Dünya devleri 90’lı yıllarda “etik ticaret”le tanıştı. Marks&Spencer, Body Shop, Nike gibi şirketler bu alandaki duyarlılıklarıyla dikkat çekiyor. Bu şirketler çalışanlarına s...
Dünya devleri 90’lı yıllarda “etik ticaret”le tanıştı. Marks&Spencer, Body Shop, Nike gibi şirketler bu alandaki duyarlılıklarıyla dikkat çekiyor. Bu şirketler çalışanlarına sundukları haktan, çevre korumacı yaklaşımlarına kadar pek çok alanda diğer şirketler arasından sıyrılıyor. Yılda ortalama yüzde 20 büyüyen ve 1 milyar Euro’ya yaklaşan bu pazardan pay almayı başarıyorlar. Bu konuda bilinçlenmeye başlayan tüketiciler ise “etik” şirketlerin ürünlerini tercih ederek bu şirketleri ödüllendiriyor. Türkiye’de ise bu alanda çalışma yapan şirket sayısı oldukça az. Alarko Carrier, Yeşim Tekstil, Beko Elektronik, Marshall Boya gibi şirketler “etik ticaret” konusunda öne çıkıyor.
“Etik ticaret” konusunda yapılan araştırmaların sayısı oldukça fazla. Ancak, pazarın geldiği noktayı en iyi The Heinrich Böll Foundation’ın desteklediği 25 Avrupa ülkesini kapsayan araştırma gösteriyor. Araştırmaya göre, etik ticaret ürünlerinin net satış değeri 2005 yılı sonunda 942 milyon Euro’ya ulaştı ve 1 milyar Euro sınırına dayandı. Son 5 yılda toplam yüzde 155 büyüyen bu pazar, özellikle global arenada faaliyet gösteren şirketlerin ilgisinin bu yöne kayması sonucunda yılda ortalama yüzde 20 büyüyor.
Aslında şirketlerin çoğu 90’lı yılların 2’nci yarısında “etik ticaret”le tanıştı. Bu dönemde markaların dünya çapında yaygınlaşmaya başlaması, markalara karşı geliştirilen eylemleri de beraberinde getirdi. Parlak ambalajların ardındaki zararı ortaya koymaya kararlı, çalışma ve insan hakları eylemcileri, şirketlerin başını ağrıtmaya işte bu dönemde başladı. 1995 yılında GAP’ın El Salvador’daki fabrika müdürü sendika girişimine tepki olarak 150 kişinin işine son verdi. Bu operasyon eylemciler tarafından bütün dünyada duyuruldu. 1999 yılında, Çin fabrikalarında Disney kıyafetleri diken işçilerin saatte 13,5 sent kazandığını ve fazla mesai yapmaya zorlandığını gösteren bir rapor yayınlandı. Haiti’de bir Disney taşeronunun çalışanları, oldukça kötü koşullarda ve yoksulluk sınırında maaşlarla Pocahontas pijamaları dikerken görüntülendi. Bunun sonucunda Disney, sömürücü şirket damgası yedi. İşte tüm bu marka saldırıları ve sömürücü şirket suçlamalarının sonucunda, şirketler “etik ticaret”le tanışmak zorunda kaldı. Çalışanlarının haklarını koruyan, çalıştıkları 3’üncü parti şirketlerin haklarına saygılı, çevreye duyarlı üretim yapmaya başladılar.
Bilinçli tüketici pazarı büyütüyor
Dünyada “etik ticaret” konusunda tüketici bilincinin de artmasıyla birlikte özellikle perakende sektöründeki oyuncuların bu alana ağırlık vermeye başladığı görülüyor. Ünlü İngiliz perakende devi Marks&Spencer’ın yaptırdığı araştırmaya göre, şirket müşterilerinin yüzde 80’i giydikleri ürünlerin nasıl yapıldığını bilmek istiyor. Bu ürünler yapılırken, şirketin birlikte çalıştığı ortaklarının sömürülüp sömürülmediğini de öğrenmek istiyorlar. Bu nedenle Marks&Spencer, bu yılın mart ayında kendi özel, etik ticaret sertifikalı pamuklu serisini üretmeye başladı. Pamuk üreticilerinin daha fazla kazanmasını garanti eden bu seri, şirketin etik ticaret konusunda bilinçli müşteri kitlesini de mutlu etmiş durumda.
