Taşımacılıkta yeni trendler

Mary Crass, çoklu model sistemlerini, kırsal toplu taşımacılık çözümlerini,yürünebilir şehirler tasarlanmasını anlatıyor

12.05.2016 15:07:580
Paylaş Tweet Paylaş
Taşımacılıkta yeni trendler
Mary Crass, altı yıldan bu yana International Transport Forum’da (ITF) Zirve Hazırlığı ve Politika biriminin başı. Bundan önce, Paris’teki OECD bünyesinde yer alan Ulaştırma Bakanları Avrupa Konferansı’nda politika analisti ve başkanıydı. Daha önce de özel sektörde çalıştı ve danışmanlık yaptı. Crass, Washington’da bulunan John Hopkins University School of Advanced International Studies’de uluslararası ekonomi ve çevre politikaları üzerine de master yapmış bir isim. Marry Crass’la ITF 2015 Zirvesi’nde tartışılan taşımacılık, ticaret ve turizm konularını, kırsal ulaştırma araştırmaları sonuçlarıyla ilgili düşüncelerini ve yeni dönemde ortaya çıkan yeni taşımacılık trendlerini konuştuk.
ITF 2015 Zirvesi 3 T’yi tema olarak ele aldı: Taşımacılık, ticaret ve turizm. Bu yılki kilit odak noktalarınız neler olacak?
 Hükümetler ve taşımacılık sektörünün aktörleri üç T’yi bağlantıları içinde ele almaya başlamak zorunda. Turizm sıklıkla ticaretten ayrı bir şey olarak görülüyor, ama bu sektör, ihraç hizmetlerinin yüzde 21’ini oluşturuyor ve bu nedenle de ticarette büyük rol oynuyor. Taşımacılık da bu iki sektörün faaliyetlerini mümkün kılıyor ve her iki alanın artan taleplerinden gelen bir meydan okumayla karşı karşıya. Yıllık global turist ziyaretinin 2030’da 1,8 milyara yükselmesi bekleniyor. Daha erişilebilir bir turist altyapısına ve tüm ziyaretçilerin bilgisine ihtiyacımız var. Özellikle de dikkate değer ölçüde artan yaşlı gezginler hakkında. Ticaret alanında hükümetler fiziksel engellerin yanı sıra belge ve prosedürle ilgili engelleri de kaldırmalı. Her şeyin üzerinde, global ekonomik gelişme ve sosyal bağlılık sağlayabilmek için üç T arasında daha iyi bir politika koordinasyonuna ihtiyacımız var.
ITF merkezi, hava kirliliğinin yakın zamana kadar son derece yüksek olduğu Paris’te. Araçların yarısı trafikten men edildi ve haftada bir gün toplu ulaşım bedava. Seyahat koşullarınızın iyileştiğini düşünüyor musunuz?
Öncelikle, Paris araba kullanımını azaltmak için devasa adımlar attı ve bunu yaparken sıkışıklığı cezalandırmayan, güçlü Londra modelini benimsedi. Örneğin, özel otobüs hatları diğer araçların kapladığı alanı daralttı. Araba ve bisiklet paylaşımı yaygınlaşıyor. Dış bölgelerde tehditler devam ediyor, ancak yeni otomatik metro hatları, istasyonlar, ring hatlar ve gelişkin tren hizmetleriyle ilgili projeleriyle Grand Paris Planı diğer şehirlere model olarak gösteriliyor. Politik adanmışlık bunun gerçekleşmesinde kilit rol oynuyor.
Güncel bir araştırma orta ölçekli şehirlerde, kendinden sürüşlü araba filolarının geleneksel araçların yüzde 90’ının yerini alacağını öngörüyor. İnsanların geleneksel arabalarının rahatlığına bağlılığı göz önüne alındığında, sizce bu gerçekçi mi?
Arabanın rahatlığı, insanların gitmek istedikleri yere gidebilecekleri duygusunun öngörülebilir olmasına bağlıdır. Ama sıkışıklık öngörülebilirliği etkiliyor. Ayrıca araba sahipliğinin, satın alma ve bakım, yakıt ve park ve park yeri için harcanan zaman gibi kendine ait maliyetleri var. Mobilite alternatifleri, artan talebin yarattığı meydan okumaları göğüsleyebilmeli ve farklı ulaşım formlarını bağlayarak, seyahatin son kilometresine kadar kapsayıcı olmalıdır. Büyük şehirler farklı çözümlere ihtiyaç duyuyor. Eğer toplu taşımalarını özel araçla seyahatin özelliklerine kavuşturabilirlerse, (örneğin, bisikletin yanı sıra araba ve sürüş paylaşımını güçlendirerek) bu, herkesin yararına olacaktır. İnsanlar rahatlık, erişim ve güvenilirlik istiyor; diğer mobilite çözümleriyle birlikte sunulduğunda, bunlar insanların özel arabalarını geride bırakmalarını kolaylaştıracaktır. 
Yakın tarihli kırsal ulaşım araştırmanız koordineli servislerin önemine ışık tutuyor. Köy ve kasabalarda yaşayan insanların rahat mobilitesini garantileyecek anahtar noktalar olarak neleri görüyorsunuz? 
Kırsal bölgelerde ulaşımın maliyeti yoğun nüfuslu kırsal alanlara göre daha yüksek. Hükümet yetkililerine görev düşüyor ve aynı zamanda kırsal bölge sakinlerinin yeterli sıklıkta araç bulduklarında daha fazla ücret ödemeyi kabullenme eğiliminde olduğunu görüyoruz. Buna bir örnek vermek gerekirse talep üzerine hareket eden otobüsler düşük nüfuslu kırsal bölgeler için bir seçenek olabilir. Bu tür hizmetlerin izole biçimde işe yaramadığını, daha büyük, bağlantılı çoklu modellerin bir parçası olarak işe yaradığını kaydetmek önemli. Akıllı telefonla erişilebilir bilgi, anahtar bir rol oynuyor. ~Ağa bağlı seyahat ve ulaşım altyapısı nasıl bir rol oynayacak?
Çok kritik bir rol oynayacak, üstelik sadece otomatik araçların güvenlikle işlemesini sağlamak bakımından değil. Elektronik seyahat bilgisi, trafik ve toplu ulaşım yönetimi, sürücü yardımı ve otomatik güvenlik sistemleri dahil, toplam akıllı ulaşım sistemleri sektörünün desteğine ihtiyaç duyulacak. Buna, yakın tarihli bir Avrupa eCall düzenlemesi 2018 Nisan ayından itibaren yeni arabaların eCall teknolojisiyle donatılması zorunluluğu örnek olarak gösterilebilir. Ciddi bir kaza durumunda eCall otomatik olarak, aracın yeri gibi gerekli bilgileri acil servise bildiriyor. Gelişmekte olan ülkelerde araç sahipliği hızla tırmanıyor ve giderek artan bir sıkışıklık yaşanıyor. Bunu Batı tecrübesiyle karşılaştırdığımızda ne gibi dersler çıkarılabilir?
Ortalama gelir arttıkça, daha fazla insan kendi aracına sahip olmak istiyor. Özel araç sahipliğine dönük fırsatları göz ardı etmeksizin, karar alma konumundakiler araç sahipliği ile kullanımını birbirinden ayırmalı ve katı mobilite promosyonu yerine hizmetlere erişimi önceden planlayarak, araç kullanımını şekillendiren ve yöneten politikalarla insanların arabalarına aşırı bağımlılığını azaltmaya çalışmalıdır. Otobüs ve tren koridorları transityönelimli bir zihniyetle planlanmalıdır. Politikayla belirlenmiş park sınırlandırmaları ve ücretlendirme etkili olabilir. Toplu ulaşım ve hizmet altyapısının yeterince gelişmediği yerlerde, araba ve sürüş paylaşımını teşvik eden politikalar izlenmelidir. Ayrıca, ulaşım politikasının tamamlayıcı bir kısmı olarak yürüme ve bisiklet kullanımı teşvik edilmelidir.
Bu tür alternatiflerin kullanımı, yolları kullananların fikri cazip ve güvenli bulmasına bağlı. Neler yapılması gerekiyor?
 Birçok ülkede politika yapıcılar için motorize olmayan ulaşım marjinal kalıyor. Bu konu, trafiği sakinleştirecek, “arabayı uzak tut”, “30 km’den kısa mesafeye arabayla gidilmesin” ve “arabasız bölge” gibi olumlu stratejilerle öne çıkarılmalı.
Çevresel gündemde elektrikli araçların önemli bir rol oynayacağı kabul ediliyor. Kamu politikaları e-mobiliteyi nasıl teşvik edebilir?
E-mobilite hükümetler için önemli bir konu. Bunu hibeler ve alım sübvansiyonları, kamu sektörünün araç filolarına bunların alımı ve yeni akü ve şarj teknolojileri için araştırma geliştirme gibi yollarla teşvik edebilirler. Ancak elektrikli araçlar çevre için fayda sağlarken, kendine has sorunlara da sahip. ITF araştırması fiyatların hala içten yanmalı motora sahip, denk özelliklerde araçlardan yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Bu fark, yüksek hacim üretim miktarlarıyla kapanabilir, ama içten yanmalı motorlu araçlar, hala birçok senaryoda düşük maliyetleri nedeniyle önemli bir rol oynuyor. Aynı zamanda, çevresel faydasını değerlendirirken, bu araçların tüketeceği elektriğin üretiminin yol açacağı karbon yoğunluğunu da dikkate almak gerek. Genel olarak, geleceğin mobilite çözümleri enerji ihtiyacı farklı kaynaklardan karşılanacak. Kesinlikle elektrik olacak ama hidrojen, güneş ve biyo-yakıtlar da var. Yeni teknolojiler sahneye çıkana kadar mevcut motor teknolojilerinde yakıt verimliliği sağlamak hayati önem taşıyor. 2016’da Zirve’nin diğer büyük meseleleri neler olacak?
Bu yılın konusu “Yeşil ve Kapsayıcı Taşıma”. Taşımacılık ya da ulaşım, ekonomik büyüme ve gelişmenin en önemli dinamiklerinden ve sık aralıklı taşıma, ticaretin işini ve insanların hareket etmesini kolaylaştırırken, istihdama, mallara ve hizmetlere erişimi de mümkün kılıyor. Bu ekonomik değişimi kolaylaştıran mevcut taşıma modeli çevresel olarak sürdürülebilir değil. Araştırmamız gösteriyor ki global taşımacılık faaliyetinin yüzde 97’si fosil yakıtlara dayanıyor ve CO2 salımının yüzde 25’i buradan kaynaklanıyor. Müdahale edilmezse bu oran 2050 yılında yüzde 170 artacak. Yeşil taşımacılığın yeşil ekonomik büyümenin güdüleyicisi olacağına inanıyoruz. Ama toplumun bazı kesimlerinin, gelir seviyesi, mobilite, lokasyon ya da taşıma maliyetleri nedeniyle, fırsatlara erişiminin önünde engeller var. Kapsayıcı taşımacılık herkesin iş gücü piyasasına, eğitim ve kamusal avantajlar alanına erişimini sağladığı gibi, sosyal ve boş zaman etkinliklerine erişimini de kolaylaştıracaktır.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz