Bir dönem büyük zorluklar yaşandı. Ardı ardına pek çok telekom şirketi piyasadan çekildi. Yeni dönemde ise telekomünikasyon yıldızı parlayan sektörler arasında başı çekiyor. Mc Kinsey’nin 600 danış...
Bir dönem büyük zorluklar yaşandı. Ardı ardına pek çok telekom şirketi piyasadan çekildi. Yeni dönemde ise telekomünikasyon yıldızı parlayan sektörler arasında başı çekiyor. Mc Kinsey’nin 600 danışmanla en büyük çalışma gruplarından biri olan Avrupa Telekomünikasyon Çalışma Grubu Direktörü Rolando Balsinde de aynı görüşte. Ona göre, telekomun yükselişi hiç bitmeyecek. Kablosuz iletişim, geniş bant ve internet gibi teknolojiler bu gelişimin sürmesini tetikleyecek. Önümüzdeki dönemde sektörde hayal bile edemeyeceğimiz gelişmelerin olacağını söyleyen Balsinde, “Şu anda telekom sektörü bundan 10 yıl sonrasında ulaşacağı yerin yüzde 1’ine bile ulaşmış durumda değil” diyor.
Rolando Balsinde, Mc Kinsey’nin en büyük çalışma grupları arasında yer alan Avrupa Telekomünikasyon Çalışma Grubu’nun direktörü. Dünyada Hong Kong, Lizbon, Madrid, Mexico City ve New York’ta büyük projeler yapmış olan Balsinde, son 12 yıldır telekomünikasyon ve ileri teknoloji sektörüne odaklanmış durumda. Pek çok dev şirketle çalışma olanağı bulmuş olan Balsinde, telekomünikasyon sektörünün gelişme sürecinde olduğunu düşünüyor.
Ona göre, sektör şu anda bundan 10 yıl sonrasında ulaşacağı yerin yüzde 1’inde bile değil. Sektörde ise bir dönem kablolu hizmet pazarındaki maliyet yükünden dolayı şirketler sorunlar yaşadı. Kablosuz iletişim teknolojilerinin gelişimiyle birlikte ise bu sorunlar ortadan kalktı. “Internet ve yeni iletişim cihazları da sektöre dinamizm getirdi” diyen Balsinde, sektördeki büyümenin son bulmayacağını düşünüyor.
Türkiye pazarıyla ilgili de ilginç görüşleri olan Balsinde’ye göre pazarda 3 büyük GSM operatörünün olması oldukça doğal. Ona göre, bu sayı 2 ya da 4 olsaydı, sağlıklı bir yapı kurulamazdı. Balsinde, Turkcell’in pazar içindeki yapısının ise diğer ülke örneklerine göre farklı olduğunu söylüyor. Genellikle lider oyuncunun pazarda yüzde 50 pazar payı bulunduğunu belirtiyor. Turkcell’in ise yüzde 60’ı geçen pazar payıyla ve piyasada söz sahibi olan kurumla bir ilişkisinin olmamasıyla farklı bir profil çizdiğine dikkat çekiyor.
Balsinde ile telekomünikasyon sektöründe yükselen alanları, teknolojileri, gelişmekte olan pazarlarla ilgili düşüncelerini konuştuk.
TELEKOMUN MÜTHİŞ GÜCÜ
Tüm dünyada telekomünikasyon sektörü, tüm özel sektör yatırımlarının yüzde 10’unu oluşturuyor. Ön plana çıkan ülkeler ise her dönem değişiklik gösteriyor. Geçmişte, özellikle telefonun ilk bulunduğu yer olması nedeniyle Amerika’da bu sektör büyük gelişim gösterdi. Daha sonra Avrupa bu alanda önemli yatırımlar yaptı. Gelişmekte olan pazarlar ise, diğer bölgelere göre düşük bir seyir izledi. Yine de son 10 yılda gelişmekte olan pazarlar sektörün odak noktası haline geldi diyebiliriz.
Telekomünikasyon, kablolu iletişimin ön planda olduğu bir sektördü. Sektörün elde ettiği tüm gelir kablolu teknolojilerden geliyordu. Bu da sektöre oldukça fazla maliyet yüklüyordu. Gelişmekte olan pazarlarda bu pahalı servisin bedelini karşılayabilen az sayıda oyuncu vardı. Altyapıyı oluşturmak da yine maliyetinden dolayı sorun yaratıyordu. Bu durum kablosuz iletişim teknolojilerinin ortaya çıkmasıyla birlikte değişti. Bu teknoloji, tüketicilerin en temel iletişim aracı olan sese çok daha ucuza ulaşmasına neden oldu. Kablosuz iletişimin ortaya çıkmasıyla birlikte, daha önce iletişim cihazlarından hiçbirini tanımayan belirli bir kitleye de ulaşma imkanı doğdu. Bu da yüz binlerce yeni tüketici anlamına geliyordu. Bu teknolojinin gelişmesi bu nedenle bir devrim yarattı diyebiliriz. Hindistan, Türkiye, Çin gibi gelişmekte olan pek çok pazar da bu devrimin olumlu etkilerini görmeye başladı.
BÜYÜMENİN ARKASINDAKİ 3 GÜÇ
Ben şu anda sektörün gelişme dönemi içinde olduğunu düşünüyorum. En önemlisi, sektör, çok büyük bir büyüme potansiyeline sahip. Bu büyüme potansiyelini ise 3 yeni alanın oluşturduğunu düşünüyorum.
Kablosuz iletişim teknolojilerini kullanan kişi sayısının ve bu alandaki penetrasyon oranının arttığını hep birlikte göreceğiz.
Sektörde büyüme potansiyeli olduğunu düşündüren ikinci konu ise gelişmekte olan pazarlar. Dünya nüfusu 6,5 milyar kişiye ulaşmış durumda. Bu nüfus içinde yaklaşık 2 milyar kişi iletişim cihazı kullanıyor. Bu da 4 milyar insanın bir iletişim cihazına sahip olmadığını gösteriyor. Bu kesimin de önümüzdeki 10 yıl içinde iletişim dünyasıyla tanışacağını düşünüyorum.
Büyümeyi tetikleyen başka bir faktör de telekomünikasyon ve medya sektörü arasındaki ilişki. Bu ilişki birkaç yıl öncesine kadar ayrı düşündüğümüz pek çok teknolojinin bir araya gelmesini sağladı. Örneğin, dergiler, kitaplar, gazeteler ya da müzik artık kablosuz iletişim teknolojileri sayesinde daha kolay ulaşılabilir hale gelmiş durumda. Sonuçta bilgisayar ve telefon sadece içerik üreten teknolojilerdi. Fakat kablosuz iletişimin gelişmesiyle birlikte bu iletişim araçlarının yarattığı katma değer de arttı. Bu alanda hizmet almaya istekli pek çok tüketici var. Bu durum telekomünikasyon sektörünü olduğu kadar medya sektörünü de yakından ilgilendiriyor.
SEKTÖRÜN YENİ KAR HARİTASI
Sektör global olarak oldukça kârlı bir profil çiziyor. Ayrıca gelecek vaat eden ve büyüyen bir sektör. Bugün şirketlere en fazla kâr getiren alanların başında kablosuz hizmetler geliyor. Ses ve internet bazlı iş yapan şirketlerin çoğu kâr ediyor. Örneğin, Google ve e-Bay gibi şirketler bu konuda oldukça başarılı örnekler.
Telekomünikasyon sektörünün değer yaratabilmesi, regülatör kurumların oluşturdukları stratejiyle doğru orantılı. Bir ülkedeki düzenleyici kurumun tavrına göre yatırımlar somutlaşır, altyapı kalitesi oluşur, tüketiciler değer elde eder ya da etmez. Düzenleyici kurum yanlış karar verirse bu ekonomiyi de olumsuz etkiler.
Geçmişe baktığımızda ise, kablolu iletişim hizmetlerinin kâr getirmediğini görüyoruz. Özellikle bu alandaki bazı teknolojiler hiç kâr getirmiyordu diyebiliriz. Kablo teknolojisini kullanan şirketler, dünya çapında ağ kurmak zorundaydı. En azından kendi ülkelerinde bu ağı oluşturmaları gerekiyordu. Düşünürseniz, dünyanın her yerinde iletişim aynı ölçüde kullanılmıyor. Geçmişte de bu durum böyleydi. Şirketler binlerce dolar harcayarak bu teknolojiyi tüketicilere götürüyordu. Oysa kullanıcılar bu pahalı teknolojiler için ayda sadece 3 dolar bile ödeyebiliyorlardı. Bu da şirketlerin kârlılığını olumsuz etkiliyordu. Bu nedenle kablolu iletişim işinde olan pek çok şirket büyük sorunlar yaşadı. Kâr edemeyen bu şirketler hissedarlarını da mutlu edemiyordu.
Bunun dışında çok fazla lisans verilen ülkelerde de şirketlerin kâr edemediklerini görüyoruz. Bu ülkelerde genellikle ilk 3’te olan şirketler işlerini kârlı şekilde yürütebiliyor. Elde ettikleri kâr yüksek olmasa da piyasada bu şirketlerin hayatını sürdürmesine yetiyor. Genellikle ilk 3’ün dışındaki şirketlerin ise negatif bir geri dönüş oldukları görülüyor. Bu nedenle geçmişte şirketler çok sorun yaşadı. Kimisi birleşti, satın alınanlar oldu ama çoğu ortadan kayboldu.
TELEKOMU BÜYÜTEN FAKTÖRLER
Telekomünikasyon sektörü 20’nci yüzyılın başlarında büyümeye başladı. Daha sonraları ise teknolojiyle birlikte sektörde belirli gelişmeler oldu. Ağlar dijitalleşti, ama bu değişimi tüketici hala net olarak hissetmiyordu. Sonuçta onlar için telefonu kullanmanın şekli değişmemişti. Telefonu kaldırıp, numarayı çeviriyorlardı.
90’larda ise iki olay sektörü derinden etkiledi. Bunlardan ilki tabii ki kablosuz iletişimin gelişmesiydi. Bu teknoloji ticaretin canlanmasını sağladı. İletişim için kullanılan cihazlar küçüldü, ucuzladı, en önemlisi altyapı maliyeti düştü. Tüketiciler de bu cihazlara ilgi gösterdi ve bu sektörde önemli bir dalga yarattı.
Aşağı yukarı aynı zamanlarda internet ortaya çıktı. İnternet insanların iletişim cihazlarıyla hayal bile edemeyecekleri işleri yapmasına olanak sağladı. Bunun için sadece bir bilgisayara ihtiyaçları vardı. Internet tüketicilere farklı ürün ve hizmet sunmayı olanaklı kıldı. İnsanlar daha fazla değer elde etmeye başladılar. İnternet sayesinde gazete okuyabildiler, dünyanın bir ucundaki kişilerle anında konuşabildiler, alışveriş yapabildiler. İnternet sektörde büyük bir dönüşümü de beraberinde getirdi.
Bu sırada hatırlarsanız yeni ekonomi balonu olarak adlandırılan bir dönem de yaşandı. Bazı şirketler hatalar yaptı. Çoğu işlerini kapatmak zorunda kaldı. Yine de şu anda her şey oldukça sağlıklı durumda. Son 2-3 yıldır bu alandaki şirketlerin büyümelerini sürdürdüğünü görüyoruz.
BÜYÜME NE KADAR SÜRECEK?
Ben sektördeki büyümeyi, sektördeki yaşam döngüsünün bir parçası olarak görmüyorum. Yaşam döngüsünün bir sonu vardır. Bu sektörde bir son olacağını düşünmüyorum. Bence telekomünikasyon sektöründe ortaya çıkan gelişmeler artarak devam edecek.
Sektör henüz genişleme aşamasında. Tüketicileri daha fazla tatmin etmek için de sektör içindeki oyuncular yeni kaynaklar bulmayı sürdürecek. Sonuçta iletişimin sınırı yoktur. Bugün 5-6 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz gelişmelere tanık oluyoruz.
Bu sektör önümüzdeki dönemde de tüketicilere ilginç ve çekici hizmetler sunmaya devam edecek. Bu gelişmelerin çoğunun telekomünikasyon sektörü ile diğer sektörlerin bir araya gelmesiyle oluşacağını düşünüyorum. İletişimle ilgisi olmayan global nüfusu daha yapılacak çok iş olduğunu gösteriyor. Bana göre, şu anda, bundan 10 yıl sonra geleceğimiz yerin yüzde 1’inde bile değiliz.
YENİ DÖNEMİN TEKNOLOJİLERİ
Sektörün büyümesini sağlayan pek çok teknoloji var aslında. Bunlardan birincisi, geniş bant teknolojisi. Geniş bant teknolojisi, daha fazla bilginin daha ucuza transfer edilmesini sağlamış durumda. Genellikle bu teknoloji kablolu iletişimle sağlanıyor. İnternete girebilmek için genellikle tüketiciler telefon kullanıyordu. Ancak, bu da değişmeye başladı. Zaten tüketiciler bağlantının yavaşlığından şikayet ediyordu. Geniş bantla birlikte bağlantı daha da hızlandı. Şu anda bile limitli olarak gördüğüm geniş bant teknolojisinin önümüzdeki dönemde saniyede 1 mb bilgiyi taşıması hiç de sürpriz olmaz. Geniş bantın kablosuz teknolojiyle kullanılması da mümkün. GPRS, EDGE, 3D gibi teknolojiler böyle çalışıyor. Bu teknolojilerin her biri tek bir işe hizmet ediyor, o da daha fazla değer yaratmak. Transfer edilen bilginin daha hızlı transfer edilmesini sağlıyorlar.
Teknoloji anlamında cihazların da büyük gelişim içinde olduğunu görüyoruz. Blackburry gibi cihazlar, sizin e-mail’lerenizi her yerde görmenizi sağlıyor. Son teknoloji cep telefonları da büyük gelişim göstermiş durumda. Bu telefonlarla video ve resim çekebiliyorsunuz.
Internet dünyasındaki gelişmeler de devam ediyor.
Google’ın verdiği hizmeti almayı bundan 5 yıl önce kimse düşünemezdi. “Arama” kavramını hayatımıza bu şirket soktu. Çok basit bir matematiksel algoritmayla, insanlar aradıkları bilgiyle ilgili bir kelime giriyor ve o bilgiye anında ulaşabiliyor. Bu tüketicilere geniş bir iletişim altyapısı sundu. Google sunduğu bu değeri reklam satarak kâra dönüştürmeyi başardı.
eBay ise başka başarılı bir örnek. Apple gibi şirketler de müzik indirmeyi yasallaştırdı ve tüketicilere farklı bir hizmet sunarak başarıyı yakaladı. Bu şirketlerin her birinin başarısı internet teknolojisiyle alakalı.
HANGİ ŞİRKETLER AYAKTA KALACAK?
Bu sektördeki şirketlerin profiline baktığımızda, genellikle büyük ölçekli şirketlerin pazarda yer aldığını görüyoruz. Bunun dışında sermaye yapısı güçlü, pazarda iyi konumda olan, fiyat dinamiklerini iyi anlayan, ürün kalitesi yüksek, profesyonel insanlarla çalışan şirketler olmaları önemli. Aslında bunlar sektör bağımsız önem taşıyan özellikler.
Bunun dışında telekomünikasyon sektöründe başarılı olmak için dikkat edilmesi gereken bazı kriterler var. Sektörde regülatörlerin yönetim tarzı önemlidir. İkinci olarak teknoloji seçimine dikkat etmek gerekir. Son olarak da ticari beceriye sahip olmak şarttır. Bu kriterlere sahip olan şirketler, işlerini sürdürmeyi başarır.
BAŞARI İÇİN ÖLÇEK ÖNEMLİ Mİ?
Bana göre burada önemli olan ölçek değil. Fakat bu sektörde pazar payı bir şirket için kritik öneme sahiptir. Örneğin kablosuz teknoloji alanında bir pazarda 4 oyuncu varsa, bu şirketlerden bir tanesinin yüzde 10 pazar payı olması, şirketi sıkıntıya sokar.
Burada yapısal bir sorun var demektir. 3 oyuncu olan ülkelerde ise yüzde 20 pazar payı olan şirket aslında para kazanmıyor demektir. Yani sektör içinde yatırımın geri dönüşünü aldığınız payla ölçmeniz mümkün.
“TÜRKİYE SAĞLIKLI BÜYÜYOR”
* Türkiye’de pazarda söz sahibi olan bir şirket, 3 GSM operatörü ve yeni kurulan uzak mesafe hizmetler veren şirketler olduğunu görüyoruz. Benzer ülke deneyimlerinize göre böyle bir pazar için yorumlarınız neler olabilir?
3 BÜYÜK OYUNCU NORMAL Kablosuz hizmetler sektöründe 3 büyük oyuncunun olması oldukça sağlıklı bir yapı olduğunu gösteriyor. 2 şirket, Türkiye pazarı için oldukça az olurdu, 4 ise fazla. Türkiye’de bildiğim kadarıyla Turkcell pazarın lideri konumunda. Üstelik oldukça da güçlü bir lider. Genellikle benzer profildeki ülkelerde pazarın lideri olan şirketin pazar payı yüzde 50’lerde olur. Ama bildiğim kadarıyla Turkcell’in pazar payı yüzde 60’ı geçmiş durumda.
Türkiye pazarında bir başka ilginç nokta ise pazarda söz sahibi olan şirketle, lider şirket arasında bir ilişki yok. Çoğu ülkede kablosuz hizmet sektörünün liderinin ülkedeki büyük yerel telekom şirketiyle bir ilişkisi vardır. Bu da aslında pazar liderine güç katar.
REGÜLATÖRÜN TUTUMU ÖNEMLİ Yine de ülke ölçeğini düşündüğümüz zaman, Türkiye’deki gelişim oldukça normal. Pazarın olumlu yönde ilerlemesi her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de regülatörün operatörlere yatırım yapmak için olanak sağlamasıyla doğru orantılı. Önümüzdeki dönemde ekonomik açıdan bir dalgalanma olma ihtimali de yatırımları etkiler. Kablolu hizmetler sektöründe ise, rekabetin nasıl şekillenmiş olduğuyla ilgili durum değişir. Altyapı bazlı servis verilmesi farklı bir durum yaratır. Bunun yanında regülatör telekomünikasyon kurumu, kendi ağlarını şirketlere açmış da olabilir.
GENİŞ BANTTA REKABET VAR Türkiye’de geniş bantta da bir rekabet söz konusu. Özellikle altyapı anlamında rekabet var. Bana göre gelişmekte olan pazarlarda kablosuz hizmetler pazarı önümüzdeki dönemde de büyümeye devam edecek. Bu nedenle bu bölgelerde büyük potansiyel olduğunu düşünüyorum. Bu teknolojilerin gelişmesine ülke izin verirse ve geniş bant teknolojilerinin gelişmesi sağlanırsa o zaman sektör de gelişmeye devam edecektir.
“KABLOLU İLETİŞİMİ KULLANANLAR BAŞARISIZ OLDU”
* Türkiye’de serbestleşmenin ardından pek çok şirket bu sektöre girdi. Fakat daha sonra çıkmaya başladılar. Uluslararası piyasalardaki deneyiminiz uyarınca sizce Türkiye neden böyle bir süreç yaşadı?
LİSANSLA İŞ BİTMİYOR Dünyada özellikle 90’ların sonunda pek çok ülke, farklı şirketlerin sektöre girmesi için çözümler geliştirdi. 1997-2002 yılları arasında pek çok şirkete lisans verildi. Fakat bu alınan lisansla iş bitmiyordu. Lisansı alan kişinin, yeri kazması, kabloyu yere döşemesi, tüketiciye ulaşması, bir marka yaratması ve en önemlisi tüketiciyi kendi hizmetini alması için ikna etmesi gerekiyordu.
MALİYETLER SORUN YARATIYOR Baktığınızda bunlar oldukça para gerektiren aynı zamanda da zor işler. Biz, uluslararası piyasalarda bu alanda çok az oyuncunun başarılı olduğunu görüyoruz. Altyapısal bazda kablolu teknolojiyi kullanan çoğu şirket işini kapatmak zorunda kaldı. Bu her ülke için geçerli olan bir gerçek. Hatta tüketici bazında düşündüğünüzde bu işin çok çekici olduğu ülkeler de bile bu durum yaşandı. Amerika’nın en önemli bölgelerinde bile şirketler sorun yaşadılar.
PARALI TELEVİZYON ÇÖZÜM OLDU Gelişmekte olan pazarlarda ise gelir elde eden oyuncu sayısı yok denecek kadar azaldı. Hatta bu nedenle çoğu ülkede şirketler paralı televizyona yöneldiler. Bu alan daha kârlıydı. İnsanlar evlerinden CNN uluslararasını izleyebilir hale geldiler. Ancak bu değişimin ardından şirketler para kazanmaya başladılar. Amerika ve Şili gibi birkaç ülke bu dönüşümü gerçekleştirmeyi başardı.
KABLOSUZ İLETİŞİMLE SEKTÖR AÇILDI Kablosuz teknolojiye geçilmesiyle birlikte ise rekabet açıldı diyebiliriz. Piyasada söz sahibi olan kurum ağlarını para ödeyen başka şirketlere açtı. Bazı ülkelerde bu rekabeti hareketlendirdi ve bu rekabetten tüketici faydalandı. Bazı durumlarda ise kural koyucular bu olayı çok abarttılar. Çok düşük oranlarla ağlarını açtılar. Bu da sektörü olumsuz etkiledi.
REKABET HANGİ ALANLARDA YOĞUNLAŞIYOR?
ÜLKEYE GÖRE DEĞİŞİYOR Geçmişte, kablosuz iletişim alanında çok fazla rekabet vardı. Bundan 10 yıl önce, pek çok oyuncu bu sektörde faaliyet gösteriyordu. Bazı bölgelerde ise kablolu iletişim konusunda rekabet oluştu. Fakat bu durum bu alanda çok büyük oyuncuların olduğu Amerika, Hollanda ve İngiltere gibi ülkelerde yaşandı. Bu ülkelerde kablolu iletişim konusunda önemli yatırımlar olması bu rekabeti tetikliyordu.
KABLOSUZ İLETİŞİMDE REKABET Yine de genele vurduğumuzda kablosuz iletişim pazarında daha fazla rekabet olduğunu söylemek mümkün. Sonuçta gelişmekte olan pazarların çoğunda kablo altyapısı yok. Çin, Afrika, Hindistan bu ülkeler arasında yer alıyor. Daha sonraları ise kablolu hizmet pazarındaki rekabetin kablosuz iletişim teknolojileri yüzünden hareketlendiğine şahit olduk.
GELİR TRANSFERİ OLDU İnsanlar mobil telefonlarından normal kablolu telefonları aramaya başladılar. Bu nedenle her iki teknoloji de birbirinin pazar payından gelir elde etmeye başladı. Fakat esas tüketimi artıran teknoloji, kablosuz iletişimdi, bu nedenle asıl kazanç sağlayan alan da bu teknoloji oldu.
“TÜRKİYE ÇOK CAZİP, YATIRIMCI ÇEKMESİ NORMAL”
* Türkiye’de Türk Telekom çoğunluk hisselerinin Öger Telekom’a satışı gerçekleşti. Size göre Öger Telekom neden Türkiye’yi tercih etti. Öger Telekom’un GSM’cilerle rekabete girmesini bekliyor musunuz?
Bir pazara girerken herkes pazarın büyüme potansiyeline bakar. Türkiye büyüyen bir ülke, önümüzdeki dönemde de büyümeye devam edecek. Bu nedenle yabancı yatırımı çekmesi doğal.
Bunun yanında AB adaylığı da Türkiye’ye bir değer katıyor. Yabancı şirketler satın aldıkları şirketlerin daha iyi yönetilebilme potansiyeline de bakarlar. Örneklere baktığımızda özelleştirilmeden önce şirketlerin çok da iyi yönetilmediklerini görüyoruz. Tabi regülatörlerin tutumu da yabancı yatırımcıyı etkiler.
* Dünyada özelleştirmede başarılı ve başarısız olmuş ülke örnekleri verebilir misiniz?
Brezilya bütün kontrolü özel sektörün eline bıraktı. Bu durumun ardından sektörde yatırım ve servis kalitesi arttı. En önemlisi fiyatlar düştü. Bu özelleştirmenin ardından Brezilya ekonomisi büyük yarar sağladı.
Rusya’yı ise başarısız bir örnek olarak görüyorum. Rusya’da da sektörde hakim konumda olan bir kuruluş vardı. Bu kurumun özelleştirilmesinin ardından, komisyon şirketi kontrol altına aldı, baskı yarattı. Bu nedenle özelleştirmeden beklenen performans elde edilemedi. Bu nedenle de kablolu hizmetler sektöründe Rusya’da kalite düştü. Fiyatlar arttı ve fayda sağlanamadı.
Şeyma Öncel Bayıksel
soncel@capital.com.tr
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?