Türkiye'den Memnunuz. Yeni Kapasite Gelebilir.

Haru Miyadai, dünya otomobil devi Toyota’nın Avrupa Başkanı… Otomobil pazarının gelişmiş ülkelerde belli doygunluğa ulaştığını, büyümeye Çin, Hindistan ve Türkiye’nin öncülük edeceğini söylüyor. Tü...

1.10.2005 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Haru Miyadai, dünya otomobil devi Toyota’nın Avrupa Başkanı… Otomobil pazarının gelişmiş ülkelerde belli doygunluğa ulaştığını, büyümeye Çin, Hindistan ve Türkiye’nin öncülük edeceğini söylüyor. Türkiye’deki fabrikanın bu kapsamda çok önemli yeri olduğunu belirtiyor. “Gündemde yeni yatırım yok” diye başladığı sözlerini ise şöyle tamamlıyor: “Avrupa’da şu anda 1 milyon adet üretim yapıyoruz. 5 yılda bunu 1.2 milyona çıkardığımızda, üretim artışı ve fabrika geliştirilmesine ihtiyaç olacak. Bunu Türkiye’de yapabiliriz.”
 
Japonya’nın otomobil devi Toyota’nın Nagoya şehrindeki üretim üssü, daha doğrusu kalbindeyiz. Toyoda Ailesi’nin adını alan kasabadaki yönetim binasında Avrupa Başkanı Haru Miyadai ile buluşuyoruz. Dünya otomobil pazarının yüzde 10’una hakim Toyota hakkında bilgiler alarak başladığımız görüşmemize fabrika gezisiyle devam ediyoruz.

26 ülkede, 51 üretim merkezinde, yaklaşık 6,5 milyon otomobil satış rakamına ulaşan Toyota’nın 68 yıllık mazisini mercek altına alıyoruz. Bugün itibarıyla Japonya otomobil piyasasının yüzde 44,5’una sahip Toyota’nın Sabancı Grubu ile kurdukları ortaklık ile Türkiye’deki satışlarını ve fabrikasını da değerlendiriyoruz. Dünyadaki otomobil trendleri, geleceğe yönelik tahminler ve tüketici talepleri… Bütün bunların hepsini Toyota’nın Avrupa Başkanı Haru Miyadai ile konuşuyoruz.

Avrupa Başkanı Haru Miyadai ile röportajımızın ardından fabrikayı gezmeye başlıyoruz. Üretim bantlarından aynı anda 5 farklı modelin çıktığı fabrikanın montaj bölümünde insanlarla robotların nasıl uyum içinde çalıştığını gözlüyoruz. Üretimin her aşamasını rahatça izleyebilmek için tavana yakın kurulan yollardan geçerken de sohbetimizi sürdürüyoruz:

Dünyadaki otomobil sektörü içinde Toyota’nın konumunu nedir?
Şu anda örnek vermek gerekirse dünyada otomobil üretimi 60 milyon civarında. Biz bu rakamın içinde 6,5 milyon adet kadar paya sahibiz. Bu da dünya piyasasının yüzde 11’ini üretim olarak kaplıyor demektir.

Bu noktadan hareket ederken çeşitli başka kriterlerin de olacağı mutlaktır. Ama General Motors ve Ford’dan sonra gelen üçüncü büyük firma olarak algılıyoruz kendimizi.

Dünyada otomobil pazarı ne yönde gelişiyor? Büyümenin ve talebin yönü hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Öncelikle biz pazarın daha da büyüyeceğini düşünüyoruz. Çünkü, biz şöyle düşünüyoruz: Avrupa, Amerika ve Japonya gibi otomobil sektörünün oluşmuş olduğu, zaten mevcut bir gelişmenin sağlanmış olduğu yerlerde nicel bir büyüme beklememek gerektiğini düşünüyoruz. Satış sayısının büyük artışlar göstermesi beklenmiyor.

Toyota, son yıllarda sergilediği yeniden yapılanma ile dünyanın örnek şirketleri arasına girdi. Yönetim açısından da örnek gösterilir konuma geldi. Toyota’da bu değişimi anlatır mısınız?
Öyle çok özel bir şey yaptığımız yok. Esas olan, az önce bahsettiğim insan unsuruna gösterilen özen. İnsani alana verilen önem.

İkincisi, bizim temel anlayışımız, yani Toyota Way denilen, Toyota Yolu yaklaşımı. Toyota’nın yöntemi dediğimiz yaklaşım, sürekli kendini daha iyi hale getirme çabasıdır. Biz bunu eğitim olarak da veriyoruz.

Felsefenin arkasında sürekli kendini iyi hale getirme ve daha iyiye götürme var. Bu, devam eden, bitmeyen bir süreç.  Bizim için önemli olan bunu başarıyla devam ettirebilmek. Yaptığımız işi devam ettirmek önemlidir, günlük işlerimizin içinde de sürekli daha iyiyi yapmak üzere çalışmak, çaba harcamak ve bu çabadan vazgeçmemek felsefesi var. Bizim yaptığımız iş başarılıysa esas kaynağı budur.

Toyota’ya örnek hale getiren, kitaplara konu eden stratejinin basit bir yaklaşım olduğunu söylüyorsunuz…
Az önce sürekli kendini değiştirmek, yenilemek diye bir yaklaşımdan söz ettim. Bunu her gün azar azar kendini iyi hale getirerek gibi algılamamak lazım. Eğer o sırada bir sorun varsa, daha yükseğe gitmeyi istiyorsak, bazen çok büyük değişiklikler yapmak zorundayız. Temel değişiklikler yapmamız gerekir. Bu değişikliklerin öznesi de insanlardır. İnsanların kendisi ve yetenekleri…İnsana verilen önem dediğimiz zaman, insan yeteneğinin en elverişli biçimde ortaya çıkmasına fırsat vermek ve imkan sağlamaktan söz ediyoruz.

Bir de son yıllarda ciddi bir anlayış farklılığına gittik. Yıllar önce, yani sektörün gelişme döneminde Amerika’da bir fabrikanız varsa, orada üretilen otomobilleri Amerika’da satabiliyorduk. Doğal olarak parçalarını da Amerika’dan bulmaya çalışıyorduk.

Ancak, biz son yıllarda bu konuda ciddi bir fikir değişikliğine gittik. Artık dünya değişiyor. Artık bir fabrika kurduğumuzda onu sadece bir ülkenin pazarına bağlı olarak ele almıyoruz. Hem tedarik hem de satış anlamında dünyanın çeşitli ülkelerini hedefliyoruz. Bölgesel değil, küresel yaklaşıyoruz.

Böyle olunca da bu yaklaşım bize bir ivme kazandırdı. Şu anda yaptığımız deneysel bir çalışma gibi. Ama dünyada şu anda neyin en iyi yöntem olduğunu kimse bilmiyor. Herkes yeni yöntemler araştırması içerisinde. Bu faaliyetin temelinde insanın özne olarak yer alıyor. İnsan ve sürekli kendini iyileştirme çabası. Bizdeki gelişmenin arkasında bu anlayış var

Sektörünüzdeki diğer şirketlere baktığınızda Toyota’nın üretim ve yönetim anlayışındaki farklar nedir?
Doğrusunu isterseniz, diğer firmaların nasıl işlediğini, nasıl bir düzenek içinde çalıştığını yeterince bilmiyoruz. O yüzden bizim şu noktamız özellikle önde görünüyor gibi bir şey söylemek mümkün değil.

Ama ben sürekli iyiye doğru yeniden değiştirme, düzenleme ve sürekli rehabilite etme çabasında, bizim en iyi uyguladığımız alanın maliyetler olduğunu düşünüyorum. Belki o yönüyle bir farkımız vardır.

Bunun arkasında belki bizim 1950’de bir iflas tecrübesi yaşamamızın etkisi vardır. O yoksul ortamda alım gücü de yoktu. O dönem bu felsefeyi oluşturduk ama hala devam ettiriyoruz.  Şimdi 100 Yen’e tedarik edilen bir parçayı, nasıl 50 Yen’e tedarik ederiz diye düşünüyoruz.

Bütün çalışanlarımız bu konuda takımlar oluşturuyor,  bu gerçekleştirildiğinde de hem müşteri memnuniyetini sağlamış oluyoruz  hem de müşterinin sevineceği bir fiyatla piyasaya açılmış oluyoruz. Bütün bunlarla birlikte şirket de karlı bir iş yapmış, karını artırmış oluyor.

Maliyeti yüzde 10 düşürmek için o günlük yaptığınız çabalar belki yeterli olabilir. Ama yüzde 50 oranında maliyeti düşürmek istiyorsanız, o zaman çok temelden bir şeyler yapmanız lazım. Toyota’nın bütün çalışanlarının da aynı hedefe doğru çalışması, çaba harcaması lazım ki olsun.

Türkiye’de Sabancı ile ortak üretim tesisi kurdunuz. Kısa bir süre sonra da yolları ayırdınız. Türkiye pazarı için ne düşünüyorsunuz, memnun musunuz?
Türkiye’de Sabancı ile üretimde ayrıldık ama yurtdışı satışlarını yine Sabancı yapıyor. Çok memnunuz ve iyi bir işbirliği içindeyiz. Türkiye’de otomotiv pazarı her geçen gün büyüyor ve daha da büyümesinden ümitliyiz. Geçen sene 700 bin araç üretildi. Bu sene de o civarda bekleniyor.

Toyota olarak Türkiye’deki üretimin tamamını ülke içinde pazarlamıyoruz. Bir kısmı Türkiye’den ihraç ediliyor. Ama ihraç edilmesi üretim kapasitesinin artmasına yol açıyor. Böylece daha iyi üretim yapılabiliyor, daha çok çalışılabiliyor. O yüzden bunların pazarlanmasında Sabancı’nın gerçekten güzel bir katkısı var. Çok memnunuz.

Türkiye’de Toyota fabrikasını kurup üretime geçeli 5 yıl oldu. Fabrika 5 yıl içerisinde çok güzel çalıştı. Şu anda fabrikamızda Türk işçiler çalışıyor. Daha eskiye dönüp değerlendirildiğinde dünyadaki Toyota fabrikaları arasında TopClass seviyesinde bir işçilik haritası elde ediyoruz. Rekabeti çok kuvvetli bir fabrika. İşçiler, iyileştirme ve geliştirme kavramını da çok iyi anlıyor. Çok güzel bir üretim kalitesi var. Çok memnunuz.

Türkiye’ye yönelik yeni planları var mı?
Üretim konusunda geleceğe yönelik yeni bir planımız yok. Ama fabrika ile ilgili konuşacak olursak, Toyota’nın Türkiye’deki fabrikası, Avrupa’ya yönelik stratejik öneme sahip önemli bir fabrikadır. Avrupa otomotiv piyasasına yönelik olarak Türkiye dahil, tüm Avrupa piyasasına bizim sattığımız otomobil geçtiğimiz yıl 1 milyon adet. Biz bunu 5 yıl içinde 1 milyon 200 bin adede çıkarmayı planlıyoruz ve istiyoruz.

Buna yönelik bir üretim artışı ve fabrikanın geliştirilmesi söz konusu olacak. Ama nerede olduğunu şimdi ifade edemiyorum, karar da vermedik. Çünkü, Türkiye’deki fabrikanın, İngiltere ve Fransa’daki fabrikalarla rekabeti söz konusu. Fabrikalar arasında iç rekabet yaşanıyor. Az önce de belirttiğim gibi, rekabet kuvveti olan bir fabrika, Türkiye’deki fabrikamız. Toyota’nın stratejik alanı için güçlü bir aday olacaktır, lokomotif görevi görebilir.

