Keskinoğlu
Tavukçuluk, son 10 yılda 12 kat büyüdü. 747 milyon TL cirosuyla
Türkiye’nin devler ligine girdi. Bu başarının mimarı ve Capital500
listesinin en büyük 181 ’inci şirketinin yönetim kurulu başkanı FEVZİ
KESKİNOĞLU, 2012’de 1 milyar TL ciro eşiğini aşacaklarını söylüyor.
Yenilikçilik, tam entegre ve gıda sektörüne odaklı yapılarıyla bugünlere
geldiklerine dikkat çekiyor. Geleceğe yönelik de oldukça iddialı
hedeflere sahip olan Keskinoğlu, “Hedefimiz 2015’te en büyük 50
şirketten biri olmak, 2023’te ise dünya markası olarak 2 milyar TL
ciroya ulaşmak” diye konuşuyor. KESKINOGLU TAVUKÇULUK, son 10 yılın en
hızlı büyüyen şirketlerinden... Bu sürede 12 kat büyümesiyle dikkat
çeken şirket, 2011’de 747 milyon TL ciroyla Capital500 listesinde
181’inci sırada yer aldı. Keskinoğlu Tavukçuluk Yönetim Kurulu Başkanı
Fevzi Keskinoğlu, 2012’de ciroda 1 milyar TL eşiğini aşacaklarını
söylüyor. Bugüne kadarki hızlı büyümelerinin arkasındaki sırrın gıdada
entegre düşünme ve yeni ürünler olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor:
“Yumurtacı tavuk işi yaparken viyol fabrikası kurmamız ciroyu çok
artırdı. Ondan sonra yumurtalık tavukları keserken broiler kesimhanesi
kurup günde 15 bin tavuk kesmeye başlamamız bizi hızlı büyüten önemli
bir diğer adımdı. 1998 yılında günde 15 bin tavuk kesiyorduk, 1999
yılında günlük 50 bine çıktık. Bu artışlar ciro ve istihdamı otomatik
olarak artırdı.” Piliç etinde yüzde 15, yumurtada yüzde 70,
zeytinyağında yüzde 10 pazar payına ulaşan şirket, ambalaj ve gübrede de
önemli bir oyuncu olmak yolunda ilerliyor. Keskinoğlu, 2012’de
girmedikleri perakende noktası kalmasın diye 75 milyon TL yatırım
yapacaklarını ve dünya markası olmaya çalıştıklarını belirtiyor ve
“2023’te 400 milyon dolar ihracat yapan 2 milyar TL cirolu bir şirket
hayal ediyorum. 2015’te ise en büyük 50 şirket içinde yer alacağız” diye
konuşuyor. Keskinoğlu Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Keskinoğlu’nun
sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
Capital: Keskinoğlu, Türkiye’nin en büyük 200 şirketi içinde yer alıyor. Bu noktaya nasıl geldiniz?
- 1963 ’ten beri tavukçulukla ilgileniyoruz. 15 yaşındaydım. Kurucumuz
babam İsmail Keskinoğlu, bir arkadaşından kuluçka makinesi aldı. 600
adetlik ufak bir makineydi. Makineye 600 yumurta koyduk, içinden sadece 3
civciv çıktı. Oysa yumurtaların döllü olması gerekiyormuş. Sonra civar
köylerden döllü yumurta alınca makineden yüzde 65 civciv aldık. İşe
böyle başladık. Bir kuluçka makinesi yapmaya karar verdik. O zamanlar
devlet tavukçuluğu teşvik etmek için Amerika’dan kuluçka makineleri
getirmişti. Hatta ücretsiz civciv dağıtıyorlardı. Biz de o kuluçka
makinesini görmek için Beydere Devlet Üretme Çiftliği’ne gittik. Eski
bir arabamız vardı. Oradaki müdürler bizi içeri almadı. Babam o öfkeyle
Bigadiç’e gitme kararı aldı. Oranın müdürü bizi iyi karşıladı. Kuluçka
makinesini gösterdi. Ölçülerimizi aldık ve çiftliğe dönünce ilk
makinemizi yaptık. İlk kuluçka makinemiz 11 bin 200 adet civciv
üretebiliyordu. 3 haftada bir 8-10 bin civciv üretmeye başladık. Bu, çok
başarılı bir rakamdı.~
Capital: İşe ilk başladığınızdan bu yana üretim kapasiteniz nasıl gelişti?
- 1963’te 200-300 tavuğumuz vardı, 1968’de 3 bin tavuğumuz oldu. Daha
sonraları kapasiteyi yıllar içinde artırdık. İlk yıllarda kafes de
yapıyorduk. Ahşap tavuk kafesi yaptıktan sonra yine bir yenilik yaptık.
Ahşap kafesten metal kafese döndük. Ölçü alma, ölçümlendirme işlerinde
ustaydım. Metal kafese geçmek için tüm aletleri aldık ve metal kafes
üretimine başladık. Bu kafesler 3 katlıydı. O 3 katlı kafeste 8-10 bin
tavuk vardı. Şimdi ki kafeslerimiz 10 katlı ve içlerinde 200 bin tavuk
mevcut. Türkiye genelinde kafes, kümes montajları yapmaya başladım.
1977’de Türkiye’de bu işle tanındık.
Capital: Bugün Keskinoğlu tam entegre bir yapıda. Bunun adımları neler oldu?
- 70’lerin sonlarında tavukçuluk sektöründe çok şirket yoktu. Rakip
olarak İzmir’de YuPi vardı. Sonradan iflas ettiler. O yıllarda bizim
tavuk kapasitemiz 70 bine ulaşmıştı. Önce yem fabrikası kurduk.
1980’lerde damızlık civciv şirketi Alman Lohman’ın Türkiye
distribütörlüğünü aldık. Bu distribütörlükle kendi ihtiyacımızın yanı
sıra Türkiye’nin yumurtalık civciv ihtiyacının da yüzde 50’sini
karşılamaya başladık. Bu işin önemli adımlarından biri de yumurtaların
konulduğu viyol adlı karton ambalajdı. 1989’da viyol işine girmeye karar
verdik. Şu anda Türkiye’nin en büyük vyol üreticisiyiz. 300 milyon adet
viyol üretiyoruz. 1994 yılında kapasiteler artınca yeni yem fabrikasını
devreye aldık. Kümes kapasitelerimiz 10 binlerden önce 35 binlere
çıktı. Hızlı büyümemiz 1980’lerden sonra oldu.
Capital: Ciroda önemli eşikleri nasıl aştınız?
- Her kapasite artışında yeni yatırım gerekiyor. Sadece yem fabrikası da
yetmiyor. Kuluçka makinesini, damızlık sayısını da aıtmnak gerekiyor.
Bunların hepsi birbirine entegre işler. Yumurtacı tavuk adedimiz
artınca, yumurtalık tavuklar 16’ncı haftada yumurta vermeye başlıyor,
65’inci haftaya kadar yüzde 80 randımanla yumurta veriyor. Daha sonra
randıman yüzde 50-60’lara kadar düşüyor ve bunların kesilmesi gerekiyor.
Bu işin ana kollarından biri de kesimhaneydi. Bu yüzden 1995 yılında
kesimhane işine girmeye karar verdik. 1997’de şu anki mevcut
kesimhanemiz açıldı. İlk açtığımızda günde 15 bin adet yumurtacı
hayvanımızı kesmek için kullandık. Daha sonra etlik broiler işine
girdik. Tam entegre bir tesis haline geldik. Bugün yem fabrikamız var,
viyol üretiyoruz, kuluçka makinemiz var, damızlığı kendimiz getiriyoruz,
civciv büyütmeyi biliyoruz, sahada kümeslerimiz var ve broiler kesim
işine de girdik Ciro eşiklerini her yeni yatırımla birlikte aştık.
Yumurtacı tavuk işi yaparken viyol fabrikası kurmamız ciroyu çok
artırdı. Ondan sonra yumurtalık tavukları keserken broiler işine girip
broiler kesimhanesi kurup günde 15 bin tavuk kesmeye başlamamız bizi
hızlı büyüten önemli bir adımdı. 1998 yılında günde 15 bin tavuk
kesiyorduk, 1999 yılında günlük 50 bine çıktık. Bu artışlar ciro ve
istihdamı otomatik olarak artırıyordu. 1997’de 4,5 milyon TL olan
ciromuz 1999’da 19 milyon TL oldu. Daha sonra 2003’te 100 milyon TL
eşiğini aştık ve 118 milyon TL ciro yaptık. 2010’da ise 588 milyon TL
ciroyla 500 milyon eşiğini aştık. 2011’de 747 milyon TL ciroya ulaştık.
2012’de 1 milyar TL ciroya ulaşacağız.
Capital: Sizi büyüten en önemli ilkleriniz ve yenilikleriniz neler oldu?
- Tavukçulukta hep öncü olduk. Diğerleri arkamızdan geldi. Hangi
makineyi alırsak rakiplerimiz bizden 6 ay sonra o makineyi alırdı. Kesim
işine girince malı satmak gerekiyordu. Türkiye genelinde İzmir, Bursa,
İstanbul gibi büyük şehirlerde en az 1.000 metrekarelik bölge
müdürlükleri kurduk. Kesim işine ilk başladığımızda Türkiye’de kimsenin
yapmadığı ilkleri hayata geçirdik.~
Tavukların karkas ısısı 30 derecedir. Rakipler tavukları 2 saat buzlu
suda tutarak soğutuyordu. Biz Avrupa’da uygulanan sistemi getirip,
tavukları havayla soğutmaya başladık. Suyla soğutulan tavukların
içeriğine su karışıyordu. Tavuğa yüzde 7 oranında su emdiriliyordu. Yani
suyu da tavukla aynı fiyata satıyorlardı. Fiyatımızrakiplere göre yüzde
10-12 daha pahalı oldu. İlk yıllarda çok zorlandık ama kaliteli üründen
taviz vermedik. Ayrıca suyla soğutulan ürünlerin raf ömrü 5 gündü, biz
havayla soğutunca ürünün raf ömrü 13 güne çıktı. 1999 yılında böyle
olunca tavuğu parçalayıp ilk kez ayrı ayrı paketlerde satmaya başladık.
İlk kez boyunsuz tavuk üretimine biz geçtik. Herkes tabakların içine
kocaman pedler koyarken biz suyla değil, havayla kuruttuğumuz için
pedsiz pakette tavuk sattık. Tüketiciler bizim ürünlerimize alışınca
kesim adetlerimiz her yıl artmaya başladı.
Capital: Piliç etinde pazar payınız nedir?
- Piliç etinde de şu anda günlük 350 bin civarında kesimimiz, 600 bin
ton üretimimiz var. Türkiye’nin 3 büyük kesim şirketinden biriyiz. Pazar
payımız yüzde 14-15’lerde. Piliç etinde kapasite artışlarımız ileri
işlenmiş ürünlere geçince oldu. 2000 yılında yine bir ilki
gerçekleştirdik. Nugget, şinitzel, cordon bleu gibi yeni ürünler için
yatırım yaptık. 2002 yılında nugget üretmeye başladık. O zamanlar günde 1
ton satabiliyorduk. Daha sonra Türk damak tadına uygun ürünler
geliştirmeye başladık. Piliç köftesi, kadınbudu köfte, piliç adana
kebabı yaptık. Bunları piyasaya sürünce günlük işlenmiş ürün satışımız 1
tondan 2 tona çıktı. Şu anda 150 çeşide yakın ürüne ulaştık. Şarküteri
ürün grubuna da girdik. İlk piliç sucuğu yaptık. Bugüne kadar hep yüzde
100 piliç ürünleri yaptık. İşlenmiş ürünlerde de aylık 4 bin 500 ton
üretimimiz var. Günde 45-50 bin noktaya dağıtım yapıyoruz. 1995 yılında 6
bin ton piliç eti üretiyorduk. Bu rakam, 2000 yılında 39 bin tona,
2005’te 71 bin
tona, 2010’da 157 bin tona ve 2012’de tahminen 186 bin tona çıktı.
Capital: Bu süreçte çalışan sayınız, dağıtım gücünüz ve ihracatınız nereye ulaştı? 2012 ihracat hedefiniz nedir?
- 3 bin 200 çalışanımız ve 500 anlaşmalı çiftçimiz var. Fem Lojistik
adlı şirketimizde 350’ye yakın 0-4 derece ve eksi 18 derece
araçlarımızla dağıtım yapıyoruz. 33 bayimiz, 18 bölge müdürlüğümüz
mevcut. Türkiye’nin 2010 ve 2011 yılında piliç etinde ihracat
şampiyonuyuz. İhracatımız 2011’de 75 milyon dolardı. 2012’de 100 milyon
dolar ihracat hedefliyoruz. 75 ülkeye ihracat yapıyoruz. Türkiye’den
Irak’a giden malın yüzde 25’ini biz gönderiyoruz.
Capital: Türkiye’nin en büyük yumurtacısısınız. Yumurta işinde
sizi büyüten hamleler neler oldu? Yumurta üretim kapasiteniz ve pazar
payınız nereye ulaştı?
- Şu anda günlük yumurta üretim kapasitemiz 3,5 milyon adet. Yıl sonunda
bu rakam 4 milyona çıkacak. Türkiye’de yumurtada açık ara pazar
lideriyiz. Perakendede pazar payımız yüzde 70. Üretim kapasitelerimiz
2002 yılında 263 milyon adetti, bu rakam 2005’te 389 milyona, 2010’da
751 milyona ve 2012’de 1 milyara çıktı. Bu süreçte özellikle 2001’de
yumurtayla ilgili çok yurtdışı seyahati yaptık. Dünyadaki gelişmeleri
inceliyorduk. İlk kez Omega 3’lü yumurta çıkardık. Ardından DHA’lı ve
selenyumlu yumurtaları da piyasaya sürdük. Ciromuzun yüzde 10’u
özellikli yumurta dediğimiz bu ürünlerden geliyor. Yumurta işinde 2010’a
kadar günlük 2 milyon adetle giderken bu yıl AB’ye uyumlu kafeslere
geçtik. Bu sayede geçtiğimiz ay AB’ye ilk yumurta ihracatını
gerçekleştirdik. Yumurtayı ilk kez ambalaja koyan da biziz. 1989’da
viyol işine girince yumurtayı 30’lu ambalajda satmaya başladık. 1994’te
kapaklı viyolleri ilk getiren de biz olduk. Yumurta daha önce kese
kağıdında ve saman içinde sandıklarda satılıyordu.~
Capital: Zeytinyağında pazarda nasıl bir konuma ulaştınız?
- Şu anda pazar payımız yüzde 10. Geçen yıl Türkiye’nin zeytinyağı
ihracatından yüzde 18 pay aldık. 5-6 yıl içinde Ravika iyi bir marka
oldu. Ravika’da da ihracat ayağını açtık. Öncelikle Ukrayna’dan
başladık. Ukrayna’da zeytinyağında pazar lideriyiz. Singapur’da pazar
ikincisiyiz. Arap ülkelerinde çok iyi konuma geldik. Her geçen gün pazar
payımızı artırıyoruz. Önümüzdeki yıl zeytinyağı işini daha da büyütmek
için ABD’de ofis açmayı düşünüyoruz, daha sonra da Brezilya ve
Kolombiya’ya gireceğiz.
Capital: Gıda dışında başka sektöre girmeyi düşünmediniz mi?
- İş kollarını dağıtmayı sevmiyoruz. Kendi bildiğimiz işi geliştirmeye çalışıyoruz.
“YATIRIMLAR DEVAM EDİYOR'
GİREMEDİĞİMİZ RAFLARA GİRECEĞİZ
2011’de kapasite artırım yatırımları yaptık. 2012’de bulunduğumuz
ülkelerde marka bilinirliğimizi artırmaya çalışacağız. Türkiye’de
bulunmadığımız yerel market kalmayacak. Zeytinyağını hala rafına
koyamadığımız birkaç ulusal marketle yerel market var. Oralara
gireceğiz. Su an bulunmadığımız ulusal marketlerin oranı yüzde 8, yerel
marketlerin oranı ise yüzde 40. 75 MİLYON TL YATIRIM
Geçen yıl 70 milyon TL yatırım yapmıştık, bu yıl 75 milyon TL yatırım
yapacağız. 8 milyon TL pastörize yumurta yatırımı yapıyoruz. Günde 1
milyon adet yumurta kırma kapasitesine sahip olacağız. 7 bin 500 tonluk
soğuk hava deposu tesisimiz de 2 ay içinde açılacak. 2023’TE 2 MİLYAR TL CİRO
Keskinoğlu’nun dünya markası olması için çalışıyoruz. Ciromuzun yüzde
65’i piliç etinden geliyor, yüzde 22’si yumurta, yüzde 13’ü de
zeytinyağı, civciv, viyol ve gübreden elde ediliyor. 2023’te ihracatta
400 milyon dolar, ciroda ise 2 milyar TL büyüklüğe ulaşmayı planlıyoruz.
2015’te Türkiye’nin en büyük 50 şirketi arasına girmeyi hedefliyoruz.
SABANCININ PARASI UĞURLU GELD
BATTI, ADANA’YA GİTTİ
Babam İsmail Keskinoğlu, Akhisar’da hatırı sayılır, bankada hesabı olan
iyi çiftçilerden biriyken tütünlerine mavi küf hastalığı geldi ve battı.
Para kazanmak için önce Erzurum’a, oradan Adana’ya geçti. Çiftçilik,
arabacılık, inşaat islerine yatkın olduğu için bir dükkana girip is,
yatacak yer ve yemek istemiş. Kabul etmişler. TESADÜFİ DANIŞMA
İlk pazar sabahı top kireç alıp kaldığı yeri boyamaya başlıyor. Oradan
tesadüfen Hacı Ömer Sabancı geçiyor. Pazartesi günü Sabancı o dükkandaki
ustaya “Hayırdır dükkanda bir faaliyet gördüm, dükkanı boyatıyorsun ne
iş” diyor. Usta Sabancı’yı “Adamın biri geldi, eli bizim işlere yatkın o
boyamış” diye yanıtlıyor. Hacı Ömer Sabancı, babama kim olduğunu
soruyor. Sabancı babamı hatırlıyor. Eskiden Hacı Ömer Sabancı Akhisar’a
bir makine almaya gelmiş, makineyi almış ama çok ağır olduğu için kimse
taşımayı kabul etmemiş. Babam makineyi gara kadar at arabasıyla taşımış
ama sonra atı hastalanmış ve ölmüş.~ SERMAYE SABANCI’DAN
Sabancı babama Adana’da ne işi olduğunu sormuş. Hacı Ömer Sabancı babama
anahtarı atıp “Bundan sonra bu dükkanda yarı yarıya ortağız kabul mü”
demiş. Babam gece oradan ayrılmış. Antakya’ya gelmiş, orada at arabası
tamiri yapmaya başlamış. Bir gün gara size bir sandık geldi demişler.
Babam bakmış ki Sabancı mektup göndermiş. “Bu da benden sana ilk iş
sermayesi olsun.” Bir at arabası yapımında kullanılacak tüm takım var.
Babam o zamana kadar 3 kez iflas etmiş. Sabancı’nın parası uğurlu gelmiş
ve bir daha iflas etmemiş.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?