Denizli, Türkiye’ye çok sayıda girişimci kazandırdı. Orhan Abalıoğlu Grubu da bunlardan biri… İlin önde gelen Abalıoğlu Ailesi’nden geliyor. Aynı aileden iki ayrı grup daha var. Ancak, onlar soya y...
Denizli, Türkiye’ye çok sayıda girişimci kazandırdı. Orhan Abalıoğlu Grubu da bunlardan biri… İlin önde gelen Abalıoğlu Ailesi’nden geliyor. Aynı aileden iki ayrı grup daha var. Ancak, onlar soya yağı, yem, yumurta ve şimdi de beyaz et işinde yoğunlaşıyorlar. Grubun genel müdürü Ender Abalıoğlu, 3 fabrika yatırımını birden sürdürdüklerini, bir yandan da kurumsallaşma stratejisini yürüttüklerini söylüyor. Tukaş, Danone ve Düzey Pazarlama’dan yönetici transfer ettiklerini, 3 alanda birden atağa kalkacaklarını belirtiyor ve “İlk 3 yıl içinde 3’üncü sıraya yerleşmeyi hedefliyoruz. 7-8 yıl içinde de liderliği hedefliyoruz” diyor.
Denizli’nin öne çıkan ailelerinden biri de Abalıoğlu… Çalışkanlığı ve üretkenliği ile tanınan bu aile, Türk iş dünyasına Cafer Sadık Abalıoğlu Holding, Turan Abalıoğlu Grubu ve Orhan Abalıoğlu Grubu olmak üzere üç önemli grup kazandırdı. Her üç grup da faaliyetlerini başarıyla sürdürerek ekonomiye katkıda bulunuyor.
Daha önce Cafer Sadık Abalıoğlu Holding’le ilgili söyleşimizi okumuştunuz. Orhan Abalıoğlu’nun başında bulunduğu grubun öyküsü ve işleri pek basına yansımadı. Sessiz, derinden ve istikrarlı gitmeyi başardılar. Ancak, şimdi grup çok önemli bir atağa başlıyor, büyük bir yatırımını hata geçiriyor.
Grubun yem, soya yağı ve piliç eti konusunda çalışacak olan 3 fabrikası 2005 yılı içinde devreye girecek. Toplamda 29 milyon dolara mal olan bu tesislerle grup, yem dışında beyaz et sektörüne de iddialı bir giriş yapmış olacak. Bugün kiralık tesisinde üretim yapan grup, beyaz ette 11’inci sırada yer alıyor. Ancak, genel müdür Ender Abalıoğlu, ilk 3 yıl içinde, 3’üncü sıraya yerleşmeyi hedeflediklerini söylüyor. 7-8 yıl içinde de liderlik koltuğuna oturma planları yapıyor.
“Çok agresif hedeflerimiz var” diyen Abalıoğlu, niş ürünlerle ve yeni tesisleriyle rakiplerinden farklılaşacaklarını söylüyor. Bu üç yeni yatırımın grubun 140 milyon dolar olan cirosunu ilk 2 yıl içinde 350 milyon dolara taşıması bekleniyor. Arkasından da 500 milyon dolara ulaşmak için stratejiler hazırlanıyor.
Grubun yeni yatırımlarını, hedeflerini, yem ve beyaz et pazarını grubun genel müdürlüğünü yapan Orhan Abalıoğlu’nun en büyük oğlu Ender Abalıoğlu Capital’e anlattı:
3 yeni yatırımınız var. Öncelikle bu yeni yatırımları anlatır mısınız?
29 milyon dolar civarında yeni yatırım yaptık. Turgutlu’da piliç eti işleme tesisinin inşaatı sürüyor. Bunun dışında Çiğli’de soya yağı ve Ankara Polatlı’da yem fabrikası inşaatlarımız da devam ediyor. Bizim yaklaşık 37-38 lokasyonda tesislerimiz var.
