Plastik: Kendi başarısının kurbanı mı?

Plastikler, dünyamıza yenilikler, kolaylıklar ve maliyet tasarrufları getirerek yaşamlarımızın her alanına temas ediyor.

19.12.2016 12:17:490
Paylaş Tweet Paylaş
Plastik: Kendi başarısının kurbanı mı?
Plastiğin başarısına kimse itiraz edemez ancak plastik atıklardan kurtulmak gibi çok tartışmalı negatif yönleri de vardır. Plastikler alanında iki uzman olan Prof. Dr. Helmut Maurer ile Patricia Vangheluwe bu global meydan okumayla nasıl başa çıkılması konusunda kendi fikirlerini anlatıyor.
Creating Chemistry: Bazılarına göre “plastik” kelimesi kullan-at kültürüyle eş anlamlı hale geldi. Halbuki bu malzemenin günlük yaşamımıza devasa boyutta katkısı oluyor. Siz de plastiğin bir imaj sorunu olduğunu düşünüyor musunuz?
Helmut Maurer: Plastik, aslında kendi çok yönlülüğünün ve müthiş başarısının kurbanı oldu. Plastikten neler yapmıyoruz ki? Tıbbi uygulamaların bir parçası olarak vücudumuzun içinde bile faydalanıyoruz. Plastiği öcü gibi göstermenin hiçbir haklı nedeni olamaz. Benim bakış açıma göre sorun, yaygın bir şekilde aşırı kullanımından kaynaklanıyor. Mümkün olduğunca fazla miktarlarda üretiyor ve pazarlıyoruz. Ancak sonra plastikle doğru bir şekilde ilgilenecek gerekli enstrümanları yerli yerine koyamıyoruz. Oysa planlı eskitme artık endüstriyel bir prensip haline gelmiş durumda.
Patricia Vangheluwe: Plastiğin bir imaj sorunu olduğuna ben de katılıyorum ve bunu değiştirmemiz şart. Mesela tüketim sonrası plastik atıklarından bir kaynak olarak faydalanmak ve insanları plastiğin son derece değerli bir malzeme olduğuna ikna etmek için daha fazlasını yapmamız gerekiyor. Bir toplum olarak bu sorunla başa çıkmak zorundayız çünkü plastik sosyal meydan okumalara çözümler bulunmasında muazzam fırsatlar sunuyor ve dünyadaki en kaynak etkini malzemelerden biri.
Etrafa saçılan dağ gibi plastik malzeme atıklarıyla ilgilenmek için ülkeler savaş verdikçe artan tüketim de yeni sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na göre (UNEP), plastik atıkların yüzde 22 ile yüzde 43 arasındaki bir kısmı yeniden kullanılmak veya geri kazanılmak yerine doğrudan çöp alanlarına gönderiliyor. Bu sorunla nasıl başa çıkabiliriz?
Maurer: Gelişmekte olan ülkelerde plastik, son tahlilde ya doğrudan çöp sahalarını boyluyor ya da doğaya atılıyor. Hatta Avrupa’da bile yaklaşık yüzde 50’si çöp alanlarına gidiyor. Acilen eyleme geçmemiz gerektiği kesin. Burada gerek duyulan global bir çöp alanı yasağı olmalı. Bizim bugün okyanuslarımızda yüzen ve mikro parçacıklara bölünmüş milyonlarca ton plastiğimiz var ve ayrıca her yıl onlara 10 ile 15 milyon ton arasında değişen yenileri de katılıyor. Bu meselede global konuşmak zorundayız zira okyanuslarda sınırlar yok. Bizim aynı zamanda bu malzemenin kimyası hakkında da çalışmamız şart. Burada geri kazanılmak üzere tasarlanmış ve geri kazanımı zorlaştıran toksik katkı maddeleri içermeyen malzemelerden yapılmış ürünler üretmemiz gerekiyor. İşte plastik endüstrisinin önünde duran en büyük meydan okuma budur.
