Doğal algılama

Araştırmacıların odağında elektronik çalışma masası, duvarlar ve zeminler gibi çok büyük görüntü sistemleri var.

1.06.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Doğal algılama
44 yaşındaki Profesör Patrick Baudisch, Potsdam'daki Hasso Plattner Enstitüsü'nde İnsan Bilgisayar Etkileşimi Grubu'nun başkanı. Bu grup, geleceğe yönelik etkileşimli cihazlar geliştirmekten sorumlu. Araştırmacıların odağında ise cep telefonları gibi yeni mobil cihazların yanısıra elektronik çalışma masası, duvarlar ve zeminler gibi çok büyük görüntü sistemleri geliştirmek var. Doktora derecesini Darmstad'dan almış bir bilgisayar bilimcisi olan Baudisch daha önce Kaliforniya, Palo Alto'daki Xerox Park'da ve Washington, Redmond'daki Microsoft Research'de çalışıyordu.

Öğrencilerinizden ayakla çalıştırılabilen uygulamalar tasarlamalarını istemişsiniz. Burada amaç ne?
Baudisch: Biz buna başlangıçta bir tür fikir jimnastiği gözüyle bakıyorduk, yani bilgisayar kullanıcılarının devasa miktarlarda verilerle doğrudan nasıl etkileşime girebilecekleri sorusuna yanıt bulmaya çalışıyorduk. Günümüz çok dokunuşlu sistemlerinin boyutu genellikle bir cep telefonunun büyüklüğünden bir sehpanınkine kadar geniş bir yelpazede. Neden daha büyük olmadıkları sorunsalı ise insan kolunun uzunluğuyla ilişkili. Bu yüzden asıl soru: On binlerce nesnenin olduğu bir ortamda "doğrudan dokunma" prensibini nasıl uygulayabilirsiniz? Mesela neden basınca hassas dokunmatik zemin kullanmayalım ki? Burada dokunmatik zemin, kullanıcı ayak tabanıyla bastığında nerede olduğunu; oturuyor mu, ayakta mı duruyor yoksa yatıyor mu olduğunu anlayabilir. Bu sayede büyük hacimli verilerden faydalanabilirler. Bu fikir daha da geliştirilerek sonuçta akıllı odalar kavramına doğru evrimleşti.

Bu tür bir teknoloji yaşlı vatandaşların hayatlarını kolaylaştırabilir mi?
Baudisch: Bizim tam da aklımızda olan bu zaten. Şimdi yaşlı bir insan olduğunuzu düşünün ve size evde günlük işlerinizde destek olarak ve yeterince hareket edip etmediğinizi veya ergonomik bir pozisyonda oturup oturmadığınızı kontrol ederek evdeki yaşantınızı kolaylaştıran bir sistemi kullanabiliyor olduğunuzu hayal edin.~
Örneğin, bu gibi bir sistemde yere düştüğünüzde otomatik olarak yardım çağırabilme özelliği olabilir. Bizim dokunmatik zeminimizde şu anda devasa miktarlarda veri toplamak için saniyede 30 defa kontrol edilen 13 milyon piksel var. Önümüzdeki 5 ila 10 yıl içerisinde, içinde bulunduğu odada nelerin olduğunu algılayabilecek ve temasa-hassas bir halı seriyor olabileceğinizi düşünmek pek de mantıksız olmaz.

Yaşlanan toplumumuz için başka ne tür elektronik mucizeler öngörüyorsunuz?
Baudisch: Christian Holz isimli öğrencilerimden biri şu anda vücuda yerleştirilebilir bir arayüz üzerinde çalışıyor, dikkat edin burada yaklaşık 25 yıl sonrasından bahsediyoruz. Günümüzde zaten pek çok insan üzerinde insülin pompası, kalp düzenleyici cihaz veya işitme aleti gibi vücuda takılabilir cihazları kullanıyor. Ancak onları kendileri çalıştıramıyorlar. Onun yerine bir doktora gitmeleri ve cihazlarını ayarlatmaları gerekiyor. Christian insanların bu gibi cihazlarla kendi derileri aracılığıyla nasıl doğrudan etkileşime girebilecekleri üzerinde çalışıyor. Hiç de alışılmadık bir perspektif ancak gelecekteki yaşantımız açısından çok önemli.

Önümüzdeki 10 veya 20 yıl içinde başka neler mümkün olabilecek?
Baudisch: Göreceğimiz yeniliklerden biri de ultra mobil cihazlar olacak. Bunlar bir elin baş parmağı ebadında olabilecek ve kol saati, kolye veya yüzük gibi takılabilecekler, yani bir başka ifadeyle günlük kıyafetlerimizin bir parçası olacaklar. Bu cihazlar kendilerini takan insanlara her yerde ve her zaman dijital verilere erişme imkanı sunacak. En uç örneklerden biri, şu anda üzerinde çalışmakta olduğumuz "sanal" cihazlar. Bu cihazlarda ekran yok ve kullanıcının arzu ettiği boyutlara kadar küçültülebiliyorlar. Prototiplerimizden biri olan Imaginary Phone tıpkı bir cep telefonu gibi çalışıyor. Kullanıcı onunla göğsüne taktığı ve muhtemelen broş şeklindeki küçük bir kamera ile etkileşim kuruyor. Bu kamera kullanıcının ellerini izliyor. Sol el ile cep telefonuyla karşılıklı etkileşim kuruluyor. Kullanıcı sağ eliyle de sol eli üzerine tıpkı dokunmatik ekranlarda olduğu gibi komut veya metin girişi yapabiliyor. iPhone gibi cihazlar pazarda ve bizim düşünme sistemimizde devrim yarattı.

2017 yılına geldiğimizde telefon görüşmesi yapmak için ne tür cihazlar kullanıyor olacağız?
Baudisch: Size kesin bir şey söyleyemem, ancak gelecekte bir gün masaüstü bilgisayarlar ile mobil cihazların birleşip tek bir cihaz olacaklarına hiç kuşku yok. İşte o zaman yanımızda sadece tek bir bilgisayar taşıyor olacağız. O bir cep telefonu şeklinde ve işlevselliğinde olacak.~
İşyerinize gittiğinizde, bu üniteyi bir klavye ile ekrana bağlayacaksınız ve çalışma bilgisayarınız haline gelecek. Örneğin Apple şu anda harıl harıl, standart uygulamaları ve tekdüze etkileşim prensipleri olan üniteler yaratmak için PC'ler ile mobil cihazların işlevlerini birleştirmeye çalışıyor.

Akıllı telefonlar ile tablet bilgisayar şu anda el hareketlerinden anlayabiliyor. Peki bu çok-dokunuşlu bir dünyaya doğru gidiyoruz anlamına mı geliyor?

Baudisch: Daha şimdiden elimizde bir tane var bile. Çok-dokunuşlu sistemler başarılı oldu çünkü onlarda ekran ile giriş arayüzü üst üste bindirilebilmeleri sayesinde çok küçük boyutlarda cihazlar üretilebilmesi mümkün oldu. Çok-dokunuşlular, hayatlarını çoğunlukla dışarıda geçiren veya örneğin bir hastanede pek çok hastasını ziyaret etmek zorunda olduklarından yanlarından tablet PC'lerini ayırmayan doktorlar gibi işlerinin gereği çok sayıda insanla ilgilenmek mecburiyetinde olan kişilerin hayatlarını çok kolaylaştırdı.

Cihazları sadece el hareketleriyle çalıştırabileceğimiz bir noktaya gelecek miyiz?
Baudisch: Kesinlikle hayır. Bir orkestranın yönetimi veya bir uçuş pistindeki uçağın yönlendirilmesi gibi işlerde belirli etkileşim türleri el hareketleri aracılığıyla yapılabilir.

Ancak bir nesneden yardım istediğinizde ne türden bir el hareketi yapabilirsiniz ki?
Sezgisel el hareketleri sadece onların fiziksel dünya ile ilişkilendirilmiş uygulamalarıyla sınırlıdır. Bugünden yarına hangi teknolojilerin başarılı olacağını düşünüyorsunuz? Baudisch: Garip olan şu ki mevcut teknolojilerden hiçbiri ileride hakimiyet kuramayacak. Onun yerine çeşitlendirme ile birleştirme arasında gidip gelmeler göreceğiz. Birleştirmeye bir örnek olarak Apple'ın PC ile mobil hatları birleştirme yaklaşımı gösterilebilir. Her şeye rağmen yine de ileride uzman cihazlarımız olacak. 50 yıl önce yazarlar daktilo kullanırlardı, bugün ise kendi PC'lerinin klavyelerine yazıyorlar. Bu hiç değişmeyecek çünkü yazı yazmak için bir PC klavyesi mükemmel bir bileşendir. Eğer piyano çalmak isterseniz o zaman bir piyano klavyesi kullanacaksınız. Ancak arayüzlü cihazlardaki muazzam çeşitliliğe rağmen, ileride muhtemelen sadece tek bir bilgisayarınız olacak ve bu sayede sadece maliyetler düşmekle kalmayacak, aynı zamanda verilerinizin bütünlüğünü de korumuş olacaksınız. Diğer yandan farklı girdi ve çıktı cihazları da olacak ve genellikle sabit çalışan insanlar klavye-fare düzeneğini düşündüğünüzden çok daha uzunca bir süre daha kullanmaya devam edecek.~

Bundan 30 yıl sonra bizim için teknolojiyi kullanmak daha zor mu yoksa daha kolay mı olacak?
Baudisch: Daha kolaylaşacak. Günümüzde çocuklar, etraflarındaki fiziksel dünyayı kavramalarından çok daha kolay anlayabildikleri cihazlarla büyüyorlar. YouTube'da elinde resimli bir kağıt tutan ve parmağıyla üzerine sürterek onu tıpkı iPad'deki sayfa çevirir gibi değiştirmeye çalışan ama şaşıran küçük bir çocuğun videosunu muhtemelen görmüşsünüzdür. Biz eskiden bilgisayarları anlatmak için tıpkı bir işyeri gibi fiziksel dünyadan metaforlardan faydalanırdık. Bugün e-posta programınızda bir "gelen" kutusu var çünkü internet gelmeden önce işyerlerinde dışarıdan gelen postalar için bir gelen ve dışarı gidenler içinde bir giden odacığı bulunurdu. Günümüzdeki genç bilgisayar kullanıcıları asla bir işyerinde çalışmış değiller ve bu yüzden bu gibi şeyleri fiziksel dünyada tecrübe etmeden önce bilgisayarlardan öğrenebiliyorlar. Bunun mantıki sonucu ise bizim artık tıpkı aydınlatma düğmelerindeki "0" ve "1"ler gibi fiziksel dünyayı bilgisayar terimleriyle daha sık tanımlar hale gelmemiz.

Yani düşünme yöntemimiz bilgisayar dünyasına alıştığı için artık sezgisel sistemlere ihtiyacımız yok, öyle mi? Baudisch: Hem evet hem hayır. Bir yandan,
ben bir uygulama geliştiricisi olarak kullanıcılar tarafındaki pek çok bilgiyi varsayabilirim. Diğer yandan doğal kullanıcı arayüzleri yani NUl'lar yardımıyla bir cihazın kullanımını kolaylaştırmak ve onu daha sezgisel bir hale getirmek isterim. NUI sistemleri aslında çok-dokunuşlu yüzeyler, kameralar ve mikrofonlar gibi "yeni" etkileşim teknolojileri temeline dayanır. NUI terimi de aslında temel bir gelişmeyi tarif eder: Nasıl ki 20'nci yüzyılın masaüstü bilgisayarları kullanıcıları sadece farenin imleçi sayesinde koordinat eksenleri olarak algılamışlardı, NUl'lar da bilgisayar ile kullanıcıların birbirlerini çok daha doğal biryoldan anlamalarını sağlıyor. Artık kullanıcılar bilgisayar arayüzünü grafik detaylarıyla görüyor ve bilgisayar da sizi el hareketleriniz, yüz ifadeleriniz ve sesiniz aracılığıyla mümkün olduğunca detaylı görüyor. A tuşuna bastığınızda size A harfini veren konvansiyonel bir girdi cihazına kıyasla NUI girdisinin çok daha kapsamlı yorumlamaya ihtiyacı var. Bir başka ifadeyle, eğer bir bilgisayar kamerası aracılığıyla ellerini havaya kaldırmış bir kullanıcı grubu görürse bu görüntü çok farklı şekillerde yorumlanabilir. Burada ortaya çıkan yeni meydan okuma ise sonuçta oluşan anlam kargaşasını ortadan kaldırmakta yatıyor.~

Araştırmacılar önümüzdeki 20 ile 30 yıl içinde mikroçip performanslarının yeniden bin kat daha artacağını söylüyor. Siz insan-makine ilişkileriyle ilgili herhangi bir teknik sınır olduğunu düşünüyor musunuz?
Baudisch: Hızlı hesaplamalar yapabilme kabiliyeti elbette çok faydalı, ancak bu alanda ilerleme kaydetmek için bunun bir engel olduğu uzunca bir süredir zaten biliniyor. Belirli bir zaman dilimi boyunca pillerin minyatürleştirilmesi veya çok küçük projektörlerin ürettiği parlaklık seviyeleriyle ilgili sınırlar varlıklarını halen koruyor olacak. Mikroçiplerin yaydığı ısı da sorun olmaya devam edecek. Ancak her şeye rağmen bugün cep telefonunuzdaki işlemci, 1980'lerdeki en mükemmel bilgisayardan bile 350 kere daha hızlı çalışıyor. Uzunca bir süredir gelişmenin önündeki gerçek sınırlar insanoğlunun kendi sınırları olagelmekte, yani insan gözünün çözünürlük kapasitesi veya parmaklarımızın uzunluğu gibi konular. Bir başka ifadeyle, arayüzlerin insan duygularına uyumlu hale getirilmeleri gerekir, zaten işte bu yüzden kullanıcı arayüzü sorunu bugün de, Xerox'un dünyanın ilk kullanıcı dostu cihazları olan Alto ve Star'ı geliştirip piyasaya sürdüğü 1970'li yıllardaki kadar önemli.

Röportajı yapan: Silke Weber

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz