“Türkiye 3 milyon ton gübre daha kullanmak zorunda

Sektörünün en büyükleri arasında yer alan Gübretaş, Türkiye’de modern tarımın gelişmesi için çalışmalar yapıyor.

1.06.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
“Türkiye 3 milyon ton gübre daha kullanmak zorunda
1953 yılında kurulan Gübre Fabrikaları T.A.Ş. yüzde 80’i Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği’ne ait. Yüzde 20’si ise borsada halka açık bir şirket konumunda olan Gübretaş özellikle son yıllarda büyük atılım yaptı. 2002’den sonra dinamik bir yönetim anlayışıyla ciddi bir büyüme performansı gösteren Gübretaş, son beş yılda 55 milyon TL civarındaki piyasa değerini 1 milyar TL’nin üstüne çıkardı. Sektördeki pazar payı 2009’da yüzde 27’yi bulan Gübretaş bu dönemde 800 milyon TL civarında bir ciro elde etti. Zirai ilaç, denizcilik gibi alanlarda da ortaklıkları bulunan firma, 2008 yılında Türkiye’nin yurt dışındaki “en büyük sanayi yatırımı” olan İran’daki Razi Petrokimya’nın yüzde 50’sini aldı. Modern tarımın gelişmesi için üniversitelerle ve meslek kuruluşlarıyla ortak çalışmalar yaptıklarını söyleyen Gübretaş Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Koca, “Türkiye modern tarım alanında gerekli çalışmaları yaparsa 10 yıl içinde iyi bir yerde olur” diyor. Mehmet Koca dergimizin sorularını yanıtladı:

Gübretaş’tan biraz söz eder misiniz?
Gübre Fabrikaları T.A.Ş, sektörümüzün Türkiye’de ilk kurulan şirketi. Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği, hem büyük ortağımız hem de bütün ihtiyaçlarını bizden karşılayan en büyük müşterimiz. İMKB açıldığında ilk 20 şirket içinde biz de vardık. Halen sektördeki pazar payımız yüzde 27 ve 2009 yılında 800 milyon TL ciro elde ettik.

Geçen yıl durum nasıldı?
Ciromuz daha yüksekti. Çünkü gübre fiyatları daha yüksekti.  Ama 2009 yılında 1 milyon 390 bin ton ile tarihimizin en yüksek satış rakamına ulaştık. Uluslararası yatırımcı rolüne büründük. İki yıl önce İran’da bir özelleştirme sonucunda Türk cumhuriyet tarihinin en yüksek dış sanayi yatırımını gerçekleştirdik. 650 milyon dolar karşılığında Razi Petrokimya’yı satın aldık. Bunu da ciromuza eklersek daha büyük bir rakam ortaya çıkar.

Zirai ilaç, gemicilik, lojistik alanlarında yatırımlarınız var; yeni yatırımlar düşünüyor musunuz?
Gübre başlığı altında her şeyle ilgileniyoruz. Türkiye olarak gübre sektöründe yüzde 100 dışa bağımlıyız. Gübrenin üç ana maddesi olan azot, fosfot ve potasyum ne yazık ki Türkiye’de yeterince bulunmuyor. Artık bunu kabullendik. Öncelikle hammadde kaynaklarına sahip olmak gerekiyor. Bu tespitle biz komşu ülkelerde yatırım arayışına girdik. Ukrayna, Tunus, Libya, Cezayir, Mısır gibi ülkeleri izledik. İran’da bir özelleştirme yapılacağını duyduğumuzda talip olduk. Razi Petrokimya azota dayalı İran’ın en büyük petrokimya tesislerinden biri. Gübretaş olarak yüzde 50 ortak olduk. Diğer yarısı da iki şirkete ait. Hammadde konusundaki araştırmalarımız hala sürüyor.

Gübretaş, uluslararası piyasada tanınıyor mu?
Önceden de biliniyorduk ama İran yatırımından sonra daha da bilinir olduk. Bu sektörde bilinir olmak istiyorsak globalleşmeli ve hammaddelere sahip olmalıyız. İhracatımız var ama çok büyük rakamlarda değil.  İran’da ürettiğimizin yüzde 80’ini satıyoruz. İran’da ihracatçıyız, Türkiye’de ithalatçı. 