Tüketici bilincinin yükselmesiyle birlikte bu alanda çalışma yapan şirketlerin kazançları da artıyor. 2004 yılında İngiltere’de etik ticaretle üretilen ürünlerin satışı bir önceki yıla göre yüzde 30 büyüyerek 40 milyon pound’a yükseldi. Bu nedenle önde gelen perakendeciler bu büyüklükten pay alabilmek için bu alana yatırımlarına hız vermiş durumda. Hazır giyim sektörünün öncü kuruluşlarından TopShop ise “etik-ticaret” markalı 3 yeni kreasyonu piyasaya sunarak bu pastadan pay almak için girişimde bulundu. People Tree, Gossypium ve Hug markalarıyla isimlendirilen bu yeni kreasyonlar, TopShop’un bu yılki bebek giyim markalarını oluşturuyor.
Etik şirket yatırımcı çekiyor
Etik şirketler aynı sektörde faaliyet gösteren büyük şirketlerin de ilgisini çekiyor. Bu dev şirketler, bu alanda faaliyet gösteren ölçek olarak daha küçük şirketleri satın alarak, kendi imajlarını değiştirmek için çaba harcıyor. Bu yılın başında Loreal, etik ticaret konusunda önde gelen şirketlerden biri olan Body Shop’u bu nedenle satın aldığını açıkladı. Body Shop son 20 yıldır hayvanların kozmetik ürünlerin testlerinde denek olarak kullanılmasına karşı çıkan bir şirket. Kendi ürünlerini üretirken de bu konuda büyük hassasiyet gösteriyor. Şirket, bu alanda bilinç düzeyini artırmak adına da çalışmalar yürütüyor. Hayvanların denek olarak kullanılmasını protesto etmek amacıyla 5 milyon imza toplayan Body Shop’un satın alınması bu nedenle bilinçli İngiliz tüketicileri tarafından ilgiyle izlendi. Body Shop’un bağımsız yapısı ve etik ticaret uygulamalarının sekteye uğramasından endişe edildiği için konu gündemde kaldı. Loreal ise İngiltere’deki bilinçli ve etik üretime önem veren genç tüketiciye ulaşmak adına bu satın almayı gerçekleştirdiğini açıkladı.
Benzer bir satın alma 2005 yılında Cadbury Schweppes tarafından gerçekleştirildi. Cadbury geçen yıl 20 milyon pound’a İngiliz Green&Black şirketini satın aldı. Green&Black, organik gıda sektöründe sunduğu etik ticaret ürünleriyle tanınan bir şirket. Bu satın almayla birlikte Cadburry, 15 milyar dolarlık büyüklüğe sahip organik gıda sektörüne girmiş oldu. Cadbury yetkilileri, şirketi bu alandaki çalışmaları nedeniyle satın aldığını açıkladı. Amaçlarının ise rakipleri karşısında bu yöndeki imajlarını güçlendirmek olduğunu belirttiler.
“Etik şirket belgesi” nasıl alınır?
Etik ticaret, sadece üretimde gösterilen hassasiyetle sınırlı değil. Etik ticaret yapan şirketlerin çalışma koşullarının da belirli standartlara oturmuş olması gerekiyor. Bu alanda kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Social Accountability International (SAI), SA 8000 sertifikasıyla etik ticarette önde olan şirketleri belirliyor. Türkiye’de sadece 9 şirketin sahip olduğu bu belge; çocuk işçi çalıştırma, iş sağlığı ve güvenliği, ücretler ve ödemeler, yönetim sistemi, çalışma saatleri gibi iş süreçlerini kapsıyor.
Belgeye sahip olmak isteyen şirketlerin, 15 yaşın altında işçi çalıştırmaması gerekiyor. Emniyetli ve sağlıklı bir işyeri ortamı sağlamaları da aranan kriterler arasında yer alıyor. Koşullar arasında çalışanların toplu pazarlık haklarına saygı gösterilmesi ve sendika üyesi olmalarının teşvik edilmesi de var. Ücretlerle ilgili ise çalışanın ve ailesinin temel ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde maaş politikası belirlenmesi öneriliyor.
Bu belgeye sahip olmak isteyen şirketlerin basit uygulamaların ötesine geçmesi ve bu standardı şirketin diğer yönetim sistemleri ve uygulamalarıyla entegre edecek bir yönetim sistemi kurması ise şart.
SA 8000 belgesine sahip şirketleri ayrıcalıklı konuma oturtan başka maddeler de var. Örneğin, şirketlerin tedarikçi ve fason üreticilerinin sosyal uygunluklarına da bakılıyor. Ücretler ve ödemelerde ise asgari ücret yerine, minimum yaşam standardını sağlayacak ücretin belirlenmesi, bu belgeye sahip şirketlere sosyal uygunluk politikaları açısından değer katıyor.
Etik ticaretin ilk giyim markası
Türkiye’de “etik ticaret” konusu henüz emekleme aşamasında. Çoğunlukla kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarıyla karıştırılan bu konu, şirketlerin çoğunun henüz gündemine girmiş değil. Yine de özellikle ihracatçı şirketlerin bu alanda çalışmalara başlaması da dikkat çekiyor. Yeşim Tekstil de bu şirketlerden biri. Geçtiğimiz yıl şirket, hazır giyim üretimi yapan firmaların üretimlerini kanunlara uygun, insani ve etik olarak gerçekleştirmelerini teşvik etmek amacıyla kurulmuş olan WRAP'tan (World Responsible Apparel Production ) “sosyal uygunluk sertifikası” aldı. Aynı zamanda SA 8000 sertifikasına da sahip ilk hazır giyim firması olan Yeşim Tekstil, bu hamlelerinin sonucunda 2005 yılında GAP ve Nike ile üretimde stratejik işbirliği yapmayı başardı.
Yeşim Tekstil Genel Müdürü Şenol Şenkaya Yeşim’ in büyük markalarla çalışmaya başlamasının temelinde kalitenin yanı sıra, kurulduğu günden bu yana “önce insan” felsefesiyle hareket etmesinin yattığını söylüyor. Şirketin çalışan sayısının fazla olması nedeniyle bu belgeleri almak için uygulamada birçok zorlukla karşılaştığını belirten Şenkaya sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Yine de bu belgeleri almayı başardık. Uygulamalarımızı paylaşmak üzere dünyada birçok ülkeden davet aldık. Türkiye Avrupa pazarına yakınlık avantajını kullanarak, kaliteli ve sosyal uygunluk koşullarına uygun üretimle rakipleri arasından sıyrılabilir. Sosyal uygunluk kriterlerinin bir engel olarak değil, uzun vadede bir fırsat olarak görülmesi gerekiyor. Türk firmaları bu konuda yol aldıkları takdirde rekabette avantaj elde edebilecekler.”
Dünya şirketi olmanın yolu
Alarko Carrier ise Türkiye’de bu sektörde ilk kez SA 8000 belgesini almaya hak kazanan bir başka şirket. Şirket uzun yıllardır etik ticaret konusunda çalışmalar yapıyor. Alarko Carrier Genel Müdürü Önder Şahin, bu belgelere dünya şirketi olmak isteyen her kurumun sahip olması gerektiğini söylüyor. “Bu belgeler kurum olarak değiştiğinizin ve kendinizi uluslararası platformda geliştirdiğinizin bir göstergesi” diyen Şahin, Alarko Carrier’ın Avrupa ve ABD dahil dünyanın pek çok ülkesine ürettiği çeşitli ürünlerini bu kalite anlayışıyla ihraç ettiğini belirtiyor. Ona göre bu belgeye sahip olmak kendi şirketleri dışında, Türkiye’ye de, güvenilirlik, rekabet gücü ve uzun süreli işbirlikleri geliştirilebilmesi için olanak sağlıyor.
Önder Şahin, çalışanlara daha sağlıklı bir iş ortamının sağlanmasını şart koşan SA 8000 belgesinin alımı ile çalışanların veriminde de artış sağladıklarını söylüyor. SA 8000 belgesinin gerekliliklerini, iş yaptıkları taşeron firmalarda da aradıklarını vurguluyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bu konuda 117 taşeron firmaya eğitim verdik. Altı ayda bir sistem gereklerini denetliyoruz. Her biri için gelişme planları hazırlıyoruz. Sadece firma içi standartlarımızı yükseltmemiz yeterli değil. Çalıştığımız firmalar da aynı düzeyde olmalı ki, müşterilerimize, çalışanlarımıza ve çevreye karşı sorumluluğumuzu eksiksiz yerine getirebilelim.”