Vangheluwe: Helmut’un global ölçekte bir çöp alanı yasağı çıkarılmasının cesaretlendirilmesi gerektiği yönündeki görüşüne ben de katılıyorum. Tüketim sonrası atığa gelince… Plastik üreten şirketlerden ürün imalatçılarına ve perakendecilerden tüketicilere kadar değer zincirinin tamamında çok daha iyi şeyler yapılabilir. Geri kazanıma yönelik tasarımla birebir aynı olmayan kaynak verimliliğine yönelik ürünler tasarlamalıyız ve bunu yaparken de ürünün yaşam ömrünün sonunda neler olacağını da hesaba katmalıyız. Üretici şirketler, atığı daima çok ciddiye alır çünkü kaynaklardan üretim içinde en verimli şekilde faydalanmanın ekonomik bir mantığı vardır. Yaptıkları tüm ürün ve uygulama geliştirmelerinde daha hafif, daha dayanıklı ve daha işlevsel sunumlar yapmaya çalışırlar. Bu sayede atıkların azaltılmasıyla benzer olumlu etkiler yaratan kaynak tasarrufu yapmış olurlar. ~Endüstriyel anlamda ileri ülkeler için plastikleri kullanıldıkları yerde yeniden işlemektense gemilerle binlerce kilometre uzağa göndermek her zaman daha ucuza mal olur. Geri kazanımın ülke içinde ekonomik anlamda daha arzulanır hale getirilmesi gerekmez mi?
Vangheluwe:
Pazardaki diğer tüm ürünler gibi kaliteli bir şekilde geri dönüştürülmüş birer ürün olarak değerlendirilmelidir. Serbest bir piyasada ürünlerin alım satımı yapılır; pazarı arz ve talep belirler. Ancak geri dönüştürücülerin geri kazanılmış malzemelerden daha fazla değer elde etmek için yurt içine yakın değer zinciriyle birlikte el ele çalışması iyi bir şeydir. Plastik üreticileri bu konuda geri dönüştürücülere yardımcı olabilir çünkü bu malzemenin bizzat kendisi hakkında olağanüstü bilgilidirler. Böyle bilgiler, bu ürünlerin hangi pazarlarda iş yapabileceklerinin ve kalite kontrollerinin nasıl yapılacağına karar verilmesinde yardımcı olabilir.
Maurer: Patricia’nın da gayet doğru bir şekilde söylediği gibi bu malzemeleri en iyi üretenler bilir ve geri kazanımcılar için aynı bilgiye sahip olmak fevkalade önemlidir. Bu bilgi transferinin gerçekleştirilmesi için halen yapılacak çok iş var. Yurt içinde plastik geri kazanımında ileri adımlar atılması için yapabileceğimiz yığınla şey var. Öncelikle daha fazla geri kazanım hedefi için atılacak adımları belirleyebiliriz. Ardından onların pazarlarını da oluşturmamız gerekir. Atığın-sonu kriterini belirleyebilir ve üstün kaliteli geri kazanımlar için cazip bir piyasa yaratabiliriz.
Enerji üretmek için atık plastiğin yakılması zaten başlı başına bir endüstri. Dünya genelinde plastiğin geri kazanım oranları bir hayli düşük olduğundan çok sayıda insan onun enerji karışımının vazgeçilmez bir parçası olması gerektiğini ileri sürüyor. Plastikten faydalanılan atıktan-enerji planlarına uzun vadeli bir rol biçiyor musunuz?
Maurer:
Genel anlamda plastiğin yakılmasından uzak durulmalı çünkü yakarak plastiğin yapılmasında gerekli olan süreç enerjisini kaybederiz. Geri kazanım daha cazipleştikçe yakma işi yavaşlayacaktır. Ancak kısmen de olsa alevlenme geciktiriciler veya ftalatlar gibi tehlikeli maddeler içermesi yüzünden tüketim sonrası plastik atıklarının çoğunun geri kazanıma uygun olmadıkları da bir gerçektir. Ancak burada hareketli bir hedeften bahsediyoruz zira yarınların plastiği yani daha iyi geri kazanılabilir plastikler doğal olarak daha fazla miktarda geri kazanım sağlayacaktır. Plastik yakımına karşı diğer önemli bir argüman da iklim değişikliğidir. Şayet global ısınmayı 2 derece ile sınırlı tutmak istiyorsak 2050 yılına kadar maksimum 1.000 milyar ton kadarlık CO2 salınım bütçemiz var. Oysa zaten bilinen global fosil rezervleri tam 2,9 milyar ton CO2’ye eşit. Eğer onları yer altında bırakmak zorundaysak, o zaman geri kazanım için daha fazlasını yapmamız şart.
Vangheluwe: Bazen en eko-verimli çözüm, enerjinin geri kazanımıdır, özellikle de karışık atıklarda. Yaşam döngüsü perspektifiyle yapıldığında enerjinin geri kazanımı atık enerji seçeneklerinden biri olarak çok mantıklıdır. İnşallah bir gün karışık plastikleri ekonomik ve çevreci anlamda sürdürülebilir bir yoldan plastik üretiminde yeniden kullanılabilecek hammaddelere sürdürülebilir yöntemle geri dönüştürülemeyecek bir şekilde parçalamamızı sağlayacak inovasyonlar yapılır ki bu olursa plastiklerin geri kazanımının artırılmasında müthiş bir buluş gerçekleşmiş olur.
Gelecek 50 yıl içinde plastik ürünlerin nasıl bir gelişim göstereceğini düşünüyorsunuz? En büyük fırsatlar ve tehlikeler sizce nerelerde yatıyor?
Maurer:
Plastiğin her yerde rastlanan, ucuz ve kolaylıkla kırılabilir bir malzeme olduğuna dair negatif imajından kurtulacağını ümit ediyorum. Ancak sadece teknolojiye dayanan yönüyle geleceğe dair uyarılarda da bulunmak istiyorum. Plastik üretiminde global ölçekte yıllık bazda yüzde 5’lik bir artışın her 14 yılda bir üretimin ikiye katlanması ve bu yüzden de 2043 yılı itibariyle yılda 1,2 milyon ton plastik üretimi olacağı anlamına geldiği gerçeğiyle de yüzleşmemiz şart. Bunun sürdürülebilir olmadığı çok açık. Daha bugün bile denizlerdeki plastikler kontrolden çıkmış durumda. Zannedersem aslında ihtiyaç duymadığımız çok fazla şey üretiyoruz.
Vangheluwe: Akıllı ve engelleyici plastikli paketlemelerde, protezler gibi tıbbi uygulamalarda ve hatta otomotiv ve inşaata yönelik yapısal uygulamalarda kullanılabilecek daha hafif kompozit malzemelerde bile sürekli geliştirmeler göreceğiz. Biyo-tabanlı plastikler geliştirilmeye devam edecek ve önümüzdeki 50 yıl içinde plastikler için bir hammadde akışı olarak kullanılabilecek karışık plastiklerimiz olacağına inanıyorum. Hammadde olarak CO2 kullanımımız da artacak ve dolayısıyla eksiksiz karbon döngüsü kapatılacak. Bu senaryo poliüretanların üretiminde daha şimdiden yaşanıyor. Şayet plastiklerin bugüne kadar sundukları kazançları sunmaya devam ettirmelerini istiyorsak, o zaman bizim de tek yapmamız gereken iş atık yönetimi meydan okumasıyla başa çıkmamız, doğadaki kirlenme ve plastiklere bir çözüm bulmaktır. Ben daima teknoloji ve inovasyonun bir fark yaratacağına inanırım. Düzgün bir atık yönetimi ve inovasyon üzerine verilen eğitimlerle plastikler önümüzde duran toplumsal meydan okumaların çoğuna çözümler üretmeye devam edecektir.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz