Prof. Dr. Ziya Aktaş / Enerji Eski Bakanı Enerji eski bakanlarından Prof. Dr. Ziya Aktaş, TBMM Bilgi ve Bilgi Teknolojileri Grubu Başkanı. Amacı, Türkiye´nin Bilgi Toplumu´na geçişine yardımcı ol...
Prof. Dr. Ziya Aktaş / Enerji Eski Bakanı
Enerji eski bakanlarından Prof. Dr. Ziya Aktaş, TBMM Bilgi ve Bilgi Teknolojileri Grubu Başkanı. Amacı, Türkiye´nin Bilgi Toplumu´na geçişine yardımcı olmak. Bu konuda hem Meclis içinde, hem de dışında çalışmalar yürüten Aktaş Digital´e Türkiye´nin bilgi toplumuna geçişte önünde duran engelleri anlattı. Hangi noktada bulunduğunu belirtti. İşte Türkiye´nin ilk Bilgisayar Mühendisi Profesöründen Digital´e çok özel açıklamalar...
Ziya Aktaş, Türkiye´nin ilk bilgisayar mühendisi profesörü... 1940´ta doğdu. ODTÜ´yü bitirdi. Aynı üniversitede yüksek lisansını tamamladıktan sonra Fulbright bursuyla Amerika´ya gitti. Lehigh Üniversitesi´nden doktorasını aldı. 1977-81 ile 1983-88 yılları arasında ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nün başkanlığını yaptı. 1992-95 yılları arasında Devlet İstatistik Enstitü´sünde Bilgi İşlemden Sorumlu Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu.
İki dönemdir milletvekilliği yapan Aktaş, aynı zamanda eski bir Enerji Bakanı. Halen, Türkiye Büyük Millet Meclisi Bilgi ve Bilgi Teknolojileri Grubu´nun başkanlığını yapıyor.
Bu grubun bir yaptırımı olmadığı için, bilgi ile ilgili konularda elle tutulur hizmetler veremediklerinden yakınıyor. Aktaş, Türkiye´nin “e-Avrupa+” hedeflerine ulaşabilmesi için devlet başta olmak üzere özel sektör, sivil toplum örgütleri bir araya gelip oturup mantıklı bir plan yapmaları gerektiğini söylüyor.
Aktaş, e-Avrupa+´yı yakalamak için bir Bilgi Toplumu Bakanlığı taslağı hazırladıklarını, ancak 2000 Haziran´ından bu yana bu konuda bir gelişme olmadığını, yakın zamanda da bir gelişme beklemediğini ifade ediyor. Prof. Aktaş, DIGITAL´in sorularını Meclis´teki odasında yanıtladı...
Meclis´teki Bilgi ve Bilgi Teknolojisi Grubu ne yapar?
Sade vatandaş Meclis´i çiğ köfte partileri olan yer olarak bilir. Tabii amaç, sadece imaj değiştirmek değil. Son 10-15 yıl içinde asıl önemli olan şeyin bilgi toplumu olduğunu anladık. Ben Meclis´e geldiğimde bu bilgi konusunda hangi komisyon varsa, o komisyonda yer alayım dedim. Arkadaşlarım güldüler, ``O ne demek?'' dediler.
İlk olarak konuyla en yakın komisyon olan Sanayi Komisyonu’nun adına bilgi sözcüğünü ekledik. O komisyonun üyesi oldum. Ben Bilgi ve Teknoloji Komisyonu kurulmasını istedim. Ama o dönemde bunun pratik şansı olmadığı söylendi. Halbuki öyle bir komisyon kurulsa faydalı olur.
Meclis’deki komisyonların görevi ilgili bakanlığın veya hükümetin gönderdiği yasaların üzerinde çalışma yapmak. Bu konuda bakanlık yok, hükümetten de bir şey gelmiyor. ``Bir grup kuralım, ilgilenen arkadaşlar ayda bir toplantı yapalım'' dedik.
Kanuni bir yaptırımı var mı?
Yok. İnformal bir grup. Bir arkadaşımızı kaybettiğimiz içtüzük çalışmaları sırasında Meclis´te Bilgi ve Teknoloji Kurulu oluşması Genel Kurul’dan geçti. Ama o kavga nedeniyle içtüzük paketi kenarda kaldı. O paket yeniden ele alınırsa tekrar bunu kuracağız. O takdirde yetkimiz artar.
Katılım nasıl oluyor?
1998´de Meclis´te işi bu olan birkaç kişi vardı. Şimdi de öyle. Ama üye olmak isteyen 36 kişi çıkmıştı. Şimdi toplam üyemiz 76-77´ye çıktı. Her toplantıya 15-20 milletvekili katılıyor. Her grup toplantısına, pek çok milletvekili bilse de bilmese de katılıyor. Bizim konular teknik konulardan ziyade sade vatandaş olarak ilgiyi çekecek konular.
Bu katılanlar uzmanlar mı?
Bu konunun Meclis´te uzmanı 2-3 isimden fazla çıkmaz. Birkaç milletvekili arkadaşım itiraf ettiler; ``Hoca ben bu grubun ilk toplantılarına gelirken, ben bu konulara boşuna gidiyorum, anlamam endişesiyle geldim, oysa aradan bir süre geçtikten sonra hoşuma gitmeye başladı, bir konular ilginç, iki anlayabiliyorum'' diye itirafta bulundular. Bu konuları artık sade vatandaşın da anlaması gerekiyor.
Elde ettiğiniz somut bir şeyler var mı?
Bizim resmi bir yetkimiz yok. Elektronik ticaret, e-imza gibi konularda belli bir kamuoyu yaratmada etkimiz oldu. 2000 sendromunun Türkiye´de sorunsuz atlatılmasına katkıda bulunduk.
Meclis´te bir internet altyapısı kurulmasını önerdik, takip ettik ve kurdurduk. Her milletvekiline bedelinin yarısını kendi karşılamak şartıyla bir bilgisayar alıp vermeyi önerdik. Bunu Meclis Başkanı’mız Sayın İzgi, tasarrufa bu konulardan daha fazla önem verdiği için kabul ettiremedik.
Ama temel ilke ve bizim grup olarak katkımız şu: Aralık 1999´daki Prodi´nin başlattığı eAvrupa girişiminden haberimiz yoktu. Biz bu konularda başıboşluk var. Adına Bilgi ve Teknoloji Bakanlığı denilen bir bakanlık gerekir diye bir tasarı hazırladık. Tam o sırada e-Avrupa ilan edilmiş ve başlamıştı.
O zaman yapılması gereken Bilgi Toplumu Bakanlığı´nı oluşturmaktı. Bilgi Toplumu Bakanlığı diye bir taslak metin hazırladık. Sayın Başbakan´a, Başbakan yardımcılarına sunduk. Bize teşekkür ettiler. 2000 yazında. 2002´nin Şubat´ındayız. Henüz bir gelişme yok. Avrupa´da eAvrupa, eAvrupa+ oldu. eAvrupa+ aday ülkeler için. İçinde Türkiye´de var. Geçen yıl İsveç Göteborg´daki toplantıya Başbakan Ecevit de katıldı ve “eAvrupa+´ya Türkiye´de katılacak” dedi.
Yaptırımı var mı?
Yaptırımı şu. Ülke olarak sen buna ben de varım diyorsan, belirli bir bütçe koyacaksın. Belirli adımları atacaksın. Yaptırımı dolaylı. Türkiye bir miktar para koyarsa, AB´de bir miktar para koyacak. Onun için bizim bütçe ayırmamız lazım. O da mümkün olmadı.
O konuda sizin grubunuzu çalışması var mı?
Bizim grubumuzda o yok. Tübitak, e-Avrupa+´nın Türkiye´deki çalışmaları konusunda koordinasyonu yapma görevini Sayın Bahçeli´ye bağlı olan Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu´ndan çıkarttı. Çıkarttı ama Tübitak bir kamu kuruluşu. Devlet bakanına bağlı ama bir yetkisi yok.
Sizin bir etkiniz olmuyor mu? Böyle bir bütçenin çıkartılması için?
Olamıyor. Çünkü, formal bir kimliğimiz yok.
Lobi faaliyetleri olarak?
Tabii önerilerimiz oluyor. Özellikle bütçe zamanında konuyla ilgili kurumların bütçe çalışmaları sırasında, grup olarak olabildiğince etkilemeye, katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Örneğin biz araya girerek ``Vatandaş üç-beş numarayla tarif edilmesin, tek bir numara olmalı, o da TC kimlik numarası'' diyerek bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz.
Bizim gruba başvuran ve grubumuz üyesi de olan Tübitak ve diğer kamu kuruluşları oluyor. Biz grup üyesi arkadaşlarımız vasıtasıyla destek sağlamaya çalışıyoruz. Çünkü, grubumuzun üyesi olup da Plan ve Bütçe Komisyonu´nda veya başka komisyonlarda görev alan arkadaşlarımız var.
Eğer biz karşılığını sağlayabilecek olsak ne kadarlık bir proje katkısı sağlayacak AB?
Birkaç 100 milyon Euro´luk bir proje diyebilirim. Fakat oradaki yanılgı şu; Tek başına Tübitak´ın bunu yapabilmesi olanağı yok. Maalesef bu bir kurum inadı şekline dönüştü. Biz bunu yapacağız diyorlar. Ama yetkiniz yok diyince de biz de biliyoruz yetkimiz olmadığını ama yetkisi olan bir kamu kuruluşu oluşuncaya kadar biz bunu götüreceğiz diyorlar.
Yani Bilgi Toplumu Bakanlığı veya yerini alacak bir organ kuruluncaya kadar?
Evet.
O kurulursa onunla ilgili bir komisyon da oluşturulması söz konusu olacak mı?
Evet, işte o zaman biz de komisyonumuzu kuracağız. Ama bununla ilgili bir zaman hedefi maalesef yok. Bu konu gündeme geldiğinde deprem dendi, mali kriz dendi, konu gündeme gelemedi.
Bu Tübitak, Telekomünikasyon Kurulu, Türk Telekom ve ilgili diğer bir kaç kamu kuruluşunun bir araya getirilmesiyle çözülebilecek bir sorun değil mi? Bir organ veya komisyonun oluşturulup işlerin hızlandırılması?
Bir başka yanılgı da şu; Deniyor ki, her kuruma her okula birer bilgisayar verelim bunları internete bağlayalım. Çağ atlayalım. Keşke öyle olsaydı. Siz bunu yapsanız ve ucuz yoldan sağlasanız bile bilgi toplumu haline dönüşemiyorsunuz. Gözden kaçan şey kim kullanacak, kim öğretecek, eğitimini nereden alacak, hangi bilgilerden yararlanacak?
Siz bilgi altyapısını sağlamazsanız vatandaşınızı Avrupa ve Amerika´ya bağlıyorsunuz. Sadece orada olan biteni kontrolsüz bir şekilde suçları zararları yanıltmaları ile beraber izleyeceksiniz. O zaman “Digital divide” denen bilgiyi kullananlar-kullanamayanlar ayrımında olduğu gibi bir ayrıma geleceğiz.
Mesele nasıl olursa olsun bunun içine atlamak değil...
Bilerek atlamak. Niçin kullanacağını bilmek, iki işin ekonomisini sağlamak. Biz tutup da bütçenin önemli bir kısmını bu işe yatıramam. Bunu akıllıca kullanmak gerek. Bunun için kamu, özel sektör, sivil toplum örgütleri bir araya gelip oturup mantıklı bir plan yapmalılar.
e-Türkiye diye bir çalışma başlatıldı. Bunun amacı nedir? Daha fazla bir pasta yaratıp bunu bölmek mi?
Aynen öyle. Bakanlar Kurulu AB ile yapılacak çalışmalarda koordinasyon görevi AB Genel Sekreterliği’ne verilmiştir. O zaman bu koordinasyonu AB Genel Sekreterliği yapacak. Nokta. Ama sayın Bahçeli bu koordinasyonu Tübitak´a veriyor. Diğer taraftan da Başbakanlık bünyesinde e-Türkiye çalışması devam ediyor. 13 ayrı çalışma grubu bu konuda çalışmalar yapıyorlar. İster istemez bu e-Avrupa+´ya bağlanmak zorunda. İnşallah bağlanır.
Peki sizin bu noktada hakikaten elle tutulur yapacağınız ne?
Açıkçası yetkimiz olmadığı için öneri oluşturmak, toplantı yapmanın dışında yapacak bir şey yok. İşte 5 Şubat´ta yaptığımız toplantıda bir kez daha bir yetki karmaşası, bir kaosun olduğunu vurgulamış ve gözler önüne sermiş olduk.
Verimli ve etkin bir lobi faaliyeti yapamıyor musunuz?
Olmuyor. Meclis´de çalışma maalesef milletvekillerinden ziyade hükümet ve parti ağırlıklı. Bir kanunun Meclis´de ele alınabilmesi için hükümetin o kanunu ele alması gerekiyor. Hükümet de kendisi için öncelikli kanunları ele alıyor.
Milletvekilleri olarak en azından 3-5 kanun teklifi hazırladık, Yazılım desteklenmesi olsun, teknopark kurulmasının teşvik edilmesi için olsun. Aradan 3-4 yıl geçtikten sonra hükümet bu ikincisini, Sanayi Bakanlığı kanalıyla, bizle ilgisi olmadan, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Yasası şeklinde ele aldı.
Tübitak´ın bir katkısı olmadı mı?
Tübitak bu konuda herhangi bir sonuç elde edemez. Maalesef Türkiye bu konuda yanıltılıyor. Açık seçik ortaya konulup bir an önce bu konuda yetkisi ve sorumluluğu olacak bir birim, bir devlet bakanlığı, veya icra yetkisi olan bir bakanlık veya hiç olmazsa şimdilik bir bilgi toplumundan sorumlu devlet bakanlığı şeklinde bir bakanlık oluşturulmalı.
Yani şu anda yapılan uzun vadeli sağlıklı bir oluşum kurulup bilgi toplumu yaratılmasından çok, bir pasta yaratılıp bir an önce paylaşılmasına yönelik.
“İNTERNET HİZMETLERİNİN TÜRKİYE’YE YAYILMASINDA ÖNCÜ DEVLET OLMALI”
e-Avrupa´da ve bunun Türkiye´ye uyarlanarak bir bilgi toplumu yaratılmasında devletin rolü nedir?
Büyüktür. Hem bu hizmetlerin ucuz verilmesinde, hem de kara bakmadan Doğu’ya, Güneydoğu’ya ihtiyaç bulunan bölgelere yayılmasında devletin rolü büyüktür. Bunun toplum hizmeti olarak verilmesi gerekir. Bunun devletin katkısı olmadan yaptırılması mümkün değil, doğru da değil.
Yeri geldiğinde devlet çekilsin karışmasın deniyor. Yeri gelince devletten yardım, katkı bekleniyor. Bu bir ikilem değil mi?
Çok doğru. Türk Telekom´u özelleştirdiniz. Nedir bunun mantığı? Parası olan hizmeti alır. Ama öbür taraftan kamu olarak biliyorsunuz ki, ben vatandaşıma kolay ve ucuz internet kullanımını sağlayacağım. Ankara ve İstanbul´da sağladınız. Doğu´da, Güneydoğu´da, Trabzon´da nasıl sağlayacaksınız. Özelleştirdiğiniz Türk Telekom burası karlı değil diyecek. Onun için mutlaka ve mutlaka devletin işin içinde olması lazım.
Kimi toplantılarda şu tür görüşler var; ``Efendim devlet karışmasın, biz özel sektör olarak harikalar yaratırız, biz harikaların çocuğuyuz''. İnanmazsınız, iki sene önce toplantılarda bunlar çıkıp söylendi. Ne oldu o özel sektör harikalarında son iki yılda. O harikalar yaratırız diyenler, bunu üzülerek söylüyorum, dağıldılar. Darmadağın oldular.
Özellikle İxir gibi internet servis sağlayıcılarının, TT´yi şikayet etmelerinden bahsediyorsunuz herhalde...
Kesinlikle, bunlar ve bunun gibi sektörler. Bunu özel sektörü azımsamak, küçümsemek için demiyorum.
“SADECE 200 MİLLETVEKİLİ BİLGİSAYAR KULLANIYOR”
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teknolojiye yaklaşım, ülkeyi yönetenlerin konumu nedeniyle çok önemli... Ülkeyi yöneten milletvekillerinin, örneğin bilgisayar sahipliği ya da internete giriş düzeyleri de bu açıdan hayati kriter olarak değerlendiriliyor. Ziya Aktaş’a “Meclis’te kaç milletvekilinin bilgisayarı var” diye soruyoruz. Şu yanıtı veriyor:” Benim tahminime göre bilgisayarı olanların sayısı 200 civarındadır. Ev veya işyerlerinde bulunanlarla birlikte ben rahatlıkla milletvekillerinin en azından yarısının artık bilgisayar kullanabildiğini söyleyebilir. Yani o noktaya geldi”...
“Tabii bu bir açıdan iyi, bir açıdan da yetersiz” şeklindeki değerlendirmemizi de yerinde buluyor ve ”Doğru haklısınız, bu çağda artık her milletvekilinin bilgisayar kullanıyor olması gerekir” diyor.
MECLİS E-AVRUPA’NIN NERESİNDE?
e-Avrupa süreci nedir?
1999´ın Aralık ayında Avrupa Birliği eAvrupa´yı yarattı. Bunun amacı, Avrupa ülkelerinde bilgi toplumunu yaratmak. Nedir o? Her vatandaşın gerek duyduğu bilgiye kolay ve ucuz bir şekilde erişeceği toplum. Önümüzdeki 4-5 yıl içinde böyle bir toplumun yaratılması amaçlanıyor.
Japonya´daki milenyum projesi de aynı şeyi Japonya için düşünüldü.
Bu Amerika´da Clinton ve yardımcısı Al Gore´un bu konuya önem vermeleriyle başlayan bir sürecin devamıydı. Bu süreçte Amerika, Al Gore başkanlığında bir taraftan internet altyapısını geliştirmeye çalıştı, diğer taraftan Amerika´daki kamu yapısını bilgi ve bilgi teknolojilerine göre yeniden düzenlemeye başladı. Sonunda internet yayıldı. Kamudaki verim arttı.
Sizin grubunuzun bu sürecin Türkiye´de yerleşmesine katkısı nasıl olacak?
Bilgi toplumu kamu özel sektör, sivil toplum örgütleri, medya, akademinin hepsinin bir araya gelerek ulaşacağı bir husus. Bu her kesim tarafından anlaşılmıyor. Biz bu grupta bunu yapmaya çalışıyoruz.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?