Modern tarım nedir, nasıl olmalı?
Buna iyi tarım diyelim. Türkiye’nin toprak yapısını, iklimini, hava durumunu, su yapısını göz önünde bulunduran, dünyanın yerel ve uluslararası ihtiyaç duyduğu ürünleri üreten, ~
bu üretim sırasında da çağdaş modern yöntemleri uygulayan tarım biçimidir diye tanımlayabiliriz. Türkiye olarak düşünsel açıdan iyi durumdayız; ama işin başlangıcındayız. Tarım bütün ülkelerde devlet tarafından desteklenmeli, Türkiye’de de bu gerekli. Tabii iyi planlanmış şekilde. Hükümetin de bu konuda önemli çalışmaları var; umarım yürürlüğe girer. Tarım yaparken gelecek nesilleri de gözetmek gerek. Her şey yolunda gitse 10 yıl sonra iyi yerde oluruz.

Türkiye’de gübre kullanımı ne kadar? Bu yeterli mi?
Yılda 5 milyon ton gübre tüketimi var. Ama uluslararası standartlarda kullanıldığı takdirde bu rakamın 8 milyon ton olması lazım. Bilincin artması, çiftçinin bunu kendi problemi olarak görmesi lazım. Gübrede dışa bağımlıyız; kullandığımız gübreyi de doğru kullanmıyoruz.

Türkiye’de iyi tarımla ilgili hangi alanlarda yol alındı?
Son dönemde bir sürü iyi tarımla ilgili hukuku düzenlemeler yapıldı. Antrepo yasası, gübre teşvik yasası, tarlaların bölünmemesi gibi konularda çalışmalar yapıldı, kanunlar çıkarıldı. Eskiden komşu hangi gübreyi kullanıyorsa çiftçi onu kullanıyordu. Toprağı uzmana götürüp hangi gübreyi alması gerektiğini hiç sorgulamıyordu. Biz de bu çalışmalara ağırlık verdik.  Eğitim çalışmaları yapıyoruz. Problem gübreden ziyade ilaçlarda var. Toprağı analiz ettirdiğimizde neye ihtiyacının olduğunu belirleyip, gerektiği kadar kullandığımız zaman sorun olmaz. Biz gübrelemeyi bitkiyi beslemek olarak görüyoruz ve o kavramı kullanıyoruz.

Gübretaş olarak tarımın gelişmesi için neler yapıyorsunuz?
Biz Gübretaş olarak üniversitelerle işbirliği yapıyoruz. Bu yıl İzmir’de beşincisi yapılacak olan Bitki Belseme Kongresi’nin ana sponsoruyuz. Tüm üniversitelerdeki ziraat fakülteleriyle iletişim içindeyiz. Onlarla birlikte çiftçilere eğitim veriyoruz. “Bilinçli çiftçi kazanır” başlığı altında çalışmalar yapıyoruz. Kendi ürün kalitemizi biliyor ve koruyoruz. Ürüne ve bölgeye özel gübre üretiyoruz. Ürünün çinko ve demir ihtiyacı varsa onları da destekliyor gübremiz. Sıvı ve toz gübrelerden oluşan 100 civarında çeşidimiz var. Butik tarımda kullanılan damlalı sulama sistemlerine uygun gübre üretiyoruz. İzmit ve İskenderun’da akredite iki laboratuarımız var; İzmir’de de bir tane kurmaya hazırlanıyoruz. Çalışanlarımız köy köy dolaşıp bilgilendirme yapıyor. Bizim pazarlamamız aslında sosyal sorumluluktur. Bence her köyün nasıl bir imamı, öğretmeni varsa ziraat mühendisi de olmalı. 

Türkiye’yi dünya ile kıyaslar mısınız?
Fiyatlandırma ölçek ekonomisinden uzak olduğu için Türkiye’de tarım hak ettiği yerde değil. Planlama ve bilinç problemi var. Çiftçi örgütleri kendi mesleğinin örgütleri olarak işlev görmüyor. Hangi partiye yakınsalar onu destekleyen bir tavırları var; oysa bir birlik olarak baskı grubu oluşturmalılar. Siyasetçilik oynuyorlar. Bu bir gelenek haline gelmiş. Türkiye’de köylü ve çiftçi kavramı değiştiği, ayrıştığı zaman tarımcılık kurtulmuş sayılır.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz