Çağlayan Arkan / SBS Türkiye Genel Müdürü “e-Dönüşüm Liderleri 2002”, Capital ve SBS Türkiye’nin işbirliği ile başlatıldı. Amaç, Türkiye’de e-dönüşümü gerçekleştirmiş, bu konuda ciddi mesafe...
Çağlayan Arkan / SBS Türkiye Genel Müdürü
“e-Dönüşüm Liderleri 2002”, Capital ve SBS Türkiye’nin işbirliği ile başlatıldı. Amaç, Türkiye’de e-dönüşümü gerçekleştirmiş, bu konuda ciddi mesafeler alan şirketleri, kurumları ortaya çıkarmak, örnek öykülerini iş dünyasıyla tanıştırmak. 15 Eylül’de başvuruları sona erecek projeye yoğun ilgi var. SBS Türkiye Genel Müdürü Çağlayan Arkan, bu projenin amacını ve “e-dönüşüm”ü anlattı.
Değişim ve dönüşüm, son yılların en gözde kavramları... Bu iki kavram teknolojiyle birlikte son dönemde daha da çok ön plana çıktı. Tüm dünyada şirketler teknolojiye dayalı dönüşüm süreçlerine giriyorlar. Bu süreçleri tamamlayanlar pazar paylarını, karlılıklarını, en önemlisi global etkinliklerini artırıyorlar.
Türkiye’de de şirketler artık ciddi bir dönüşüm ve değişim sürecine ihtiyaç duyuyor. Şirketlerin de ötesinde tüm Türkiye’nin aslından köklü bir değişime ihtiyaç duyduğuna inanan Capital ve Siemens Business Services (SBS) Türkiye, bu dönüşüme katkı sağlamak amacıyla, “e-Dönüşüm Liderleri 2002” projesini hayata geçirdi. Proje kapsamında düzenlenen yarışma, Türkiye’nin alanında e-dönüşüm’ü gerçekleştiren şirket ve kurumlarını ön plana çıkarmayı, iş dünyasına örnek öyküler sunmayı hedefliyor.
Yarışmaya bugüne kadar özel sektörden kamu kuruluşlarına kadar çok geniş yelpazede katılım oldu. Yarışmaya katılım 15 Eylül 2002’de sona erecek. Değerlendirmelerden sonra öne çıkacak şirketlerin başarı öyküleri hazırlanacak ve jüri tarafından değerlendirilecek. Sonuçta Türkiye’nin “e-Dönüşüm Liderleri” açıklanacak, öyküleri de kitap olarak Capital ile birlikte yayınlanacak.
SBS Türkiye Genel Müdürü Çağlayan Arkan ile bu proje ve “e-dönüşüm” konusunu görüştük:
e-Dönüşüm nedir? Kurumlar hangi süreçlerini, hangi işlevlerini değiştirirler?
e-Dönüşüm, aslında kurumların bence her şeylerini değiştiriyor olmaları anlamına geliyor. Dönüşüm tarafında, öncelikle süreçler ve tabii zaman içerisinde kültür, iş yapış biçimi, düşünme, iletişime ve üretim biçimlerinin değişimi söz konusu. Bununla beraber, farklı bir iş modeline doğru gidişten söz etmek lazım.
E-dönüşümün başında yer alan “e”, her şeyin değişmesinin, teknolojinin sunduğu imkanlarla, teknolojinin mümkün kıldığı farklı modellerle gerçekleşmesini öngörüyor. Bu noktada, kendi tedarik zincirinizde belirli değişiklikleri yarattığınız zaman, aslında iş sonuçları açısından etkinin çok çok daha büyük olduğunu görürsünüz. Dolayısıyla, e-dönüşüm dediğimiz kavram, kurumun kendisiyle birlikte içinde bulunduğu toplam tedarik zincirini, yani tedarikçilerini, müşterilerini ve hatta müşterilerinin müşterilerini kapsamak durumunda.
Dolayısıyla bunu değişim kavramının kapsamında ele almak, incelemek, görmek meseleyi çok limitli kılıyor. Bu nedenle dönüşüm diyoruz. Teknolojiden faydalanmak noktasında da “e”yi ekliyoruz. Neticede e-dönüşüm, iş modelinden başlamak üzere süreçlere kadar ve mutlaka düşünce yapısını da etkileyerek geniş bir değişimi kapsıyor.
e-Dönüşüm bir süreç. Peki nereden başlayıp nereye uzanıyor?
Burada her kurum işe farklı yönlerden yaklaşabilir, farklı bir yerlerden başlayabilir. Herkes farklı yöntemlerle bu süreci geliştirebilir. Ancak, önemli olan, mutlaka yapılan işin uzun vadeli vizyon bağlamında bir bayrağı ve bu bayrağın mutlaka taşıyıcısı olmasıdır. Bayrağı taşıtan kişi dediğimiz zaman bir liderden, örneğin şirketlerin tepe yöneticilerinden bahsediyoruz. Bu kişi, yapılan işe, hedef ve vizyonuna inanan, bu işi sürükleyen bir kişi olmalıdır.
Dünyada başarılı örneklere baktığımızda, teknolojiye son derece hakim insanların buralarda olduğunu görüyoruz. Dönüşümün gerçekten sadece desteklenmesi değil, sahiplenilmesi, sürüklenmesi gerekiyor. Bundan sonrasında örgütün dönüşümü gerçekleştirme nedenini ortaya koyması gerekiyor. Olmazsa olmazlar açısından, tabii ki örgütün en başta teknoloji kullanmaya, dönüşümün başına “e” takmaya hazır olmalı. Bunun için de teknolojinin uç kullanıcıya kadar geliyor olması gerekiyor.
Bundan anladığımız sadece bir PC ya da notebook olmamalı. Bugün henüz herhangi bir bağlantıdan her türlü işimizi yapar duruma gelmedik. Kullanıcılara ulaştırdığımız bu şeyin içerisindeki bilginin basit bir ticari uygulama ile bir internet uygulaması ya da bir e-mail uygulaması ile kısıtlı olmaması gerekiyor. Dönüşümü gerçekleştirecek örgütün nerede durduğuna bakmak çok önemli.
Teknolojiye muazzam yatırım yapmış bir kurum, aslında e-iş yapmıyor olabilir. Çünkü, vizyonu, modeli, süreçleri ve iş yapış biçimi, karar alma süreci bunu desteklememiştir. Bir teknolojik altyapıya mutlaka ihtiyacımız var. Bu işi yapamaya kendini adamak gerekiyor.
Bu bir süreç mi, yoksa kısa sürede gerçekleştirilebilecek bir proje mi?
Özellikle kültürel dönüşüm açısından baktığınızda 5 yıl gibi süreler içerisinde tam anlamıyla başarılabilir. Tabii eğer her şeyi doğru yaptıysanız... Dolayısıyla bu kısa bir süreç değil. Ancak, tabii artık iş dünyasının 5 senelik iş planlarına, dönüşüm planlarına tahammülü yok.
Dolayısıyla burada yapacağımız şey, vizyonumuzun uzun dönemli olmasını sağlamak.
Ancak, benzetme yerindeyse, bunu bir “fil” haline getirmemek gerekiyor. Bu “fil”i parçalara bölmemiz lazım. Yani kısa dönemli kendi içinde başarılı ya da başarısız olduğunu ölçebildiğimiz, sonuçlarını kısa dönemde görebildiğimi bir hale getirmeliyiz. Hatta küçük projelerden elde ettiğimiz dönüşlerle toplam dönüşüm projesinin finanse edilebilirliğini kolaylaştırdığımızı da ortaya koymalıyız. Dolayısıyla, uzun vadeli bakarken, hem 3 ay sonrası için de hedef belirleyebilmeliyiz.
Şirketlerin neden e-dönüşüme ihtiyacı var. Bu dönüşümün ne gibi somut faydaları var?
