E-Learningde Örnek Proje

Ahmet Eti / SBS Türkiye Genel Müdür Vekili Mustafa Çağan ve SBS Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi   Siemens Business Services Türkiye, 6. Çerçeve Programı’na çok özel bir proje ile katıldı. Ya...

1.09.2003 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Ahmet Eti / SBS Türkiye Genel Müdür Vekili Mustafa Çağan ve SBS Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi  
 
Siemens Business Services Türkiye, 6. Çerçeve Programı’na çok özel bir proje ile katıldı. Yanına 12 ülkeden, 22 şirket ve kurum aldı. Ortaya “IClass” adı verilen proje çıktı. Eğitimde yarını ifade eden bu proje, Avrupa fonlarından destek gördü ve 54 proje arasından ikinci seçildi. 10 milyon dolar fon sağlanan bu projeyi ve yarınını SBS’den Mustafa Çağan ve Ahmet Eti anlattılar…    
 
Türk iş dünyası Avrupa Birliği fonlarından yararlanmak konusunda çok yol alabilmiş değil. Türkiye’nin ilk kez katıldığı “6’ıncı Çerçeve Programı” da bunlar arasında yer alıyor. Özellikle Avrupa Birliği’nin (AB) rekabet gücünü artırmak ve teknolojiyi hayatın içine katmak amacıyla oluşturulan fonlar, üye ülkelerin dışındaki ülkelere de açık. Özellikle de teknoloji alanında büyük fırsatlar sunuyor.  
 
Şu anda 16 milyar Euro’luk bir fonun, 3.6 milyar Euro’luk bölümü, enformasyon ve komünikasyon teknolojileri alanında kullanılmak üzere ayrılmış. Türkiye ilk defa 6. Çerçeve Programı’yla birlikte bu şansı yakaladı. Üstelik, programa katılmak için de 280 milyon Euro düzeyindeki katılım payını da ödedi. Sıra şimdi bu fonlardan yararlanmak isteyen özel ve kamu sektörü kurumlarında…  
 
Programa katılan ülkelerin aktardığı fonlar, AB’deki bağımsız komisyonlar tarafından en iyi şekilde değerlendirilmeye çalışılıyor. Burada ülkelerin katkı oranlarına bakılmadan bağımsız bir değerlendirilmeye yapılarak AB’ye gelecekte faydası olacak büyük projeler finanse ediliyor.  
 
Türkiye’den bu fonlardan ilk anlamlı projeyi Siemens Business Services (SBS) Türkiye aldı. Henüz Kasım 2002’de başvuruları başlamış olmasına rağmen, SBS Türkiye, teknoloji destekli eğitimi amaçlayan “IClass” adlı projesiyle, 10 milyon Euro düzeyinde fon almayı başardı. Üstelik 54 proje arasından ikinci seçilerek desteklenmeye layık görüldü.  
 
Avrupa’nın önde gelen şirket ve kurumlarına ait projelerin katıldığı bu yarışta öne çıkan SBS Türkiye, çalışmayı çok sayıda şirket ve kurumla birlikte yürütecek.  12 ülkeden, 22 şirket ve kurum katılacak. Fondan sağlanan 10 milyonun yanı sıra, katılanlar da 5 milyon Euro koyacaklar. Yüzde 30 oranındaki payı ve fikri geliştirmesi nedeniyle liderliği de SBS yürütecek.  
 
Türk bilişim sektörü için çok önemli olan bu projeyi,  SBS Genel müdür vekili Mustafa Çağan ve yönetim kurulu üyesi Ahmet Eti’den dinledik:  
 
Bu proje nasıl doğdu, nereden çıktı?  
Çağan: Bu projeyle, AB’nin 6. Çerçeve Programı fonlarından haberdar olduğumuzda  ilgilenmeye başladık. İşe önce bu programın ne olduğunu anlamaya çalışmakla başladık. Kimlerin, nasıl katılacağını ve nasıl başarılı olunabileceğini araştırdık. Ardından, danışmanlarla görüştük, onlardan bilgi aldık. Sonuçta, 10 kişilik bir grup kurduk ve çalışmaya başladık.  
 
