BSH (Bosch Siemens Hausgerate), dünyanın 3’üncü büyük ev aletelri üreticisi. Dünya çapında 43 fabrikası, 35 bin çalışanı ve 70 şirketi var. 2003 sonu cirosu ise 6.3 milyar dolar. Bu devin CEO’su Ku...
BSH (Bosch Siemens Hausgerate), dünyanın 3’üncü büyük ev aletelri üreticisi. Dünya çapında 43 fabrikası, 35 bin çalışanı ve 70 şirketi var. 2003 sonu cirosu ise 6.3 milyar dolar. Bu devin CEO’su Kurt Ludwig Gutberlet, büyümekte olan tüm pazarları çekici bulduğunu söylüyor. Ancak, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’nın artık doyma noktasına geldiğini, esas büyümenin Doğu Avrupa ve Türkiye’de yaşanacağına dikkat çekiyor. Ardından da çok önemli bir saptamada bulunuyor: “Türkiye, bizim için önemli bir üretim üssü. Rekabetçilik, yüksek kalite ve yüksek verimlilikle Avrupa için üretim yapabilecek kapasiteye sahip.”
Ev aletleri ve beyaz eşya pazarlarında dünyada büyük bir rekabet yaşanıyor. Bir tarafta ABD, diğer tarafta da Avrupa markaları yer alıyor. Uzakdoğu’dan ise bu pazarları zorlaması beklenen markalar geliyor. BSH (Bosch Siemens Hausgerate), ABD’li Whirlpool ve Electrolux’ün ardından dünyanın en büyük üçüncü ev aletleri üreticisi. Dünyanın değişik ülkelerinde 43 fabrikası, 35 bine yakın çalışanı ve yaklaşık 70 şirketi bulunuyor. 2003’te yakaladığı ciro 6.3 milyar Euro. Avrupa’nın bu ev aletleri devinin başında Kurt-Ludwig Gutberlet bulunuyor. Gutberlet Doğu Avrupa ülkelerini, Türkiye’yi ve ayrıca Çin’i yüksek büyüme oranları gösteren pazarlar olarak nitelendiriyor. Bu ülkelerin geleceğin yükselen yıldızları olacağına dikkat çekiyor.
Ayrıca Türkiye’nin kendileri için önemli bir üretim üssü olduğunu belirten Gutberlet rekabetçilik, yüksek kalite ve yüksek verimlilikle Avrupa için üretim yapabilecek kapasiteye sahip olduğunu söylüyor.
BSH’nın Münih’teki merkezinde bir araya geldiğimiz BSH Başkanı ve CEO’su Kurt-Ludwig Gutberlet Capital’e BSH’nın yapısını, Çin’in ev aletleri pazarında yaratması beklenen etkileri, ev aletleri endüstrisinde yaşanan rekabeti ve Türkiye pazarını değerlendirdi.
BSH’nın yapısından ve dünya beyaz eşya endüstrisindeki yerinden bahsedebilir misiniz?
Bugün dünyada üçüncü sıradayız. Doğrudan rakibimiz olan herkesle, sadece büyük değil, küçük ev aletleri alanında da rekabet halindeyiz. Her ne kadar köklerimiz Avrupa’da, ağırlıklı olarak da Almanya’da olsa da BSH’nin bugün operasyonlarını küresel olarak yürüttüğünü söyleyebiliriz.
İspanya, Türkiye, Polonya ve daha başka birkaç ülkede üretim birimlerimiz var. Bunun yanında operasyonlarımızı Kuzey ve Güney Amerika’ya ve Çin’e genişlettik. Ayrıca Tayland’da da, Güney Asya pazarını kapsamak için bazı aktivitelerimiz bulunuyor.
Dünyada 3’üncü sırada olduğunuzu söylediniz. En büyük rakipleriniz kimler?
Whirlpool ve Electrolux, ilk iki sırada yer alan şirketler. Her iki şirketin de Kuzey Amerika pazarında oldukça büyük operasyonları var. Biz geleneksel olarak küçük bir oyuncuyuz. ABD pazarına daha agresif bir biçimde girme çalışmalarına sadece birkaç yıl önce başladık. Orada fabrikalar kurduk. 2 yeni şirketimiz de bu yılın başında faaliyete geçti.
ABD’de, Avrupa teknolojisine sahip, ancak ABD boyutlarına uygun olan ürünler üretiyoruz. Çünkü, Amerikalılar, Avrupalılara göre daha büyük ürünlerden hoşlanıyorlar. Şu anda ABD pazarında iyi bir gelişme bekliyoruz. Ancak, başta bahsettiğim iki büyük oyuncunun yanında oldukça küçük kalıyoruz.
Avrupa’da ilk sıradayız. Electrolux, ikinci sırada ama bize oldukça yakın. Bu değerlendirme tüm Avrupa’yı, yani Yunanistan’ı, Türkiye’yi ve Doğu Avrupa’yı da içine alıyor. Diğer rakiplerimiz arasında yer alan General Electric sadece ABD’de faaliyet gösteriyor. Ayrıca Koreli LG, ABD’den Maytag, Çin’den Haier de rakiplerimiz.
BSH daha çok bölgesel bir şirket olarak operasyonlarını sürdürüyordu, ancak anladığım kadarıyla artık dünyaya yayılma stratejisini benimsiyor?
Evet bu doğru. Ama şunu da bilmek gerekiyor. Ev aletleri işi, tüketiciye yönelik elektronik ürünler kadar küresel bir iş olamayabiliyor. Farklı bölgelerdeki ürün konseptleri hala birbirinden oldukça farklı. Dolayısıyla, Avrupa için üretilen bir fırını Asya ya da Kuzey Amerika’da satamıyorsunuz. Bu nedenle farklı ürün platformları geliştirmeniz gerekiyor. Bu da tüketiciye yönelik elektronik ürünlerde olduğu kadar kolay olamıyor. Çünkü, o endüstrideki tüm ürünler küresel ürün oluyor. Bu da bizimkinden farklı bir endüstri yapısı oluşturuyor.
Biz küresel olarak hareket ediyoruz ama farklı bölgelerde farklı ürün yaklaşımları izliyoruz.
BSH kuruluşundan bu yana nasıl bir gelişme performansı gösterdi?
BSH, bir Alman şirketi. 1967’de bir joint venture olarak kuruldu. Yüzde 50’si Robert Bosch, yüzde 50’si de Siemens AG’ye aitti. 3 üretim birimiyle başladı. Yarım milyar Euro cirosu vardı.
Önce Avrupa’da büyüdük. Almanya’nın dışına attığımız ilk adımlar Yunanistan ve İspanya’ya oldu. 1990’larda 14 fabrikaya, 41 şirkete ve 3 milyar Euro’nun üzerinde ciroya ulaştık. 2003 yılında ise dünyada 40’ın üzerinde fabrikamız, 70 şirketimiz, 34 bin çalışanımız ve 6 milyar Euro’yu aşan ciromuz var. Her ne kadar Avrupa işimizin merkezi olsa da bugün gerçekten küresel bir operasyonumuz var.
Hangi ülke ya da bölgeyi ilginç ve gelecek vaat eder buluyorsunuz?
Genel olarak büyümekte olan tüm pazarları ilgi çekici buluyorum. Eğer tüm dünyaya bakarsanız, Batı Avrupa ya da Kuzey Amerika gibi doymuş pazarların ciddi oranda büyüme göstermediklerini görebilirsiniz. Buralarda daha çok küçük, tek basamaklı büyüme rakamları görülüyor. Ama Doğu Avrupa ülkeleri ve büyümenin merkezi olan Türkiye, ayrıca Çin yüksek büyüme oranları gösteren pazarlar.
Bu ülkeleri geleceğin parlayan yıldızları olarak nitelemek mümkün mü? Ne düşünüyorsunuz bu ülkeler hakkında?
Bence bu ülkeler gelecekte dünya ekonomisinde yüksek bir paya sahip olacaklar. Öncelikle bu ülkelerdeki yüksek nüfustan, ev aletlerine yüksek talep var. Bu nedenle de bu ülkeleri geleceğin yıldızları olarak niteleyebiliriz.
Öte yandan ev aletleri endüstrisi için iyi bir şey daha var. Doygun pazarlarda bile pazar son derece istikrarlıdır ve istikrarlı kalacağı da bilinir. Yenileme alımı ile büyüyen bir pazar da olsa, yenileme alımının gerçekleşeceği bilinir. Bu diğer kategoriler için geçerli değildir. Ev aletleri bir kere sahip olduğunuzda kaybetmek istemediğiniz şeylerdir. Batı Avrupa’da, Japonya’da ve Kuzey Amerika’da istikrarlı ve gelişmiş pazarlar var.
BSH’nin çok sayıda ülkede operasyonları, onbinlerce çalışanı ve birçok markası var. Böyle büyük bir yapıda hantallığa düşme tehlikesi vardır. Bu tehlikeyle nasıl başa çıkıyorsunuz, ne gibi önlemler alıyorsunuz?
Bizim işimiz aslında hala daha çok yerel bir iş. Elbette küresel platformlarda ve teknoloji geliştirmede çalışmalarımızı sürdürüyoruz ama farklı ülkelerdeki takımlarımızın o ülkede ihtiyaç duyulduğu şekilde iş geliştirmelerine olanak sağlıyoruz. Dolayısıyla gerektiğinden daha fazla merkezileşmiyoruz. Bence hantallığa düşmememizin ve pek çok bölgedeki başarımızın sırrı bu. Yerel pazarlardaki takımlarımızı yerel işleri büyütmeleri konusunda yetkilendiriyoruz. Burada önemli olan, küresel platformda belirli bir standardı korumak ama aynı zamanda farklı ülkelerdeki özgürlük derecesini fazla sınırlamamak.
Bizim endüstrimizde küresel düşünüp yerel hareket etmek olanaklı.
Avrupa’da beyaz eşya endüstrisinde büyük bir rekabet var. İtalya’nın önemli bir rakip olduğu konuşuluyor. Bu rekabeti nasıl yorumluyorsunuz?
İtalya, geçmiş yıllarda ev aletlerinde çok güçlü bir üretim merkezi olmuştur. Bu şüphe götürmez bir gerçek. Uzun yıllar Almanya ile birlikte ev aletleri alanında son derece rekabetçi bir ülke oldu. Son zamanlarda bu ülkede bazı değişimler görüyoruz. Pazarı kalite, parça ve fiyat olarak ayırırsak fiyatta rekabet yaratan ürünler daha çok Doğu’ya ve Güneydoğu’ya kayıyor. Doğu Avrupa ve Türkiye, bu pazarlar arasında. Lüks ürünler pazarında da İtalya karşısındaki pozisyonumuzu korumada çok büyük sorunlar yaşamıyoruz. Yeni teknolojilerde öndeyiz, endüstride pek çok trendi belirliyoruz ve bu şekilde de devam ediyoruz. Bu segmentte, İtalyan rekabetiyle ilgili yaşadığımız sorunlar çok küçük.
Pazarın düşük fiyatlı bölümünde yeni rakipler çıkıyor. Örneğin, Türkiye gelecekte daha da rekabetçi ev aletleri üretiminde büyük bir ülke olacak. Biz de bu ülkede sağlam bir yerimiz ve güçlü bir aktivitemiz olmasından çok mutluyuz. Biz Türkiye pazarının daha geniş bir bölümüne hizmet vermek istiyoruz. Avrupa’daki orta gelirli tüketicilere hizmet vermemiz konusunda Türkiye’deki aktivitelerimiz bize çok yardımcı oluyor. Gelecekte de daha fazla yardımcı olacak.
Türkiye’deki rekabeti nasıl değerlendiriyorsunuz? Arçelik ve Vestel gibi Türk şirketleri Avrupa’da önemli oyuncular olabilir mi?
Biz her iki şirketi de kesinlikle ciddiye alıyoruz. Arçelik, Türkiye’de çok güçlü bir şirket, beyaz eşya pazarında ilk sırada yer alıyorlar. Avrupa’daki pazar payı sanırım yaklaşık yüzde 3 ama bizim yüzde 20’lik bir pazar payımız var.
Ancak, her iki şirketin de gelişimini son derece dinamik buluyoruz. Ama bu noktada daha çok Türkiye dışındaki gelişen pazarlara hizmet ettiklerini söyleyebilirim. Örneğin, Almanya ya da İngiltere’de bu ürünleri daha sık görüyorsunuz. Ama daha çok fiyatlarının cazip olduğu bölgelerde bulunuyorlar.
Arçelik, diğer markalarıyla büyük perakende mağazaları için daha çok OEM işi yapıyor. Dolayısıyla, Türkiye dışında Arçelik markasıyla ürün yok. Vestel’in cirosunun yaklaşık yüzde 95’i de OEM işinden geliyor. Koç Grubu da Beko markası altında Türkiye dışında yer alıyor. Arçelik isminin Türkiye dışında telaffuzu da oldukça zor.
Ortadoğu da önem kazanmakta olan bir pazar. Renault orada bir fabrika aldı ve otomobil üretimi yapmayı planlıyor. BSH’nın da bu pazarda yatırım planları var mı? Bu pazara yönelik çalışmalar gerçekleştiriyor musunuz?
Halihazırda zaten bu pazara hizmet veriyoruz. Bu hizmetin bir kısmını Türkiye’den gerçekleştiriyoruz. Dubai’de de başka bir operasyonumuz var. Buradan Arap pazarına hizmet veriyoruz.
Bazen ürünlerde istenenler farklı olsa da Ortadoğu ilginç bir pazar. Ürünlerde tercihler farklı iklim yapısı ve yeme alışkanlıkları nedeniyle değişebiliyor. Pişirme gereçlerinin o ülkelere özgü yeme alışkanlıklarına uygun olması gerekiyor. Bu da Alman ürünleriyle yapılabilecek bir şey değil. Ama bu pazarı ilgiyle izliyoruz. Bir yandan da dikkatliyiz çünkü tüm bölgede istikrar yok.
Bosch ve Siemens dışında hangi markalarınız var? Bu markalarınız hangi pazar ve tüketici gruplarına hitap ediyor?
BSH daha çok dünyaca bilinen Bosch ve Siemens markalarına odaklanıyor. Bu iki marka ciromuzun büyük bir bölümünü oluşturuyor. Ama başka güçlü, uzmanlaşmış markalarımız da var. Bunlar Gaggenau, Neff, Thermador, Constructa ve Ufesa.
Gaggenau ev aletlerinin Ferrari’si olarak nitelenebilir. Thermador, ABD pazarı için çok cazip bir marka.
Bir de Profilo, Balay, Lynx, Pitsos, Continental ve Coldex olmak üzere bölgesel markalarımız var. Profilo’yu Türkiye’den biliyorsunuz. Balay İspanya’nın, Pitsos Yunanistan’ın, Continental Brezilya’nın geleneksel ulusal markaları. Biz bu markaları koruyoruz. Bu pazarlarda Bosch ve Siemens de yer alıyor elbette ama bölgesel markalar ile orta gelir gruplarını hedef alarak daha büyük pazar payları yakalamaya çalışıyoruz.
Bölgesel markaları küresel marka yapma peşinde değiliz çünkü pazar zaten yeterince kalabalık. Küresel anlamda mümkün olan ve ihtiyaç duyulan her yere Bosch ve Siemens’i yerleştirmeye çalışıyoruz. Çünkü, A grubu markalara yönelim var. Büyük perakendeciler de A grubu markalara odaklanıyorlar. Bu nedenle Bosch ve Siemens gibi iki markaya sahip olmaktan çok mutluyuz.
Bugün Avrupa ve dünyada beyaz eşya endüstrisinin yapısı nasıl? Beklenen satın alma ve birleşmeler var mı?
En büyük konsantrasyonu ABD ve Kuzey Amerika pazarında görüyoruz. 4 ana rakip var. Bu 4 şirket pazarın yüzde 90’ından fazlasını kontrol altında tutuyor. Bu gerçekten de bizim endüstrimizde bulabileceğiniz en yüksek oran. Böyle bir durumun Avrupa’da gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini soracak olursanız belki birkaç yıl önce muhtemelen gerçekleşebilir derdim. Ama son yıllardaki gelişmelere bakacak olursak muhtemelen gerçekleşmez derim.
Çünkü, yeni rakipler pazara giriyor. 5 yıl önce Arçelik ya da Vestel’in isimleri Avrupa’daki büyük şirketler arasında değildi. Ama şimdi daha görünür haldeler. Onların yanında Kore’den gelen ve farklı pazarlara giren LG ve Samsung var. Sizin de belirttiğiniz Çin şirketleri var.
Dolayısıyla bazı konsolidasyon ya da satın alma çalışmaları var ama bunlar da 10-15 yıl öncesine göre oldukça az sayıda. Bu nedenle Avrupa’da ya da dünyada ABD’de olduğu derecede bir konsolidasyon gerçekleşeceğini düşünmüyorum.
Bu da rekabet açısından çok önemli ve tüketicilerin de istediği bir şey.
İkincisi ev aletlerinin elektronik olarak kontrolü de giderek daha fazla önem kazanıyor. Elbette bu ürünlerin kullanımlarının basit olması gerekiyor ama elektronik özelliklerin verimliliğinin artması da gerekiyor.
Gelecekte ne gibi yeni teknolojiler görüyor olacağız? Sektörde hangi teknolojik trendler hakim olacak?
Elektronik uygulamalardan daha fazla yararlanıyoruz. Ürünlerin temel performanslarını geliştirmek için, daha fazla elektronik sensörler kullanıyoruz. Bu sensörlerle bulaşıklar, çamaşırlar daha temiz oluyor, yemek pişirme süreci daha iyi kontrol ediliyor.
Bir başka trend de ev aletlerinin temizliği. Ev kadınlarının fırın temizlemekten hoşlanmadığını biliyoruz. Bunun için bazı çözümlerimiz var. Örneğin, bir fırınımız kendi kendisini temizliyor. Yemek pişirme konusunda da tümevarım yöntemiyle pişirme gibi bir yöntemimiz var. Buna daha ticari bir tanımlama bulamadık ve bir fizik terimi kullandık. Aslında çok basit bir sistem. Isı doğrudan tepsinin tabanında üretiliyor. Dolayısıyla fırın ısınmıyor, ısı doğrudan tepsiye iletiliyor. Böylelikle elektrikli pişirme kadar temiz, gazla pişirme kadar da hızlı olabiliyor. Biz bunu yemek pişirmede büyük bir trend olarak görüyoruz.
BSH’nın en tepedeki ismi olarak Türkiye pazarını ve BSH’nın buradaki operasyonlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye, bizim en büyük yan kuruluşlarımızdan birinin bulunduğu bir ülke. Öncelikle buradaki pazar çok büyük. Genç, iyi ev aletlerine sahip olmak isteyen kalabalık bir nüfus var. Bu da bizim için çok olumlu. Ayrıca hem yerel markamız Profilo hem de Bosch ve Siemens ile pazarda oldukça iyi bir konumdayız.
Bir de Türkiye bizim için önemli bir üretim üssü. Rekabetçilik, yüksek kalite ve yüksek verimlilikle Avrupa için üretim yapabilecek kapasiteye sahip. Dolayısıyla bizim Avrupa üretim ve satış ağımızın bir parçası. Gelecek yıllarda da payının artacağını düşünüyorum.
Pazarda yaşanan krizden sonra bile çok hızlı atağa kalktı. Özellikle bu yıl Türk pazarının bu kadar hızlı toparlanması karşısında oldukça şaşırdık.
"Potansiyel Ankastre Ürün Pazarında"
Doygun pazarlarda büyümeye devam etmek için ne gibi stratejiler izleyeceksiniz? Örneğin Türkiye’de hala buzdolabı ya da çamaşır makinesi olmayan evler var ama doygun pazarlarda durum böyle değil.
Burada 2 şey var. İstikrarlı bir pazarda büyümek istiyorsanız pazar payınızı büyütmek zorundasınız. Bunu yapabilmek için ise birkaç yaklaşım var. Özellikle lider markalarımız Bosch ve Siemens A grubu olarak nitelendiriliyor. Tüketiciler arasında ve perakende sektöründe A grubu markalara daha fazla odaklanma eğilimi var. Dolayısıyla, bu bizim için iyi bir gelişme.
İkinci olarak, pek çok pazarda ankastre ürünlere doğru bir kayış var. Dolayısıyla son yıllarda ankastre mutfak önde gelen bir trend olarak karşımıza çıkıyor. Ama hala doymuş bir alan değil. Bu nedenle ankastre ürün pazarında hala büyük bir potansiyel var. BSH ankastre ürünler pazarında ayrıca güçlü. Avrupa’da açık ara lideriz. Ben de bu pazar dinamiğinin pazar payımızı artırmada yardımcı olacağını düşünüyorum.
“Çin’i Fırsat Olarak Görüyoruz”
Çin bugün gerek dünyada gerekse Türkiye’de pek çok şirketi endişelendiriyor. Çin’i ve orada yaşanan gelişmeleri bir tehdit olarak görüyor musunuz?
Öncelikle Çin’i ev aletlerinde ilginç ve büyümekte olan bir pazar olarak görüyoruz. Çin’de iki fabrikamız var ve temelde Çin pazarına hizmet ediyoruz. Çin’de Avrupa’da satılmak üzere ciddi oranda temel ev gereci olduğunu görmüyoruz. Çünkü nakliye maliyetleri yüksek.
Ancak bu durum tekstil, küçük ev aletleri ve nakliyesi kolay olan küçük birimler gibi diğer ürün kategorilerinde farklılık gösteriyor. Biz Çin’e daha çok yeni bir pazar olarak bakıyoruz. Dolayısıyla tehditten çok bir fırsat olarak görüyoruz. Orada çok iyi işler yapılabilir. Ama Çin’in dünya ev aletleri pazarının büyük bir üretim ülkesi olacağı da şüphe götürmez bir gerçek. Bu nedenle de orada güçlü bir kolumuz olmasından son derece memnunuz.
Çin, yakın gelecekte önemli markalar yaratmayı başarabilir mi?
Evet bence bu mümkün. Biliyoruz ki Çin’de yerel şirketler tarafından kurulmuş, oldukça fazla bir üretim kapasitesi var. Bu şirketler gelecek yıllarda daha da fazla ihracat yapmak zorunda kalacaklar. Haier hali hazırda dünyada iyi bilinen bir şirket ama diğerleri de izleyecektir. Bu belki birkaç yıl alabilir ancak hepimizin Çinli dostlarımızın gelecekte etkili olacaklarını bilmesi gerekiyor.
“Büyümenin 3 Etkeni Var”
BSH’nın operasyonlarının olduğu başka ülkelerde Türkiye’deki yüzde 75 gibi bir büyüme oranıyla karşılaşıldı mı?
Hayır hiç karşılaşmadık. Bence Türkiye’deki bu büyüme oranının arkasında 3 temel etken var. Birincisi son 3 yılda normal seviyemizin, yani yaklaşık 4 milyon adetin oldukça altındaydık. Ne sıfırdan alımlar ne de yenileme alımları vardı. Dolayısıyla bu yılki büyümenin ardında tüketicilerin ertelenmiş satın alma kararlarının olduğunu düşünüyorum.
İkincisi Vestel yıkama ürünleri alanına oldukça düşük fiyatlarla girdi ve herkesi fiyat düşürmeye zorladı. Pazarda ciddi bir fiyat düşüşü var ve tüketiciler de bunu beyaz eşya almak için büyük bir fırsat olarak görüyor. Son etken ise taksitli kredi kartlarının yoğun kullanımı. Bundan birkaç yıl önce herkes senetle taksitli alışveriş yapıyor ya da nakit ödüyordu. Bugün ise mağazalarda kredi kartı kullanım oranları yüzde 60-70’lere geldi. Bu durum pazarı büyütüyor.
“Hammadedeki Fiyat Artışı Hepimizi Etkiliyor”
Türkiye’de yerli oyuncularla olan rekabet fiyatları düşürüyor. Bu Türkiye’deki finans yönetiminizi etkiliyor mu? Özel finans stratejileriniz var mı?
Bu tamamen matematikle ilgili aslında. Eğer fiyatı “X” oranında düşürüyorsanız üretim hacmini “Z” oranında artırmanız gerekiyor.
Ancak önümüzdeki yıl öne çıkacak bir konuya değinmek istiyorum; o da hammadde fiyatları. Ev aletleri ağırlıklı olarak çelik, plastik gibi hammaddelerin kullanıldığı bir sektördür. Özellikle çelikte tüm dünyada sıkıntı çekiliyor ve fiyatlar da son aylarda çok ciddi oranlarda arttı. Önümüzdeki yıl da bu şekilde devam edecek. Bu duruma geçmiş yıllarda çok fazla şahit olmamıştık ve bizce tüm endüstri bundan etkilenecek. Maliyet artışı çok yoğun ve dolayısıyla iç verimlilikle kompanse edilemez. Bu nedenle bu hammaddelerin büyük yer tuttuğu ürün kategorilerinde fiyatların artmasını bekliyoruz.
