Türkiye’deki şirketler iş süreçlerini hızla elektronik ortama taşıyor. Finanstan insan kaynaklarına, üretimden tedarik zinciri yönetimine kadar her alanda dijitalleşme yolunda adımlar atılıyor. Cap...
Türkiye’deki şirketler iş süreçlerini hızla elektronik ortama taşıyor. Finanstan insan kaynaklarına, üretimden tedarik zinciri yönetimine kadar her alanda dijitalleşme yolunda adımlar atılıyor. Capital olarak bir araştırma yaptık ve yüzden fazla şirkete “İşiniz ne kadar dijital?” diye sorduk. Şirket yöneticilerinden kendi kendilerini değerlendirmelerini istedik. İşte pazarlamadan finansa, şirketlerin dijitalleşmesi açısından ortaya çıkan tablo...
Çok değil, on yıl önce Türk şirketlerinde bilgisayar kullanımı neredeyse yok denecek kadar azdı. Bilgisayar teknolojilerini kullananlar parmakla gösterilirdi. Geçen zaman içinde bilgisayar teknolojileri gelişti, hızlandı. Ağ teknolojileri, internet ve bilgi yönetimi gündeme eklendi. Böyle bir dünyada, dijitalleşme en çok iş süreçlerini etkiledi.
Tüm dünya ile birlikte Türkiye’de de şirketlere, bilgi teknolojilerinin en yeni ürünleri ve uygulamaları girmeye başladı. Son yıllarda çok sayıda şirket bu konuda önemli yol aldı.
Tür şirketlerinin hepsi rekabette daha güçlü olmak için iş süreçlerini bir an önce elektronik ortama taşımak istiyor. Dijitalleşmenin kaçınılmaz olduğunu herkes onaylıyor ama iş eyleme, fikirleri hayata geçirmeye geldiğinde pek çok firma tökezliyor, yeterince çevik davranamıyor.
Çünkü, iş süreçlerinin tamamını elektronik ortama taşımak çok da kolay değil. Bu hedefe ulaşabilmek için hem çok stratejik kararlar almak hem de ciddi miktarlarda yatırım yapmak gerekiyor.
Dijital guru Adrian Slywotzsky, dijital devrimin derinliğinin çok önemli olduğunu ve bunun hala yeteri kadar anlaşılmadığını vurguluyor. Önümüzdeki 5 yılda her firmanın öncelikli hedefinin, iş süreçlerini dijitalleştirmek üzere zaman, kaynak ve emek harcaması gerektiğinin altını çiziyor. Slywotzsky, “Bunu yapmayanlar elenecek” diyor.
Özellikle, Türkiye’de son dönemin en önemli yönetim konularından biri dijitalleşme... Herkes bunun ne kadar hayati olduğuna dikkat çekiyor. Bir çok yönetici, şirketini dijital dünyaya çoktan taşıdığını belirtiyor. Yine de baktığımızda, şirketlerin yıllık cirolarının maksimum yüzde 1’i kadarını bu iş için ayırdığını görüyoruz. Yurt dışında ise bu oran ortalama olarak yüzde 3 düzeyinde.
Capital dergisi olarak, sektörlerinde önde gelen firmalara yönlendirdiğimiz anketle, kim ne kadar, nasıl dijital, bunu ortaya koyan bir araştırma hazırladık. Yöneticilere “Sizce işiniz ne kadar dijital?” sorusunu yönelttik. Aldığımız yanıtlardan ilginç mesajlar çıktı...
Önce muhasebe dijitalleşti
Intel E-iş Geliştirme Müdürü Murat LeCompte, Türkiye’de gerçek anlamda dijitalleşmenin 1998’den sonra, dünyadaki “.com” patlamasıyla birlikte başladığını belirtiyor. Dünyadaki gelişmelere benzer olarak Türkiye’deki şirketlerin iş süreçlerindeki bilgisayarlaşma muhasebeden başladı. Çünkü, en çok gereksinim orada duyuluyordu. Muhasebenin iş süreçleri insan yoğun, dolayısıyla çok hata yapılan, emek gerektiren, zaman kaybettiren bir yapıdaydı. Bu nedenle burada dijitalleşme daha erken başladı ve daha hızlı yayıldı.
HP E-Hizmetler Satış Müdürü Mustafa Bartın, bunu bir örnekle açıklıyor: “Türk şirketlerinde dijitalleşme muhasebeden başladı. Çok da ciddi bir miras bıraktı. Hala birçok büyük şirkette IT departmanları ve bilgi işlem bölümleri muhasebenin altındadır. Finanstan sorumlu genel müdür yardımcısına bağlı çalışır.”
Dalgalar diğer birimlerde
Uzmanlar, Türk şirketlerindeki dijitalleşmenin üç dalga ile yayıldığını belirtiyorlar. İlk dalga; MRP (Manufacturing Resources Planning – Üretim Kaynak Planlaması) ile kendini gösterdi. Üretim yapan firmalarda, siparişin hazırlanmasından atölyedeki sipariş emirlerinin çıkarılmasına kadar olan süreçlerde dijitalleşmeye gidildi. Ama bu daha çok üretim ile ilgili sektörlerde görülen bir gelişmeydi.
İkinci dalga, ERP (Enterprise Resources Planning – Kurumsal Kaynak Planlaması) yazılımlarının pazara girmesiyle kendini gösterdi. Bu üretim, bankacılık, medya ya da perakende gibi pek çok sektördeki tüm süreçlerin dijitalleştirilmesi konusunda önemli bir katkıda bulundu.
Üçüncü dalga ise “e-iş” diye bilinen, şirketin sadece kendi iç süreçlerini değil, aynı zamanda dışa dönük iş süreçlerini de; müşterileriyle, tedarikçileriyle, bayileriyle, dağıtımcılarıyla, servisleriyle olan ilişkilerini de bir takım yeni internet teknolojileri kullanılarak dijitalleştirilmesiydi. Bu en son dalgaydı.
IBM Türk Global Hizmetleri Bölüm Müdürü Bülent Bankacı bu konuda şunları söylüyor:
“Finans sektörü, dijital ortamı ve getirdiklerini en çabuk kullanmaya başlayan ve adapte olan sektör oldu. Bunu internetin çıkmasıyla beraber yakından takip ettik. Bankalar içinde internet bankacılığı yapmayan banka sayısı çok azdır.”
Kim ne kadar dijital?
Anketimize şirketlerden gelen yanıtlardan ilginç sonuçlar çıkıyor. Türkiye’de büyük şirketlerde bilgisayarlaşma oranının yüksek olduğunu görüyoruz. Ancak, iş süreçlerini internete taşıyan şirket sayısı o kadar da çok değil.
Mustafa Bartın, Türk şirketlerindeki dijitalleşme düzeyini şöyle bir örnekle anlatıyor:
“Türk şirketlerinde ürün geliştirme bölümü dijitalleşmesini, genel olarak, tamamladı. Ürünler, bilgisayarlarda, ‘work station’ denilen iş istasyonlarında tasarlanıyor. Bir otomotiv firmasının üç farklı şehirde iş geliştirme faaliyeti bulunuyor diyelim. Bu üç farklı şehirde yapılan iş geliştirme faaliyeti, kendi içlerinde dijitalleşmiş olabilir. Ama ortak alanda, web teknolojilerini kullanarak, üç farklı yerdeki insanların aynı ortamda ürün geliştirmelerini sağlayacak bir dijitalleşme yok.”
Bölümler arası yarış
Ankete katılan firmaların verdiği yanıtlara göre, Türk şirketlerinde en fazla dijitalleşmeye, ilk dijitalleşen bölümde rastlıyoruz; yani muhasebede... Ankete katılan 19 şirketin 14’ü muhasebelerinin yüzde 100 dijital olduğunu belirtiyor. Mustafa Bartın bunu bir örnekle anlatıyor:
“Muhasebe, dijitalleşmede en önde giden konumunda. Bunu piyasadaki ürün sayısına bakarak da kolayca anlayabiliriz. Bugün piyasada, bırakın İstanbul ve Ankara’yı, Anadolu’nun her hangi bir ilinde, ismini bile duymadığınız onlarca muhasebe paketi bulunuyor.”
Muhasebeyi, finans ve tedarik zinciri izliyor. İşe alma fonksiyonunda ise dijitalleşmenin en düşük düzeyde olduğunu görüyoruz. 19 şirketin 13’ü işe almada yüzde 0 dijital olduğunu belirtti. 7 firmada bu süreçte dijitalleşme yüzde 50’nin altında.
HP E-Hizmetler Satış Müdürü Mustafa Bartın, “Üretim malzemeleri etrafında dönen, envanter ile ilgili süreçler de oldukça dijital yürütülüyor. İnsan kaynakları, biraz geriden geldi. Ama o da artık dijital Türkiye’de. Büyük firmalarda önemli ölçüde gerçekleşti. Küçük ve orta ölçekli firmalarda muhasebe paketleri, kısmen envanter ve stok ile ilgili modüler paketler dışında hala dijitalleşme önemli bir yere gelebilmiş değil” diyor.
Pazarlama sınıfta kaldı
Az dijitalleşen diğer bir bölüm ise pazarlama. IBM Türk Global Hizmetleri Bölüm Müdürü Bülent Bankacı, Türk şirketlerindeki dijitalleşme anlayışının, şirket kültürü ile ilintili olduğunu belirtiyor. Bülent Bankacı, “Pazarlamayı tamamen dijital ortamda yürütüyorum, deyip de, farklı şeyleri ifade eden firmalar olabilir” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Bir tanesi, müşterilerinin kimler olduğunu sistemden görüp, onların siparişlerinin pazarlamacıları tarafından sisteme kaydedilip, takibinin pazarlamacılarınca yapılmasını kastediyordur. Diğeri ise çalıştığı müşterilerinin siparişlerinin internet üzerinden doğrudan kendi sistemlerine aktardıktan sonra, bu siparişin bir ERP sistemi ile işlem görüp, üretim ve sevk aşamalarının internet üzerinden müşteri tarafından takip edilebildiğini kastediyor olabilir.”
Dijitalleşmenin önemini kavrayın
İş yürütme süreçlerinin dijital ortama taşınmasının en büyük avantajı maliyetlerde görülüyor. Yapılan tüm araştırmalarda, bir işlemin manuel yapılması ile aynı işlemin dijital ortamda gerçekleştirilmesi arasında büyük bir maliyet farkı olduğu ortaya çıktığı görülüyor.
IBM Türk Global Hizmetleri Bölüm Müdürü Bülent Bankacı, dijitalleşmenin getirdiği en önemli avantajlardan birinin, “şirketlerde standartlaşmayı sağlamak” olduğunu söylüyor. Bülent Bankacı’ya göre, dijitalleşen şirketlerde herkes aynı dili konuşuyor, yeni bir şirket kültürü ortaya çıkıyor. Bu da daha verimli bir çalışma ortamı sağlıyor.
Elbette, çalışma ortamının verimliliğinin yükselmesiyle, müşteri memnuniyeti de artıyor. Bülent Bankacı bunu bir örnekle açıklıyor:
“Pek çok şirkette halen, müşteriler, arayıp sipariş durumlarını öğrenmek istediklerinde, pazarlama elemanlarının pek çok departmanla, pek çok bilgiyi kontrol etmesi gerekiyor. Oysa dijital bir ortamda, müşteri internet üzerinden siparişini izleyebilir. Ya da pazarlamacıyı aradığında, pazarlamacı önündeki ekrandan anında siparişin durumunu söyleyebilmelidir. Bu müşteri memnuniyetini artırır, çünkü müşterinin vaktinden çalmamış olursunuz.”
Müşteri memnuniyeti doğal olarak pazarda rekabette büyük avantaj sağlayacaktır. Bu sadece iç pazar da değil, yurt dışında iş yapmak isteyen firmalar için de önemli. Hatta bir seçim kriteri. Bunun örneklerini günümüzde görmeye başladık. Türkiye’deki firmalarla iş yapmak isteyen şirketlerin ön şartlarından bazıları dijital ortamda yapılacak bilgi alışverişleri ile ilgili olduğunu görüyoruz.
Şirketlerin çoğu bilinçsiz
Şirketlerin pek çoğunun dijitalleşme ile bilgisayarlaşmayı karıştırdığı gözleniyor. Pazarlama bölümüne 5 tane bilgisayar tahsis eden bir şirket, bu bölümünü yüzde 100 dijital yönettiğini söylüyor.
IBM Türk Global Hizmetleri Bölüm Müdürü Bülent Bankacı, “Ne yazık ki, Türkiye’de avantajları öngören ve bu amaçla yola çıkarak yatırım yapan firma sayısı çok fazla değil” diyor.
Türkiye’de bu konuda önde giden, örnek olarak çalışan kurumların başında bankalar ve büyük holdingler gösteriliyor.
HP E-Hizmetler Satış Müdürü Mustafa Bartın, daha çok IT sektöründeki firmalara hizmet sunan dağıtım şirketi Arena’yı örnek şirketler arasında sayıyor. Migros da sık sık adı geçen ve beğenilen bir örnek.
Doğru strateji kazandıracak
Gelişmiş ülkeler ile ara daha fazla açılmadan atak yapmak gerekiyor. Uzmanlar, Türkiye’de henüz su testisi kırılmamışken, şirketlerin bir an önce harekete geçmesi gerektiği görüşündeler. Tabii doğru şekilde adım atmak oldukça önemli...
Dijital guru Adrian Slywotzsky dijitalleşmenin ve bunun bilinçli olarak yapılmasının şirketlere getireceği yararları şöyle sıralıyor:
* İş ile ilgili karar alma temeli tahmin etmekten bilmeye kayıyor.
* Müşterilerinize sunduğunuz değer fazla veya az gelmekten kurtuluyor ve mükemmel orana denk geliyor.
* Şirket içi bilgi akışında zaman farkları ortadan kalkıyor. Her şey anında ve “gerçek zamanda” yerine ulaşıyor.
* Müşteri hizmet modeliniz tedarikçiye bağlı bir model olmaktan kurtulup müşteriye self-servis’e dönüşüyor.
* Çalışanlarınızın zamanı katma değeri düşük olmaktan kurtulup becerilerini maksimum değerlendirebildikleri sürelere dönüşüyor.
* Üretkenlik büyüme hızınız yüzde 10’luk artışlardan 10 kat artışlara çıkıyor.
* Organizasyonunuzun yapısı ayrı ayrı parçaların bir koleksiyonundan bilgi, düşünce ve çözümlerin paylaşıldığı entegre bir sisteme dönüşür.
2000 yılında Cisco tarafından yayınlanan “Net.Ready” isimli kitapta firmalara oldukça hayati öneriler veriliyor. Net.Ready, firmaların dijitalleşme yolunda nelere dikkat etmeleri gerektiğini anlatıyor. Kitapta, ilk dijitalleşenleri daima avantajlı konumda olduğu anlatılıyor. Ama eğer ilk dijitalleşen firmalardan biri değilseniz, hala gemiyi kaçırmış sayılmazsınız. Çabuk harekete geçin diye belirtiliyor.
“Dijitalleştik, bitti” demeyin
Yahoo!, 1998 yılının Haziran ayında iş süreçlerini daha da dijital kılmak ve güncellemek üzere 49 milyon dolarlık bir yatırım yaptığında Şef Operasyon yöneticisi Jeff Mallett, “Bu yatırımla, ancak 60 günümüzü güvence altına aldık. Bu nedenle yatırım yapmaya devam edeceğiz” diyordu.
Buradan alınması gereken ders şu: “Dijitalleşme asla bitmiyor. Her gün kendinizi yenilemek zorundasınız. Asla asla asla ‘tamam’ diye düşünmeyeceksiniz”...
Net.Ready isimli kitapta, geleneksel ekonomide ürünlerin yaşam döngüsünün dört basamaklı olduğu belirtiliyor: “Gebelik, büyüme, olgunluk ve düşüş”. Buna karşılık yeni ekonomide sadece ilk ikisi geçerli. Kitapta bir ürünün olgunluğa erişmeyeceği belirtiliyor. Bu nedenle hızlı olmalısınız ve iş süreçlerinizi sürekli güncellemelisiniz diye vurgulanıyor.
Kitapta firmalara bu noktadan çıkışla önemli birkaç öneri de bulunuluyor: “Uygulamalardaki değişim ve yeni teknolojilerin gerçekleştirilmesi her altı ayda bir ele alınmalı. İnsiyatiflerinizi sürekli sorgulayın, geliştirin ve müşterilerinize açıklayın. Ürünleriniz, süreçleriniz ve diğer anahtar değerdeki elemanların daima alternatifleri olmasını sağlayın ve bunları yenileyin. Bu işin sonu yok, kabullenin. Daima “başlangıç noktasında” olduğunuzu düşünün.”
“ DİJİTALLEŞME SAYESİNDE 550 BİN DOLAR TASARRUF EDEBİLİRSİNİZ”
Mustafa Bartın/Hewlett Packard (HP) E-Hizmetler Satış Müdürü
Dijitalleşmenin şirketlere getireceği avantajlar nelerdir?
Bir defa tasarruftur. Örneğin, personelden kazandırır. Dijitalleşme ne demek? Şirket içinde aynı işin bir çok defa tekrarlanılarak yapılmasının ortadan kaldırılması demektir. İnsan hatasından kaynaklanabilecek sorunların kaldırılması demektir. Telekomünikasyon giderlerinizin azaltılması demektir.
Bununla ne kast ediyoruz? Eğer satın almanızı dijital ortamda yapıyorsanız... Beraber çalıştığımız bir perakende firmasında bunun bir araştırmasını da yapmıştık. Dijital satın alma, yani web tabanlı satın almaya geçildiğinde telekomünikasyon giderlerinde yaklaşık 500-550 bin dolarlık bir azalma olacağını tespit ettik. Yani tüm satın almanın, siparişlerin telefon ya da faks yoluyla yapılması engellenilerek elektronik ortama taşınınca masraflarda bu şekilde bir hafifleme yaşanacağını gördük. Ayrıca, elbette insan hatasının minimize edilmesi söz konusu. İnsan zamanın daha iyi değerlendirilir hale gelmesi; yani personel verimliliğinin artması gibi avantajları bulunuyor.
Eğer insan kaynaklarında dijitalleşmeden bahsedecek olursak, aldığınız tüm CV’leri dijital ortamda saklarsınız. Böylece size iki yıl önce iş başvurusunda bulunmuş ve red edilmiş birini tespit edebilirsiniz.
Şirketler dijitalleşmenin getireceği avantajların ve bunun öneminin bilincinde mi?
Bir kısmı bilincinde. Hatta bu yıl ve önümüzdeki yıl çok ciddi atılımlar da bekliyorduk ama kriz durumu değiştirdi. Ama çok yanlış bir şey var. Aslında krizin bunu engellememesi gerekir. Bu tür yatırımlar aslında tam da böyle ortamlarda yapılması gereken yatırımlardır. Örneğin, bir satın alma sürecinin elektronik ortama taşınması durumunda, yapılan araştırmalar gösteriyor ki, yapılan tüm yatırım 8 ile 10 ay arasında geri dönüyor.
Daha sonra yapılan yatırımların tamamı, sayın aldığınız malzemelerin toplam bedelinin yüzde 2 – 3’ü cebinize kalıyor. Tasarruf ediyorsunuz. Bunlar oldukça önemli rakamlar. Hele böyle bir ortamda. O yüzden aslında bu işleri yapmanın tam zamanı ama doğal bir kriz psikolojisi içinde insanlar biraz çekingenler.
“YENİ TREND KOBİ’LERİN DİJİTALLEŞMESİ”
Mustafa Bartın/Hewlett Packard (HP) E-Hizmetler Satış Müdürü
Türkiye’de önümüzdeki yıllarda şirketlerde yaşanan dijitalleşme konusunda nelere tanık olacağız?
Her şirket tüm iş süreçlerini dijital ortama taşıyacak diye bir sonuç çıkaramayız. Niye çıkaramayız? Çünkü, dediğim gibi, belli ölçeğe ulaşmamış firmalarda her iş sürecini dijital olarak yürütmemesinin daha mantıklı olduğu durumlar olabilir. Çok da teknoloji bağnazı olmamak gerekiyor. Her şeyi de teknolojiyle çözeceğim diye bakmamak gerekiyor. Tabi şu anda olduğundan çok daha önemli yerlere gelecek dijitalleşme. Özellikle orta ölçekli firmaların, dijital dünyanın nimetlerinden faydalanmaya başlaması önümüzdeki 2-3 yılın en önemli trendi olacak diye düşünüyorum.
Tabii bir de internet teknolojilerinin getirdiği kolaylıklar sayesinde çok daha ufak yatırımlarla dijital ortamlara geçilecek. Uygulama Servis Sağlayıcılığı, örneğin. Diyelim ki, tüm KOBİ’lere hizmet vermek istiyorsunuz. Bir ERP paketi 10 lira diyelim. Ama o 10 lira küçük firmalara pahalı geliyor. Ortaya çıkan bir takım servis sağlayıcıları sayesinde ufak firmalar bu yatırımları yapmadan, aylık kiralar öder gibi ya da işlem başına bedel ödeyerek dijital ortamlara taşınacaklar. Yepyeni bir trend olarak bu önümüzdeki 2-3 yıla damgasını vuracak.
“TÜKİYE’DE ŞİRKETLER YANLIŞ YATIRIM YAPIYORLAR”
Ahmet Araşan/Gartner Genel Müdür
Türkiye’de şirketler Daha fazla bilgi işlem yatırımı yapılabilir mi? İş gereklerine göre bilgi işlem yatırımı yapılıyor mu?
Bu çok önemli. İş süreçlerini bilgi işleme geçirmekten ziyade, gerekli iş süreçlerini bilgi işleme geçirmek daha önemli. O zaman doğru işler yapılıyor demektir. Siz hiç bilgi işleme geçmesi gerekemeyen bir süreci, bilgi işleme geçirebilirsiniz. Bu, boşa harcanan bir paradır. İş gereklerine göte yatırım yapılması çok önemli. Bu Türkiye’de ne kadar yapılıyor? Yüzde 10, daha fazla değil. Çok düşük. Neye göre karar veriliyor?
Türkiye’de işin gereklerine göre karar verilmiyor. Genelde magazin gereklerine göre karar veriyorlar. Özellikle bilgi işlem firmalarının yarattığı söylentilere göre yatırım yapılıyor. Aslında yapılması gereken, önce iş gereklerinin anlaşılması. Ona göre bir teknolojik mimari çıkarılması ve sonra ona göre yatırım yapılmasıdır. Neden ? Çünkü, işletmelerde bilgi işlem stratejik öneme haiz bir fonksiyon olarak değil, mecburen oluşturdukları bir birim, yani bir maliyet merkezi olarak görülüyor. Burayı işle bütünleştirilmesi gereken bir birim olarak da görmüyorlar.
Öyle olunca, tamam, sen yap yatırımını. Bana ne gibi oluyor. Şimdi bu değişiyor. İş gerekliliklerine göre yatırım yapılmak zorunda. Genelde, şu firma bilmem ne diye bir ürün çıkarmış diyerek gidip alınıyor ve uygulanıyor. Bu ürünün sana faydası ne? Firmana ve iş süreçlerine faydası ne? Bu maalesef hiç düşünülmüyor. Türkiye’deki şirketlerde bu çok eksik.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?