Birinci kuşak, klasik telekomünikasyon teknolojleriydi. Sonra GSM, yani ikinci kuşak (2G) geldi. Hatta, arada 2.5G bile geliştirildi. Derken, milyarlarca dolarlık yatırım gerektiren 3G (Üçüncü Kuşa...
Birinci kuşak, klasik telekomünikasyon teknolojleriydi. Sonra GSM, yani ikinci kuşak (2G) geldi. Hatta, arada 2.5G bile geliştirildi. Derken, milyarlarca dolarlık yatırım gerektiren 3G (Üçüncü Kuşak) devreye girdi. Daha bu teknoloji kullanılmaya başlamadan, şirketler 4G üzerinde çalışmaya koyuldular. Amaç, eski teknolojinin eksiklerini gidermek, görüntü ve hızda mükemmelliğin yanı sıra, iletişim araçlarında entegrasyonu sağlamak...
Hepimizin hayatını değiştiren cep telefonlarına hayat veren GSM teknolojisinin çok değil, sadece 10 yıllık geçmişi var. Ancak, kullanımının yaygınlaşması ve günlük yaşama getirdikleriyle, son yılların en gözde teknolojilerden biri oldu. Bu süper teknoloji, 14 Kbps veri transferine olanak tanıyor. Teknolojiye yabancı olanlar, hız konusunda fikri olmayanlar için bunlar bir şey ifade etmiyor olabilir. Ancak, içinde yaşadığımız günlerde dünyanın önde gelen bazı telekom şirketlerinin gündeminde, GSM’den bin kat daha hızlı veri alışverişine olanak tanıyan sistemler var. Laboratuvarlarda şimdi bu teknolojinin geliştirilmesi için çalışılıyor.
Şirketler, bu teknolojilere 4G (Dördüncü kuşak) adını veriyorlar. Buradaki kuşak terimi, telekomünikasyon teknolojilerini sınıflandırmak için kullanılıyor. 4G’ye neden ihtiyaç duyulduğunu anlamak için öncelikle bu teknolojilerinin gelişimine ve daha önceki kuşaklara bakmak gerekli.
10 yılda üç kuşak
Yaygın şekilde kullanılan ilk telefon teknolojileri, 2G (İkinci kuşak- Second Generation) ailesine ait. Neredeyse 10 yıldır tüm dünyada kullanılan GSM teknolojisi, bu kuşağın en tanınmış temsilcisi. 2G teknolojileri sadece 14 Kbps (Kilobit/sn) hızında veri transferine olanak tanıyor. Bu nedenle pratik olarak veri alışverişi yapamıyoruz. Sadece ses ve SMS (Mesaj) servislerinden yararlanabiliyoruz.
Bu tarz yetersizlikler nedeniyle telekomünikasyon şirketleri önce 2.5G teknolojilerini geliştirdi. 2.5G altında incelenen en yaygın teknoloji, GPRS network sistemleri... Bu sistemler sayesinde önümüzdeki yıllarda, çok büyük dosyaları mobil cihazlar aracılığıyla transfer edebileceğiz. Bugün, GPRS altyapısı birçok gelişmiş ülkede kuruldu. Uzmanlar, GPRS’in yaygın olarak önümüzdeki yılın ortasından itibaren kullanılacağını iddia ediyor. Ancak, 2.5G teknolojileri, hareketli görüntü transferine olanak tanımıyor. Ayrıca, büyük dosyaların transferi çok fazla zaman alıyor.
İşte bu gereksinim nedeniyle şirketler 3G’yi geliştirdi. 3G denilince akla ilk UMTS sistemleri geliyor. UMTS lisanları geçtiğimiz yıllarda Almanya, İngiltere ve İtalya gibi gelişmiş ülkelerde operatörlere satıldı. Ancak, altyapı çalışmaları henüz başlamadı. Dünyaca tanınmış Durlacher Araştırma Şirketi’nden Dirk Bout, "UMTS uygulamaları 2003 yılından itibaren Avrupa’da görülmeye başlanacak. Ancak, yaygın olarak kullanılmaya başlanması 2008’i bulacak”diyor.
3G yeterli değil
Daha UMTS altyapıları kurulmadan, telekomünikasyon şirketleri gözünü yeni teknolojilerine dikti. Çünkü, 3G, teorik olarak 2 Mbps (Megabit/sn) veri transferine olanak tanısa da, pratik olarak 500 Kbps düzeyinde kalacak. Bu kapasite, birçok uygulama için yeterli değil. Özellikle uzun ve hareketli görüntü alışverişine olanak sağlamıyor. Transfer edilen video uygulamalarının görüntü kalitesi yetersiz oluyor. İşte bu nedenle uzmanlar yeni arayışlara yöneldiler.
4G iletişim networkleri de bu nedenle gündeme geldi. Ancak, henüz 4G’nin ne olduğuyla ilgili bir standart geliştirilmiş değil. Her şirketin kendine özgü bir tanımı var. Dirck Bout, bu sorunu şu şekilde anlatıyor: “Şu anda belirli bir standart yok. Bu nedenle hiçbir şirket kesin olarak şu 4G teknolojisidir diyemez”.
Ancak, 4G denilince akla, genelde 20 Mbps düzeylerinde veri transferine olanak tanıyan iletişim networkleri geliyor. Bu sistemler, mevcut network teknolojilerinin geliştirilmesi ve birlikte kullanılmasıyla oluşturulacak.
4G’de, “up-link (veri gönderme)” ve “down-link (veri indirme)” uygulamaları için tek bir teknoloji yerine farklı sistemler kullanılacak. Durlacher’den Dirck Bout, şu an, özellikle, iki 4G teknolojisinin öne çıktığını anlatıyor. Birincisinde GPRS, UMTS ve WLAN (Wireless Local Area Network-Kablosuz Yerel Network) teknolojileri bir arada kullanılacak. “Up-link” için GPRS ve UMTS altyapısından yararlanılacak. “Down-link” içinse WLAN network teknolojisi kullanılacak. Diğer alternatif 4G teknolojisi ise EDGE ve OFDM network sistemlerinden faydalanılarak kurulacak.
Start 2008’den sonra
Telekomünikasyon şirketleri 4G uygulamalarının bir an önce devreye girmesi için gece gündüz çalışıyor. Bu konuda öncülüğü ise 3G’de olduğu gibi, yine Japon telekomünikasyon operatörü NTT-DoCoMo yapıyor. Şirket 4G standartlarını ilk belirleyen kuruluş olmak istiyor. Bu amaçla 2000 yılının ortalarında 4G için bir araştırma laboratuvarı oluşturdu. NTT-DoCoMo, geçtiğimiz günlerde 2006 yılına kadar 4G teknolojisini geliştireceğini açıkladı.
Bu konuda iddialı olan ülkelerden biri de Güney Kore... Kore Bilgi ve İletişim Bakanlığı, 4G konusunda araştırma yapacak yerel operatörlere yardım edeceğini açıkladı.
Yine Ericsson, Siemens, Nokia ve Alcatel gibi Avrupalı telekomünikasyon şirketleri geçtiğimiz yılın mart ayında “Kablosuz Dünya Araştırma Forumunu”nu oluşturdu. Bu forum, 3G’den sonra gelecek teknolojilerin belirlenmesi amacıyla çalışacak.
Amerikalı telekomünikasyon operatörü AT&T ise Kanadalı Nortel firmasıyla birlikte 4G için bir yıldır çalışıyor. Yetkililer, AT&T’nin test uygulamalarına başladığını anlatıyor.
Konuyla sadece telekomünikasyon şirketleri ilgilenmiyor. ABD’nin tanınmış üniversitesi MIT de 4G’nin geliştirilmesi konusunda oldukça iddialı. Üniversite, Hindistan hükümetiyle bir anlaşma imzaladı. Buna göre ortaya çıkacak ilk 4G ürünleri Hindistan’ın Bangolore şehrinde kullanılacak. Çalışmalar için yaklaşık10 milyon dolar harcanacak.
Ericsson Türkiye İleri Teknolojiler Danışmanı Dr. Mustafa Aykut, “Tüm bu çalışmalara rağmen henüz standartlaştırılmaya bile yaklaşılmış değil” diyor. Bout ise ilk 4G uygulamalarını 2008 yılından önce görmenin mümkün olmadığını belirtiyor.
Telefon, internet ve TV bir arada
Durlacher’ın yayınladığı rapora göre, 4G sayesinde birçok gelişmiş uygulama mümkün olacak. Öncelikle ses ve verilerin transfer yöntemi tamamen değişecek. Tüm ses ve veriler, paket şeklinde gönderilecek. Buna göre telefon hatları, hat açık kaldığı sürece meşgul edilmeyecek. Sadece ses ve veriler aktarılırken kullanılacak. Bunun sonucunda kaynaklardan çok daha etkin yararlanılacak. Telekomünikasyon hizmetleri ucuzlayacak. Bu sayede, aynı anda görüntü ve ses uygulamaları yapılabilecek.
4G’deki 20 Mbps düzeyindeki veri transfer hızı ise yeni mobil uygulamaların kapısını açacak. Öncelikle dosyalar ne kadar büyük olursa olsun anında transfer edilebilecek. Yine bugün hayal olan birçok multi-medya uygulamaları gerçekleşecek. Hareketli video görüntüleri televizyon kalitesinde izlenecek. Bu görüntüler izlenirken aynı anda sesler de CD kalitesinde dinlenilebilecek.
Mustafa Aykut, 4G teknolojisinin kişiler açısından yaratacağı devrimi şöyle özetliyor: “Dijital telefon, internet ve televizyon yayıncılığı aynı sistem içinde bütünleştirilecek”. Etkiler sadece günlük yaşamda değil, iş dünyasında da ortaya çıkacak. Bout, “Gelecekte bugünkü çalışma modelleri ortadan kalkacak” diyor.
4G teknolojisi sayesinde insanlar her yerden işlerini yapabilecekler. Her gün, işe gidip gelmeleri gerekmeyecek. Bir çok iş kolunda, ofislerde çalışan insanlar tarihe karışacak. Bout, 4G’nin iş yaşamına getireceği yenilikleri şöyle özetliyor: “Bu teknoloji sayesinde birçok şirket “real-time (gerçek zaman)”da çalışacak. Birçok iş kolunda ofis kavramı ortadan kalkacak”.
“TÜRKİYE’YE 2010 YILINDAN SONRA GELECEK”
Dr. Mustafa Aykut / Ericsson Türkiye İleri Teknolojiler Danışmanı
Ericsson Türkiye İleri Teknolojiler Danışmanı Dr. Mustafa Aykut bu yaklaşımla, Türkiye’de 4G teknolojisini ne zaman görebileceğimizi değerlendirdi:
“Türkiye’de 3G için gerekli teknolojik altyapıyı oluşturacak yabancı firmalar var. Ancak, kurumsal olarak Doğu Avrupa ülkelerinin bile gerisinde kaldık. Bunun birkaç nedeni bulunuyor. Bugün Türkiye’de 2G bile doyuma ulaşmadı. Türkiye’de cep telefonu kullananların tüm nüfusa oranı yüzde 22-23 dolayında. Bu rakam Almanya’da yüzde 61, İtalya’da yüzde 75, Yunanistan’da ise yüzde 51...
Öte yandan 3G yalnız Türkiye için değil, Avrupa için bile pahalı bir yatırım. Kimi operatörler daha şimdiden Avrupa’da 3G lisansları için 100 milyar dolar harcadı. Bu durum, 3G’nin ticari anlamda caddedeki adama ulaşacağı tarihi ileriye atıyor. Ne var ki, operatörler bir yandan da yaptıkları masrafların geri dönmesi için çözüm arayışı içindeler.
Bugün yalnızca futuristik bir fantezi olmaktan öteye gitmeyen 4G, Türkiye’de 2010 yılından önce elimizdeki, evimizdeki aygıtlarda yerini alamayacak. Özetle, Türkiye ya da 3G lisansını elde edemeyen başka ülkelerdeki operatörler 4G’yi daha uzun yıllar bekleyecek. 4G, Türkiye’ye ancak 2010 yılından sonra gelecek. Önümüzdeki on yıla 3G damgasını vuracak”.
“4G YAZILIMLARINDA BÜYÜK FIRSATLAR OLACAK”
Dirk Bout / Durlacher Kablosuz Uygulamalar Sorumlusu
Durlacher Araştırma Şirketi Kablosuz Uygulamalar Sorumlusu Dirk Bout, 4G teknolojisinin gelişmesi için donanım ve yazılım endüstrilerinin önemini vurguluyor. Bout, bu konuyla ilgili şunları anlatıyor:
“4G uygulamaları için bu teknolojilere uygun donanım ve yazılımın geliştirilmesi çok önemli. Mobil uygulamaların gelişmişlik düzeyinde, donanım ve yazılım belirleyici olacak. Donamımla ilgili olarak, öncelikle gerekli cihazların üretilmesi gerekli. Bu cihazların baterileri uzun süre dayanmalı, renk çözünürlüğü yüksek olmalı. Yine cihaz yüksek veri alışverişine imkan vermeli.
Bugün GPRS için üretilen cihazlar bile tam anlamıyla bu teknolojiden yararlanmak için uygun değil. 4G için gerekli donanımın üretilmesi beklenilenden çok daha zor olabilir. Ancak, bu durum, donanım şirketleri için yepyeni bir gelir kaynağı olacak. Bu cihazlar diğerlerinden daha pahalı olacağı için üretici şirketler çok büyük bir avantaj elde edecek. Yine 4G’nin hayat bulması için uygun yazılımların üretilmesi lazım.
4G altyapısı kurulduğunda, yazılım alanında büyük bir ihtiyaç doğacak. Çünkü bu yazılımlar o güne kadar üretilenlerden farklı şekilde, hareketli uygulamalara olanak tanıyan yazılımlar olmak zorunda. Yazılım alanında üretilebilecek uygulamanın sınırı yok. Çünkü insanlar sürekli daha iyi ve daha fazla servis talep ediyor. Bence bu alana özel yazılım üretmek girişimciler için çok cazip olacak.“
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?