Bu çalışmalar sonucunda birkaç fikir oluşturduk. Bu fikirlerden bir tanesi, 6. Çerçeve’ye uyacaktır diye düşündük. Kopenhag’da “Enformasyon-Komünikasyon Teknolojileri Buluşması” adlı bir toplantıya gittik. Buraya 3 bin kişi katıldı. Bunların hepsi farklı bir fikri olan, bunları satmaya çalışan ya da başkalarının fikirlerini almaya çalışan insanlardı. O toplantı sonunda gördük ki, bizim e-öğrenme konusundaki fikrimiz doğru ve proje olarak gerçekleşebilecek bir fikir.  
 
O tarihten itibaren birçok kişi bizi arayıp ortak olma arzusunu belirtti. Sonuçta mart ayında verdiğimiz teklifte 12 ülkeden, 22 şirket bu konsorsiyumun parçası oldu. SBS Türkiye, bu projenin teknik koordinatörü oldu.  
 
SBS bu proje için nasıl bir hazırlık yaptı?  
Çağan: Biz geçen sene SBS olarak eğitim alanında ciddi bir atılım yaptık. Uzun zamandır düşündüğümüz ve kısmen yaptığımız aktiviteleri Doğuş Grubu’nun Sebit şirketini satın alarak gerçekleştirdik. Uzun zamandır düşündüğümüz eğitimin önemi ve bu yönde yatırım yapma düşüncemizin sırf Türkiye için değil, Avrupa için de doğru bir yönelim ve ciddi bir kaynak olduğu olduğunun ispatı oldu.    
 
Ahmet Eti: Biz bu yöndeki çalışmalara 1988 yılında başladık. TÜBİTAK bünyesindeki BİLTEN Enstitüsü’nde 1996’ya kadar tamamen araştırma geliştirme grubu olarak bilgisayar destekli eğitim projeleri üzerinde çalıştık. Üniversite-sanayi işbirliği için kurulmuş bu yapı 1996’da araştırmaları raflardan indirerek, yararlı ürünler haline dönüştürmek için TÜBİTAK bilim kurulu kararıyla özelleştirildi ve şirket haline getirildi. Böylece Sebit firması kuruldu.  
 
1998’de, dünyanın müfredata dayalı en gelişmiş yazılımlarından Akademediayı çıkardık. Bu ürünlere dünyanın çeşitli yerlerinden büyük ilgi geldi. Çin pazarına girdik. 2002 yılında SBS bünyesine katıldık. Katıldıktan sonra da SBS’in dünyada e-öğrenme alanında uzmanlık merkezi olarak çalışıyoruz.  
 
IClass projesi hakkında bilgi verir misiniz?  
Ahmet Eti: IClass’ın açılımı, okullar için yeni nesil teknolojik eğitim sistemleridir. Bu projenin geliştirme süreci 54 aydır. Önümüzdeki 10 yılda okullarda eğitimin nasıl olacağını, teknolojinin işin içine nasıl gireceğini ortaya koyuyor. Bunu öngörerek hazırladığımız bir proje.  
 
Her insan gibi her öğrenci de birbirinden farklıdır ve farklı şekilde öğrenir. AB birçok farklı kültürü, dili ve demografik yapıyı bir araya getiriyor. Deniz kıyısındaki bir ülke ile dağlık bir ülkede verdiğiniz örnek aynı olmayabilir. Açıları öğretiyorsunuzdur ama örnekleriniz farklıdır. İşte bütün bu farklılıkları ve çocukların kendi ilgi alanlarını da göz önüne alarak sunulacak bilginin ve malzemenin anlatımının, o çocuğa göre özelleştiği akıllı bir yapı oluşturacağız. Yani, bir yandan standart ve kaliteli bir sistem yaratırken, öbür yandan olayı bireyselleştirerek, iki tezatı bir araya getiren bir sistem oluşturacağız. Kısaca, hem globalleştiriyor hem de bireyselleştiriyorsunuz.  
 
Önümüzdeki 20 yıllık dönemde eğitimde ciddi bir dönüşüm yaşanacak. Bu öğretmenin rolünü de değer olarak değiştirecek. Öğretmenin rolü, tahtaya formül yazıp, anlatmaya çalışmaktan çıkacak. Yeni dönemde “koçluk”, yön gösterme ve onların performanslarını anlayıp özelleştirilmiş eğitim vermek önem kazanacak.  
 
Bizim sistemimiz, örneğin, bir grup çocuğa öğretmenin bunu nasıl uygulayacağı düşünülüyor. Bir taraftan da işbirliği dediğimiz, birlikte çalışma var. Yunanistan’daki bir öğrenci grubuyla, Türkiye’deki öğrenci grubu birlikte proje yapabilecekler. Sistemin bir parçası da okul dışı öğrenmenin, sistemin içine entegre edilmesi olacak.  
 
Bütün öğrenme süreçlerini bir bütün olarak ele alıp, analiz eden ve çocuğa öğrenme programı olarak sunan bir sistem. Proje, eğitim, teknolojik tarafı, yapay zeka bölümü, rekabetçi yapısı ile entegre bir proje olduğu için Avrupa’da çok beğenildi.  
 
Projeyi kimlerle beraber yürütüyorsunuz ve SBS Türkiye’nin projedeki sorumluluğu, payı nedir?  
Eti: Şu ana kadar konuştuğumuz bütün fikirler, Türkiye’de yaratılmış bir proje fikriydi. Biz bunu hayata geçirebilmek için hangi ortaklara işbirliği yapabiliriz bunun araştırmasını yaptık. Avrupa’daki en iyi şirketlere fikrimizi anlattık ve sonuçta olumlu bakanlarla işbirliğine gittik. Biz bu yapıyı koordine edip, 22 ortağa dağıttık. Bu ortaklıkta yüzde 30’la en büyük pay ve projenin koordinasyonu ve AB’den gelecek fonun yönetimi SBS’e ait.  
 
Türkiye’den ayrıca ODTÜ ve RTB eğitim şirketi var. Onun dışında, Almanya, İtalya ve Avusturya’dan şirketler var. Grubun içinde üniversiteler ve araştırma kuruluşları ile European Schools gibi kuruluşlar da var. Avusturya’dan Graz Üniversitesi, Londra Üniversitesi’ne bağlı Eğitim Enstitüsü, Dublin’den Trinity College ve Almanya’nın Yapay Zeka Enstitüsü de bu projenin ortakları arasında yer alıyor.  
 
Çağan: Koordinasyonun önemi ve zor tarafı, herkesin uzmanlık alanını birleştirip, bu hamurdan bir pasta yaratmak. Dolayısıyla, bizim üzerimize çok iş düşüyor. Bu projenin önemli bir ayrı özelliği de, 4.5 yıllık hazırlık ve geliştirme süresinin sonunda geliştirilmiş ve insanların “bakalım işe yarar mı” dediği bir ürün olmayacak.  
 
European Schools ve konsorsiyumda olan diğer iki okul, 50 ülkeden, 300 bin öğrenci üzerinde bunları deneyecek. Dolayısıyla, bu sürenin sonunda testleri yapılmış, onaylanmış bir ürün olarak bu sistem Avrupa’da yürürlüğe girecek.    
 
Bu okullar AB komisyonun tüm Avrupa’daki okul networkü diyebiliriz. Bunlar bir müfredat birlikteliğine de şu anda gidiyorlar. Bu okullar 25 milli eğitim bakanlığı tarafından da direk destekleniyor. Dolayısıyla, baştan müşteri bu sürecin içinde oluyor.    
 
Projenin fon büyüklüğü nedir?  
Çağan: Öncelikle 10 milyon Euroluk bir kaynak gelecek. Projenin toplam değeri 15 milyon Euro, bunun 10 milyon Euro’sunu AB veriyor. Kalan bölümü her şirket kendi kaynağından karşılayacak. Biz, bütünleyici parça olduğumuz için ağırlığımız daha da fazla. Örneğin, European Schools bu işin sadece eğitim müfredatı geliştirilmesiyle ilgileniyor. Üniversiteler, geliştirdikleri bilgilerin uygulanmasını istiyor. Biz de bunların entegre edilip, bütünleşmesine bakıyoruz.  
 
Projenin bitirilmesiyle ortaya çıkacak ürününün, AB ülkeleri ve Türkiye’ye katkısı ne olacak?  
Çağan: Öncelikle eğitimin kalite ve standardı artacak. Avrupa’nın geliştirdiği eğitim sisteminin kendisine dünya üzerinde rekabet avantajı getirecek. Türkiye’nin avantajı, böyle bir know-how’ın Türkiye’de bulunması. Avrupa’ya uyum için de bu projenin çok büyük katkısı olacak.  
 
6’INCI ÇERÇEVE PROGRAMI’NDA BAŞARILI OLMAK İÇİN NE YAPMALI?  
Mustafa Çağan/SBS Türkiye Genel Müdürü  
 
Türkiye’den,  6. Çerçeve Programı’na  kabul edilen ilk proje bu oldu. AB Komisyonu’na proje sunmak isteyen şirketlere neler önerirsiniz?
 
Çağan: Geçen sene hazırlıklara başladığımızda bize Türk şirketi olduğumuz ve ilk kez katıldığımız için, tecrübesizliğimizden bir yabancı gruba entegre olmamız önerildi. Biz oralara gidince, bizdeki “know-how”ın onlardan daha iyi olduğunu gördük. SBS olarak sistem entegrasyonu ve projeleri yönetebilme kabiliyetimiz var. Biz onlarda bunu da göremedik.    
Dolayısıyla, şu anda gördüğünüz gibi, ilk kez katılmamıza rağmen etrafımızda mıknatıs gibi oluşan bir grup oldu.  Çok ciddi firmalar biraya geldi ve bu firmaları biz yönetiyoruz.  
 
Firmaların elinde hakikaten iyi bir know-how varsa, başarılı olmak için kendine güvenerek, önde yürümelerini, kendi başlarına yürümelerini tavsiye ederiz. İlk başvuruda danışman çok önemli. AB’nin prosedürlerini bilmek, teklif vermek açısından danışmanların çok büyük faydası var. Mutlaka kullanmak lazım.  
 
Üçüncü konuda, böyle bir niyet olduğu anda, AB’nin proje konularıyla ilgili toplantılar oluyor. Oralara gidip kendini tanıtarak, aktif olmak lazım. Biz de orada, 100 küsur firmayla görüşüp, kendimizi ve fikrimiz anlattık. Bunlar çok önemli  
 
“SIRADA YENİ PROJELER VAR”  
 
Farklı alanlarda, yeni projeler için Avrupa fonlarına başvurularınız olacak mı?
 
AB ile ilgili bu tür projelere devam edeceğiz. Ama bunu sırf çerçeve programı ile sınırlı görmüyoruz. SBS Türkiye’nin Avrupa ve dünya açılımında çok farklı projeleri de var. Bazıları gerçekleşti, bir bölümü de önümüzdeki günlerde gerçekleşecek.  
 
Ancak, bir “Müşteri Hizmetleri Merkezi” projemiz var. Bu konuda çok büyük bir birikime sahibiz. Dünya üzerinde global şirketlere hizmet veriyoruz. Onun yanında yazılım ihracatında, geçen sene geliştirdiğimiz bir düşünceyle, şu anda birkaç arkadaşımız yurtdışında projelerde çalışıyor. Önümüzde bazı projeler var. Bunları aldığımız takdirde, Avrupa’nın yazılımlarını Türkiye’de geliştiriyor olacağız. Yine bu eğitim konusunda da iki ülkede, o memleketlerin eğitim kurumlarına teklif vermek durumundayız. Bunlar e-öğrenme ve temel eğitim konularında teklif vereceğiz. Buralarda aktifiz.  
 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz