Turan Erdoğan / Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Üyesi Turan Erdoğan, Vestel Şirketler Grubu’nun icra kurulu üyesi. Dış ticaretten sorumlu, ihracatı o yönlendiriyor. Türkiye’nin elektronikte bü...
Turan Erdoğan / Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Üyesi
Turan Erdoğan, Vestel Şirketler Grubu’nun icra kurulu üyesi. Dış ticaretten sorumlu, ihracatı o yönlendiriyor. Türkiye’nin elektronikte büyük şansa sahip olduğunu, tarihi gelişimin bunu desteklediğini söylüyor. Tekstilden elektroniğe geçileceğine dikkat çekiyor.
“Uzakdoğu’daki ülkeler tekstilden elektroniğe, sonra da yüksek elektroniğe geçtiler” sözleriyle, önemli bir trende işaret ediyor. Ancak, ona göre, yeni dönemde katma değeri yüksek ürünlere yönelmeli. Erdoğan, “Yabancılar artık ürünlerimizi gördüklerinde şaşırıyorlar” diyor.
Vestel Şirketler Topluluğu, Türkiye’nin elektronik devlerinden. Özellikle ihracat odaklı stratejisiyle dikkat çekiyor. Bugün 100’den fazla ülkeye ihracat yapıyor. Yıl sonuna kadar da ihracatını 750 milyon dolara çıkarmayı hedefliyor.
Şirketin dış ticaret operasyonlarını Turan Erdoğan yönetiyor. Şirkette dış ticaretten sorumlu icra ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan Erdoğan, Vestel’de satışın onayından geçmeyen hiçbir ürünün üretilemeyeceğini söylüyor. Bu nedenle Erdoğan, çok stratejik bir noktada bulunuyor.
Erdoğan, önümüzdeki dönemde strateji değiştirerek daha katma değerli ürünlere odaklanacaklarına dikkat çekiyor. Ona göre, bunun ilk örneği de gelecek yıl piyasaya sunulması planlanan “DVD-player (DVD çalar) olacak. Şirket, beyaz eşyada ise daha çevreci ve enerji tasarrufu sağlayan ürünlere yönelmeyi planlıyor.
Bir başka hazırlık ise ihracat pazarlarını çeşitlendirmekle ilgili. Bu doğrultuda ilk hedef, ABD pazarına girmek için Meksika’da yatırım yapmak... Erdoğan, Vestel’in yeni dönemde ihracatta ABD’yi hedeflediğini açıklıyor.
Erdoğan, şirketin ihracattaki mevcut durumu ve önümüzdeki dönemde izleyeceği stratejilerle ilgili olarak Capital’in sorularını yanıtladı:
Türkiye’nin dünya elektronik pazarındaki yeri nedir?
Bence Türkiye elektronik sektöründe çok büyük bir şansa sahip. Ben tarihi bir gelişim olduğuna inanıyorum. Japonya ve Güney Kore’deki gelişmelere baktığımızda, sanayiye tekstil ile başladıklarını görüyoruz. Tekstildeki işçi eğitimleri ve el emeğinin gelişmesi çok önemli.
Bu ülkelerin daha sonra attıkları ilk adım elektronik sektörüne girmek oldu. Bugün Japonya, Hong Kong, Güney Kore ve Tayvan gibi ülkelerdeki dev elektronik şirketlerinin geçmişinde genellikle tekstil vardır. Bunlar tekstilden sonra elektroniğe, daha sonra da yüksek teknolojiye geçtiler.
Türkiye’de de benzer bir gelişim yaşanacak. Biz bunun dışında değiliz. Zorlu Holding’in kökeninde tekstilin bulunması bir tesadüf değil. Bu, tarihsel gelişime uyan bir durum. Bence Türkiye’de tekstilden sonra en büyük ihracat potansiyeline sahip sektör elektronik olacak.
Bu yılın ve geçen yılın ilk altı ayını karşılaştıran istatistikler de bunu gösteriyor. En yüksek artış otomotivde gerçekleşti. Bu sektörde yeni yatırımlar etkili oldu. İkinci büyük artış ise elektronikte yaşandı. Bu da bizim savımızı destekliyor.
Türkiye’nin elektronik sektöründe gerçekten büyük şansı var. Bu şans belki bir 10 yıl daha devam eder. Ama bunun için ülkemize yabancı yatırımcı çekmemiz gerekli. Türkiye’deki yabancı yatırımları artırmak lazım. Bunun için mümkün olan her şeyi yapmalıyız.
Yabancı yatırımcı çekmek açısından Türkiye’yi, rakibi olan ülkelerle karşılaştırır mısınız?
Bugün elektrik ve elektronikte Türkiye’nin rakibi Polonya ve Macaristan’dır.
Biz şu an bu ülkelerin çok gerisindeyiz. Aslında bizim yeteneklerimiz, yetişmiş insan gücümüz ve imkanlarımız çok daha fazla. Ancak, birtakım siyasi ve bürokratik düzenlemeleri zamanında yapamadığımız için, yabancı yatırımcı Türkiye yerine Macaristan veya Polonya’ya gidiyor. Oradaki ve bizdeki sermaye hareketleri arasındaki fark inanılmaz derecede bizim aleyhimize.
Bence hala kaçmış bir şey yok. Mutlaka yabancı yatırımcı gelecek. Yeter ki siyasi ve ekonomik istikrar sağlansın. Yabancı sermaye gidecek yer arıyor. İlk önce uluslararası şirketler dendi. Sonra çokuluslu şirketler diye anlatıldı. Bence artık uluslar-ötesi şirketler var. Bunlar en fazla büyüyen, ülkelerin dışına taşmış ve çokuluslu yönetilen şirketlerdir. Bunlar yatırım yapacak yer ve konu arıyorlar. Yeter ki yönetimine ve eğitimine inandıkları ülkeleri bulsunlar.
Elektronik sektörünün yapısından biraz bahseder misiniz?
Elektronik sektöründe en önemli şey insan gücüdür. Bilgi, Ar&Ge, pazarlama ve satış kanalları çok önemlidir. Diğer birçok sektöre göre elektronik sektöründe ilk yatırım çok fazla değildir. Bir demir-çelik veya otomotiv sektörüne göre ilk yatırım daha azdır. Ancak, elektronik sektöründe Ar&Ge yatırımı çok önemlidir. Bizim bugün 200 mühendisimiz var. Bunu 500 gibi rakamlara doğru çıkartıyoruz. Bu mühendis sayısı, bugün Türkiye için çok büyük bir rakamdır.
Eskiden firmalarda uygulama bölümleri olurdu. Yurt dışından alınan teknolojilerin nasıl uygulanacağı üzerinde çalışırlardı. Ancak, bugün, mutlaka çok kuvvetli Ar&Ge’ler kurmak zorundasınız. Bu Ar&Ge’ler dünyanın her yeriyle ilişki halinde olmalı. Bu nedenle, İngiltere’de bir yazılım firması satın aldık. Oraya insan ve Ar&Ge yatırımı yapıyoruz. Yine Silicon Vadisi’nde bir Ar&Ge’miz bulunuyor. Ayrıca, Tayvan’da da küçük bir Ar&Ge’miz var.
Eskiden yabancı bir firma bulunurdu. Bu şirket bize hangi modelleri yapmamıza izin verir diye araştırılırdı. Fuarlara hangi firmadan, hangi modeli Türkiye’de üretme hakkını alırız diye gidilirdi. Türkiye bu şekilde çok vakit kaybetti.
Türkiye’nin elektronik ve beyaz eşyada, hangi ürünlerde şansı olabilir?
Bugün artık dijital teknoloji var. Dijital teknoloji denilince milyar dolarlarla ifade edilen bir pazardan bahsediliyor. Burada yeteri kadar ekmek var. Yine yeteri kadar ürün ve saha ortaya çıkacak. Dijital teknoloji bir nimet. Tüm cihazlar değişecek.
Beyaz eşya hakkında şunları söyleyebilirim. Beyaz eşyada rakiplerimiz Avrupalı olacak. Hacimli bir ürün olduğu için navlun avantajımız var. Böyle bir ürünün Çin’den gelmesi çok zor. Beyaz eşyada Türkiye’nin şansı inanılmaz derecede fazla. Zaten birçok yabancı şirketin ülkemize gelip bu alanda yatırım yaptığını görüyoruz.
İç pazarımız da çok kuvvetli. 65-70 milyon civarında nüfusumuz var. Haritaya baktığımızda Türkiye’nin çok güzel bir yerde olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin etrafında çok bakir ülkeler bulunuyor. Doygunluğa ulaşmamış pazarlar var. Bu ülkelere coğrafi olarak yakınız. Bunlar eski Sovyet Cumhuriyetleri, Türk cumhuriyetleri, kuzey ve güneyimizdeki ülkeler. Nasıl olsa bir gün İran ve Irak’la ticaret açılacak. Zaten yavaş yavaş açılmaya başladı. Bu ülkeler çok büyük pazarlar olabilir. Yine Kuzey Afrika doymamış bir pazar. Buralara her türlü beyaz eşya satılabilir.
Bu ülkelere özellikle hangi ürünler satılabilir?
Örneğin, soğutucu, klima, çamaşır makinesi ve fırın satılabilir. Türkiye’nin etrafındaki ülkelerin bu eşyalara ihtiyaçları var. Eğer bunların “high-end”lerini yaparsanız, Avrupa’da da büyük bir pazar var. Bugün Almanya, İtalya, Portekiz ve İspanya’da hala çok aktif beyaz eşya üreticileri bulunuyor.
Ben, Türkiye’nin beyaz eşyada şansının elektronikten daha fazla olduğuna inanıyorum. Çünkü, elektronikte cihazlar daha ufak. Bu nedenle Avrupa pazarı Uzakdoğu’ya da açık. Artık Avrupalı firmalar elektronik ürünlerde çok iddialı değil. Ama Avrupa beyaz eşyada hala çok ciddi. Bence beyaz eşyada rekabet avantajımız daha fazla.
Eğer kahverengi eşyada rekabeti yakalamışsak, beyaz eşyada çok daha kolay yakalayabiliriz. Rakiplerimiz bu alanda Avrupalılar. Bunlar çok fazla fiyat kıran acımasız rakipler değil. Avrupalı üreticilerin maliyet dezavantajları var. Çünkü onlarda işçilik yüksek. Türkiye’nin düşük maliyetleri kullanmak için, önünde 10 senesi daha var. Bence 10 yıl sonra Türkiye de pahalı bir yer olacak.
Örneğin, Tayvan’da, Hong Kong’da 10-15 yıl önce işçilik 400-500 dolar düzeyindeydi. Şimdi bu rakam bin- bin 500 dolarlara geldi. Bu nedenle artık oralar da bile üretim yapılmıyor. Fabrikaları Çin’e taşıdılar. Örneğin normal PC’ler artık Çin’de üretiliyor. Çin’de işçilik 50-100 dolar seviyesinde.
Emek yoğun ürünler üretiyorsanız işçilikler mutlaka düşük olmalı. Bundan kurtuluş yolu daha fazla katma değeri olan diz üstü bilgisayar gibi niş ürünler üretmek. Bence Türkiye’nin bu şansı da var. Örneğin konfeksiyonda Türkiye bunu yapıyor. Vestel olarak biz de bunu yapmaya başladık. Daha fazla katma değerli ürünler üreterek kârlılığınızı yükseltiyoruz.
Bu nedenle Ar&Ge’ye, teknolojiye bu kadar çok para harcıyoruz. Elektronikte ürünlerin ömürleri çok kısa. Bu nedenle hemen tasarlayacak, hemen üretip pazarlayacaksınız. Ürün standart hale gelmeden paranızı kazanacaksınız. Bu süre de sadece 6-8 ay arası. Standart hale geldiğinde ise maliyet indirimleriyle rekabeti devam ettireceksiniz. Bunu yaparken de 3-4 proje üzerinde daha çalışacaksınız. Mutfakta sürekli bir şeyler hazır olmalı.
Dünyada, Türk şirketleri için ne söyleniyor?
Yabancıların görüşleri çok pozitif. Biz, yüzden fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Yabancılar geldiklerinde çok şaşırıyor. Gelmeden önceki beklentileriyle şu anki bakışları arasında çok büyük fark olduğunu söylüyorlar. Örneğin, 10-15 yıl önce bazı müşteriler Türkiye’ye gelirken valizlerinde konservelerle getirdiklerini itiraf ediyorlar. Sonra çok utandıklarını söylüyorlar. Bizim ülkemizi tanıtmamız, pazarlamamız lazım.
Yabancıların ürünlerimiz hakkında görüşleri nedir?
Size bu konuyla ilgili olarak bir anımı aktarmak istiyorum. Geçtiğimiz dönemde İrlandalı bir müşterimiz gelmişti. Yemekte, Türkiye’nin neyi meşhurdur diye soruldu. İnsanlar kebap falan demesini bekliyorlardı. Biraz düşündükten sonra, “televizyonu meşhurdur” dedi. Şu anda Müşterimiz, “eskiden televizyon almak için Uzakdoğu’ya giderdik. Artık Türkiye’ye geliyoruz” diye konuştu.
Türkiye’de bugün 10 milyon televizyon üretiliyor. Bunun 2 milyonu içeri 8 milyonu dışarıya satılıyor. Bu 10 milyonun 6 milyonunu biz yapıyoruz. Avrupa’nın toplam pazarı zaten 32 milyon. Artık Türkiye’nin otomobili, tekstili ve televizyonu meşhur diyebilirim.
Siz ne tür ürünler üreteceksiniz?
Bir ara diz üstü bilgisayar üretmeyi düşündük. Ama bu daha çalışma aşamasında. Bu konuda fizibilite çalışmamız var. Beyaz eşyada klasik sırayı tamamlayacağız. Çamaşır makinesi, daha sonra da fırın üretmeyi düşünüyoruz. Beyaz eşyada ürün yenilenme süresi daha uzun. Bugün normal bir ailenin buzdolabı muhtemelen 10 yıllıktır. Ama bu alanda enerji harcamasına dikkat eden ve çevreye daha az zararlı ürünler çıkaracağız.
Bir de biliyorsunuz beyaz eşyalara interneti sokma çabaları var. Ancak, buzdolabında interneti ne kadar kullanırız o şüpheli. Bu konuda emin değilim. Bu bir zaman meselesi. İnsanların buna alışması zaman alır.
Beyaz eşyada daha verimli daha kaliteli ürünler olacak. Ama çok dramatik değişiklikler beklemiyorum. Taşınabilir cihaz pazarı büyüyecek. Bu bir yaşam tarzı olacak.
Vestel’in dünya pazarlarındaki durumu ve yatırımlarından bahseder misiniz?
Televizyonda artık Avrupa’da iki numarayız. Biz “OEM (Original Equipment Manufacturer-Orijinal Donatım Üreticisi)” mantığıyla satış yapıyoruz. Şu an buna “ODM (Original Design Manufacturer-Orijinal Tasarım Üreticisi)” diyoruz. Biz sıfırdan televizyon yapıp markasını koymak isteyen herkese satıyoruz.
Bizim marka anlayışımız biraz farklı. Bizim Avrupa’da Vestel markasıyla satış yapmak birinci hedefimiz değil. Avrupa bizim en ciddi pazarımızdır. Bizim bu ara markalı satışlarımız da çok yükseldi. Özellikle bizi çevreleyen komşu ülkelerde ciddi şekilde Vestel markalı satışlarımız var. Bulgaristan, Romanya, Yunanistan, Suriye, İran Irak, Rusya ve Ukrayna gibi çevre ülkelerde Vestel markalı satışlarımız oldukça arttı. Yurt dışında 600 bin adet Vestel markalı televizyon sattık.
Büyüme alanlarımız Rusya, Türki Cumhuriyetler, İran, Irak ve Kuzey Afrika ülkeleridir. ABD çok önemli bir pazar olduğu için oraya imalat şeklinde gitmeyi planlıyoruz. Daha sonra Güney Amerika geliyor. Meksika’da üretim yaptıktan sonra oralarda çok rahat rekabet edebiliriz.
PC üretiminde neler yapıyorsunuz?
Türkiye’nin PC üretmesi çok zor. Bill Gates geçenlerde PC’nin araba ve televizyon gibi standart bir ürün haline geldiğini söyledi. Biz bu standart ürünlerin ikisinin içindeyiz. Biz PC’yi daha çok Türkiye pazarı için üretiyoruz. Fakat PC’de rekabet çok sıkı. PC özellikleri neredeyse ayda bir değişiyor.
PC üretimi için ekosistem lazım. Her üreticinin orada toplanması gerekli. İşlemci, ana-kart ve hard-disk gibi parçaların üreticilerinin Türkiye’de olması gerekiyor. Türkiye’de PC pazarı çok aç. Vestel olarak bu pazarda her zaman lider olacağız. Ama AB ayağı daha zor. Çılgın bir rekabet var.
Yeni çıkan diğer ürünlerinizden bahseder misiniz?
Biz beyaz eşya ve televizyonun yanına bu yıl DVD’yi de koyduk. Önümüzdeki yıl önemli bir DVD yatırımına gidiyoruz. Gelecek yıl 1 milyon DVD üretmeyi planlıyoruz. Bunun büyük çoğunluğu ihracata gidecek. Çünkü DVD artık kendini kanıtlamış bir ürün haline geldi.
Türkiye geçmişte VCD çılgınlığı yaşadı. Ama Türkiye de zamanla DVD’ye dönecek. AB ve dünya pazarlarında DVD bizim için önümüzdeki yıl en stratejik ürün olacak. DVD’nin daha sonra kayıt yapılabileni çıkacak. Bu konuda hem donanım hem de yazılım olarak muazzam bir çalışma içindeyiz. Bu yıl 300-400 bin civarında satıyoruz. Gelecek yıl bunu katlayacağız ve 1 milyona çıkaracağız. Bu 300-400 binin 10-15 bini Türkiye içinde satılıyor. Yüzde 90’ı yurt dışına gidiyordur.
Bir de “dijital set-top-box”lardan bahsetmek istiyorum. Bugün Türkiye’de Digiturk ve Star Dijital, dijital yayın yapıyor. Bu yayınları izlemek için bir kutu lazım. Biz bu kutuları üretiyoruz. Dijital televizyonlara geçiş döneminde de varız. Çok ciddi şekilde, AB pazarı için “dijital set-top-box” üretimimizi artırmayı düşünüyoruz. Bu kutular gelecekte televizyonların içine girecek. 7-8 yıl içersinde dünyada tamamen dijitale geçiş olacak. Türkiye buna dahil. Televizyonlar değişecek. Bizim için yeni bir pazar oluşacak.
Şu an beyaz eşyada klima ve buzdolabı üretiyoruz. Çamaşır makinesi önümüzdeki yıl üretilecek. Yatırımı devam ediyor. Fırın bir dahaki seneye üretilecek. Şu an fizibilite aşamasında.
Vestel’de dış ticaret bölümünün yeri nedir?
Vestel’de lokomotif görevini dış ticaret yapıyor. Pazar ve müşteriler önemli rol oynuyor. Bizim dünyanın çeşitli yerlerinde satış ve pazarlama şirketlerimiz var. Bu şirketlerde yabancı insanlarla çalışıyoruz. Çalışanlarımız o pazarın insanları. Dolayısıyla onlar devamlı pazar hakkında bilgi topluyor. Biz çok sık olarak koordinasyon toplantısı yaparız. Bizim için müşteriler çok önemli. Yabancı ülkelerdeki şirketlerimiz müşterilerin taleplerini iletiyor.
Bunlar değerlendiriliyor. Sonra ürün talebi olarak Ar&Ge’ye iletiliyor. Ar&Ge, tamamen pazarın yönlendirmesiyle cihazları tasarlıyor. Cihazlar pazara göre üretiliyor.
Toplam 104 ülkeye ihracat yaptık. Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere, İspanya, Hollanda ve ABD gibi ülkelerde de satış ve pazarlama şirketlerimiz var. Dış pazar azim işidir. Ürüne de yatırım yapmak gerekli. Önce malı satıp gelmek lazım. Siparişi almak gerekli. Sipariş budur ve yapılacak dendiği zaman bir anda mekanizmalar hızla çalışmaya başlıyor. O dinamiğe inanmak lazım. Ben inanıyorum.
EN SON TRENDLERİN ANALİZİ
Beyaz eşya ve elektronikte trendler neler?
Pazar “High end” ürünlere gidiyor. Bunlar, daha katma değerli, teknolojinin nimetlerini kullanan ürünler. Bunların ses ve görüntü kalitesi yüksek. Daha fazla fonksiyona sahip. Örneğin, DVD-player, televizyonun içine girecek.
Yine televizyonda internet uygulamaları var. Gelecekte birbirine entegre olmuş ürünler göreceğiz. “Home-theatre (Ev-tiyatro)” dediğimiz ürünler önem kazanacak. Vestel de bu yönde ilerliyor.
Biz “OEM (Original Equipment Manufacturer-Orijinal Cihaz Üreticisi)” pazarından “A” markalarına üretim yapar hale geldik. Vestel, bugün Sanyo, Hitachi ve JVC gibi çok ciddi Japon firmalarına mal üretiyor. Onlar bu malları dünyanın her yerine satıyor.
Katma değerli ürünlere daha fazla odaklanacağız. Örneğin küçük ekranlar azalıyor. Büyük ekranlar çoğalıyor. Pazar büyük ekrana doğru gidiyor. Salondaki televizyonun en ufağı 72 ekran olacak. Televizyon ekranları büyüyor.
Beyaz eşyada özellikle Avrupa’da enerjinin korunmasına, az harcanmasına büyük önem veriliyor. Enerji tasarrufu ve çevrecilik öne çıkıyor. Enerji kullanımının az olmasını istiyorlar. Üründe kullandığınız soğutucu gazlara, izolasyon malzemelerine sınırlamalar getiriyorlar. Çevreyi daha az kirleten dönüşümü olan elemanlar kullanılmasını istiyorlar. Bu tüm beyaz eşyalar için gerekli.
Önümüzdeki dönemde ne tür ürünler çıkacak?
Salonda öncelikle televizyon olacak. Artık kazanan belli oldu. Dünyada, kazananın televizyon olduğu söyleniyor. Daha önce belirttiğim gibi, televizyon büyüyecek, marifetli hale gelecek ve interaktif olacak. Aynı zamanda internet bağlantısı sağlayacak. E-posta alıp gönderebileceksiniz. Pay-TV yaygınlaşacak.
PC’ler çalışma odasında ve ofislerde olmaya devam edecek. Ama PC’lerin içine televizyon koymak, müzik dinlemek o kadar yaygınlaşmayacak. İnsanlar televizyondan PC’yi seyretmeyecekleri anlaşıldı. Mobil ürünler daha fazla görülecek. Bu tarafa muazzam bir gidiş var. Taşınabilir cihazlarla birçok şeyi yapabileceksiniz. Marifetli PDA’ler ve cep telefonları göreceğiz.
BÖLGELERE GÖRE İHRACAT OLANAKLARI
AVRUPA BİRLİĞİ: Şu an AB bizim için büyük bir şans. Türkiye ile AB arasında herhangi bir gümrük yok. Herhangi bir ticari sınırlama veya kota bulunmuyor. Pazar açık.
Gümrük Birliği nedeniyle biz ve onlar sınırlarını açtı. Bunu sonucunda bizde ihracat artması gerekirken, ithalat arttı. Bu da Türkiye’deki birçok firmanın uluslararası rekabete hazır olmadığını gösterdi. Fakat yavaş yavaş bu denge düzelmeye başlıyor.
KUZEY AFRİKA: Muazzam bir potansiyele sahip. Paralı, iyi müşteriler bulabiliyorsunuz. İhtiyaç çok fazla. Oradan Afrika’nın iç bölgelerine de hareketler oluyor. Her ürün için bakir bir pazar. Türk firmaları için bu pazarlarda büyük ekmek bulunuyor.
IRAK: Körfez Savaşı’ndan önce en büyük ticaret partnerlerimizden birisiydi. İhracatımız 4 milyar dolara yaklaşmıştı. Şimdi bu pazar yavaş yavaş açılıyor, muazzam ihracatımız başladı. Ayda 10 bin televizyon, 2-3 bin tane de beyaz eşya gönderiyoruz.
İRAN: İran pazarı da açılıyor. Ayda 3-4 bin televizyon gidiyor. Bu bölgeye ürün dolaylı şekilde gidiyor. Dubai üzerinden İran’a gönderiliyor. Ayrıca, Nahçıvan üzerinden de mal gidiyor.
RUSYA: Muazzam bir potansiyele sahip. 155 milyon civarında insan yaşıyor. Kesinlikle zenginlik var. Bizim Beyaz Rusya, Ukrayna ve Rusya pazarımız çok iyidir. Oldukça iyi mal satarız. Burada para sorunu yok. Kendi iç sorunları var. İthalat ihracat rejimlerini çok sık değiştiriyorlar. Sürekli fon, gümrük koyup kaldırıyorlar. Ben yakında kendi iç düzenlerini kuracaklarını tahmin ediyorum. İnsanlarda artık umut var. Orası bizim yanı başımızda bir nimet. Her şeye ihtiyaç var.
TÜRK CUMHURİYETLERİ: Beni hayal kırıklığına uğrattılar. Hala sistemlerini kuramadılar. Beklenen patlamayı yapamadılar. Belki Türk firmalarının da hataları olmuştur. Çünkü, bazı Türk firmaları maalesef biraz kötü bir imaj çizdiler.
ABD: Bizim açımızdan muazzam bir pazar. Onların Meksika’yla NAFTA anlaşmaları var. Ürün satmak ve navlunları kurtarmak için tek çare Meksika’da yatırım yapmak. Zaten Meksika-ABD sınırında yüzlerce fabrika kuruldu. ABD pazarına girmenin tek yolu Meksika’da üretim yapmak. Biz de orada yerel insanlarla ortaklık yapacağız
ASYA: Buralar bizim için yükselen pazarlar. Özellikle beyaz eşyanın şansı fazla. Ama buralarda da navlum sorunu var. Çin, Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerde mal satmak için aralarda üretim yapmak lazım.
DİĞER BÖLGELER: Avustralya önemli bir pazar. Küba’da da ciddi girişimlerimiz var. Oraya ilk etapta televizyonla girmeyi düşünüyoruz. Kolombiya, Venezuella gibi Güney Amerika ülkelerine de mal satıyoruz. Ürün buralara genellikle ABD üzerinden gidiyor. Biz ABD’deki tüccarlara veriyoruz. Onlar Güney Amerika’ya satıyorlar.
PASİF SEYİRCİ AKTİF HALE GELİYOR
Elektronik teknolojisi nereye gidiyor?
Elektrik-elektronik çok geniş bir alan. Bugün, artık dijital devrim var. Bu gerçekten çok önemli. Dijital devrim ve multi-medya sayesinde, görüntü ve sesi çok çeşitli şekillerde saklayabiliyor, taşıyabiliyor ve istediğimiz zaman geri alabiliyoruz. Artık, ses ve görüntüyü her yere gönderebiliyor ve istediğiniz uygulamaları gerçekleştirebiliyoruz. Bundan sonrası artık yaratıcılığımıza bağlı.
Dijital devrim televizyon izleyen pasif seyirciyi aktif hale getiriyor. Örneğin tenis maçı seyrederken, oyuncunun üzerindeki markayı tıkladığınızda ürünün fiyat ve ölçü bilgileri çıkacak. Hemen sipariş verebileceğiz. Dijital teknolojinin çok geniş uygulama alanı var.
Elektrik-elektronik dijital devrimin birinci aşamasıdır. Daha sonra ev-eğlence sistemleri gelecek. Burada kablosuz bağlantılar olacak. Bluetooth teknolojisi kullanılacak. Evdeki televizyon, buzdolabı, DVD, klima gibi çok farklı cihazlar birbirini kontrol eden üniteler haline geliyor. Bunlar şu an teknolojik olarak mümkün. Uygulanması tamamen bir pazarlama kararıdır.
Teknoloji istediğinizden bile fazla. İnsanlar buna para verir mi vermez mi diye düşünmek gerekiyor. Burada pazarlamaya büyük görev düşüyor. Vestel Dış Ticaret’teki arkadaşlar bu konularla uğraşıyor. Bizim buradaki ürün sorumlularımız, satış ve pazarlama yetkililerimiz bu konular üzerinde çalışıyor.
“TÜRKİYE 4 YIL İÇİNDE ÇİP ÜRETEBİLİR”
Elektronik ürünlerin alt segmentlerinde Türkiye’nin durumuyla ilgili olarak neler söyleyebilirsiniz?
Tüketiciye giden son ürünlerin yan sanayisiyle ilgili Türkiye’de büyük potansiyel var. Bu ürünlerin yapılmasında plastik, tel kalıp ve çip gibi malzemeler kullanılıyor. Çipler bugün Türkiye’de yapılmıyor. Zaten dünyada çok sayılı yerde bunların üretimi var. Biz çip üretiminin de artık Türkiye’de yapılması gerektiğine inanıyoruz. Bu konuda “TESİD (Türkiye Elektronik Sanayicileri Derneği)”in ve TÜBİTAK’ın çok büyük çalışmaları var.
Türkiye bence 3-4 yıl içinde çip üretmeye başlayabilir. Bu altyapıya sahip. Bugün çip tasarlayan kuruluşlar var. Ama önemli olan ekonomik ölçeği yakalamak. Çok yakın gelecekte bence Türkiye’de çip işi patlayacak.
Herkes mutfakta bir şeyler hazırlıyor. Çip imalatı oldukça ilginç bir konu. Türkiye’de fiziki olarak üretilmesi söz konusu olmayabilir. Önemli olan çip’in tasarımını yapmak, “IP (Intellectual Property-Fikri Mülkiyet Hakları)”sını almak. O tasarım yeteneğine ulaştıktan sonra fiziki üretim sorun değil.
Zaten dünyada çip’i fiziksel olarak üreten fabrikaların yüzde 40-50’si Tayvan’da bulunuyor. Ben zaten bu tarz fiziksel yatırımdan bahsetmiyorum. Bence ilk etapta Türkiye o patenti yapmalı. Bu benim çip’im ve başkasına satabilirim demeli. İmalat o kadar önemli değil. Burada önemli olan IP’ye sahip olmak.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?