Reklam sektöründe yerli olmak bağımsız olmak demek. Dev networkler karşısında bağımsız, hızlı ve esnek olmanın avantajını yaşayan yerli reklam ajansları dünya genelinde önem kazanıyor. Büyük reklam...
Reklam sektöründe yerli olmak bağımsız olmak demek. Dev networkler karşısında bağımsız, hızlı ve esnek olmanın avantajını yaşayan yerli reklam ajansları dünya genelinde önem kazanıyor. Büyük reklamverenler, daha yaratıcı fikir, daha cazip fiyat ve daha girişimci bir ruh için yerlilerin kapısını çalıyorlar. Bu eğilim son yıllarda Türkiye’de de artıyor, yerli ajanslar ilgi görüyor, hızla büyüyor. Üstelik bazılarına yabancılardan ortaklık ve satın alma teklifleri yağıyor. Tahminler, önümüzdeki dönemde bunlardan bazılarının sonuçlanacağı yolunda…
Dünya genelinde yerel reklam ajansları hiç olmadığı kadar önem kazanmaya başladı. İngiliz Campaign dergisi kısa bir süre önce yayınladığı bir ekte de bu durumu ele alıyordu. “Bağımsızların Yükselişi” başlıklı ekte belli başlı çokuluslu reklamverenlerin, rekabetin kızgın olduğu yerel pazarlarda daha çok bağımsız ajansları tercih ettiğine dikkat çekiliyordu.
Hatta makalenin bir bölümünde bağımsız yerel ajansların tercih edilme nedenleri de şöyle açıklanıyordu:
“Bugün reklamverenler çalışanlarından, tedarikçilerinden ve iş ortaklarından bekledikleri hız, esneklik, cazip fiyat ve yaratıcı fikirleri reklam ajanslarından da bekliyor. Bir anlamda reklamverenler devasa tankerler değil, hızlı giden yatlar istiyorlar. Bürokratik bir bakış açısı yerine de yaratıcı girişimcilerle çalışmayı tercih ediyorlar.”
Reklam dünyasının önemli dergilerinden Campaign’in de dikkat çektiği gibi reklam sektöründe uzun bir süredir networklerin eski güçlerini kaybetmeye başladıkları konuşuluyor. Bunun başlangıcı olarak da dijital medyanın yaygınlaşması gösteriliyor. Eskiden sahip oldukları bilgi ağıyla yerellere fark atan ve gittikçe büyüyen networkler, şimdi bu büyüklüğün dezavantajıyla karşı karşıyalar. Yapıları hantal ve bürokratik olarak tanımlanıyor.
Durum böyleyken, son birkaç yılda networklerin gündeminde başarılı yerel ajanslarla ortaklık var. Hızlı, esnek ve yaratıcı yerelleri bünyelerine katarak reklamverenlerin talebine yanıt vermeyi planlayan birçok network, böylelikle eleştirilerin de önünü almayı planlıyor.
Yerli Olmak Bağımsızlık Demek
Dünyadaki gelişme bu yöndeyken, Türkiye’de de benzer bir gelişme öne çıkıyor. Sektörün en büyük ajansları içinde yüzde 100 yerli sermayelilerin oranı hiç de azımsanacak ölçütlerde değil. Her ne kadar cirolar açıklanmadığı için ajanslar arasında bir büyüklük sıralaması yapılamasa da sahip oldukları büyük müşterilerle öne çıkan birçok yerli ajans var.
Turkcell ve Garanti Bankası gibi müşterilere sahip Alametifarika bunlardan biri. Henüz kısa bir süre önce kurulmasına karşın Alametifarika, 2005 yılının sektöründe en beğenilen ajansıydı.
Vestel ve Yataş gibi güçlü müşterileri olan MARKA da yıllardır sektörün en büyük yerli ajanslarından. Tabii büyük yerlilerin sayısı bu kadarla da sınırlı değil. Rafineri, Ajans Ultra, Concept, Art Grup, Altıncıduyu, DDA, Piramit ve Rekta da sektörün büyük yerlileri olarak ön plana çıkıyor. Aralarında bir dönem yabancılarla ortaklıkta bulunan ajansların da yer aldığı bu en büyük yerliler, yerli sermaye olmaktan dolayı memnunlar. Yerli olmanın bağımsızlık anlamına geldiğini söylüyorlar. Yerli ajans başkanlarının hemen hemen hiçbiri uluslar arası bir networkle aralarında büyük farklılıklar olduğunu düşünmüyor. İnternetin ve basılı yayın kaynaklarının sağladığı olanaklar nedeniyle eskiden networklerin elinde bulunabilen bilginin artık yerliler tarafından da ulaşılabilir olduğuna dikkat çekiyorlar.
10 Ajanstan 8’i Ortaklığa Açık
Yerli ajans yöneticilerine göre network çatısı altında olmanın tek avantajı ise çokuluslu müşterileri kolaylıkla müşteri portföylerine ekleyebilmeleri. Piramit Ajans Başkanı Metin Aroyo, “Hiç hesapta olmayan bir markayı yalnızca network müşterisi olduğu için portföylerine katabiliyorlar. Yerel ajansların, yani bizlerin ise hem yeni müşteri almak hem de eldekini korumak için gerçekten iyi hizmet vermekten başka çaresi yok. Daha yorucu ve zorlayıcı olan bu dezavantajı yaşarken, müşterilerimizden başkasına hesap vermeyecek olma bağımsızlığımız da bizim avantajımız” diyor.
Yerli olmanın avantajından memnun olan büyük yerliler, bağımsızlıkların da tadını çıkarıyorlar. Ancak, söylemleri böyle olan bu ajansların yabancı ortaklıklara yaklaşımı ise oldukça sıcak. Hatta konuştuğumuz 10 ajans yöneticisinden 8’i cazip bir teklif olduğunda teklifi değerlendirmeye hazır olduğunu söylüyor. Diğer ikisi ise bağımsızlıklarını sürdürme kararında olduklarını açıklıyorlar. İşte reklam dünyasının en büyük yerlileri, onların yerliliğe ve yabancı ajans ortaklıklarına bakış açısı.
Ultra’nın Ortaklığa İhtiyacı Yok
Ajans Ultra sektörün en köklü yerlilerinden... 26 yıl önce kurulan ajans 65 kişilik bir ekiple 12 reklamverene hizmet veriyor. Bu reklamverenler arasında Vakko, Coca-Cola, Ülker, Aksigorta, İdaş ve Doğadan gibi markalar yer alıyor.
Ajans Ultra başından beri hep en iyilerden olmayı hedeflemiş. Büyüklük hesaplarıyla çok ilgilenmemiş. Ajans Başkanı Faruk Kaptan, “Ultra enerji ve yetenek yüklü bir ajans. Orijinal ve farklı fikrin peşinde koşar. Biz reklamverenlerin bürokrat ruhlu değil, girişimci ruhlu insanlarla bir arada yaratıcı iş fikri geliştirmek istediklerini biliyoruz” diyor.
Ajans Ultra, her ne kadar yoluna yüzde yüz yerli sermayeli bir ajans olarak devam etse de geçmişte yabancı ortaklıkta da bulundu. 1990-1993 yılları arasında Fransa merkezli BDDP ile işbirliği yapan ajans, dönem dönem çeşitli networklerle de müzakerelerde bulunmuş. Ancak, ilkelerde ve hisse değerlerinde anlaşamadıklarını söyleyen Faruk Kaptan, “Bütün bu görüşmelerde gördük ki Ultra’nın böyle bir ortakl��ğa çok da fazla ihtiyacı yok” diyor.
Kaptan’a göre, sektörde yerli olmanın avantajı ise çokuluslu reklamverenlerin tercihlerini networklerden yana kullanmaları. “İşi networkün ajansına kaybettiğiniz anlar da oluyor” diyen Faruk Kaptan, sözlerini şöyle noktalıyor: “
Ancak, mesleki uygulama, işi yürütme süreci, yaratıcılık ve strateji açılarından bağımsız olmanın daha da avantajlı olduğuna inanıyorum.”
Art Grup, 4 Kat Büyüyünce Evlenecek
Reklam sektörünün en büyük yerlilerinden biri de Art Grup. 20’nci yılını kutlayan şirket, bu süre içinde tam 130 markaya hizmet vermiş. Bugün 56 kişilik bir kadrosu olan ajansın hizmet verdiği 20 müşterisi var. Tansaş, Macrocenter, Sony Ericsson, Skoda, Blomberg, Coca Cola, Şeker Piliç ve Padişah Halı da bu müşteriler arasında yer alıyor.
Art Grup Başkan Yardımcısı Hakan Senbir, ajansın 20 yıllık reklam geçmişindeki kilometre taşlarını ise şöyle sıralıyor:
“1994-1996 yılları arasında gerçekleştirdiğimiz Turkcell lansmanı bizim için önemli bir referans oldu. Sony Ericsson, uluslararası network ajansları olmasına rağmen, 1995 yılından bu yana Art Grup’la çalışmaya devam ediyor. Son olarak Arçelik’e ait Blomberg beyaz eşya markasının 2005 yılında 30’u aşkın ülkedeki relansman kampanyasını örnek olarak verebiliriz.”
Senbir’e göre Art Grup farklı bir ekolü temsil ediyor. Bu farklılık da ajansın kök olarak başka bir ajansın içinden doğmamasından kaynaklanıyor.
Türk reklam sektöründe yerli olmanın avantaj ve dezavantajlarına gelince… Hakan Senbir, bu konuda şöyle konuşuyor: “Yerli olmak, özgür olmak demek. Bu da bizim daha hızlı ve etkin hizmet vermemizi sağlıyor. Ama yerli olmak, aynı zamanda yalnız olmak da demek. Bu da tek dezavantaj. Bunu da çalışkanlığımız, zekamız ve reklamcılık aşkımızla fırsata çevirmeyi bildik.”
Türkiye’nin en büyük lokal ajansı olmayı isteyen Art Grup, 4 yılda, 4 katı büyümeyi planlıyor. Ardından da kendilerine en uygun uluslar arası evliliği gerçekleştirmeyi hedefliyor.
Altıncıduyu Şimdi Ortaklığa Hazır
Altıncıduyu, 7 yıldır sektörde. 28 kişilik bir kadroyla çalışan ajansın müşterileri arasında Bosch, Telefunken, Yudum, Sırma, Hobby gibi markalar yer alıyor. Altıncıduyu entegre hizmet anlayışıyla çalışıyor. Ajans başkanı Ahmet Kip, “Sahici, kabul edilebilir, içgörüye yönelik fikirler peşindeyiz. İnsana ve hayata dair bir şey söylemeyen fikirlere de yaratıcılık adına prim vermiyoruz. İşimiz marka fikirleri üretmek” diyor.
Altıncıduyu, Avrupa’da yayınlanan bazı kampanyaların çalışmalarını da yapıyor. Örneğin, geçtiğimiz yıldan itibaren Bosch’un Münih’teki genel merkezine hizmet veriyor. Ahmet Kip, uluslararası kullanıma en çok çalışma veren ajansın da Altıncıduyu olduğunu söylüyor.
Altıncıduyu da diğer ajanslar gibi sektörde yerli olmaktan memnun. Yerli olmanın en büyük avantajını da bağımsız olmasıyla yaşıyor. Ancak yabancı ortaklıklara da soğuk bakmıyor. Ahmet Kip bu konuyla ilgili olarak şöyle konuşuyor:
“Ajans daha kurulma aşamasındayken yabancı ortaklık teklif ettiler. O zaman kibarca geri çevirdik. Kendi başımıza ayakta durmayı öğrenmeden büyüklerin himayesi altına girmeye itirazımız vardı. Bugün rüştünü ispat etmiş bir ajans başkanı olarak şunu söyleyebilirim. Ajansımızın değer olarak kabul ettiği kavramlara saygılı, aynı misyonla iş yapabilen bir yabancı ajansla işbirliği içinde olmaya itirazımız yok. Böyle bir çokuluslu ajans var mı derseniz, ben tanımıyorum.”
“Rekabet Yerlileri Hızlı Yaptı”
DDA de tıpkı Altıncıduyu gibi 7 yıldır sektörde ve 28 kişilik bir ekibi var. Ajansın şu anda hizmet verdiği markalar arasında Eti, Taç, Evyap, Şenpiliç, İklimsa, Rixos ve Keops bulunuyor.
DDA Ajans Başkanı Armağan Birkiye, “Bizim ilk 5 ajans olmak gibi hedeflerimiz olmadı. Hedefimiz işini doğru yapmak, herkesin çalışmak isteyeceği bir ajans olmak” diyor.
Yerli bir ajans olmanın avantaj ve dezavantajları konusunda ise ilk olarak, “Hedefimiz en iyi olmak. Bugünün iletişim dünyasında artık geçmiş on yılın tersine, lokal bağımsız ajanslar çok değerli. Rekabet edebilmek için yeniyi aramak zorunluluğu biz lokalleri daha esnek, daha özgür, daha hızlı ve hepsinden önemlisi daha istekli yapıyor” şeklinde konuşuyor.
Ancak Birkiye, dünyada bağımsız ajansların avantajlı duruma gelmelerine karşın Türkiye’de durumun biraz daha farkı olduğunu belirtiyor. Bunu da şöyle açıklıyor:
“Son yıllarda medya ajansı olan networkler sektörü elinde tutmaya ve yönetmeye başladı. Yüksek cirolu medya ajansları, mecralarla yaptıkları anlaşmalarla, sektörün içine alınmayan, hepimizin bildiği gizli karlar elde ettiler. Bu karlar rekabette kullanıldı.”
Dönem dönem yabancı ortaklık teklifleri aldıklarını da sözlerine ekleyen Arman Birkiye, bu tekliflere yaklaşımını da şöyle özetliyor: “Bu tamamen o teklifi kimin yaptığı, ne olduğuyla doğru orantılı.”
“Ortaklık İçin Acelemiz Yok”
Bundan 7 yıl önce hayata geçen Concept, 21 kişilik bir ekibe sahip. Ajansın müşterileri arasında Tariş, Tukaş, Nestle Pure Life, Shaya Grubu ve Tefal gibi markalar yer alıyor.
Concept’in mantığını tanımlayan sözcük ise “Dün yaptığınız şey size hala çok iyi görünüyorsa, bugün yeterli değilsiniz”. Concept Yönetim Kurulu Başkanı Volkan İkiler, “Bu sözü çok seviyor ve çalışma mantığımızı çok iyi tanımladığını düşünüyoruz” diyor.
Sektörde yerli ajans olmak konusunda İkiler de diğer ajans yöneticileri gibi konuşuyor. Uluslararası reklamverenlerin, ajanslarını networkler’den seçmek durumunda olmalarına değiniyor. Bu konuda da şöyle görüş belirtiyor:
“Görünüşte alan razı veren razı bir durum var. Ancak, yaşanan tecrübeler her iki taraf için de hayatı kolaylaştırıyor gibi görünen bu durumun aslında heyecansız, hantal bir çalışma ortamı yarattığını gösteriyor.”
İkiler Concept’in de yabancı ortaklık teklifleri aldığını belirtiyor. Hatta bu teklifler 2004 yılından sonra iyice hızlanmış durumda. Volkan İkiler bu durumun nedenini de şöyle açıklıyor: “Networkler daha fazla heyecan arayan müşterilerini ellerinde tutabilmek için bünyelerine daha yaratıcı, daha esnek ve genç gerilla ajanslar katmaya çalışıyorlar. Concept işte tam bu tanıma uyuyor. Bize gelen teklifler bu yönde ve biz sadece bu vizyonda olan görüşmelere kapımızı açıyoruz. Aceleci davranmıyoruz.”
“İlgimizi Çeken Bir Teklif Çıkmadı”
Piramit, bu yıl 19’uncu yılını tamamlamak üzere. Kurucusu ise Metin Aroyo. Bir sekreter ve bir kurye ile başlayan Piramit’in öyküsü, bugün 50’ye yakın personelle devam ediyor.
Ajans her biri kendi sektörünün önde gelen birçok yerel ve yabancı markasına hizmet veriyor. Denizbank, Borusan Holding, Bellona, Gibbs, Arko Nem, Polaris, Honda ve Telsim müşteri portföyündeki reklamverenlerden birkaçı.
Piramit Ajans Başkanı Metin Aroyo, “Gerçekçi olmak gerekirse, sektörde ulaşmayı hedefleyip bugün uzak olduğumuzu düşündüğümüz bir yer yok. Piramit kendi ayakları üzerinde duran, geçen 19 yıl boyunca yaşanan çok sayıda krizden etkilenmeden ve bir elemanını bile kaybetmeden yoluna büyüyerek devam eden bir ajans” diyor.
Pramit’in de geçmişinde bir yabancıyla işbirliği var. 1992-1997 yılları arasındaki 5 yıllık sürede Manajans Thampson, Piramit’ten hisse satın alarak ortağı olmuştu. Bu ortaklığı anımsayan Aroyo şöyle konuşuyor:
“Bizim talebimizle ve dostça ayrıldık. Sonradan direkt ortalık teklifleri de geldi elbette. Ancak, bugüne kadar gerek maddi gerek hedeflerimizle örtüşmesi anlamında gerçekten ilgimizi çeken bir teklif çıkmadı. Kapımızı çalan herkesle görüştük, bundan sonra da görüşürüz.”
Rekta Bir Yabancıyla Ön Görüşmede
Rekta Reklam bu yıl 16’ncı yılını doldurdu. Toplam 50 kişilik bir ekibe sahip olan ajans 20’ye yakın müşteriye hizmet veriyor. Bunlardan başlıcaları da Goldaş, Redbull, Polaris-Bıdı, Özdilek, Çift Geyik Karaca ve Setur.
Rekta Reklam Ajans Başkanı Kaan Berkan, “Reklam sektörünün rekabete çok açık olduğunu düşünüyoruz. Bizim için önemli olan salt büyüklük değil aynı zamanda farklılık. Şimdiye kadar gerçekleştirdiğimiz çalışmalarda farklılığımızı ortaya koyduk. Bundan sonra ulaşmak istediğimiz hedef farklılığımızı korumak olacak” diyor.
Rekta Reklam sektörde bulunduğu yıllar içinde yabancı ortaklık ve işbirliklerinde bulunmadı. Yani yüzde yüz yerli sermaye olma yapısını hep korudu. Kaan Berkan, yerli bir ajans olmanın avantajını yaşadıklarını söylüyor. Bu avantajları da, “Hedef kitleyi ve kültürümüzü iyi tanımak, hızlı karar verip bu kararları en kısa sürede uygulamaya geçirmek” olarak ifade ediyor. Bugüne kadar yerli olmanın hiçbir dezavantajını yaşamadıklarını da sözlerine ekliyor.
Buna karşın diğer reklam ajansları gibi Rekta Reklam da yabancı ortaklık teklifleri alıyor. Hatta Berkan’ın açıklamalarına göre, ajans şu sıralar aynı bakış açısını taşıdığı ve kendilerine katma değer sağlayacağına inandığı bir grupla ön görüşme sürecinde.
Uğurcan Ataoğlu/Alametifarika Ajans Başkanı
“Henüz Çok Genciz, Ama Cazip Teklifi Düşünebiliz”
Portföyünde En Büyükler Var Alametifarika 2004 yılında 14 kişi ile işbaşı yaptı. Aradan geçen 2 yılda ise ekipteki kişi sayısı 50’ye yaklaştı. Alametifarika henüz çok genç bir ajans olmasına karşın müşteri portföyü sektörün en büyük reklamveren şirketlerinden oluşuyor. Turkcell, Garanti Bankası, Petrol Ofisi, Pınar, Cafe Crown, Biskrem, Evy Lady ve Bonus ajansın müşterileri arasında yer alıyor.
“Yerel Ruh, Global Kalite” 2005 yılında Capital’in En Beğenilen Şirketler araştırmasında en beğenilen reklam ajansı seçilen Alametifarika, 2006 yılının ilk 3 ayında da medyada reklamı en çok yayınlanan ajans oldu. Alametifarika Ajans Başkanı Uğurcan Ataoğlu, “Bizim ilk günden beri hedefimiz, “yerel ruh, global kalite” anlayışıyla her türlü içerik üreten bir fikir merkezi olmak” diyor.
“Yabancılardan Hızlıyız” Ataoğlu, sektörde yerli olmanın avantaj ve dezavantajları konusundaki düşüncelerini şöyle ifade ediyor: “Sektörde değil de meslekte yerli olmanın dezavantajlarından söz edilebilir. Bazı projelerde ünlü yabancı yönetmen, fotoğrafçı ve illüstratörlerle çalışmak, istenen kalitede iş üretmek için gerekli olabiliyor. Ekonomik olmasa bile zamanlama açısından bu durum pek mümkün değil. Bizim 2 günde yaptığımız işi yabancılar 2 ayda yapıyor. Sonuç olarak yabancı yeteneklerle çalışamamak, uluslar arası kalitede iş üretememek için ufak da olsa bir dezavantaj.”
Henüz Hiç Teklif Gelmedi Yabancı bir ortaklık için Alametifarika’nın henüz çok genç olduğunu belirten Uğurcan Ataoğlu, kendilerine bugüne kadar bir teklif gelmediğini söylüyor ve ekliyor: “Cazip bir teklif gelirse düşünülür tabii, ama şu anda hal ve gidişimizden çok memnunuz.”
Hulusi Derici/Marka Ajans Başkanı
“Teklifleri Kibarca Reddettik”
Amaç Satışları Arsızca Artırmak MARKA 25 yıllık reklamcı Hulusi Derici tarafından 9 yıl önce kuruldu. 62 kişilik bir takıma sahip olan ajans 16 şirketin 33 markasına hizmet veriyor. Vestel ve Yataş gibi en büyük reklamverenlerin yanı sıra ajansın müşteri portföyünde Audi, Porche, Derimod, Atlasjet, Regal, JVC, DYP, Alarko Carrier ve Zaman gazetesi yer alıyor. MARKA Ajans Başkanı Hulusi Derici, “Bizim anladığımız reklamcılık sorumlu olduğumuz markaların değerini yükseltmek ve satışlarını arsızca artırmaktır” diyor.
Yerliler Ya İşini Yapar Ya Kovulur Derici, dünyada ve Türkiye’de bir network uzantısı olmayan işine coşku ve tutkuyla bağlı vizyoner ajansların yükselişte olduğuna dikkat çekiyor. Yerli ajans olmanın avantaj ve dezavantajlarını şöyle sıralıyor. “Bizim gibi lokal ajanslar Amerika’da ve Londra’da yapılmış anlaşmalar sayesinde hazırlop müşteri kazanamaz. Bu bizim için dezavantaj olsa da reklamverenler için büyük bir avantaj. Biz büyümek hatta ayakta kalmak için yaptığımız her işle hizmet verdiğimiz markalar için değer yaratmak zorundayız. Reklamvereni bize bağlayan başka bir zorunluluk yoktur. Hizmetimizle bize güvenenlerin marka cazibelerini ve satışlarını yükseltiriz ya da kovuluruz.”
3 Network’le Görüştük MARKA’nın yabancı bir network ya da ajansla ortaklık planı olup olmadığına gelince... Hulusi Derici bu konuda da net ifadeler kullanıyor: “Bugüne kadar 3 network bizimle görüşmek istedi, görüştük. Bağımsız kalma arzumuzu kendilerine ilettik, kibarca reddettik. Biz coşkusunu kaybetmiş, memur reklamcılar olamayız.”
Nil Bağcıoğlu/Rafineri Ajans Başkanı
Stratejimiz Yapımızı Bozmayacak Bir Ajans Ortaklığı
50 Markaya Hizmet Veriyor Yerli ajanslar arasında en güçlülerden biri olan Rafineri’nin henüz 5 yıllık bir geçmişi var. Nil Bağcıoğlu’nun ortağı olduğu Total İletişim’den ayrılıp kendi ajansını kurmak istemesiyle hayata geçen Rafineri, ilk yıllarında 28 kişiyle 5 markaya hizmet veriyordu. Bugün ise ajans bünyesinde 75, portföyünde ise 50 marka yer alıyor. Boyner grubuyla uzun süredir çalışan Rafineri’nin diğer müşterilerinden bazıları ise şöyle: Axess, Hürriyet, Kanal D, Lassa, Isuzu, Seat, Kinetix, Aroma ve Mey Grubu.
“İyi Bir Ekip Ajansıyız” Ajans Başkanı ve sahibi Nil Bağcıoğlu, Rafineri’nin kurulduğu ilk günden itibaren iyi bir ekip ajansı olduğunu söylüyor. Kendileri için kişilerin değil ekibin ön planda olduğunu belirtiyor. Bağcıoğlu, “Burası markaların pazarlama ihtiyaç ve problemlerine çözüm olacak reklam ve reklam dışı her türlü fikri üretebilmek üzere yapılanmış bir ajans” diyor.
Yerli Olmanın Dezavantajı Nil Bağcıoğlu’na göre sektörde yerli olmanın tek dezavantajı networklerden otomatik olarak gelen müşterileri alamamak. Yerli olmanın avantajlı olduğunu belirten Bağcıoğlu sözlerine devam ediyor: “Büyük networkler hizmet verdikleri global markaların da etkisiyle yaratıcılıktan uzaklaşıp, hantallaşıyor ve format ajansı olmaya başlıyorlar. Bu durumda bizim gibi lokal yaratıcı, esnek ve daha iyi hizmet veren ajansların şansı artıyor. Son birkaç yıldır networklerin bağlı olduğu holdingler bizim gibi daha yaratıcı ajansları alma trendine girdiler.”
Ortaklığa Olumlu Bakıyor Pek çok yerli reklam ajansı gibi Rafineri de uluslar arası networklerle ortaklığa olumlu bakıyor. Bu olumlu bakış Nil Bağcıoğlu’nun sözlerine de yansıyor: “Ekonomik göstergelerin iyi gitmesi halinde bu trendin yakında bize de geleceğini düşünüyorum. Bu durumda da bizim stratejimiz yapımızı bozmayacak bir ajansla ortaklık yapmak olacak.”
Nilüfer Gözütok
ngozutok@capital.com.tr
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?