Tekstil tarafında 15 milyon dolar, gıda tarafında 125 milyon dolarlık ciromuz, 850 çalışanımız bulunuyor. Yeni yatırımlar devreye girdiğinde ilk 2 yıl içinde 300-350 milyon dolarlık ciroya, arkasından da 500 milyon dolarlık ciroya ulaşmayı hedefliyoruz.
Öncelikle yem sektörünü konuşursak. Hayvancılıktaki gelişmelere paralel olarak yem sektörü çok gündemde bir alan. Nasıl bir pazar var bu alanda?
Yem, yaklaşık 450 tane oyuncunun olduğu konsolide olmamış bir pazar. Son 10-15 yıldır yumurta üretimi yapan firmaların kendi yemini üretmeye başlamasıyla birlikte pazarda bir daralma oldu. Bunun sonucunda ise yem fabrikalarının bir kısmı yatay entegrasyona geçti. Bunlardan bir bölümü yumurta işine, bir bölümü et tavukçuluğuna ve bir bölümü de büyükbaş hayvancılık alanına girerek entegre olmaya başladılar. Ancak, en büyük entegrasyon yumurta işine yönelik oldu.
10 yıl önceye göre yumurta üretiminin büyük bir kısmını kendi çiftliklerinde üretim yapan firmalar gerçekleştirmeye başladı. Yani, burada boşalan pazarı yem üreticileri kendi kümeslerini oluşturarak yumurta ve et üretimine geçerek doldurmaya başladılar. Böyle karma bir yapı oluştu.
450 oyuncunun olması yem alanının yatırımcı açısından cazip olduğunu gösterir mi?
450 tane oyuncu ile rekabetin yoğun olduğu bir pazar görünümü söz konusu. Pazara giriş son derece kolay olmasına karşın işletme sermayesi ihtiyacı son derece yüksektir. Ancak, başlangıç maliyeti düşük bir alandır.
Bu nedenle çok düşük bir sermaye ile kolaylıkla yem işine girilebilmesi nedeniyle çok sayıda oyuncu var. Son yıllarda oyuncular kaliteye daha fazla önem vermeye başladı. Bu da kaliteli üretim yapan, müşteriye servis veren firmaları giderek daha ön plana çıkarıyor.
Başlangıç maliyeti düşük dediniz. Bu ne kadar bir yatırıma karşılık geliyor?
Mesela tekstilde ilk yatırım maliyeti yüksektir. Buna karşılık, bir aylık üretimin sonucu elde ettiğiniz ciro ve müşteri üzerine bağlamış olduğunuz para daha sınırlıdır. Oysa, yemde sabit yatırımınız düşük, ancak müşteri üzerine bağlamış olduğunuz para çok yüksektir. Bu nedenle hammaddeyi zamanında almanız ve stoklamanız gerekiyor.
Ayrıca, müşteriye belli bir şekilde ürünleri vadeli satabilmelisiniz. Dolayısıyla, girmesi çok kolay. Ama müşteriye belli bir vadeyi vermedikten sonra, uygun zamanda hammaddeyi alıp bunları stoklamadığınız takdirde başarılı olma şansınız düşük.
Yatırım maliyeti ise ne satmayı düşündüğünüzle ilgilidir. Yani, 4 bin ton satmak istiyorsanız yaklaşık 45 gün vadede paranız dönüyor. Bir ayda 4 bin ton satış dersek 6 bin ton civarında bir miktarı finanse ediyor olmanız gerekiyor. 4-5 bin tonluk bir satış da kabaca 2-3 milyon dolarlık bir yatırım gerektirir.
Pazara penetre olmak kolay mı?
Kabalık bir pazarda penetre olmak çok kolay bir şey değil. Yem, daha teknik bir pazar olmaya başladı. Olay sadece hayvanın karnını doyurmaktan çıktı. Yemle süt ve et verimliliği arasında çok ciddi bir ilişki var. Bu da üreticilerin bilimsel davranmalarını gerektiriyor. Ayrıca, yem üreticilerin hayvan üreticilerini saha faaliyetleriyle desteklemesi gerekiyor. Çünkü, bu alanda 4-5 tane hayvanı olan ailelerle muhatapsınız. Buralarda bilgi yetersizliği söz konusu olabilir. Dolayısıyla, bundan sonra bu iş bir bina ve birkaç ekipmanla yapılacak bir iş olmaktan çıkacak. Arkasında teknik know how istiyor, üreticiye toplam bir çözüm sunmak gerekiyor. Yem sanayiinde çok hızlı bir teknik gelişim var.
Pazar konsolide olur mu? Bu nasıl fırsatlar yaratır?
Son zamanlarda kapasiteler büyümeye, 20-30 başlı işletmeler doğmaya başladı. Bu gelişmelere paralel olarak yem sektörü de konsolide olacak.
Bu konsolidasyon nasıl gerçekleşebilir?
Bundan 4-5 yıl önce biz Biga’da bir yem fabrikası satın aldık. Bir işletme fabrikayı kurmuş ancak, sektöre girmeye cesaret edememiş. Hiç çalıştırmadan biz satın aldık. Ayrıca, Doğu ve Güney’de atıl durumda olan yeni tesisler arıyoruz. Önümüzdeki günlerde bu pazarda daha fazla söz sahibi olmak için düşüncelerimiz var. Pazar da bu şekilde konsolide olacak.
Büyükbaş hayvancılığa büyük oyuncuların girmesi sizin işinize nasıl yansıdı?
Yeni oyuncuların girmesi ve büyük işletmelerin doğması ile birlikte yem fabrikalarının bu işletmelere olan satışlarında tonaj olarak düşme olacak. Buna karşılık bu işletmelere konsantre yem satışı söz konusu olacak.
Büyük çiftliklerin devreye girmesiyle birlikte yem sektörünün yapısı değişecek. Avrupa’daki büyük işletmeler yem üreticilerinden daha çok konsantre yem ve hizmet desteği alıyorlar. Bizde de böyle olacak.
Siz kimlere yem veriyorsunuz?
Yem fabrikamız Denizli’de olduğu için bu ilin çevresindeki 250 kilometrelik bir daire içindeki 10-11 şehre satış yapıyoruz. Mesela Konya ve Ankara yeni girdiğimiz pazarlar. Biga’daki fabrikamız ile de Çanakkale, Bursa, Balıkesir, İstanbul ve Trakya bölgesine satış yapıyoruz.
Yem ucuz bir emtia. Dolayısıyla, uzak noktalara nakletme imkanı yok. Bu nedenle bölgesel olarak yatırımlar yapmanız gerekiyor. Erzurum, Erzincan gibi illerimizde hayvancılıkta ciddi potansiyeller var. Batıdaki fabrikalar bu bölgelerde yatırım yapmamış. Dolayısıyla bu bölgede büyük potansiyel söz konusu.
Siz yem pazarının ne kadarını kontrol ediyorsunuz?
Şu anda yüzde 4-5’lerdeyiz. Biz en büyüklerden biriyiz. Bizim dışımızda büyük oyuncu olarak Tayland’lı grup var. 17-18 yıldır Türkiye’deler. 6-7 yerde yem ve piliç tesisleri var. Bizim üzerimizde bir yem üretimi yapıyorlar. Tayland’lı yeni bir grup daha Türkiye’ye girdi.
Yem sektöründe nasıl fırsatlar var?
Büyükbaş hayvancılıkta kapasiteler büyüyor. Büyük çiftlikler 5-10 yıl içinde ortaya çıkacak. Bu çiftliklere hizmet verebilen bir yapıya yem sektörünün kavuşması lazım. Bu yapıyı kuran, uygulayan şirketler öne çıkacak. Dolayısıyla sektörde bu anlamda fırsatlar söz konusu.
Yem nedeniyle hayvancılık işi size daha uygun gibi. Neden beyaz eti seçtiniz?
8-9 yıldır yumurta işi yapıyoruz. Bu işte Türkiye’nin en büyük üçüncü oyuncusuyuz. Yumurtadan sonra son yatırımımızla beyaz ete gireceğiz. Bu yatırımı yıllardır düşünüyorduk. Çünkü, piliç eti tüketimi son yıllarda hızlı bir artış eğilimine girmesine karşın tüketim rakamları 12-13 kilogram civarında. Avrupa’da bu 35-40 kilogramlarda geziniyor. Yani, alınması gereken ciddi bir mesafe var. Türkiye’nin genç bir nüfusu var. Bu nüfusun iyi beslenmesi için, gerekli protein ihtiyacını beyaz et en sağlıklı ve en ucuza kapatabilecek bir ürün. Bu nedenle beyaz ete yatırım yaptık.
Beyaz ete Koç ve Sabancı da girdi. Bu yatırımlar akılcı olmamakla eleştirildi. Sadece tüketimden mi kaynaklanıyor bu alanın cazibesi?
Türkiye’de beyaz et hala çok kârlı. Çünkü, yıllık en az yüzde 5-6 büyüyen bir pazar söz konusu. Bizim coğrafi konumumuz ihracat için de çok elverişli. Oysa dünyadaki beyaz et ihracatının yüzde 50’sini Amerika ve yüzde 25’ini Brezilya yapıyor.
Bu ürünleri de başta Rusya olmak üzere Türkiye’nin çevresindeki ülkeler alıyor. Türkiye beyaz et üretim teknolojisi ise Avrupa standartlarında. Dolayısıyla sadece iç pazar için değil, ihracat için de önemli bir ürün. İhracat bizim en önemli önceliğimiz olacak. Özellikle Amerika’nın ihracat yaptığı pazarlar hedefimiz olacak.
Rakiplerinizden nasıl farklılaşmayı planlıyorsunuz?
Çok hijyenik ve modern bir kesim haneyle devreye giriyor olmamız çok ciddi bir fark yaratacak. Hiçbir harcamadan kaçınmadık. 100 dönüm bir arsa üzerinde 22 bin metrekare kapalı alan içinde her türlü ürünü üretebileceğiz. Beyaz et üreticilerinin birçoğu bütün piliç eti ve parçalanmış tarafında çalışıyor. Biz pazara girerken bunlara ek olarak sucuk, salam gibi şarküteri ürünleriyle, hamburger köftesi, kadınbudu köftesi gibi ileri işlenmiş ürünlerle, donmuş ürünlerden oluşan geniş bir ürün yelpazesiyle çıkacağız. Bunun dışında niş ürünlerimiz de olacak. Çok geniş bir ürün yelpazesiyle Eylül, ekim gibi piyasaya gireceğiz.
Bu yatırım size pazarda nasıl bir yer açar?
Şu anda kiralık bir tesiste piliç üretiyoruz. Dökme olarak ürünlerimizi satıyoruz. Markamızı kullanmıyoruz. Ama bu yeni gelen tesisle birlikte bundan 4-5 ay önce yumurtada kullanmaya başladığımız Lezita markamızı beyaz et ürünlerimizde de kullanacağız. Şu anda kiralık tesiste 22 bin ton üretim yapıyoruz. Bu üretimle 10-11’inci sıradayız. İlk üç yıl içinde 3’üncü sıraya yerleşmeyi hedefliyoruz. 7-8 yıl içinde de liderliği hedefliyoruz. Çok agresif hedeflerimiz var.
Bir de soya yağı yatırımınız var. Bu yatırım nasıl oluştu?
Soya fasulyesinin küspesi tavuk yemlerindeki en kıymetli hammaddelerden bir tanesidir. Bu hammadde büyük oranda yurtdışından geliyor. Özellikle küspe ile ilgileniyoruz. Bu hammaddeyi yemlerde kullanarak daha ekonomik bir şekilde piliç eti ve yumurta üretmiş olacağız. Çıkan yağın belli bir bölümünü yemlerin içinde kullanma şansımız var. Diğer bölümünü de ham yağ olarak satmayı planlıyoruz. İleride de bu soya yağını rafine edip, paketleyerek zincirlere verebiliriz. Ancak, bu bugün için planlarımız arasında yok.
Gıdanın başka alanlarına da girmeyi planlıyor musunuz?
Hindi ilgimizi çekiyor. Bunun dışında belki şu aşamada çok fazla üzerinde durmadığımız ama birtakım gıda alanlarına da ileride Lezita markasıyla girebiliriz. Türkiye gelir durumu itibariyle birçok konuda Avrupa ortalamasının altında. Süt tüketimine baktığımız zaman fabrikadan çıkan süt rakamlarının ortalamanın altında olduğunu görüyoruz. Genç bir nüfusumuz var. Bu nedenle gıda pazarının önümüzdeki dönemde hızlı gelişmesi gerekiyor. Dolayısıyla gıdada büyük potansiyeller olduğunu düşünüyoruz.
BÜTÜN SÜREÇLERİ YENİDEN DİZAYN EDİYORUZ
2-3 YILDA ÇOK HIZLI BÜYÜDÜK Kurumsallaşma konusunda önemli adımlar attık. Profesyonelleşmeye yönelik olarak konusunda uzman insan kaynağını bünyemize katıyoruz. Son 2 yıl içinde şirketimize ciddi bir katılım oldu. Hızlı büyümemiz bundan önceki 2-3 yılda gerçekleşti. Ancak, inanıyorum ki 3-4 yıl içinde bu rakamların üstünde bir başarı sergileyeceğiz. Grubumuz yatırımı seviyor. Elimizde biriken kaynakları hemen yatırıma çeviriyoruz. Bu nedenle hızlı büyüyoruz.
TAKIMLAR MALİYETİ DÜŞÜRDÜ Kârlılıkta en önemli nokta maliyetlerdir. Maliyetleri kontrol altına almanız gerekiyor. Verimliliği artırmak ve maliyetleri aşağı çekmek için, çalışmalar yapıyoruz. Oluşturduğumuz takımlar maliyetleri nasıl aşağı çekebilecekleri konusunda çalışıyorlar. Tesisler kurulur. Ama farkı insan yaratır. İşi uzmanlarına teslim ediyoruz. Bu şekilde kârlığı sağlıyoruz.
KRİZDE ŞİRKETLERİ BİRLEŞTİRDİK Kriz sonrasında bir çalışma yaptık. Kriz öncesinde 4-5 tane şirketimiz vardı. Danışmanlık hizmeti aldık. İçinde bulunduğumuz alanları yem, piliç eti üretimi ve tekstili olarak üçe böldük. Bunların 5-6 yıllık performansını ortaya koyduk. Rakamları enflasyondan arındırdık. Bu sektörlerde dünyada ve Türkiye’deki gelişimi araştırdık. Hangi alanlarda büyüyeceğimize karar verdik ve şirketlerimizi birleştirdik.
VERİMSİZ ALANLARDAN UZAKLAŞTIK Hammadde alımından başlayarak satış sonrasına kadar olan süreçleri yeniden dizayn ediyoruz. Performansın nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusunda çalışmalar yaptık. Hangi işlere ne kadar kaynak ayırdığımızı, bunun karşılığında ne aldığımızı sürekli kontrol edebileceğimiz bir yapı oluşturduk. Performansı yüksek alanlara daha çok kaynak aktarmaya başladık. Gerekli verimi alamadığımız sektörlerden de uzaklaşıyoruz.
19 SAAT ÇALIŞTIĞIM GÜNLER OLDU
YEMİN ADINI DUYMAMIŞTIM Yem sektörüne yatırım yapmaya bizi tesadüfler itti. Denizli veya civarında yatırım yapmayı düşünüyorduk. 1967-1968 arasında Sanayi Bakanlığı yapan Mehmet Turgut’u tanıyordum, yanına gittim ve yatırım için beni yönlendirmesini istedim. Hurda metal işlemeyi düşündüğümü söyledim. Bu işin benim boyumu aşacağını söyledi. DPT müsteşarı Turgut Özal’ı ziyaret etmemi tavsiye etti.
DPT’ye iki kez mektup yazdım, ancak yanıt alamadım. Daha sonra Ankara’ya giderek Turgut Özal’ı ziyaret ettim. TOBB Genel Sekreteri Necmettin Erbakan’a bizi gönderdi. Necmettin Erbakan, “Denizli milletvekilleri şirket kurarak yem işi yapmak istiyorlar. İstersen Devlet Yem Sanayi ile konuş onlarla ortak olarak bu fabrikayı kur ” dedi. Yemin o zamana kadar ismini bile işitmemiştim. Bu tesadüfler bizi yem sanayinde ilk özel müteşebbis olmaya itti.
GECEMİ GÜNDÜZÜME KATTIM Başlangıçta çok eziyet çektim. Gecemi gündüzüme kattım. 1 kilogram yem satamadığım gün oldu. Çok mücadele ettim. Ama bugün çok iyi tabii. Bugün gördüğünüz bütün bu yatırımları yem fabrikası doğurdu. O yem fabrikasının evlatları hepsi. İlk kurduğumda 10 ton/saat kapasiteliydi ve yarı otomatikti. Bugün 75 ton/saat kapasiteli ve tam otomatik. Aşağı yukarı 40 bin ton hammadde kapasiteli depomuz var. Tekstil fabrikası kurduk, damızlık çiftliği aldık, soya fabrikası kuruyoruz. Fakat, biz çok çalıştık. 18-19 saat çalıştığım günler oldu.
800 KİŞİ İŞE ALINACAK
İleri işleme tesisinin devreye girmesiyle ilk bir yıl içinde önemli bir istihdam yaratması bekleniyor. Piliçte çalışan sayısının bin 200- bin 300’ü bulması öngörülüyor. Grubun toplam istihdamının ise bin 500- bin 600’e ulaşacağı tahmin ediliyor.
Bu grubun yaklaşık 700-800 kişilik bir yeni istihdam yaratacağı anlamına geliyor. Dolayısıyla, özellikle tesisin bulunduğu İzmir’de önemli bir istihdam hareketi yaşanacak.
Bu hareket İzmir’le sınırlı kalmayacak. Çünkü, grup dağıtım nedeniyle İstanbul, Ankara, Antalya gibi büyük kentlerde bölge müdürlükleri oluşturacak. Bu istihdama da yansıyacak.
Grup İzmir ve bölgesinde orta ve üst düzey yönetici transferlerine yatırımlardan önce başladı. Alanında uzman yöneticiler transfer edildi. Grubun en önemli transferi eski İveco Genel Müdürü Cengiz Nayır’ın yönetim kurulu üyesi olarak katılımıyla sağlandı.
Grubun üretim koordinatörü Yiğit Tavas Pınar’dan, insan kaynakları direktörü Mümtaz Uslu Yaşar Holding’ten, mali işler direktörü Ahmet Oyması Viking Kağıt’tan ve kurumsal iletişim müdürü Fatih Yüzbaşıoğlu Pınar’dan transfer edildi.
Toplam kalite ve Ar-Ge direktörü Atilla Tunaboylu ise Danone’de görev alıyordu. Bunun dışında Tukaş’ın Pazarlama Müdürü Armağan Portakal da grupta pazarlama direktörü olarak yeni görevine başladı.
Düzey Dağıtım’dan gruba transfer olan Ömer Yeşiltepe gıda satış direktörü olarak çalışıyor. Bu isimler dışında Purina’dan Yakup Aslan endüstriyel ürünler satış direktörü ve Sess Gıda’dan Zafer Kurtbay piliç eti üretim direktörü olarak görev yapıyor.
EBRU FIRAT
efirat@capital.com.tr
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?