“ÇİN, HİNDİSTAN VE TÜRKİYE OTOMOBİLİN LOKOMOTİFİ OLACAK”
-Büyüme ve tüketici talebi yönünden bakarsak, yakın gelecekte otomobil pazarı nasıl gelişecek?
İçinde bulunduğumuz dönemde daha çok alıcıların otomobile olan beklentilerinin içeriği ve niteliği değişiyor. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde nitelik ve içerikte ciddi değişmeler olması normal. 

Bunun yanı sıra, üretim ve satış sayılarının Çin, Hindistan, Türkiye ve çevre ülkelerde giderek artacağını düşünüyoruz. Burada nitelik ve nicelik olarak artıştan söz ediyorum.

Özel olarak baktığınızda önümüzdeki 11 ay içinde yıllık üretimin 70 milyonu geçeği tahmin ediliyor. Özellikle bu dediğim ülkeler kuşağı üzerinde ciddi büyüme olacak.

Eski yıllarda, yani otomotiv sektörünün büyüme döneminde insanlar “Ya bir arabam olsun da, nasıl olursa olsun” diye bir düşünce ile yaklaşıyordu ve o şekilde otomobil alıyordu. Ama günümüzde üretimin ve tüketimin arttığı ülkelerde, doğal çevreye daha uyumlu, doğaya uyumlu teknolojilerin geliştirilmesi, güvenlik konularına özen gösterilmesi, yaya güvenliği ve sürücü ve yolcu gibi can güvenliğine önem verilmesi gibi gibi talepler var. Daha sonra bunları takip ederek araçlardaki konforun, rahatlığın, kullanışlılığın artırılmasına yönelik talepler geliyor. Üstelik her dönemde de bunlar çeşitlilik kazanıyor. Biz bu eğilimin bundan sonra süreceğini düşünüyoruz.

1950’DEKİ İFLASTAN ALDIĞI DERS TOYOTA’YI BUGÜNLERE TAŞIDI

Toyota hakkında bilgi verir misiniz? Ne zaman kuruldu, hangi aşamaları geçti, nereden nereye geldi ve şu anki konumu ne?
Toyota Motor firmasının kuruluş tarihi 1937 yılı. Yani 2007 yılında 70. kuruluş yıldönümünü kutlayacak. Aslında 1945 yılında, İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesinden sonra, şu anda Toyota’nın var olmasına yönelik ana adımların atıldığı tarihi 1950 olarak söyleyebiliriz.

Toyota, 1950’de para dönüşümünün, nakit dönüşümünün sağlanamamasından ötürü iflas yoluna gitti ve işçi çıkardı. Şirketi tamamen yeniden yapılandırdı. Bu yeniden yapılanma sonucu bugünlere gelinebildi.

Toyota, bu dönemde, yani 1950’den itibaren olan dönemde üretimde esas olan Toyota felsefesini de kurmuştu. Bunun ana sebeplerinden birincisi, insan olma, insani değerlere önem verme ve insani değerleri ön planda tutma anlayışıdır. Bu da uzun vadede ortak hedefler ortaya koyarak işveren-işçi ilişkilerini dengeli yürütmek ve işveren-işçi arasında karşılıklı güveni tesis etme esasına dayanıyordu.

Bir de maddi olanakların yetersizliğinden kaynaklanan da bir taraf var. Ama mümkün olduğunca israfa, zaman ile enerji kaybına yol açmadan ve mümkün olduğu kadar ucuz koşullarda, iyi kaliteli ürünler üretebilmek yönünde çeşitli teknikler geliştirebilmek yönünde felsefe geliştirildi. Bu hem şirkete olan maliyeti düşürmek, hem de genel alıcıya, vatandaşa kaliteli ürünleri ucuz teslim edebilmek, yaygın bir şekilde kullanılmasını sağlamak anlamına geliyor.

Burada dikkat ederseniz iki felsefe var. İki ana felsefe bugün de devam etmektedir. Bugün itibarıyla dünya çapında Toyota 26 ülkede 51 fabrikasıyla üretimi aynı anlayışla sürdürüyoruz.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz