Yeni İşlere Gireceğiz

Erol Bilecik / Index Yönetim Kurulu Başkanı   Index Bilgisayar, Türkiye’de bilişim sektöründe yıldızı parlayan şirketlerden biri... Ana işini dağıtım oluşturuyor. Şirketin başkanı Erol Bile...

1.09.2002 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Erol Bilecik / Index Yönetim Kurulu Başkanı

 

Index Bilgisayar, Türkiye’de bilişim sektöründe yıldızı parlayan şirketlerden biri... Ana işini dağıtım oluşturuyor. Şirketin başkanı Erol Bilecik, satın almalarla büyüdüklerini, ancak esas ivmeyi Yunanlı Pouliadis şirketiyle ortaklıktan sonra yakaladıklarını söylüyor. Hedefini ise “yeni işler, yenilikler” olarak belirliyor.

 

Bilecik, “Şu anda kulvarlarımızda olmayan farklı bölümlerde gelişmeyi planlıyoruz. Bunlardan bir tanesi, “home electronics” dediğimiz, evde kullanılan elektronik eşyalar. Ayrıca bazı perakende çözümler getirmeyi de düşünüyoruz” diyor.

 

Bilgisayar teknolojileri ve yan sanayilerinin oluşturduğu bilişim sektörü sürekli gelişiyor, büyüyor. Türkiye’de bilişim sektörünün son yıllarda hızlı yükselişi ile dikkati çeken firmalarından biri ise Index Bilgisayar Sistemleri...

 

Index, pazarda 2001 yılındaki krize rağmen 130 milyon dolarlık bir ciroya imza attı. Türkiye'nin bilişim devlerinden Index Bilgisayar Sistemleri son dönemde yaptığı yabancı ortaklıklar ve pazarda büyümesiyle de sektörde lider konumuna yükseldi. Index Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, Capital500’ün, şirketi ve sektörle ile ilgili sorularını yanıtladı: 

 

Şirketinizin kuruluş hikayesini kısaca anlatabilir misiniz?

 

Şirketimizi 1989 yılında 3 bilgisayar mühendisi ve 1 makine mühendisi arkadaşımızla kurduk. Ben de bu bilgisayar mühendislerinden biriydim. Şirketimizin misyonu toptan dağıtım olduğu için, 1989 yılında hızlı bir gelişim yakaladık. Bilgisayar sektöründe kulvarımız tüketim malzemelerine hitap etmekti. Buradan başlayarak dünya genelinde de bilişim sektörünün gelişmesiyle toptancıların daha ön plana çıktığı bir ortam yakaladık.

 

1995'ten sonra da şirketin gerek kurumsal yapısı, gerek de organizasyon yapısında hızlı büyümeler ve gelişmeler oldu. 1994 öncesine bakıldığı zaman, özellikle kişisel bilgisayara olan talebin dünyada ve Türkiye'de az olduğunu görüyoruz. Ne zamanki internet gelişti ve üye sayısı artmaya başladı, kişisel bilgisayar satışlarında büyük bir artış oldu. Bu dönemde büyük bilgisayar firmalarının, IBM, HP, Compaq gibi üreticilerin direkt olarak satış yapamayacakları noktasına gelindi. Böylece distribütörler ve bir bayi kanalı ortaya çıktı. Bizim 1989'da atmış olduğumuz adım 1995'te böylece meyvelerini vermeye başladı.

 

Sektördeki yükselişinizi nasıl gerçekleştirdiniz?

 

Büyümenin bir kısmında tabii bilgisayar sektörünün içine girmiş olduğu değişimin ve gelişimin de rolü var. 1995 yılında IBM ile bir kontrat yaparak donanım dağıtımına başlamış olduk. Ondan sonra uluslararası kontrat sayımızı 30'a yükselterek 2000'li yıllara kadar geldik. Bilgisayar sektöründe aklınıza gelebilecek bütün markaları bünyemize aldık. 2000 yılında şirketimiz dönüm noktası diye adlandırabileceğim bir döneme girdi.

 

Bu yılda bilgisayar pazarında büyük patlamalar yaşandı. Bu noktada biz de Yunanistan'ın en büyük bilişim grubu olan Pouliadis Group'la bir strateji ortaklığı yaptık. Yüzde 50 hisselerimizi Pouliadis Group satın almış oldu. Bu yabancı sermaye girişi, gerek know how bazında şirketin gelişmesi, gerek portföyümüze yeni ürünler eklenmesi açısından gerek de yoğun bir sermaye artışı konusunda çok önemli idi. Hatta bilişim sektörü adına Türkiye'de en yüksek yabancı sermaye girişi oranına dolayısıyla en yüksek ana sermayeye sahip olan şirket konumuna geldik.

 

2001 yılında yaşanan kriz sizi nasıl etkiledi?

 

2000 yılı çok hoş bir yıl olmasına rağmen 2001 yılında yaşanan kriz tabii ki bilgisayar sektörünü de etkiledi. Ancak bizim çok önemli bir avantajımız vardı. Bizim bir yıl önce yaptığımız Pouliadis Group'la ortaklığımız adeta krize hazırlıklı girmemizi sağladı. Krizde yabancı sermaye girişi yapmayan veya ana sermayesi biraz daha düşük olan şirketlerin çok zorlandığını gördük. Dolayısıyla ürün gücü, know how ve mali güçlerimiz bazında 2001 yılı ön plana çıktığımız bir yıl oldu. 2001 yılında Index olarak yüzde 28 oranında bir küçülme yaşadık. Bu, yüzde 55 gibi ciddi bir küçülme yaşayan sektörün içinde bizim 2001 yılını aslında çok başarılı kapattığımızı gösteriyor. 2000 yılında 162 milyon dolardı ciromuz, krizin yaşandığı 2001 yılında ise 132 milyon dolar oldu. Sektörde bu sayede dağıtım alanında istisnasız bir numara olduk. 2001 yılında ayrıca Pouliadis'le de olan ortaklığımız yolunda amaç ve hedeflerimize uygun olan firmaların satın almalarını yaparak büyüme stratejisini benimsedik. Bu strateji ile iki firmanın satın alımı gerçekleşti. Bir tanesi network alanında hizmet veren Neteks firması, diğeri de bilgisayar parçaları alanında hizmet veren Datagate firması oldu.

 

Aldığınız bu firmalarla ürün portföyünüzde ne gibi değişiklikler oldu?

 

Index, sahip olduğu yapı gereği tamamı ile bitmiş ürünlerin dağıtımını yapar. Yani bitmiş ürünler derken IBM akla gelebilir. Bitmiş olarak gelir ve projelerde yer alır. Bitmemiş ürünlerin dağıtımında fazla aktif değildik. Ama bu satın aldığımız şirketlerle bitmemiş ürünler pazarına da girmiş olduk. Mesela Datagate sadece bitmemiş ürünler üstünde aktif olan bir firma. Özellikle bilgisayarın içindeki parçaların dağıtımını yapıyor, harddisk ve bellek gibi. Hem hedeflerimize hem de amaçlarımıza uygun gördüğümüz için bu yönde de gelişmeyi doğru bulduk. Grup olarak fazla konsantre olmadığımız bir konunun eksikliğini gidermiş olduk. Neteks ise networking üstüne kurulmuş bir firma. Networking tamamı ile katma değerli bir iştir. Önceden proje tasarlanır, ağ hazırlanır. Çok daha fazla mühendislik isteyen bir iştir. Bu büyüme bizi çok farklı bir konuma getirdi. Bugün yeni bir firma kurulsa doğrudan bütün ürün tedarikini yapabilecek bir yere geldik.

 

Bu büyümeyle son dönem hedeflerinizde bir değişiklik oldu mu? 

 

Geçmiş yılları da göz önüne alırsak hedeflerimizde çok büyük değişiklikler olmadı. Bilgisayar sektöründeki büyümeye paralel bir büyüme gerçekleştirmeyi amaçlıyorduk. Bunu başardık. Geçmiş yıllardaki ciro yapımıza baktığınız zaman, 95 yılında 50 milyon doları,  2000 yılında 100 milyon doları geçmeyi hedeflemiştik. Bunu da gerçekleştirdik. Bu tabii yoğun mali güç isteyen bir hedefti. Yaptığımız ortaklıklarla mali gücümüzü geliştirdiğimiz için krizde de bunun yararını gördük. Yani belirgin bir sermaye gücünüz olmadan bu sektörde başarılı olmanızın mümkün olmadığını düşünüyorum.

 

Yabancı ortaklık şirketiniz için bir dönüm noktası oldu. Bu ortaklığı biraz anlatır mısınız, Index'e ne gibi etkileri oldu?

 

Tabii, yabancı ortaklık Index'te radikal bir değişime imza attı. Öncelikle insan kaynaklarımızda daha kaliteli seçim yapmaya başladık. Ana sermayemiz 1 milyon dolardan 5 milyon dolara çıktı. 5 misli daha güçlü mali bir yapı içine girdik. Bu yeni mali yapı içerisinde eksikliğini duyduğumuz noktaları giderebildik. Bunlardan en önemlisi uluslararası kontratları yabancı ortağımız sayesinde daha rahat alabildik.

 

Index'in geleceğinde ne yönde bir büyüme olacak?

 

Yine hedeflerimiz gereği birtakım yenilikler yapmayı düşünüyoruz. Şu anda kulvarlarımızda olmayan farklı bölümlerde gelişmeyi planlıyoruz. Bu konuda birtakım görüşmelerimiz de var ama şu anda kesin bir şey söyleyemiyorum.

 

Bunlardan bir tanesi, “home electronics” dediğimiz, evde kullanılan elektronik eşyalar. Bu konuda yatırım yapmak istiyoruz. Şirketimize ayrıca bazı perakende çözümler getirmeyi de düşünüyoruz .

 

Index'in Türkiye'deki geleceğini nasıl görüyorsunuz?

 

İnsanlar direk olarak internet üstünden de alışveriş yapıyorlar. Son kullanıcılar bu tip alımlara gittiği zaman acaba ara kademelere ihtiyaç kalmayacak mı sorusu akla geliyor. Burada bakılması gereken ülke bilişim sektöründede en ileride olan Amerika bence. Amerika'da internet üzerinden yapılan işler yani e-iş en yoğun kullanım alanlarından bir tanesi. İnsanların bilgisayarlar üstünden yaptıkları alışverişin oranı da artıyor. Oraya baktığımız zaman dağıtıcı sıfatlı firmaların lojistik alanlarda çok güçlü olduğunu görüyoruz. Türkiye'de o bakımdan bizim mevcudiyetimiz gün geçtikçe önem kazanıyor. Bizim daha fazla geliştirilecek taraflarımızın lojistik ve web işlem olduğunu düşünüyorum.

 

BİLİŞİM SEKTÖRÜNDE POTANSİYEL YÜKSEK

 

Türkiye'de bilişim sektörünü nasıl buluyorsunuz?

 

Türkiye'de bilişim sektörünün tarihi son 63 yıla dayanıyor. IBM'in Türkiye'ye gelmesi ile ve ilk daktiloyu getirmesiyle Türkiye bu sektörle tanıştı. Bilişim sektörünün temelleri genel olarak bu şekilde atılmıştır diyebiliriz. Genel algılanış biçimiyle bakıldığında ise bilişim sektörü 90'lı yıllarda gelişmiştir. 1990'lı yıllara kadar da bilişim sektörü vardı tabii ancak bunlar çoğunlukla uluslararası kuruluşların ve bankacılık sektörünün kullandığı merkez serverlar’dan oluşuyordu ve bu teknolojiler de çok yaygın değildi. 90'lı yıllardan sonra kişisel bilgisayarların kullanıma başlanması ile bilgisayar sektörü hızlı bir yükselişe geçmiş ve birçok firma ortaya çıkmıştır. 95 yılında internetin de hayata geçmesiyle sektör daha da canlılık kazanmıştır. Bugüne gelindiği zaman Türkiye'de aktif 5 binin üstünde firma var. Bu artış eğilimi aslında çok önemli çünkü Türkiye'nin sahip olduğu potansiyelin bir göstergesidir.

 

“FİRMALAR DIŞA AÇILMALI”

 

Türkiye'deki bilişim sektörünün sizce ne gibi eksiklikleri var?

 

Bilişim sektörü Türkiye'nin en genç sektörlerinden bir tanesi. Birçok farklı sektörde olduğu gibi devlet desteği alması gereken ancak almayan bir sektör. Bu problem de ancak dışa açılımla giderilebilir. Hala daha alınması gereken yol var, dışa açılım da bunlardan en önemlisi. Firmaların dışa açılımlarını gerçekleştirmenin kolay olacağını zannetmiyorum. Ülkenin geleceğinde önemli rol oynadığını göz önüne alırsak,  bence en fazla devlet desteği alması gereken sektörlerden bir tanesi bilişim sektörü.

 

Özellikle yaşadığımız krizin bilişim sektörüne olan en önemli etkisinin mali olduğunu düşünüyorum. Bu da büyümenin önünde duran en önemli problem. Bugün, Türk insanının alım gücüne bakarsanız ve ortalama bir bilgisayarın fiyatını karşılaştırırsanız, büyümenin çok yavaş olacağı sonucu çıkıyor. Devlet desteğine duyulan gereksinim de bu konuda zaten. Önümüzdeki yıllarda bu problemin çözülebileceğini düşünüyorum. KOBİ'lere yapılan finansal desteklerin artırılması ile bilişim sektörünün büyüme yoluna gireceğini düşünüyorum.

 

E-TÜRKİYE’NİN ÖNEMİNİ ANLAMALIYIZ

 

Bilgisayar sektörünü ve geleceğini nasıl özetliyorsunuz?

 

Bilgisayar sektörü çok genç. Başlangıcını 90 yılından alırsak, altı çizilir bir büyümeye imza atmış bir sektör. O zaman başlıca 3 firma varken, günümüzde bu sayının 5 bine çıktığını görüyoruz. Önü açık olan da bir sektör. Türkiye'de bazı bölgelere bakıldığında bilgisayar kullanımının yaygın olduğunu görebiliriz. Ama bu maalesef Türkiye geneli için söylenemez. Bugün sadece Türkiye'nin yüzde 10u bilgisayar kullanıyor, bu da daha yüzde 90lık bir pazara sahibiz demektir. Bilişim sektörü doğru araç olarak kullanılırsa Türkiye'nin önünü açacaktır. e-Türkiye'den söz edildiği zaman artık çok uzaklara bakmamalıyız. Avrupa Birliği'ne de zaten giriş kriterlerimizden biri e-Türkiye. Bunun önemini anlamamız gerektiğini düşünüyorum. Devletin bilişim sektörüne el atması ve firmaların iyi yönetilmesi gerektiğini düşünüyorum.

 

Türkiye'de bilişim sektörünün devlerinden biri olarak orta boyutlu firmalara ne gibi önerileriniz var?

 

Firmanın, öncelikle iyi yönetilmesi gerekir. İyi yönetmek derken çok çalışılması gereken bir sektör ve biraz para kazanınca insanlar hemen arabalarını değiştirmeye yönelmemeliler. Bu Türkiye'nin bir gerçeği aslında. Türkiye'de birçok sektör için geçerli ve artık değişmesi gereken bir trend. Bilişim sektörü ve aslında yöneticileri de çok genç. Bu hem güzel hem de dikkat edilmesi gereken bir konu. Gençlerin büyüme sürecinde biraz daha temkinli olmalarını tavsiye ediyorum. Firmaların ayrıca ölçülebilir büyüklükte olmaları gerek, insanların günübirlik ne kazanıp ne kaybettiklerini görebilecekleri sistemleri kurmaları gerekiyor. Bu bilgileri de tabii takip etmeleri de çok önemli. Ayrıca artık kutu satışlarından çok katma değerli hizmetler üretmeleri gerekiyor. Bu da sadece talebe bağlı olarak satışlardan kaçınılıp ayrıca servis, bağlantı, garanti ve yedek parça gibi yan alanları da içermektir. Günümüz pazarında sadece kutu satışı yapan firmaların devamlılıklarının sağlanabileceğini sanmıyorum. Benim özellikle genç arkadaşlara önerim portföylerini geniş tutmaları.

 

Yabancı ortaklıkları çekmek için küçük firmaların ne gibi ihtiyaçları var?

 

Çok zor bir iş aslında. Hacminizin, ölçünüzün olması gerekiyor. Belirgin bir büyüklüğünüz olduğu zaman daha kolay oluyor dışa açılımı gerçekleştirmek. Eğer bunlar yoksa ölçünüzün değer yaratabilecek bir konumda olması gerekir bence. Firmanın sahip olduğu bir know how'ı olması da çok önemli. Pazarda farklı bir satış kanalı da yabancı sermayeyi çekebilecek öğelerden.

 

Yabancı ortaklığın ne gibi yararları var, Index'e nasıl etkileri oldu?

 

İndex olarak yabancı ortaklığın gelmesi bize kanala odaklanma olanağı verdi. Çok pozitif değişiklikler yarattı. Bayilerimize daha yardımcı olmamızı, onları daha fazla finanse etmemizi sağladı. Pazara daha yeni ürünler sunmaya başladık ve yeni ufuklara açılmamız gerçekleşti. Sağlıklı tavsiyeler verebilir konuma geldik ve yeni işler ve ayrıca iş olanakları yarattık. Bugüne kadar hiç yapmadıkları işleri sunduk, onlar da memnuniyetle yaptılar. Yani krizde bayilere bir hayli yardımcı olduk diye düşünüyorum. Bu hem gereğimizdi ama insanın daha fazla olanakları olursa tabii daha fazla paylaşabiliyor. Bu rolü iyi oynadığımıza inanıyorum.

 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz