müşfik Cantekinler/Ernst&Young Türkiye Kurumsal Finansman Bölümü Başkanı
“10 Yılda Global Türk Markasının Sayısı Artacak”
Sermaye Yapıları Güçleniyor
Son yıllarda Türk şirketlerinin sermaye yapılarını güçlendirdikleri doğru. İlave sermaye yanında şirketlerin, kârlarını dağıtmayıp, tutmak suretiyle sermaye yapılarını güçlendirdikleri gözleniyor. Şirket ortakları da eskiye göre sermaye yapılarını güçlendirmek ve bu şekilde pazarda bir avantaj sağlamak yönünde daha istekliler. Türk şirketleri, yaşadıkları krizleri de hafızalarından çıkartmadan, daha güçlü bilanço yapıları ile faaliyet göstermek yönünde eskiye göre çok önemli aşama kaydetti.
Ekonomik İstikrar da Etkiledi
Türk şirketlerinin gerek yurtiçinde gerek yurtdışında satın alma sürecine katılmalarındaki en önemli dinamiklerden biri ekonominin son yıllarda istikrarlı olmasıdır. Bu durum şirket ortaklarının ve yöneticilerinin bazı kararları alırken, ileriye dönük projeksiyonlar, değerlendirmeler yapmalarını kolaylaştırıyor. Servetleri ile birlikte şirketlerinin değerlerini de, yeni alanlara yatırım yapmak veya kendi alanlarındaki diğer firmaları satın almak veya hissedar olmak suretiyle artırmak istemelerine yol açıyor.
Uluslararası Arenaya Çıktılar
Türk şirketlerinin bazıları şimdiden global arenada rakipleri ile savaşmaya başladı bile. Artık ürün kalitesi, dağıtım ağı, marka bilinirliği, fiyat rekabeti gibi kriterler açısından rakipleri ile boy ölçüşebilecek Türk şirketleri var. Özellikle tekstil, ilaç ve bazı dayanıklı tüketim maddelerini üreten bazı Türk firmaları bunları dünyanın çeşitli ülkelerine ihraç ediyor. Önümüzdeki 10 yılda global marka haline gelmiş şirket sayısının çok daha fazla olacağı muhakkak.
Evren Ertay/Pdf Corporate Fınance Yönetici Ortak
Artık Bankalar Uzun Vadeli Kredi Verebiliyor
Türkiye’de Borçlanabiliyorlar
Türk şirketlerinin şirket satın almasına katkıda bulunan önemli etkenlerden biri de artık Türk bankacılık piyasasında bunları finanse edebilecek orta ve uzun vadeli kredilerin makul fiyatlamalar ile bulunur olmasıdır. Bu sayede şirketler satın alma tutarının bir kısmını öz varlıklarını kullanarak, kalanını borçlanarak finanse ediyor. Bugün Garanti, Akbank, İş Bankası gibi yerli bankalar önemli miktarda satın alma finansmanı kredisi verebiliyor.
Girişim Sermayesi Fonları da Etkili
Girişim sermayesi (Private Equity) fonları Türkiye’de daha fazla işlem yapmaya başladı. Bu işlemlerin gelecekte daha da artması bekleniyor. TPG’nin Tekel’in içki birimini alan Mey İçki hisselerini alması, CVCI’ın Boyner Büyük Mağazacılık hisselerini alması buna güzel örnekler. Bu aşamada önemli bir alıcı olarak karşımıza çıkan bu fonlara yerli gruplar şirketlerini satarak yeni alanlara girebiliyor.
Ebru Fırat
efirat@capital.com.tr
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?