Hedef sadece müşteri değil
Günümüzde Benetton denildiğinde akla tartışılan ve çarpıcı reklam fotoğrafları gelir.
Benetton, reklamlarıyla alışılmışın aksine yalnızca müşterileriyle değil, kişiliğini ve ihtiyaçlarını dikkate aldığı toplumun tüm bireyleriyle iletişim kurmayı amaçlıyor. Benetton Türkiye Genel Müdürü Zeynep Selgur, Benetton’un AIDS, savaş, ırkçılık, açlık gibi toplumsal sorunlara dikkat çektiğini, bireyleri bilinçlendirmek ve bilgilendirmek, kamuoyu yaratmak için kendi gücünü kullandığını söylüyor. Bunun için de şirketin sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliğine gittiğini belirtiyor. “Bu sivil toplum kuruluşları arasında Birleşmiş Milletler, SoS Racisme, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, AIDS’le mücadele dernekleri ve barış yanlısı dernekler başı çekiyor” diyen Selgur, Benetton’un her yıl bu anlamda pek çok kampanya gerçekleştirdiğini sözlerine ekliyor. Benetton’un son yıllarda ses getiren kampanyalarından da bahseden Selgur sözlerini şöyle sürdürüyor: “Benetton, 2003 yılında dünyada açlıkla mücadele eden en büyük sivil toplum kuruluşu olan Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programıyla birlikte ‘Yaşam için Gıda’ temalı reklam kampanyası gerçekleştirdi. Kampanya çerçevesinde Türkiye Benetton olarak özel bir tişört ürettik. Tişörtlerden elde edilen geliri ise Dünya Gıda Programına bağışladık. Bunun dışında İtalyan AIDS’le Mücadele Derneği LILA ile birlikte, toplumu AIDS’le ilgili bilinçlendirmek amacıyla bir kampanya başlattık. Kampanya kapsamında, Benetton markalı iç çamaşırları, AIDS’le mücadelenin sembolü olan ‘kırmızı kurdele’lerle süslenerek satışa sunuldu.”
Anja Osterhaus/ Faır Trade Çevre Sorunları Koordinatörü
“Etik Ticaret Hızla Gelişiyor”
Yılda Yüzde 20 Büyüyor Dünyada etik ticaret yeni bir döneme giriyor. 1950’li yıllarda küçük çaplı başlayan etik ticaret uygulamaları, bugün gelişmekte olan ülkelerde pek çok üreticinin, çalışanın ve çiftçinin faydalandığı bir hareket haline geldi. 21’inci yüzyılın başından bu yana etik ticaret ürünlerinin satışı her yıl ortalama yüzde 20 büyüyor.
Bilinçli Tüketici Sayısı Artıyor Dünya çapında bu konuda bilinçlenmeye başlayan tüketici sayısı da her geçen gün artıyor. Artık tüketiciler aldıkları ürün ya da hizmetin üretim aşamasında yer alan paydaşlara nasıl davranıldığına da dikkat eder hale geldiler. Yedikleri çikolata ya da muzun nasıl bir ortamda üretildiği artık onları daha çok ilgilendiriyor. Taktıkları mücevherleri ve giydikleri giysileri üreten kişilerin çocuklarını rahatlıkla okula gönderebilecek kadar para kazanmalarını istiyorlar.
Şirketlerin İlgisi Arttı En önemlisi etik ticaret niş pazar olmaktan çıkıp, sadece organizasyonların değil özel şirketlerin de ilgilendiği bir konu haline geldi. Özellikle Avrupa’da bu konuda büyük bir gelişme olduğunu söyleyebilirim. Artık kahvaltısında etik ticaret ürünlerini bulunduran kişi sayısı artıyor. Süper marketlerin bazıları raflarında etik ticaret ürünlerine daha fazla yer ayırıyor. Kamu kuruluşlarında bile bu konuda bir duyarlılık söz konusu. Örneğin Avrupa Parlamento’sundaki kafeteryalara artık sadece etik ticaret ürünü kahve ve çaylar girebiliyor.
Yeşim Tekstil Genel Müdürü Şenol Şenkaya
“Standartları Uygulamak Oldukça Zor”
Hedef Asgari Yaşam Standardı Hazır giyim sektöründe dünyanın en büyük firmalarının üretim ortağıyız. Bizim rakiplerimiz genellikle, asgari ücretin 15-20 dolar seviyesinde olduğu ülkelerin içinde yer alıyor. Türkiye’de asgari ücret bu rakamların 15-20 katı iken; asgari ücreti değil de asgari yaşam standardını sağlamak göz ardı edilemeyecek bir sosyal uygunluk başarısı. Biz bunu başardık.
Türkiye’de Uygulama Güçlükleri Türkiye’de kayıt dışı istihdamın en yoğun olduğu iki sektörden biri tekstil diğeri tarımdır. Değişik kaynaklara göre bu oran yüzde 50’lerden yüzde 70’lere kadar değişiyor. Sigorta yapılmadan çalıştırılan bir işçinin işverene maliyeti ile Yeşim Tekstil’de asgari ücret düzeyinde çalışan bir işçinin maliyeti arasındaki fark yüzde 90. Yani Türkiye’deki şirketler global ölçekte düşük asgari ücretin geçerli olduğu ülkelerle rekabet ediyor. Bir de bunun üstüne ülke içinde kayıt dışı istihdamdan kaynaklanan haksız rekabet eklendiğinde SA 8000 standardının gereklerinin yerine getirilmesinin güçlükleri çok daha net ortaya çıkıyor.
Fason Üreticilerde Takipte Yeşim Tekstil, sadece bir hazır giyim kuruluşu olmayıp iplikten başlayarak kumaşın örüldüğü, boyandığı ve sonra hazır giyim veya tekstil ürününe dönüştürüldüğü, 4 bine yakın çalışanı olan entegre bir tesis. Fason üreticilerimiz ile toplam 7-8 bin civarında kişiye istihdam sağlıyoruz. Bu büyüklükte bir tesiste, sektörün neredeyse kabullenilmiş bir gerçeği olan fazla mesailerin sınırlanması da başlı başına zor bir iş. Bunun yanında sosyal uygunluk koşulları konusunda fason üreticilerin yakından takibi ve geliştirilmesi de büyük çaba gerektiriyor.
Samsung’daki Yeşil Yönetimin 5 İlkesi
Elektronik sektörünün önde gelen şirketlerinden Samsung, etik ticareti kendi yönetim süreçlerine yedirerek hayata geçiriyor. Bu konuda “Yeşil Yönetim” (Green Managment) anlayışını benimseyen şirket, kurumsal olarak gerçekleştirdiği tüm çalışmaları çevre, güvenlik ve insan sağlığı temelinde ele alıyor. Samsung Türkiye yetkilileri bu anlayışın Kore’deki merkezin yanı sıra dünyanın farklı bölgelerindeki tedarikçiler için de geçerli olduğunu söylüyor. Bu anlayışın 5 temel bileşenden oluştuğunu belirtiyorlar:
1. Yeşil Yönetim Yeşil yönetim programın geliştirilmesindeki aşamaların kamuoyuyla paylaşılmasını ifade ediyor.
2. Yeşil Süreçler Kurallara uygun süreçlerin hayata geçirilmesini tanımlıyor. Süreçlerde küresel ısınma başta olmak üzere, doğal dengenin korunmasına yönelik konulara özen gösteriliyor.
3. Yeşil Ürünler Şirketin üretim süreçlerindeki özellikle çevreye gösterdiği duyarlılığa vurgu yapıyor. Samsung, üretim öncesi yaptığı satın almalarda da bu duyarlılığı pekiştiriyor.
4. Yeşil İş Yerleri İşyerlerini kirlilikten arındırmayı, işten kaynaklanan kaza ve hastalıkların önüne geçmeyi amaçlıyor. Şirket bu süreçte, fabrikalardaki filtre sistemleriyle çevresindeki havanın temizliğini sağlıyor.
5. Yeşil Toplum. Samsung, programlarında en alt seviyede çöp üreterek ve yine üretiminde minimum enerji kullanarak doğal kaynakların korunmasına öncülük ediyor. Bunun yanında yeniden ağaçlandırma faaliyetleri ve okullardaki çevre araştırmalarına destek veriyor.
Şeyma Öncel Bayıksel
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?