Aslında bu bir ölüm kalım meselesi.. Bunu sadece şirketler için değil, Türkiye için bile konuşabiliriz. Bugün neticede teknoloji bize farklı imkanlar sağlıyor. Bazı ülkelerin, bazı şirketlerin, bazı okulların, bazı basın kuruluşlarının bugün bunları kullanmaya başladığını görüyoruz. Bunların iş sonuçları açısından etkilerine baktığımızda, bazılarının daha çabuk kar alabildiğini, bazılarının maliyetlerinin çok düştüğünü, bazılarının çok daha rekabetçi olduğunu görüyoruz.
Dünyada pek çok örnek var. Bunlardan biri Dell...Çok küçük marjların konuşulduğu PC pazarında bir model değişikliği ve teknolojinin çok iyi kullanılmasıyla, muazzam pazar payı ve karlar elde etti. Rakiplerinizin bu işi yaptığı noktada, siz de mutlaka yapıyor olmalısınız. Aksi halde rekabet edemezsiniz.
Herhangi bir işletme karlılığını sürdürmek zorunda. Karlılığınızı ancak satışlarınız artırarak, maliyetlerinizi düşürerek sürdürebilirsiniz. İşte bu noktada teknoloji, bizi başka türlü elde edemeyeceğimiz faydalar noktasına getiriyor. Rakiplerimiz de, bunlardan, bizden daha iyi ve daha çabuk faydalanırlarsa, bu bizim için artık ölüm kalım noktasında gerçekleştirmemiz gereken bir şey oluyor.
Ülkeler için de aynı şey geçerli. Gayri safi milli hasılanıza, kültürünüze, tarihinize, eğitim düzeyinize, politikalarınıza göre belirli bir rekabet edebilirliğiniz var. Teknolojiyi, onun sağladığı sürat ve ucuzlukla bütün ülkeleri, bütün stratejilerini, bilançolarını, sunduklarını, aldıklarını, sattıklarını gözden geçirme noktasına getirmiş durumda. Bugün siz kuru üzüm satacağım diye diretirseniz ya da sanayide yapmanız gereken atılımları yapmaz iseniz, kendinize burada net bir yol çizmeseniz, o zaman yarın ihracat yapamaz duruma gelirsiniz.
Sattığınız mal artık rekabetçi olmaktan uzaktır. O zaman size yarın rekabette avantaj sağlayacak bilginin kullanılması, teknolojinin üretilmesi ve kullanılması noktasında ülke olarak geri kalmışsınızdır.
İşte e-dönüşüm bu tip ölüm kalım noktalarında gereklidir. Hayati bir meseledir ve yaşamaya devam etmek açsısından kaçınılmazdır. Ne zamanın cevabı zaten herkse için hemen bugündür. Burada kurumların nasıl sorusunu cevaplamaları gerekmektedir.
Dell örneğini verdiniz...Dünyadan ve Türkiye’den e-dönüşüm’ü gerçekleştirmiş başarılı kurumlara başka örnekler var mı?
Dell gibi Cisco da iyi bir örnek. Siemens başarılı bir örnek. Bunun ötesinde Türkiye’den örneklere bakacak olursak Maliye Bakanlığı’nda birkaç Genel Müdürlüğü çok başarılı örnekler olarak gösterebiliriz. Bunlardan bir tanesi Milli Emlak Genel Müdürlüğü. Bugün doğru bir proje ile devletin taşınmazlarının kağıttaki kayıtlardan yüzde 40 daha fazla olduğunu tespit ettiler. Bu devlete birkaç 10 milyar dolar para kazandırmış olmak demek. Yaptıkları teknoloji yatırımının miktarı ise sadece 11 milyar dolar.
Gelirler Genel Müdürlüğü’ne bakalım...Bugün Türkiye için en önemli sorunlardan bir tanesi kayıt dışı ekonomi. Gelirler Genel Müdürlüğü’nün misyonu da ekonomiyi kayıt altına almak, vergi toplamak, gelirleri artırmaktır. Bunu verimli bir şekilde yapmanın yolu teknolojiden geçiyor. Bugün baktığınız zaman çok önemli bir dönüşümün de Gelirler Genel Müdürlüğü’nde olduğunu görüyoruz. Bunlar çok heyecan verici örnekler.
Sayın Yaşar Okuyan her zaman Sosyal Güvenlik’te olduğunu hep söyler. Bunun sağlık alanında, güvenlik alanında mutlaka gerekli olduğunu biliyoruz. Mernis umarız bu anlamda doğru bir örnek olacaktır.
Türkiye’de teknolojiyi çok iyi kullanan çok iyi bir örnek de Vestel Pazarlama. Beni çok etkileyen düzeyde, artık bunu yönetici asistanı, sekreter, satış asistanı düzeyine indirmiş çok iyi bir yapılanmaları var.
Bir başka örnek Siemens’in SiemensMed adını verdiğimiz tıbbi çözümler grubu. Bugün ofisi olmayan, tamamen evlerinden mobil çalışan satış ekibiyle çok başarılı bir yapılanması var.
e-Dönüşüm, her ölçekteki kuruluş için uygun bir strateji midir? Büyük bir yatırım gerektiriyor mu?
e-Dönüşüm, kişilerden başlayarak en büyük kurumlar, ülkeler hatta ülkeler üstü seviyede kıtalara kadar herkes için yapılabilirdir. Maliyetlere baktığınız zaman çok büyük engeller karşınıza çıkmıyor. Artık teknoloji, doğru kullandığınız sürece, son derece ucuzlamış durumda.
Bugün teknolojiden kişi olarak bile faydalanmanız oldukça kolay. Cep telefonu, internet, PC kullanımı her geçen gün artıyor, ucuzluyor. Ya da bir KOBİ açısından bakalım. Bugün bir küçük veya orta ölçekli bir KOBİ teknoloji yatırımı yapmak istediğinizde, karşısında çok kapsamlı uygulamalar buluyor. Örneğin bu işin uzmanını bulma, istihdam etme zorunluluğu yok. Çünkü, bunlar hizmet olarak veriliyor. İkincisi, eğer bu KOBİ tedarik zincirinin bir parçası ise, örneğin büyük bir otomobil şirketine yan sanayi üretiyorsa, tedarik zinciri mantığı içerisinde çok iyi bir planlama yapma gücü var. Eğer yan sanayi ürettiği kuruluş teknolojiyi iyi kullanıyorsa, zaten hiç teknolojiye yatırım yapmadan sadece bilgiye erişerek, planlama, stok seviyeleri, maliyetlerde karlı olabilecektir.
Üçüncüsü bugün kurumların, tedarik zinciri içerisinde olsun, KOBİ mantığında olsun ya da bir pazar dikeyi içerisinde olsun, birlikte çalışabilmesi çok kolaylaştı. Bugün siz bir KOBİ olarak doğru yatırım yapabiliyorsanız, pazarınız kendi bölgeniz olmaktan çıkıp bütün dünya haline geliyor. Sadece interneti kullanarak bugün dünyanın her yerine ihracat yapabiliyor haline geliyorsunuz. Yeter ki değerli, önerebileceğiniz anlamda bir ürün ya da hizmetiniz olsun. Dolayısıyla yatırım tarafında kolaylıklar, ucuzluklar var. Pazar tarafında pazarı büyüten etkileri, operasyonel bazda baktığınız zaman kendi işiniz için de çok önemli kazanımlar var. Daha hassas ve daha iyi planlama yapabiliyorsunuz, daha iyi ölçümlerle daha isabetli kararlar alabiliyorsunuz, çalışanınızdan daha fazla verim alabiliyorsunuz. Sonuçta e-dönüşüm her tür kurum için uygun ve gerçekleştirmesi mümkün bir strateji.
”e-Dönüşüm Liderleri” projesini birlikte yürütüyoruz. Böyle bir projeye neden ihtiyaç duyuldu, ne amaçlandı biraz anlatır mısınız?
Neticede SBS Türkiye’nin vizyonunda da Capital’in vizyonunda da bu vardı. Hepimizin de sahiplenmesi gereken bu olmalı. Çünkü, aslında Türkiye’nin dönüşmeye ihtiyacı var. Türkiye’nin bu anlamda cesaretlendirilmeye ve bilinçlendirilmeye ihtiyacı var. Dolayısıyla, biz projemizle bu konuda bir amaç birliği yaratmak istedik. Bunu yaparken küçük ya da büyük olmanız önemli değil, bu karşınızda bir fil gibi önünüzde durmamalı, bu paralara bölünerek yenilebilen ve her parçasının kendi içinde çok lezzetli olabildiği bir şeydir demeyi istedik.
Bunu değişik sektörlerden çok başarılı örneklerle süslemek istedik. Bu sayede herkesi cesaretlendirmeyi, yapılabilirliğini göstermeyi amaçladık. Bunun kaçınılmazlığını vurgulamayı istedik. Bunun ölçülebilir olduğunu göstermek istedik. Bugün iş hayatında ölçemediğiniz şeyi yönetmeniz oldukça güçtür. Dolayısıyla biz e-dönüşümün ölçülebilir ve yönetilebilir olduğunu göstermek istedik. Bugün bunun hem teknoloji, hem insan kaynağı hem de metodoloji olarak mümkün, ütopik olmayan bir şey olduğunu anlatmak istedik. Bunu da ayrı ayrı herkese anlatmak yerine, bir araya gelip bir yarışma gösterip iş dünyasına mal etmeye çalıştık.
YARIŞMA HERKESE AÇIK
Çalışmaya katılmayı düşünenler için soruyorum... Hangi kuruluşlar bu yarışmaya katılabilir, koşulları neler?
Bizim davetimiz anlatacak hikayesi olan herkese... Kültürel dönüşümü de içine kattığımızda e-dönüşümü gerçekleştirmek için en az 5 yıl gerekli demiştim. Ancak, bu yarışmaya katılmak için illa bu 5 yılı tamamlamak gerekmiyor. Yarışma, yola çıkmış olan, bunu düşünen, bir noktasından bir şey yapmış olan, anlatacak bir hikayesi olan herkese açık. Çünkü, burada amaç yarışırken öğrenmek, amaç birliği yaparak toplamda Türkiye’nin rekabet edilebilirliğini sağlamak, herkesi bu konuda bilinçlendirip cesaretlendirmek ve buradaki kazanımları etraflıca gösterebilmek.
En küçük bir başlangıç, en küçük bir proje, gösterilebilir, sonuçları ölçülebilir her şey bizim kabulümüz. Zaten bu nedenle kategorilere ayırdık. Bir kategori içerisinde yeterince eğilemeyeceğimiz bir sürü proje olacağını, pek çok kategoride daha iyi değerlendirebileceğimizi, her şeye bakabileceğimiz düşündük. Bunlardan başka katılımla ilgili her türlü ayrıntıyı Capital’le SBS’in birlikte hazırladığı www.e-donusumliderleri.com adresindeki internet sitesinden öğrenmek mümkün.
KATILIM YÜKSEK
Katılım şu ana kadar nasıl oldu, hangi sektörlerden şirketler başvurdu?
Bugüne kadar bizim çok heyecanlandığımız, çok doğru bulduğumuz çok iyi örnekler var. Kamuda da sanayi tarafında da çok iyi örnekler var. Yarışmada sanayi, finans, bilişim, ticaret, kamu ve KOBİ olmak üzere 6 ayrı kategori var. Bugüne kadar aşağı yukarı her kategoriden çok güzel örneklerle başvurular oldu. Bunlar içerisinde çok sevindirici olarak devletin de olduğunu görüyoruz. Bunun dışında özel sektörün çok büyük kuruluşları var, çok küçük kuruluşları da var. Bu tam olarak amacımıza ulaştığımızı gösteriyor. Bir sonraki aşamada projeler değerlendirilmeye başlandığında içerik olarak çok daha fazla heyecanlanacağımıza da eminiz. Bundan sonra bize düşen burada hakkıyla doğru seçimler yapmak, daha da önemlisi bunu anlatmak olacak.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?