Uluslararası pazarlarda bu konudan daha çok otomotiv endüstrisi bahsediyor ama biz de en az otomotiv endüstrisi kadar etkileneceğiz. Çelik ve plastikte fiyat artışı yaklaşık yüzde 20 oranında gerçekleşti. Sadece rakiplerimiz değil biz de etkileniyoruz bundan. Bu da ister istemez fiyatların artırılmasını gerektirecek. Bu durum tüm dünyanın sorunu ve Çinliler de dahil olmak üzere herkesi etkileyecek. Dolayısıyla bu durumda önümüzdeki yıl biraz farklı bir tabloyla karşılaşabiliriz.
Wolfgang Colberg/BSH Yönetim Kurulu Üyesi Ve CFO
“Arçelik Ve Vestel Marka Olmalı”
Maliyet Kontrolünde Rekabetçiyiz Maliyet kontrolünde “Operasyonel Mükemmellik” adını verdiğimiz sıkı bir program uyguluyoruz. Bu konsept tüm organizasyonda kullanılıyor. Bu programla uluslararası alanda maliyet kontrolünde son derece rekabetçi bir seviyeye geldik. Maliyet kontrolü bizce daha ürünün geliştirilme aşamasında başlıyor.
Kalite Temel Farkımız Batı Avrupa’ya, eğer markanız yoksa ve kaliteli değilseniz, OEM’in en düşük segmenti dışında, ihracat yapamazsınız. Arçelik bulaşık makineleriyle başladı ama bu makineler raflarda bekledi ve sonra üretim maliyetlerinin altına satıldı. Ben kalitenin bizim temel farkımız olduğuna inanıyorum. Elbette Arçelik ve Koç Grubu’nun kalitesi iyi. Bundan sonra da nasıl geliştiğini göreceğiz.
Oem Yeterli Değil Bizim iki dünya markamız var. Bunu felsefemiz, kalitemiz ve müşteriye yaklaşımımızla kazandık. Bunun Vestel ve Arçelik tarafından da sağlanması gerekiyor. Amaçları var, Avrupa’yı hedefliyorlar ama hala iyi bilinen markalar değiller. Genelde OEM işi yapıyorlar. OEM bir yıl iyi gider ama bir sonraki yıl daha ucuz üretim yapan başkası çıkar ve siz kötü gidersiniz.
Taksitte Aşırıya Kaçılıyor İtiraf etmeliyim ki Türkiye taksitli satış konusunda aşırıya kaçıyor. Özellikle kredi kartı kullanımı patlaması böyle bir eğilimi körükledi. Daha önceleri bayi finansman işini üstleniyordu. Biz de sonrasında bayiyi finanse ediyorduk çünkü bunu tek başına karşılayamıyordu. Bu durum da özellikle dalgalı finans piyasası ortamında ticareti zorlaştırıyordu.
Finansman Yöntemi Değişiyor Ancak durum şimdi biraz daha iyileşiyor. Satınalma finansman yöntemleri değişiyor. Türkiye’de ticaret şimdi normal uluslararası standartlara yaklaşıyor. Üreticinin her şeyi üstlenmesi çok sağlıklı değildi. Ama bunun asıl adresi bankalar şimdi. Doğru olan da bu.
Gireceğimiz Pazar Kalmadı Şu anda Avustralya’da bir yatırımımız var. Orada ve Yeni Zelanda’da yeni bir şirket açmak üzereyiz. BSH zaten dünyanın tüm önemli pazarlarında yer alıyor. Birkaç merkezi Afrika pazarında bulunmuyoruz. Dolayısıyla bunlar dışında girilmesi gereken çok da fazla pazar yok. Çin, ABD gibi ülkeler daha önemliydi bizim için.
N. Aslı Tekinay/Münih-Almanya
atekinay@capital.com.tr
Fotoğraflar: Gökhan Çelebi
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?