Kaya Kılan / Başkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi Başkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi Kaya Kılan, Türk bilişim sektörünün birinci elden şahidi. Computer programcısı olarak Karayollar...
Kaya Kılan / Başkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Başkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi Kaya Kılan, Türk bilişim sektörünün birinci elden şahidi. Computer programcısı olarak Karayolları Genel Müdürlüğü´ne girip IBM Müdürlüğü olarak adlandırılan Türkiye´nin ilk bilgi işlem dairesinde çalıştı. Genelkurmay Bilgisayar Merkezi ile Yapı Kredi´nin bilgi işlem merkezlerinin kurulmasında bulundu. Kılan Digital´e Türk bilişim sektörünün ilginç tarihini anlattı...
Kaya Kılan, Türkiye´nin ilk bilgisayar programcılarından biri. Mesleğe Karayolları Genel Müdürlüğü´nde tesadüfen başladı. Bu başlangıçla Kılan, Türkiye´nin bilişim tarihine tanıklık etmekle kalmadı, bilişim tarihini oluşturan olaylarda da aktif rol aldı.
Kaya Kılan, Genelkurmay Bilgisayar Merkezi´ni, Yapı Kredi´nin bilgisayarlı bilgi işlem merkezini kurdu. ODTÜ Bilgi İşlem Merkezi´nin yöneticiliğini yaptı. Bir süre Türkiye Bilişim Derneği Başkanlığı’nı yürüttü. Çeşitli üniversitelerde bilgisayar programlama dersleri verdi. 2000 yılında, Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği ile Türkiye Bilişim Derneği´nin birlikte verdiği “Ömür Boyu Bilişim Özel Hizmet Ödülü”nü aldı.
Halen Başkent Üniversitesi´nde öğretim elemanı olarak görev yapan Kaya Kılan, bu zaman dilimi içerisinde yaşadığı ilginç olaylarla birlikte Türkiye´nin bilişim tarihini Capital Digital´e anlattı...
Dünyada bilişim sektörü nasıl ortaya çıktı?
Bilişimde temel olan, verilerin işlenerek bilgiye dönüştürülmesidir. Bu konuda ilk çabayı Amerika Birleşik Devletleri´nde Hollerith isimli bir bilim adamı gösterdi. 1896´da nüfus sayımından kısa sürede sonuç alabilmek için geliştirdiği delikli kart makineleri, işlemleri insandan 100 kat daha hızlı yapabiliyordu. 1800´lü yılların sonlarında İngiltere´de Charles Babbage, bugünkü anlamıyla bilgisayarın tasarımını yaptı. Babbage´in bayan asistanı bu makine için gerekli bilgisayar programlarını yazdı.
İkinci Dünya Savaşı sırasında ilerletilen çalışmalar, savaştan sonra ticari amaca yöneldi. Bilişim tarihinin üç patlama noktası, 50´li yıllarda başlayan bilgisayar üretimi, 1980´li yıllarda kişisel bilgisayarların ortaya çıkması ve internetle birlikte gelen 90´lardaki ağ yapılarının ortaya çıkmasıdır.
Ya Türkiye?
Türkiye´nin bilişim tarihi, 1927´de Tekel İdaresi´nde kullanılan delikli kart makineleriyle başladı. Bilgisayar almak için ilk sözleşme 1959 yılında Karayolları’nda, IBM firması ile imzalandı. İstenen bilgisayar 30 Eylül 1960´ta Ankara´ya geldi. 1970 yılında Türkiye´deki bilgisayar sayısı 4 oldu.
Türkiye´de uluslararası nitelikte ilk ağ bağlantısı, Ege Üniversitesi ile Avrupa Üniversite ve Araştırma ağı arasında 1986 yılında kuruldu.
Türk Bilişim tarihinde iz bırakan ilk proje 1973'lerde başlatılan Üniversitelerarası Seçme ve Yerleştirme Sınavı Bütünleşik uygulamasıydı. Milyonlarca kişiyi içeriyordu.
Sizin bilgisayarla ilk tanışmanız nasıl oldu?
1959´da Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü’nden mezun oldum. O günlerde Matematik Bölümü’nden mezun olanlar ya üniversitede kalıyor ya da matematik öğretmeni oluyordu. Ben bunları istemediğimden, yurtdışına gitmek istedim. Hazırlıklar için Kızılay'dan Kavaklıdere'ye giderken, bir arkadaşa rastladım. Arkadaşım, Karayolları’na bilgisayar programcısı almak için açılan imtihanın sonucunu öğreneceğini söyledi. Beraber gittik, biraz beklediğimden kapıdan başımı içeri uzattım, yabancı birisi bana İngilizce ne aradığımı, kim olduğumu ve buna benzer sorular sordu ve bana ``Yarın saat 10.00'da buraya gel, seni ben bir imtihan edeyim'' dedi.
Sınava girmeden önce nasıl bir iş yapacağınızı biliyor muydunuz?
Zaten ben de kendi kendime computer programcısı olacağım ama bu nedir diye düşünmeye başladım. O cuma günü programcının ne iş yaptığını araştırmak için Amerikan Kütüphanesi´ne gittim, aradım, bulamadım. Ankara Üniversitesi´ne gidip mezun olduğum bölümün başkanına sordum. ``Karayolları’nda mühendisler hesap makinesi kullanıyor, herhalde onun gibi bir şey'' dedi. Makine Mühendisleri Odası´na gittim, oradan da bir şey söyleyemediler. Ertesi gün imtihana girdim. Pazartesi günü, daha göreve başlama muamelem yapılmadan, IBM şirketinden alınan bilgisayarlar için tertip edilen kursa başladım.
O halde o günlerde Türkiye´de bilgisayarcı yoktu?
O zaman dünyada da bilgisayar mühendisliği gibi bir bilim dalı yoktu. Bilgisayar programcığı gibi bir meslek de, öyle bir eğitim kurumu da yoktu. Bütün dünyada da bu makinenin işletim ve programlanmasında en yatkın kişiler ise matematik ve mühendislik eğitimi alanlardı. O nedenle Türkiye Karayolları´nda da bu makineyi kullanacak bilgisayar merkezinin oluşturulmasında matematikçi ve mühendislere yer verildi.
O dönem bilgi işlem bölümü nasıldı?
Karayolları´nda ilk kurulan bilgi işlem merkezinin adı IBM Müdürlüğü idi. Halk arasında bilgisayarın adı IBM olmuştur. Bu ismi değiştirmemiz yaklaşık iki yıl aldı. Sonra ismini ``Elektronik Hesap Makineleri Müdürlüğü'' olarak değiştirdik.
Ankara´ya gelen ilk bilgisayara halkın ilgisi nasıl oldu?
Bilgisayarın gelişi Ankara´da halk arasında da büyük yankılar uyandırdı. Duyanlar makineyi görmeye geliyordu. Bu makinenin halk arasındaki ismi ´elektronik beyin´di. Bu gelenlerden yaşlıca bir beye makineyi gösterdiğimizde, ´ben ille de beyini görmek istiyorum, her şeyi gösterdiler, beynini göstermediler´ demişti.
İlk bilgisayar hangi işlerde kullanıldı?
Bilgisayara aktarılan yol ve köprü projelerinin maliyetinde yüzde 10 tasarruf yapıldı. Yine bu makineler sayesinde Türkiye´de ilk yonca yaprağı karayolu inşa edildi. Balgat yonca yaprağı köprüsü Türkiye´nin bilgisayarla yapılan ilk köprüsüdür.
Karayolları’ndan sonra bilgisayar ilk hangi alanda kullanıldı?
Üniversitelerde kullanıldı. 1968´de bilgisayarı ilk kullanan üniversite İstanbul Teknik Üniversitesi´ydi. O bilgisayarın da ilginç bir öyküsü var. Aslında 1967 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi´nde bilgisayar merkezi kurulması için karar verilmişti. Bu merkeze alınacak bilgisayarı kurmak, yerleştirmek için de Amerika´dan iki mühendis davet edilmişti. Bilgisayarın gelmesi için bir miktar paranın Amerika´ya gönderilmesi gerekiyordu. Zamanın Orta Doğu Teknik Üniversitesi Rektörü, paranın transferinin yılbaşından sonra yapılmasına karar verince, buna tepki gösteren mühendisler, Orta Doğu Teknik Üniversitesi´nden ayrılarak İstanbul Teknik Üniversitesi’ne gittiler. Orada yapılan anlaşma ve çalışmalarla üniversiteye girecek ilk bilgisayar Orta Doğu Teknik Üniversitesi´ne değil, İstanbul Teknik Üniversitesi´ne gelmiş oldu.
Bundan sonra hangi kurumlar bilgisayar kullanmaya başladı?
1970 yılında Hacettepe Üniversitesi´nde hastane işlemlerinde kullanılmak üzere bilgisayar alındı. 60´lı yıllarda Türkiye İş Bankası´nda, Türkiye Ticaret Bankası´nda, Mobil-Oil Anonim Şirketi´nde orta boy bilgisayarlar alınıp kullanıldı.
Sizin bir de özel sektör tecrübeniz var...
1971´de ODTÜ´de çalışmalarıma devam ederken, Yapı Kredi beni İstanbul´a çağırdı. Bilgi işlem merkezlerini çağdaş düzeye getirmek istiyorlarmış. Üniversiteden izin alıp görüşmeye gittim. Bana ne kadar para istediğimi sordular. Esasen işi kabul etmeyi ve dolayısıyla ODTÜ´den ayrılmayı düşünmediğim için, ´Reisicumhur’dan biraz fazla” dedim. Kabul ettiler... Yapı Kredi Bilgi İşlem Merkezi´nde 18 ay çalıştıktan sonra Ankara´ya döndüm. Ben mezun olduğum okuldaki öğrencileri eğitmek istiyordum.
Üniversiteler bilişim teknolojisi alanına nasıl yaklaştı?
Bilişim teknolojisinin gelişimi ve verimli kullanımı için gerekenleri ve beklentileri yerine getirme işini üniversiteler aldı. Bu çerçevede 1971 yılında Hacettepe Üniversitesi´nde Türkiye Bilişim Derneği kuruldu. Yine bu günlerde Orta Doğu Teknik Üniversitesi´deki bir öğrenci grubu, Devlet Planlama Teşkilatı´na başvurarak Türkiye´de bilgisayar kullanımının bazı kurallara bağlanması gerektiği için Denetleme-Bilgi İşleme Sürekli Özel İhtisas Kurulu´nun kurulmasını önerdiler. Bu öneri gerçekleştirildi.
TÜRKİYE BİLİŞİM YARIŞINDA DÜNYANIN NERESİNDE?
Bilişim teknolojisi, Türkiye´de, başlarken olduğu gibi dünya ile aynı hızda mı gelişti?
Donanımın gelişimi daha çok teknolojik ve ekonomik olarak gelişmiş ülkelere özgü bir şey. Onun için Türkiye´nin donanım geliştirme konusunda yapabildiği pek bir şey yok. Yazılımı geliştirmek, teknolojik ve ekonomik gelişmişlikle ilgili değil. Dolayısıyla, Türkiye bu alanda bir şeyler yapabilirdi. Türkiye bilişim teknolojisindeki gelişmeyi, çağdaş ülkelerle aynı zamanda izleyebildiyse de, bu dönüşümü yeterli düzeyde yapamadığı için bu teknolojiyi o boyutta kullanabilme olanağına henüz sahip olamamıştır.
Bilişimi geliştirmek için ülke içinde nasıl bir görev dağılımı gerekiyor?
Yönlendirici ve yol gösterici temel görev de devlete düşüyor. Çünkü, devlet, yasa koyucu statüye sahiptir. Devlet, çağdaş bilişimin, yaratılması için gereken altyapıyı yaratmak zorundadır. Devleti bu alanda harekete geçirmek için 75´li yıllardan başlayarak çeşitli girişimler var.
Bunlardan birisi, Türkiye´de bilişimin geliştirilmesi ve gereksinimlerinin sağlanması için kurulması gereken kurumla ve yasayla ilgilidir. Böyle bir yasa tasarısını hazırlamış ve başbakanlığa sunmuştur. Fakat bu teşebbüsler hep raflarda kaldı.
Bu konudaki girişimler devam etti mi?
1998 yılında Türkiye´deki bu değişimi hazırlayacak yasal düzenlemeleri hızlandırmak için Türkiye Bilişim Derneği´nin önderliğinde meclis üyeleri arasında Bilgi Toplumu Komisyonu kurulması için çaba gösterilmiş. Ve bilişimle ilgili olan 40 milletvekilinden oluşan, resmi olmayan bir grup kurulmuş. Fakat bu grup, çalışmalarında çok başarılı olamamış.
Halbuki bu grupta TBMM´de olan 5 partinin herbirinden 2´şer milletvekili temsilci olarak bulunuyor. Devlete düşen görevlerin hızla yerine getirilmesini sağlamak amacıyla 2001 yılında bir bilişim şurasının yapılması öngörülmüştü. Bilişim Şurası’nın temel amacı, bilişim altyapısının ve yasal gereksinmeleri sağlayacak işlemleri hızla yürürlüğe koymak.
BİLİŞİM ŞURASI BAŞARILI OLDU MU?
Bilişim Şurası geçen Mayıs´ta yapıldı. Sizce ne kadar başarılı oldu?
Bilişim Şurası için, bilişimin temel olgularını içine alan içine alan çalışma grupları kuruldu. Bu grupların her birinde aşağı-yukarı ondan fazla uzman yer aldı. Bilişim konusunda dünyadaki ve Türkiye´deki gelişme hızı tartışıldı.Çağdaş bilişime ulaşmak için neler yapılması gerektiğini irdeleyen 600 sayfalık bir rapor hazırlandı.
Fakat bu çalışmadan beklenen sonucu da alamadık. Beklenen sonuç, hükümetin, devletin, parlamentonun harekete geçmesiydi. Ülkenin siyasal koşulları nedeniyle olumlu sonuçlar alamadık. Katılımcılar arasında en etkili yer alması ve söz söylemesi beklenen bürokratların yer almasıydı. Bürokratlar, Bilişim Şurası’nın gerek hazırlık, gerek değerlendirme ve gerekse sonuç etkilenmesi olaylarında en etkisiz kesim olarak görüldü. Şuranın en önemli başarısı, Bilgi Toplumuna Doğru Türkiye adlı kitap. Şimdiye kadar hazırlanmış, Türkçe, Türkiye’nin gereksinmelerine cevap verebilen bu kitapla, çağdaş bilişim alfabe olarak günümüze geldi.
KILAN’IN AĞZINDAN İLK BİLGİSAYAR
Kaya Kılan, Türkiye’nin ilk bilgisayarı olan “IBM 650” ile ilgili anılarını şöyle anlatıyor:
“1957 yılında başlayan bilgisayar sistemi edinimi çalışmaları içinde ICA CENTO Paktı’ndan sağlanan 200 bin dolarlık bir destek ile 1959 Yılı Eylül ayında IBM World Trade Corpotarion ‘a satın alınmak üzere “tam bakım “ anlaşması ile sipariş edildi. Ve 30 Eylül 1960’da Ankara’ya geldi ve kısa bir çalışma ile “Karayolları IBM Müdürlüğü”ne kuruldu.
Washington D.C. Karayolları örnek alınarak geliştirilen bilgisayar programları ile, yol, köprü, atölye, işletme, yedek parça, trafik analizleri, yol maliyet ve muhasebe hesapları, bir yıldan kısa bir zamanda uygulamaya konmuştur.
Yandaki fotoğraf, 1960 yılının nisan ayında hazırlık çalışmaları ve mühendislik hesaplamaları programcısı ile işe başladığım bu kurumda, Kasım 1969 tarihinde, kuruluş çalışmalarına katıldığım ve sonra 5 yıl görev yaptığım, IBM 650 Bilgisayar Sisteminim yönetim konsolunun başında grup arkadaşlarımla çekilmiştir.
Bu bilgisayar kurulduğunda, dünyada 12 benzeri vardı. Ancak, yakın Avrupa ve Ortadoğu’da kurulmuş ilk bilgisayar olma özelliğini taşıyordu. 1979 yılına kadar Karayolları için, günde iki vardiya ve haftada 6 gün çalışan bu bilgisayar, bugün Karayolları Genel Müdürlüğü’nün, Eskişehir Eğitim Tesisleri’ndeki müzede sergileniyor”.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?