Düşündüğünüzden daha yeşil

Meksika Latin Amerika'nın en yeşil şehri olma yolunda hızla ilerliyor.

1.02.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Düşündüğünüzden daha yeşil



Artık hiç kimse Roberto Vasquez'in, Mexico City'deki Universidad Autonoma Metropolitana (UAM) binasının girişinde kaskını çıkarıp bisikletini koridorlarda itmesine şaşırmıyor. Geçmişte burası, Çevre Bakanı Martha Delgado'nun raporunda da belirttiği üzere, havasının kirliliğinden gökten ölü kuş yağan bir şehirdi. 20 milyondan fazla sakini ve 4 milyondan fazla motorlu taşıtı bulunan bir şehirde Vasquez, sadece son birkaç yıldır Azcapotzalco Kampüsü'ne gidebilmek için her gün bisikletiyle 7 kilometrelik yol katediyor. Mexico City, 2022 yılına kadar Latin Amerika'nın en yeşil kenti olmayı hedefliyor. Bu stratejinin önemli bir kısmını bisikletler oluşturuyor. Bugünlerde şehir merkezindeki devasa bir plaza olan Zocalo'nun etrafında vızır vızır bisiklet-taksiler tur atıyor. Şu anda 85 adet bisiklet durağı var ve şehirde inşa edilen bisiklet yollarının sayısı her geçen gün daha da artıyor. Hatta Vasquez'i memnun etmek için bunlardan bir tanesi de onun evi ile UAM binası arasındaki güzergaha inşa edildi. O artık yoğun trafikte bir arabanın altında kalmaktan endişelenmeksizin, çoğu arabadan çok daha hızlı seyahat ediyor. Mexico City'nin üzerine kurulu olduğu vadi, deniz seviyesinden 2 bin 310 metre yüksekte. Bu seviyede havanın yoğun olması yüzünden arabalar dlerine kıyasla benzini daha verimsiz yakar. Şehrin etrafını çevreleyen volkanlar dizisi de egzoz dumanlarının dağıtılması için gerekli rüzgarın şehrin içine girmesini engeller. Birleşmiş Milletler, 20 yıl kadar önce Meksika'nın başkentini dünyanın en çok kirletilmiş şehri olarak tanımlıyordu. O günden sonra şehrin içindeki ağır endüstriler şehir dışına çıkarıldı ve Azcpotzalco Kampüsü yakınındaki rafineri de kapatıldı. Ancak trafik artmaya ve hava kirliliği yaratmaya devam ediyor.

Ulaşım bulmacası.
Her ne kadar Mexico City'de toplam yolculukların yüzde 80'i kamuya ait toplu taşımacılık sistemiyle yapılıyor olsa da, trafik sıkışıklığı her geçen gün daha da kötüye gidiyor. UAM'da bir öğrenci olan Susan Garcia, "Olağanüstü verimsiz küçük otobüsler olan 'camione'lerin çoğunun trafiğe çıkması yasaklandı, ancak halen çok sayıdalar ve trafik sıkışıklıklarına neden oluyorlar" diyor. Bilimsel araştırması için kendi üniversitesindeki öğrencilerin ve öğretim üyelerinin evleriyle kampüs arasında gidip gelirken yaydıkları karbondioksit miktarını hesaplamış. Şaşkınlık yaratan sonuç ise "camione"leri kullanan insanların, sürücüleri tek başına olsa bile modern araçları kullanan sürücülerden çok daha fazla hava kirliliğine neden olduklarıydı. Garcia buradan yola çıkarak "Bu şehirde acilen daha fazla kentsel demiryoluna ihtiyaç var" sonucuna ulaşmış.
Mexico City, 450 kilometrelik uzunluğuyla zaten dünyanın en uzun kentsel demiryolu ağlarından birine sahip. Ancak çoğu insan, bu ağın zamanın gerisinde kaldığını düşünüyor. Sırasıyla 2 ve 4 milyon nüfusu olan Monterrey ve Guadalajara gibi diğer büyük Meksika şehirlerinde yapıldığı gibi buradaki demiryolu ağı da şu sıralar genişletilip modernleştiriliyor. Ülkenin kuzeyinde endüstriyel bir metropol olan Monterrey, 2008 sonunda kentsel demiryolunun ikinci hattında bir genişletmeyi daha devreye almıştı. Bu projenin yönetiminden Siemens sorumluydu ve enerji arzı, operasyonel güvenlik ve iletişim altyapısı için gerekli sistemleri temin etmişti. Guadalajara'da da Siemens, metro trenleri filosunun bazı kısımlarını modernize ediyor. Bu trenlere, yüzde 10 daha az enerji tüketmelerini sağlayacak yeni çekiş sistemleri monte ediliyor. Ayrıca şehrin kentsel demiryolu ağında uzun yıllardır Siemens'in sinyalizasyon sistemleri kullanılıyor.

Enerji verimliliği. 
Demiryolu taşımacılığı, sadece yerel salınımların daha az olması nedeniyle değil, aynı zamanda Meksika'da üretilen elektriğin her geçen gün daha az miktarda CO2 ile üretilmesi yüzünden de özel taşımacılıktan daha çevre dostu. Oaxaca eyaletinde çok güçlü ve ardı arkası kesilmeyen rüzgarlar eser, hatta bazen bir kamyonu yoldan çıkartacak kadar güçlüdürler. Burası, elektrik üretimi için gerekli rüzgar koşulları bakımından dünyanın en müsait yerlerinden biridir. Ayrıca kuzeydeki Tamaulipas ve Baja California eyaletlerinde de rüzgar çiftliklerinin yeterince kârlı çalışabilmelerini sağlayacak derecede şiddetli rüzgarlar eser. ~
Burada daha şimdiden yenilenebilir enerjiye yatırım yapan şirketlerden biri Wal-Mart. Enerji etkinliğini artırmaya yönelik onca çabasına rağmen bu perakende zincirinin Meksika'daki 348 mağazası halen devasa buzdolapları gibi çalışmak zorunda kalıyor. Bu nedenle Wal-Mart çareyi toplam 67,5 MW'lık kapasitesi olan kendi rüzgar parkını kurmakta bulmuş. Bu parkın ulusal şebekeye bağlanması için gerekli altyapıyı da Siemens sağlamış. Siemens ayrıca Tamaulipas, Los Vergeles'teki başka bir operatörün rüzgar parkının türbinlerini de tedarik edecek. Karayip kıyılarında olan bu park, 160 MW'dan daha fazla enerji üretecek şekilde tasarlanmış.

Geçen yıl dünyanın dört bir köşesindenpolitikacı ve aktivist, çoğu havayolu ile Meksika'ya, Dünya İklim Kongresi'ni izlemeye geldi. Benito Juarez Uluslararası Havalimanı'nın yeni yapılan terminaline inenler, içlerinde en yüksek enerji verimliliği standartlarını sunan güç dağıtımının da bulunduğu ve Siemens tarafından kurulmuş sayısız sistemle karşılaştıklarında bir ölçüde de olsa teselli bulabildiler. Sürmekte olan global ısınmadan Meksika sert bir darbe alabilir. 2010 Temmuz'unda patlayan bir kasırga Monterrey bölgesini bir çöle döndürmüştü. Ancak aynı zamanda ülkede yenilenebilir enerji üretimi için fevkalade uygun şartlar da mevcut. Rüzgar ve güneşe ek olarak, örneğin Meksika'nın elektrik arzının 2008'den bu yana yaklaşık üçte ikisini karşılayan jeotermal enerji içinde coğrafyasal şartlar mükemmel. Başkan Felipe Calderon 2050 yılına kadar ülkedeki CO2 emisyonunun yarı yarıya azaltılması hedefini belirledi. Uluslararası danışmanlık şirketi McKinsey'e göre, 2030'a kadar yüzde 25'lik bir düşüş başarılabilirse yarım milyon kadar yeni "yeşil" istihdam olanağı yaratılabilecek. ABD Başkanı'na da iklim sorunları hakkında danışmanlık yapan Meksikalı kimyager Mario Molina ise bu işin başarılmasının dışarıdan destek alınmaksızın mümkün olamayacağını söylüyor.
Molina, ozon tabakasının aşındırılmasından kısmen klorflorkarbonlarının sorumlu olduğunu ispat ederek Nobel Ödülü almıştı. Başarılı bir uluslararası koordinasyonun sonucunda bu kimyasalların üretimi o günden sonra kısılmıştı. Molina bu başarının CO2 salınımının azaltılmasında da tekrarlanabileceğini ümit ediyor. "Meksika'da yenilenebilir enerjilerin üretimi ve CO2'nin ayrılıp depolanması şart. Ancak enerjiyi çok daha cimri kullanarak da inanılmayacak seviyede enerji tasarrufu yapabiliriz" diyor. Bunun, gerek küçük gerek büyük ölçekte nasıl başarılabileceği Meksika Şehri'nin kuzeyindeki Queretaro'daki iki binada ispatlanıldı. Siemens'in yardımsever bağışlarıyla desteklenen "Pan de Vida" yetimhanesinde, geceleri bu tesisin koridorları minnacık rüzgar türbinlerinin ürettiği enerjiyle aydınlanırken, duş almak için gerekli sıcak suyu da güneş enerjisi kolektörleri sağlıyor. Bu sayede yetimhane, doğalgaz masraflarını kısarak yılda 50 bin peso tasarruf ediyor, bu parayla da çocukların diş tedavilerini yaptırıyor. Birkaç kilometre ileride ise Santander Bank'ın, konvansiyonel binalara kıyasla yüzde 40 daha az enerji tüketen çağrı merkezi var. Bu bina aslında zekice bir mimari ile çoğu Siemens tarafından sağlanan etkin bina teknolojilerinin muhteşem bir kombinasyonunun ürünü. Binadan sorumlu Santander'in üst düzey yöneticisi David Romero, "Meksika'da pek çok proje için tek kriter halen inşaat maliyetleri. Ancak Santander'de biz, yüksek verimliliğin avantajlarını algıladık ve işin başından sonuna kadar Siemens ile birlikte çalışmaya karar verdik" diyor.

BİR MEGAŞEHİR DEVASA SORUNLARLA NASIL BAŞA ÇIKAR?
Önümüzdeki yıllarda Mexico City'yi bekleyen en önemli üç sorun hangileri?
Delgado:
Hareket edebilmek, su arzı ve atıkların yok edilmesi olarak sırlayabilirim. Günlük sohbetlerde en fazla öne çıkan konu ulaştırmanın şimdiki hali. Bir yere gidilmesinin kaç saat sürdüğü, hangi güzergahın seçildiği, trafik sıkışıklarının ne kadar berbat olduğu gibi şeyler. Bu artık hava durumundan bile önemli bir konu haline gelmiş durumda. Yollardaki araç sayısı ciddi derecede arttı. 1990 ile 2007 arasında trafikte ortalama hız, saatte 17 kilometreden 11 kilometreye düştü. Biz bu hızı 1910 yılında atlarla çekilen arabalarda görmüştük. Bisikletler saatte ortalama 18 kilometre hızla giderek otomobillerden çok daha çabuk istediklere yere ulaşabiliyor. Ben haftada ortalama iki defa, o da öğle tatillerinde bir restorana yemek yemek için giderken bisikletimi kullanıyorum.

Bir megaşehrin ulaşım sorunları için bisikletler gerçekçi bir çözüm olabilir mi?
Delgado:
Onlar çözümün bir parçası. Elbette pek çok Meksikalı, yoğun şehir trafiğinde işine gitmek için 20 kilometre boyunca bisiklet sürmek istemeyecektir. Ancak metro istasyonundan işyerine kadar geriye kalan birkaç kilometre veya şehir merkezine birkaç blokluk mesafe, çok daha uygun olabilir. Ayrıca bisiklete binme koşulları da hiç fena değil. Burası ılıman bir ülke ve şehirde birkaç tane yokuş var. ~
Her geçen gün daha fazla bisiklet yolları inşa ediyor ve bisikletlilerin daha fazla hakları olmasını sağlayacak yasalar çıkarıyoruz. Yaklaşık her gün bisikletle 100 bin yolculuğun yapıldığını tahmin ediyoruz.

Mexico City yeterli suyu var mı?
Delgado:
Yok. Dünyanın en yüksek şehirlerinden birinde nüfusun tamamına yetecek kadar temiz su bulunması çok zor. Deniz seviyesinden yüksekliğimiz yaklaşık 2 bin 300 metre. Suyumuzun bir kısmı 200 kilometre öteden pompalanıyor ve ardından onu bir de 1.500 metre yukarıya pompalamak zorundayız. Şehrimizin nüfusu son 40 yıldır yılda ortalama yüzde 4 civarında arttığından, temiz su tutma havzalarımızı sürekli büyütüyoruz. Ayrıca yeraltı sularımızdan da yapmamız gerekenden çok daha fazla faydalanıyoruz. Su rezervlerimiz giderek azalıyor. Toprakta su kalmadığı için şehir içinde kraterler oluşmaya başladı. Patlayan borular artık alışıldık hale geldi. Diğer taraftan yağmur şiddetli yağdığında pek çok semtte yolları sel basıyor. İklim değişikliği ise işleri daha da kötüleştirmekten başka bir işe yaramıyor. Yani anlayacağınız bu alanda yatırım ihtiyacı devasa boyutlara ulaşmış durumda.

Mexico City atık sorununu nasıl hallediyor?
Delgado:
Çöplük alanlara gönderiliyor.
Dünyanın en büyüğü sayılan en önemli çöplük alanımız neredeyse dolmuş durumda. Bu nedenle radikal değişiklikler yapmak zorundayız. Gelecekte kendi atığımızı çok daha etkin ayrıştırmamız ve geri kazanmamız gerekiyor. Şu anda bu sorunun altından kalkabilecek çözümler üzerinde çalışıyoruz.

Sürdürülebilir bir altyapıya yatırım yapılması konusunda Meksikalıların hepsinin de çok hevesli olduğu söylenemez. Bazı insanlar fakirlere ve daha fazla okula ödenek çıkarılmasının öncelikli olduğunu düşünüyor.
Delgado:
Eğer olmayacağını düşünseydiniz geleceğinize ne değer biçerdiniz? Herhalde çok düşük bir fiyat. Maalesef ki Meksika'da, eğitime erişemeyen ve kendi durumunu düzeltme ihtimali çok az olan pek çok insan yaşıyor. Elverişsiz barınma koşullarıyla ve yiyecek için bile para bulamama dertleriyle yüzleşebiliyorlar. Bu gibi insanlar için iklim değişikliğine karşı savaşmak, bir sonraki yemeklerini nasıl bulacaklarından çok daha önemsiz. Bu yüzden biz sefaletle savaşarak ve eğitim sistemini iyileştirerek sürdürülebilirlik ve çevrecilik farkındalığını artırmaya çalışıyoruz. Oysa bugün sürdürülebilir teknolojilere yatırım yapılmaması çok büyük bir israf çünkü bu teknolojiler öncelikle enerji tüketimini azaltacaklarından uzun vadede bizim paradan tasarruf etmemizi sağlayacak.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz