Telekom-İnternet Evliliğinin Yarını

Santino Saguto / AT Kearney Başkan Yardımcısı Santino Saguto, dünyaca ünlü bir danışmanlık şirketi olan AT Kearney’in başkan yardımcılarından. Aynı zamanda Akdeniz bölgesindeki telekomünikasyon-i...

1.10.2001 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Santino Saguto / AT Kearney Başkan Yardımcısı

Santino Saguto, dünyaca ünlü bir danışmanlık şirketi olan AT Kearney’in başkan yardımcılarından. Aynı zamanda Akdeniz bölgesindeki telekomünikasyon-internet projelerinden sorumlu. Yarının dünyasında, telekom ve internet evliliğinin etkilerinin görüleceğini söylüyor. Özellikle bu iki sektörün, IP tabanlı teknoloji kullanmaları nedeniyle birleşmeye çok uygun olduklarına dikkat çekiyor.Ardından da değişimin sonucunu anlatırken, Saguto, “Böylece, bilgi veri tabanı, medya içeriği her an elimizin altında olacak” diyor.

Mobil araçlar, internet ve medya giderek daha iç içe bir hal alıyor. Dolayısıyla insan hayatı son derece kolaylaşıyor ve sadeleşiyor. Herkes işlerini minimum zaman harcayarak yapabiliyor ve böylelikle kendisine giderek daha fazla zaman ayırabilir hale geliyor. Böyle bir ortamda telekomünikasyon ve internet alanına yapılan yatırımlarda da artış gözleniyor. Hatta pek çok farklı sektörde yer alan şirketler bu iki alanda da yer almak için girişimlere başlıyorlar.

Santino Saguto, dünyaca ünlü bir danışmanlık şirketi olan AT Kearney’in başkan yardımcılarından... Aynı zamanda Türkiye’nin de içinde yer aldığı Akdeniz bölgesindeki telekomünikasyon/internet projelerinden sorumlu. Telekomünikasyon ve yeni teknolojiler alanında son derece yetkin bir isim olan Saguto, Capital’in Türk ve dünya telekomünikasyon sektörüne yönelik sorularını yanıtladı.

AT Kearney başkan yardımcılarından Santino Saguto’ya göre, yakın gelecekte telekomünikasyon ile internetin birleşmesi kaçınılmaz olacak. Böylece tüm yaşamımız mobil bir hale gelebilecek.

Saguto, telekomünikasyon ve internetin geleceği çok parlak sektörler olduğunu, bu alanlarda ne kadar hızlı hareket edilirse, başarının da o kadar çabuk geleceğini vurguluyor. “Türkiye, özgür ve gelişmeye açık olduğu zamanlarda çok hızlı büyüyebiliyor” diyen Saguto’nun sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle oldu:

Siz özellikle telekomünikasyon ve yeni teknolojiler alanlarında uzmansınız. Yakın gelecekte telekomünikasyon ve interneti birleştirmek mümkün olabilecek mi?

Evet, olabilecek tabii. Global telekomünikasyon endüstrisinde ortak bir trend var. Bu da, farklı endüstriyel sektörlerin birleştirilmesi trendi. Telekomünikasyon tarafından bakıldığında bunun anlamı mobil araçlar, internet ve medyanın bir araya gelmesi oluyor.

Buna bağlı olarak telekomünikasyonla ilişkili başka sektörler de bulunuyor. Bu sektörler arasında finansal kurumlar da yer alıyor. Çünkü, finansal kurumlarda gerçekleştirilen tüm işlemler internet üzerinden ya da mobil araçlar ile de gerçekleştirilebilir. Bir diğer sektör de kamu sektörü. Çünkü, kamu sektörü yüksek katma değerli hizmetleri sağlamaya yönelik çalışıyor. Telekomünikasyon sektörüne giren kamu şirketleri de bulunuyor. Bunların da altyapıları ve ulusal destekleri var.

Bu sektörlerin tümü endüstri transformasyonunda büyük bir birleşme sağlıyorlar. Özellikle telekomünikasyon ve internet sektörleri, IP tabanlı teknoloji kullanmaları nedeniyle birleşmeye çok uygun durumdalar. Her iki sektörde de yer alan şirketlerin teknoloji platformları aynı olacak. Geçmişte bu şirketler iki ayrı platformda yer alıyorlardı. Ancak, şimdi üzerinde yer alacakları tek platformun maliyeti de daha düşük olacak.

Peki internet ve telekomünikasyon sektörlerinin birleşmesi, hangi yeni teknolojilerin ortaya çıkmasına neden olabilir?

Hizmetler açısından bakarsak, bu sektör şu anda internet tarafından yönlendiriliyor. Bunun anlamı, bilgi teknolojisi ile ilgili her şeyin bir network etkisiyle birbiri ile bağlantılı olmasıdır. Dolayısıyla her birimiz evimizden, dışardan, havaalanından, kısacası her yerden yüksek hızlı terminallere kolayca bağlanabilecek ve hizmet alabileceğiz. Bilgi veri tabanı, medya içeriği her an elimizin altında olacak. Örneğin, istediğiniz her yerden ve her sistemden bir futbol maçı izleyebileceksiniz.

Gelecekte yeni Web tabanlı iş modelleri ortaya çıkacak mı? Bunlar neler olacak?

Şu anda tek bir web tabanlı iş modelinden bahsetmek söz konusu değil. Çünkü, pek çok farklı firma pek çok farklı modeli tamamlamaya çalışıyor. Tabii web tabanlı bir iş modeli oluşturmanın maliyetinin düşük olması da herkese cazip geliyor.

Ben en güçlü olarak Microsoft’u görüyorum. Çünkü, Microsoft tüm yerel internet portallarına tek bir modeli yerleştirmeye çalışıyor. Örneğin, Türkiye kökenli portallarda sadece İstanbul’a hizmet verilebilecek. Bu şekilde global tabanlı sistemlerden yerel sistemlere geçiş sağlanabilecek.

Ayrıca, eviniz için bir web tabanlı sistem kullanabilecek ve evinizdeki elektronik aletleri dışardan da kontrol etme şansına sahip olabileceksiniz.

Geleceğin iş modellerini kullanan şirketler var mı? Bunlara örnek verebilir misiniz?

Mobil operatörlerin çoğu bu iş modellerini kullanıyor. Sabit hat operatörleri yavaş yavaş bu modellere geçiş yapıyorlar. Buradan da görülebileceği üzere, herkes daha geniş alana yayılmayı ve yüksek katma değerli hizmet sunmayı amaçlıyor.

Geleceğin iş modellerini kullanan mobil operatörlere örnek olarak Avrupa ülkelerindeki tüm operatörlerini ve Japonya gibi bazı Uzakdoğu ülkelerini verebilirim. Özellikle İskandinavya ülkelerindeki mobil operatörler yeni iş modellerini kullanma konusunda çok başarılılar.

Cep telefonu üreticileri de aslında yeni iş modellerinin kullanılmasını teşvik eden modeller üretiyorlar. Örneğin cep telefonunuz ile internete rahatça girebiliyorsunuz. İnternette daha rahat gezinebilmeniz için daha geniş ekranlı telefonlar üretiliyor.

Mobil teknolojiler geliştikçe insanların yaşamları nasıl değişecek?

Bugün yapılması gereken şey, geleceği anlayabilmek için teknolojiye kolayca erişebilen insanlara bakmaktır. Böyle bir durumda taşınabilir bilgisayarı olan bir kişi istediği her yerde onu açıp kullanabiliyor. Mobil teknolojilerin gelişmesi ile birlikte herkes bunu yapabilecek. Ayrıca, bu cihazların fiyatları da ucuzlayacak ve insanlar bu cihazlara daha rahat sahip olabilecekler.

Bunun yanında, taşınabilir cihazlar küçülecek ve daha fazla çeşit göreceğiz. Örneğin, Bluetooth adında yeni geliştirilmekte olan bir teknoloji var. Bir restorana giriyorum, masanın üzerinde bir ekran duruyor. Bu ekrandan tüm verilerime ulaşabiliyorum ve dolayısıyla yanımda hiçbir şey taşımama gerek kalmıyor.

Türk telekomünikasyon sektörüne geçecek olursak bu sektörde son yıllarda yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye son derece ilginç bir ülke ve ilginç bir vaka. Çünkü, Türkiye özgür ve gelişmeye açık olduğu zamanlarda çok hızlı büyüyebiliyor. Mobil iletişim sistemleri alanında örneğin Türkiye bu saptamayı doğruluyor. Türkiye mobil iletişim sistemleri alanında dünyanın diğer ülkeleri ile aynı seviyede neredeyse. Tek farkı Türkiye’de yüksek gelir gurubuna mensup kişilerin sayısının, diğer ülkelerden daha az olması. Ama Türkiye’de herkes telefon kullanıyor.

Türkiye’nin telekomünikasyon alanında tam olarak başarıyı yakalaması için, sektörün özelleştirilmesi ve liberalleşmesi gerekiyor. Bu konuda karşı çıkanlar olacaktır, ancak yine de işin üzerine gidilmeli ve özelleştirme gerçekleştirilmelidir.

Tabii unutmamak gerek ki, tüm bunlar gerçekleşirken diğer ülkelerde de çeşitli gelişmeler yaşanacak, fırsatlar ortaya çıkacaktır. Mobil sistemler, internet ve mobil internet hizmetleri bu gelişmelerden bazılarıdır.

Türk Telekom’un özelleştirilmesinde geç kalındığını düşünüyor musunuz? Türk Telekom yabancı yatırımcılar açısından cazibesini koruyor mu hala?

Bu son derece yerinde bir soru. Ben özelleştirme için çok geç kalındığını düşünmüyorum. Türk Telekom’un çok önemli ve net nitelikleri, değeri var. Avrupa’ya baktığımızda tüm liberalleşmiş pazarların aynı süreçten geçtiğini görüyoruz. Bu ülkelerde de öncelikle ulusal varlıklar özelleştirilmek isteniyor, bunun için güçlü bir uluslararası ortak aranıyor ama herkes bu ortağı bulmakta zorlanıyor.

Liberalleşme gerçekleştikten sonra pazara pek çok yeni oyuncu giriyor. İtalya, Almanya, İngiltere gibi ülkelere baktığınızda yüzlerce lisansın verildiği görülüyor. Bunların bazıları ayakta kalmayı başarırken bazıları da yok oluyor ya da birleşiyor. Aynı trend Türkiye’de de gerçekleşecek diye düşünüyorum.

Türk Telekom özelleştirilir ve yabancı yatırımcılar da Türk telekomünikasyon pazarında daha fazla yer alırlarsa, yeni yatırımlar ve rekabet açısından ortaya nasıl bir tablo çıkacağını düşünüyorsunuz?

Sabit iletişim için mobil iletişim pazarındaki durumu örnek verebilirim. Mobil iletişimde Telekom Italia ve Sonera halihazırda Türkiye’de bulunuyor. Dolayısıyla, sabit iletişimde de aynı şey gerçekleşecek. Bu bence takdir edilmesi gereken bir durum. Çünkü, bu şirketler lisans için ortaya büyük miktarlarda paralar koydular. Bana söylenene göre, İş-TIM pek çok insanı işe almış ve almaya da devam ediyor. Bu da bence uluslararası oyuncuların pazara girmesi açısından son derece olumlu bir etken.

Türk Telekom’un özelleştirilmesinin ardından tabii ki daha fazla oyuncu yer alacak bu pazarda. Bu durum diğer tüm endüstriler için de geçerlidir. Liberalleşme sürecinin ardından pazarda yer alan oyuncu sayısı artar ve sonrasında da konsolidasyon gelir. Bu sonunda bir artı değer yaratılan bir süreçtir. Çünkü, bir değer ortaya çıkarılır, ülkenin ortalama know-how oranında ciddi bir artış meydana gelir.

Sonuçta yeni iş alanları yaratılmış olur. Tabii bu sistem artık korunan bir sistem değil liberalize olmuş bir sistem olacak. Ancak rekabetin her zaman böyle koşulları vardır.

Türk telekomünikasyon pazarında önümüzdeki 5 yıl içinde yabancı yatırımcıların payının ne kadar olacağını düşünüyorsunuz?

Ben bu duruma başka bir açıdan bakmayı tercih ediyorum. Çünkü, bu gerçekten de son derece global bir oyun. Neyin ulusal ve neyin uluslararası olduğunu ayırmak giderek zorlaşıyor. Pazar ne kadar liberalleşirse yeni oyuncuların pazardan daha büyük pay alma şansları da o kadar artar. Bu da pazarın hangi hızda liberalleştiğine bağlıdır. Türkiye öyle bir durumda ki şu anda, pazarın nasıl liberalleşeceğine bağlı olarak, pazarda yer alan firmalar paylarının yüzde 10 ya da 15’ini kaybedebilirler.

Uluslararası girişimciler bu anlamda tabii ki büyük bir rol oynuyorlar. Çünkü yabancı bir şirketin pazara girmesi her zaman için daha kolaydır. Türk Telekom vakasında yabancı yatırımcıların rolü ve payı özelleştirmenin hangi hızda gerçekleşeceği ile yakından ilişkilidir.

“TÜRKİYE LİBERALLEŞME TRENİNİ HALA YAKALAYABİLİR”

Türkiye telekomünikasyon pazarı anlamında gelişmiş ülkelere göre ne gibi farklılıklar içeriyor?

Büyüme anlamında Avrupa telekomünikasyon pazarlarında var olan tüm fırsatlar Türkiye’de de bulunuyor. Ancak, pazarın liberalleşmesi hala tamamlanmamış bulunuyor. Pazarın daha geç liberalleştirilmesi fırsatların yok olduğu anlamına gelmez. Bunun anlamı, fırsatların daha sonra doğacağıdır. Belki bir treni kaçırırsınız, ancak arkadan gelmekte olan bir tren daha vardır.

Tabii ki treni ne kadar erken yakalarsanız, hedefinize o kadar çabuk ulaşırsınız. Demek istediğim, fırsatlar hala duruyor. Tabii, ülkelerin farklı hızlarda hareket etmesi gibi global bir risk de var. Hareket hızları teknolojiyi ne kadar hızlı özümsediklerine bağlı olarak değişiyor. Bundan sonrası ise tamamen göreceli bir hal alıyor. İtalya İngiltere’ye göre ikinci, İngiltere ise Amerika Birleşik Devletleri’ne göre.

Ben Türkiye’ye son derece yakın olan Yunanistan’da sık sık çalışıyorum. Yunanistan şu anda liberalleşme sürecinde. Dolayısıyla da pazara pek çok yeni oyuncular giriyor. Yunanistan iki yıl önce de liberalleşmiş olabilirdi çünkü Avrupa ülkeleri genelde 1998 yılında liberalleştiler. Bu nedenle Yunanistan tabii ki bazı fırsatları kaçırdı ama bu gerçek ve yapacak çok fazla bir şey de yok.

“MÜŞTERİYE UYGUN MARKA YARATILMALI”

Telekomünikasyon, diğer sektörlerden farklı kurallara sahip bir sektör. Bu endüstride başarıyı yakalamak için hangi pazarlama kurallarını izlemek gerekiyor?

Telekomünikasyon işinde hizmet satarsınız. Dolayısıyla fiziksel varlığı olmayan ürünler satan bir iş olarak düşünebiliriz bunu. Telekomünikasyon sektöründe müşteriyi yönetmek, müşterinin ihtiyaçlarını anlamak, bu ihtiyaçlara uygun yanıtlar vermek, doğru algılamayı sağlayacak markayı yaratmak çok önemlidir. Örneğin, ben Aria’yı seçmek isterim ama bunun tek nedeni daha ucuz olması değildir. Belki Aria çok ilgi çekici bir reklam yapmıştır ve mağazaya girdiğinizde Aria logosu gözünüze çarpabilir. Bu da telekomünikasyonun bir parçasıdır. Yüksek kaliteli hizmet sağlama yetisine sahip olunamazsa şirketin markası çok kolay bir şekilde yıpratılabilir.

Telekomünikasyonda bir diğer önemli şey de mobil iletişim. Mobil telefon elinizde tuttuğunuz fiziksel bir varlık. Her ne kadar hizmetler bu şekilde bağımsız hale getirilmişse de mobil telefonların modeli toplumda hala bir statü sembolü olarak görülüyor. İnsanlar mobil telefonlarını seçtikleri gibi operatörlerini de seçiyorlar çünkü en iyi hizmeti almak istiyorlar.

“FİNANS SEKTÖRÜ TELEKOM PAZARINDA YERİNİ ALMALI”

Türkiye’de, telekomünikasyon alanında, gerek hükümet gerekse operatörler tarafından hangi stratejilerin izlenmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

Operatörler açısından bakıldığında mobil operatörseniz o zaman internet ile ilgili daha fazla uygulama geliştirmeniz gerekiyor. Eğer bir internet operatörü iseniz o zaman da telekom operatörü olma şansını göz önünde bulundurmalısınız. Eğer telekomünikasyon pazarında henüz yer almıyorsanız ancak daha önce bahsettiğim bankacılık, finans gibi sektörlerde bulunuyorsanız pazara girmeyi ciddi bir biçimde düşünmeniz gerekiyor. Çünkü sizin işiniz ile ilgili, işiniz nerede olursa olsun, bilgi transferinin gerçekleştirilebilmesi için de altyapıya ihtiyaç duyulacaktır.

Hükümet açısından bakıldığında ise hükümetin liberalizasyonun zamanlamasına karar vermesi önem taşıyor. Özelleştirme bir yandan da global telekom pazarına bağlanmak anlamına gelir.

 

 

 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz