Enerji verimli teknolojilerle pazar büyüyor

Elektrik üretimi, endüstriyel üretim ve bina sistemleri alanlarında verimliliğin artırılması için hala devasa bir potansiyel mevcut.

1.10.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Enerji verimli teknolojilerle pazar büyüyor
Kömür, petrol ve doğalgaz gibi temel yakıtlarda bulunan içsel enerjinin ortalama yüzde 50'sinden fazlası, bu yakıtları faydalı enerji formlarına çeviren süreçler içinde ısı formunda kaybedilmeye devam ediliyor. Bir başka ifadeyle bilhassa da elektrik üretimi, endüstriyel üretim ve bina sistemleri alanlarında verimliliğin artırılması için hala devasa bir potansiyel mevcut. BCC Research tarafından yapılan 2011 tarihli bir araştırmaya göre, 2010 yılında 200 milyar dolar olan enerji verimli teknolojilerin global pazar hacmi 2015 yılına gelindiğinde yaklaşık 312 milyar dolara çıkacak. Almanya Federal Çevre Ajansı, son teknoloji ürünü kömürle çalışan enerji tesislerindeki enerji verimliliği derecesinin yüzde 46 gibi yüksek oranları bulabildiğini belirtiyor. Ancak Avrupa'nın tamamında kömürle çalışan enerji tesislerinin verimlilik derecesi ortalaması sadece yüzde 36 iken global rakam yüzde 33. Halbuki verimliliğin sadece yüzde bir oranında artırılmasıyla bile CO2 salımlarında yüzde 3'e varan düşüşler kaydedilebilir. Bir başka şekilde söylemek gerekirse, enerji verimlilik derecesi yüzde 36 yerine yüzde 45 olan tek bir 500 megavatlık (MV) tesis kurulması halinde yıllık CO2 salımı 380 bin ton azalmış olacak.

Tabloyu görmek için görsele tıklayın.
Dünya Kömür Kurumu şayet 300 MV'ın altında kapasiteye sahip 25 yaş üstündeki kömürle çalışan enerji tesislerinin yerine yüzde 40'ın üzerinde verimlilikle çalışan daha büyük ve daha modern tesisler kurulursa bu enerji tesislerince üretilen CO2 salımının da yaklaşık yüzde 25 oranında azalacağını bildiriyor. Kombine döngülü (gaz ve buhar türbinli) enerji tesislerindeki enerji verimliliği artış potansiyeli ise çok daha fazla. Bugün dünya genelinde kombine döngülü enerji tesislerinin ortalama verimlilik derecesi kabaca yüzde 40 düzeyinde. Ancak Siemens teknolojileri sayesinde şu anda en verimli çalışan bu gibi bir tesis, doğalgazın içindeki enerjinin yüzde 60,75'ini elektriğe çevirerek 2011 Mayıs'ında yeni bir dünya rekoruna imza attı. Bu teknoloji şaheseri kombine döngülü tesis bu yüzden hem gaz tüketimini hem CO2 salımını üçte bir oranında düşürebilmeyi başardı. Uzmanlar ayrıca örneğin yeni malzemeler formunda ileri teknolojilerin kullanılmasıyla 2020 yılı itibarıyla verimlilik derecelerinin yüzde 63'ün üzerindeki seviyelere çıkartılmasının mümkün olacağını da iddia ediyor. Enerji verimliliği endüstriyel faaliyetlerde de her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. Uluslararası Enerji Ajansı'na (IEA) göre bugün enerji yoğun 5 endüstriyel sektör (demir çelik, çimento, kimyasallar ve petrokimyasallar, kağıt ve selüloz ve alüminyum) CO2 salımlarının yüzde 77'sinden sorumlu, bu da yaklaşık yılda 8,5 milyar tona eşdeğer. Burada da verimlilik artışlarıyla büyük işler başarılabilir. IEA tarafından geliştirilmiş "Mavi Senaryo" isimli bir araştırmada 2050 yılına gelindiğinde endüstriyel CO2 salımlarının 2007'deki seviyesinden yüzde 24 oranında azaltılmış olması gerektiği bildiriliyor.~
IEA ve OECD tarafından 2011 yılında yapılan analizler ise Mavi Senaryo çerçeve çalışması kapsamında yukarıda bahsedilen enerji yoğun endüstrilerde ulaşılması gereken çeşitli azaltma hedeflerini belirliyor. Mesela piyasa uzmanları diğer şeylerin yanısıra döküm sürecinin optimizasyonuyla global demir ve çelik endüstrisinin 2050 yılına kadar CO2 salımlarını 1,5 milyartondan fazla düşürebileceğini hesaplıyor. Bu analizlerde benzer şekilde kimya ve petrokimya endüstrisinde 1,3 milyar ton, çimento endüstrisinde 850 milyon ton ve kağıt ve selüloz endüstrisinde 260 milyon ton civarında CO2 salımı azalımının gerçekleşebileceği ileri sürülüyor. Kimya ve petrokimya endüstrisinde yaşanacak temel tasarruf (yaklaşık 740 milyon ton) ise enerji verimli ilerlemeler sayesinde başarılabilecek. Roland Berger Strategy Consultants tarafından yapılan 2011 tarihli bir araştırmaya göre Almanya'nın nükleer enerjiden vazgeçmesinin bir sonucu olarak bu ülkedeki elektrik yoğun endüstrilerin yüzleşeceği en önemli sorunlardan birinin de yükselecek elektrik fiyatları olacağı belirtiliyor. Almanya yenilenebilir kaynaklardan gelen enerji kullanımını giderek artırdıkça bir de yükselen yakıt fiyatlarıyla boğuşmak zorunda kalacak. Bu geçiş süreci ayrıca enerji şebekeleriyle enerji depolama sistemlerinin de güncellenmelerini ve büyütülmelerini gerektirecek. Bir başka ifadeyle, enerji iyileştirme önlemleri elektrik fiyatlarında görülecek kaçınılmaz artışlar yüzünden her geçen gün daha fazla önem kazanacak. Bu gibi önlemlerin arasında ise çok daha verimli elektrikli motorların kullanımıyla makina ve üretim süreç kontrol sistemlerinin optimizasyonu ve diğer başka şeyler sayılabilir. Enerji verimliliğinin artırılmasında müthiş potansiyeller sunan bir diğer önemli alan da binalar. Siemens'in tahminlerine göre eğer dünyadaki bütün ofis binaları, hastaneler, okullar ve üniversiteler yüzde 30 oranında enerji tasarrufu yapabilecek şekilde yeniden elden geçirilmiş olsalardı işte o zaman toplam CO2 salımları da yılda yaklaşık 500 milyon ton düşürülebilirdi. Bu rakam İngiltere'nin günümüzdeki yıllık toplam CO2 salımına eşdeğer. Örneğin ısıtma, havalandırma ve aydınlatma sistemlerinin iyileştirilmesiyle yüzde 10 ile 30 arasında değişen tasarruflar gerçekleştirilebilir ve bu gerekli önlemlerin maliyetleri de 6 ay ile 3 yıl arasında değişen bir zaman dilimi içinde kendilerini geri ödeyebilir. Londra'da enerji verimliliğini artırmanın yollarını incelemek amacıyla Siemens tarafından yaptırılan bir araştırmada, sadece bina sistemlerinin optimizasyonuyla harcanacak her bir Euro başına CO2 salımlarının 1,9 kilogram azaltılabileceği görülmüştü ki bu harici yalıtım önlemleriyle kaydedilebilecek tasarruf miktarının tam 5 katı. Global elektrik tüketiminden aydınlatmanın aldığı pay yüzde 19 civarında. Oysa çok daha verimli aydınlatma teknolojileriyle aynı çıktı sağlanırken elektrik tüketimini yaklaşık üçte bir oranında düşürmek mümkün. Bugün dünya genelindeki yıllık CO2 salımlarının 1,3 milyar tonu aydınlatma sistemlerinden kaynaklanıyor ki bu da çok daha verimli sistemlerin kullanılmasıyla sağlanacak elektrik tüketimi tasarruflarıyla yıllık salımların 450 milyon ton kadar düşürülebileceği anlamına geliyor. Piyasa danışmanlığı firması Pike Research tarafından yapılmış 2011 tarihli bir araştırmaya göre, 2011 yılında 68 milyar dolar olan enerji verimli bina teknolojilerinin global pazar hacmi, 2017'ye gelindiğinde 103,5 milyar dolara yükselecek. Bu gibi teknolojiler arasında ise enerji verimli ısıtma, havalandırma, iklimlendirme sistemleri, yeni aydınlatma kavramları ve müşterilerin garantili enerji ve faaliyet giderleri tasarruflarıyla finanse edildiği ve verimlilik önlemlerinin bedelini taksitler halinde geri ödediği enerji tasarrufu performansı sözleşmeleri sayılabilir. Binalarda bu gibi verimlilik iyileştirici önlemlerin desteklenmesinde hükümetlerin yapacakları düzenlemeler yardımcı olabilir. Örneğin Avrupa Komisyonu geçtiğimiz günlerde binalardaki enerji verimliliğiyle ilgili çıkardığı yeni bir yönetmelikte 2020 yılının sonuna kadar inşa edilen bütün yeni binaların "sıfıra yakın enerjili binalar" sertifikasını almalarını zorunlu tutuyor. Zira geriye kalan az miktardaki enerji gereksinimlerinin çoğunun yenilenebilir kaynaklardan karşılanabileceğini varsayıyor.
McKinsey tarafından 2011 yılında yapılan bir analizde ısı pompaları, çift ve üç camlı pencereler ve enerji verimli aydınlatma sistemleri gibi pek çok verimli bina teknolojilerinin bugün zaten elimizin altında olduğu belirtiliyor. Ayrıca günün herhangi bir anında nerelerde ısıtma veya havalandırma yapılması gerektiğini otomatikman algılayabilen sensörlerle donatılmış sistemler aracılığıyla da ekstra potansiyellerden faydalanılabilir. ~
Sıcaklıklar arttığında içeri giren ışığı bloke eden ve maliyetini üç yıldan kısa bir sürede çıkartan aktif pencereler gibi diğer birkaç yeni teknoloji de halen geliştirilme aşamasında ve içinde bulunduğumuz 10 yılın sonunda piyasaya sürülmeye hazır hale gelebilirler. Burada iyi haber enerji verimliliğinin arttırılması konusunda Çin, Rusya ve ABD'nin çok ciddi ilk adımları atmış olmaları. Örneğin Çin 1990 ile 2009 yılları arasında her bir gayri safi yurtiçi hasıla birimi başına düşen CO2 salımlarını 1,2 kilogramdam 0,5 kilograma düşürebilmeyi başardı. Diğer şeylerin yanı sıra bu aslında kömürle çalışan enerji tesislerinin ortalama verimlilik derecelerinin yüzde birkaç puan arttırılmasıyla ve endüstriyel üretim süreçlerinin iyileştirilmesiyle başarılmıştı. Mesela Çin'de 2005 ile 2009 yılları arasında üretilen bir ton çelik başına düşen enerji tüketimi yüzde 5 oranında düşerken, çimento endüstrisinde de üretilen bir ton çimento başına düşen enerji tüketimi yüzde 17 oranında azaldı.
Sylvia Trage

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz