SmartSenior projesi hayata
geçtiğinde, yaşlıların yaşam kalitesindeki iyileşme işte bu kelimelerle
tanımlanacak. Geniş bir yelpazeye yayılan kişiselleştirilmiş tıbbi
hizmetler ve iletişim için sağlam bir zemin kuracak olan projenin saha
testleri, 2012 yılında Potsdam'da başlayacak. Helga Hohmann uyandıktan
hemen sonra televizyonunu açar. Ekranda kendi kullanıcı adı göründükten
sonra, 72 yaşındaki Helga, kullanıcı şifresini girer. Ardından ekranda
"iletişim", "sağlık", "destek", "ev" ve "takvim" yazan simgeler belirir.
Helga kendisine o gün için yaptığı programı görmek için "takvim"
simgesine tıklar. Saat 11'de doktorla randevusu, 3'te fizik terapisi ve
6'da da bir arkadaşıyla randevusu vardır. Ancak söz konusu randevuların
hepsi içinde işitsel görsel bir iletişim sisteminin olduğu kendi
televizyonunun hizmet portalı aracılığıyla sanal olarak
gerçekleşeceğinden konforlu dairesinden dışarı çıkmasına hiç gerek
yoktur. İşte gelecekte, yaşlı yurttaşlar için uzun dönemler boyunca
bağımsız, sağlıklı ve mobil olmalarını sağlayacak ortam destekli yaşam
(AAL) sistemleriyle dolu bir dünyada yaşamak böyle bir şey olacak.
Demografik gelişmeler artık bir şeyler yapılmasının şart olduğunu
söylüyor. Örneğin, Almanya'da 2035 yılına gelindiğinde her üç kişiden
biri 60 yaşın üzerinde olacak. Bu gibi gelişmelere bir tepki olarak
"SmartSenior (AkıllıYaşlı)" denilen bir araştırma projesi ile Deutsche
Telekom Laboratories'in (T-Labs) denetiminde 28 endüstriyel firma ile
araştırma organizasyonu bir araya getirildi. Katılımcı şirketler
arasında Siemens, BMW, Alcatel Lucent, Berlin'deki Charite Üniversitesi
Hastanesi, Alman Suni Zeka Araştırma Merkezi, Berlin Teknik Üniversitesi
(TU) ve Potsdam'daki GEWOBA gayrimenkul yönetim şirketi var. Alman
Eğitim ve Araştırma Bakanlığı projenin fonlanması için 24 milyon
Euro'luk ödenek ayırdı ve 5 milyon Euro'su Siemens'den olmak üzere
endüstriyel şirketler de ekstra 17 milyon Euro'luk katkıda bulunuyor.
2009 yılında başlatılan bu projede, içinde acil durum destek
hizmetlerinin, ev içi güvenlik çözümlerinin, sosyal paylaşım
sistemlerinin ve uzaktan tedavi hizmet merkezlerinin olduğu, bilgi ve
iletişim teknolojileri ile hizmetlerini birbirleriyle entegre etmek
üzere geliştirilecek inovasyonlar için 9 alt proje bulunuyor. Burada en
büyük çaba ise televizyonlardan akıllı telefonlara ve ev içi elektrikli
aletlerden arabalara kadar çeşitli cihazların standartlaştırılması ve
entegre edilmesinde yatıyor. T-Labs'de araştırma & inovasyon
direktörü ve SmartSenior konsorsiyomunun Genel Koordinatörü olan Michael
Balasch, "Bu kadar çok sayıda hizmeti tek bir platformda entegre etme
kapsamı ve hedefiyle SmartSenior bugün Avrupa'nın lider projesi" diyor.
Yaşlılarla saha testi.
2012 ilkbahar aylarında başlatılacak 3 aylık bir saha testiyle tüm bu
teknolojilerin birbirleriyle uyumlu çalışıp çalışmayacakları ve
kullanıcılar tarafından kabul görüp görmeyecekleri anlaşılacak. Bu
amaçla Potsdam'daki 35 mevcut daireye yüksek hızlı internet bağlantısı
ile AAL Home Gateway denilen bir veri merkezi ve çeşitli oda sensörleri
kurulacak. Burada ikamet edeceklerin hepsi 50 yaş ve üzeri olacak.
Potsdam'daki test amaçlı örnek bir dairenin oturma odasında SmartSenior
arayüzünü gösteren bir düz ekran televizyon aracılığıyla yüksek
çözünürlüklü işitsel görsel iletişim için bir modem, bir kamera ve
uzaktan kumandalı bir telefon olacak. Pencere çerçevelerindeki
sensörler, pencerelerin açık veya kapalı olup olmadıklarını kaydederken
tavandaki avuç içi büyüklüğündeki sensörler de ısı, aydınlanma koşulları
ve olası gaz kaçaklarıyla ilgili bilgiler toplayacak. ~
Busensörlerden
çoğu birbirinden bağımsız çalışacak ve topladıkları verileri Gateway'e
gönderecek. TU Berlin'den Karsten Raddatz, "Bu sistemin sensör verileri
temelinde bir ev sakininin günlük yaptığı rutin işleri öğrenmesi sadece
bir haftasını alıyor" diyor. Eğer ev sakini kapalı tutulması gereken bir
pencereyi açık bırakarak evi terketmişse kendisine derhal akıllı cep
telefonundan bir mesaj gönderiliyor. Yaşlı insanların hareketleri
hakkındaki veriler de çok değerli. Şöyle bir senaryoyu ele alalım: Bir
ev sakini alışkanlıkları gereği her gece saat 2 ile 3 arasında tuvalete
kalkıyor ancak beklendiği üzere aradan 10 dakika geçmiş olmasına rağmen
yatak odasına geri dönmüyor. Sistem bu noktada anında devreye girerek bu
anormalliği kaydediyor ve yaşlı ev sakininin telefonla aranması için
bir destek merkezine sinyal gönderiyor. Eğer destek merkezi telefonla
ulaşamıyorsa derhal acil kurtarma merkezine haber veriyor. Balacsch'ın
"Yaşlı vatandaşlarımızın her birinin özellikleri birbirinden farklı"
diyerek dikkat çektiği üzere, sistemin ve çözümlerin kişiselleştirme
olanakları ile çözümlerin modüler doğası çok önemli. Bazı yaşlı
insanların hareket kabiliyeti diğerlerine kıyasla daha fazla ve bu
platformdan kendi aileleri ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerini
yürütmekte faydalanırve hayatlarını kolaylaştırmak için de konfor
hizmetlerini kullanırlar. Diğerleri ise düşmelere karşı aşırı duyarlı ya
da inme gelme tehlikesiyle yaşamaktadır. Bu yüzden bu saha testinde
ayrıca düşmeleri önleyici bir etkileşimli eğitmen de olacak. Hatta
ileride hastanelerin veya acil durum hizmetleri çalışanlarının, onlar
daha olay yerine varmadan önce neler olup bittiği hakkında fikir sahibi
olmaları mümkün olabilecek. Elbette bunun için kullanıcının böylesi bir
müdahaleye izin vermiş olması gerekiyor. Bu arada Siemens şu sıralar
kullanıcısının hareketlerini ve yaşamsal verilerini kaydeden ve ardından
bu bilgileri AAL Home Gateway'e gönderen bir kol saati üzerinde de
çalışıyor.
Esnek kullanım alanları.
TU Berlin'de ve T-Lab Kalite ve Kullanılabilirlik laboratuvarında
çalışan Stefan Göllner, "Biz burada tıbbi, kullanıcı dostu ve bireysel
hedefleri bir araya getiren farklı senaryolarla ortaya çıktık" diyor. Bu
platformdaki kullanıcı grupları, yaşlılar ve aileleri, doktorlar, acil
durum teknisyenleri, fizik terapistleri ve diğer hizmet
tedarikçilerinden oluşuyor. Tüm bu potansiyel kullanıcıların,
SmartSenior Service portalıaracılığıyla bir ağ çerçevesinde birbirine
bağlanması planlanıyor. Acil durumlara erişebilmek, belirli programı
olan konsültasyonları yapmak ve etkileşimli eğitim oturumları
gerçekleştirmek için onlara sabit veya mobil iletişim cihazlarıyla
ulaşılabilecek ve örneğin bir düşme ya da inme sonrası fiziksel
rehabilitasyon dönemleri boyunca izlenebilecekler. Bu senaryolarda
kullanıcıların endişeleri de dikkate alınacak. Örneğin bazı insanlar
teknolojiyi kullanmaktan korkabilirya da izlenmekten hoşlanmayabilir.
SmartSenior cihazları bu gibi korkuları ve endişeleri yenmek için
kullanıcıların normal yaşam koşullarına birebir uyacak şekilde
tasarlanmış. Tek bir ev sakini veya ziyaretçi bile ilk bakışta bir
dairenin teknik destek sistemleriyle donatılmış olduğunu anlayamaz.
Örneğin modem, bir video kaydedicisine benzeyen gayrıtıbbi bir iletişim
bileşenidir. Pencere pervazlarındaki ve tavandaki sensörler ise duman ve
hırsız alarmlarıyla aynı boyutta ve benzer görünümde cihazlardır ve AAL
Home Gateway ile Med-I Box tıbbi iletişim birimi de evin herhangi
biryerine kurulabilir. Ancak bu saha testi yasal zorunluluklar yüzünden
ne yazık ki katılımcılara gerçek tıbbi hizmetler sunamayacak. Bu yüzden
de acil durumlar, destek sistemlerinin ne kadar iyi çalıştıklarını ve
kullanıcıların birbirleriyle nasıl etkileşime girdiklerini test etmek
amacıyla gerçekten değil ama canlandırmalar aracılığıyla suni olarak
yaratılacak. Helga Hohmann da SmartSenior senaryosu için yaratılmış
kurgusal karakterlerden biri. O birkaç kalça kemiği ameliyatı olmuş ve
doktora gitmek için toplu taşımayı kullanan biri ancak aynı zamanda
doktoruyla buluşmakiçin mümkün olduğunca az sıkıntıya girmek istiyor. Bu
yüzden senaryoda onun şahsi hasta dosyası sabahları saat 11'den hemen
sonra SmartSenior platformunun TV ekran��ndaki "Health" simgesinin
tıklanmasıyla otomatik olarak gönderiliyor. O, bileğindeki kol saatinin,
nabız oksimetresinin ve harici cihazların sensörleriyle ölçülen ve
sisteme gönderilen yaşamsal sinyalleri kontrol ediyor.~
Şimdiyse,
"Tele-ziyaret" işitsel görsel bağlantısını başlatacak uzaktan
kumandasını kullanabilir. Kısa bir süre sonra teletedavi merkezinde bir
doktor asistanı tarafından karşılanacak ve ardından kendi doktoruna
yönlendirilecek. Göllner, "Burada kullanıcının etkileşim bileşenlerini
kavrayabilmesi ve onları TV ile akıllı telefon gibi mobil terminaller
üzerinde ustalıkla kullanabiliyor olması çok önemli" diyor. Berlin'deki
Charite Hospital'in Teletedavi Merkezi'nin (TMCC) Başkanı Dr. Martin
Schultz, "Bir teletedavi merkezine gitmek tıpkı doktora yapılan normal
bir ziyaret gibidir" diyor. Bu düzenekte bir hemşire hastanın durumuyla
ilgili bilgileri isteyen ve onun elektronik hasta dosyasını hazırlayan
bir resepsiyonist gibi davranabilir. Ardından olası hastalıklar,
semptomlar ve görülmüş tedavilerle ilgili veriler bir doktor tarafından
incelenir. Önceki teşhislerin tümü SmartSenior portalı üzerinden
görülebilir. Schultz, "Hasta ve doktor için olan veriler farklı farklı
işlenir ve sunulur" diye açıklıyor. Elektronik hasta dosyasının içinde
EKG sonuçları, tansiyon verileri, tedaviler gibi gerekli bilgilerin tümü
vardır. "Burada herşey otomatik bir teşhis sistemiyle kontrol edilir.
Gerektiğinde konsültasyona diğer doktorlar da çağrılabilir ve farklı
tedavilerin olası etkileşimleri olup olmadığına karar vermek için tıbbi
veri tabanlarına erişilebilir".
Daha etkili hizmet.
Bu projenin bir çağrı merkezi gibi faaliyet göstererek gelen çağrıları
önceliklendiren ve yönlendiren teletedavi hizmet merkezini, TMCC
geliştiriyor. Burada her biri kendi uzmanlık alanına sahip çeşitli
hizmet seviyeleri var. İlk seviyede hastabakıcılar, hemşireler ve acil
durum tıp teknisyenleri bulunuyor. Schultz, "Onlar birer tıbbi ajan gibi
çalışıyor ve uygun bir şekilde iletişim kurabilmeleri için eğitilmeleri
gerekiyor" diyor. İkinci seviyede çabucak tepki verebilen ve bolca
bulunan doktorlar ile her zaman el altında olmayabilen uzmanlar var.
Teletedavi kadrosunun üyeleri yüksek çözünürlüklü işitsel görsel
sistemleri olan bilgisayar ekranlarında çalışıyor. Schultz, "Bir
hastasıyla gerçekten yüzyüze gelen bir doktorun elle yapılan bir muayene
ile veya kokular gibi algılamalar aracılığıyla söylenmeyen bilgilere
erişebileceği aşikar" diyor ve ekliyor: "Ancak bu bilgilerden bazıları
aynı zamanda aile üyelerinin mevcudiyeti, bir hemşire veya bir fizik
terapisti aracılığıyla da teletedavi merkezinde toplanabilir."
Teletedavi sadece şehirlerde değil, aynı zamanda doktor kıtlığı çekilen
kırsal alanlarda yaşayan yaşlı insanlar için de cazip bir seçenek. Acil
durum vakalarında insanlar, teletedavi doktorları profesyonel destek
hizmetleri gelinceye kadar kendilerine nasıl yardımcı olacaklarını izah
edebilir. Oksijen doygunluğu, hareket, kalp ve solunumla ilgili verileri
ölçen ve onları gönderen sensörlerle toplanan tıbbi bilgilerin, örneğin
otomobil kazalarının önlenmesine yardımcı olmak gibi başka getirileri
de var. Örneğin BMWşu aralar kalp krizi yüzünden şuurunu kaybetmiş bir
sürücünün içinde olduğu proje senaryolarıyla ilgili acil duruş destek
sistemi geliştirmek üzerinde çalışıyor. Bu senaryoda acil duruş asistanı
otomatikman aracın kontrolünü devralacak, aracın dörtlülerini yakacak
ve arabayı güvenli bir şekilde park edecek. Bu birim ayrıca sensör
teknolojisinden radarlar, lazer tarayıcılar ve kameralarda da
faydalanarak diğer araçların ve yayaların konumlarını da belirleyecek ve
aynı zamanda gerekli tıbbi verilerle aracın tam olarak konumunu en
yakın acil kurtarma merkezine gönderecek. Çok yönlü hedef grup.
Charite Hospital Geriyatri Araştırmaları Grubu Direktör Yardımcısı Dr.
Mehmet Gövercin, "SmartSenior hedef grubunun içinde her yaştan yaşlı
insan bulunuyor" diyor. Gövercin bu hedef grubun özellikle akıllı ve
inovasyoncu çözümlere ihtiyacı olduğuna inanıyor. "Bu yaşlı insanlara
kendilerine özel çözümler sunulması gerekiyor çünkü bu grubun arasında
55 yaşında olmasına rağmen kalp krizi geçirenler olabildiği gibi 80
yaşında olup da maraton koşabilenler bile var" diyor. Gövercin'in grubu
düşmeleri ve inmeleri engelleyecek çözümler ve ardından uygulanabilecek
rehabilitasyon önlemleri geliştirecek araştırmalar ve uygulamalar
arasında bir arayüz oluşturmaya çalışıyor. Bugün Almanya'da bir kalp
krizinin ardından gelen etkilerle birlikte yaşayan bir milyondan fazla
insan olduğundan bu konu çok önemli.~
Diğer SmartSenior proje ortakları
ise farklı sorunlara çözümler buluyor. Örneğin Vivantes dializden
sorumluyken, Berlin Pain Center ile Klinikum Südstadt Rostok hastanesi
ise ağrı tedavileri geliştirmek üzerinde çalışıyor. Bir diğer önemli
sorun da düşmeler. Almanya'da 65 yaşındaki her üç insandan biri yılda en
az bir kere düşerek kendisine zarar verirken, 80 yaşın üzerinde bu oran
yüzde 80'lerin üzerine çıkıyor. Geriatric Research Group'a göre, bu
gibi düşmelerden kaynaklanan hasarların tedavi maliyetinin Almanya'da
yılda 500 milyon Euro'ya ulaştığı tahmin ediliyor. Hastaların
motivasyonları azaldığından ve günlük egzersizlerini yapmayı ihmal
etmelerinden dolayı hastaneden çıktıktan veya rehabilitasyon döneminden
sonra evde işler daha da zorlaşıyor. Gövercin, "Bu insanların uzunca bir
süre yoğun egzersizlerini düzenli olarak yapmaları gerekir. Evde kurulu
bir etkileşimli eğitim sistemi ile fizik terapistleri yardımıyla kendi
egzersizlerini yapmaları sağlanabilir" diyor. Zaten saha araştırmasında
etkileşimli bir eğitmenin test edilmesinin nedeni de bu. Gövercin kendi
günlük deneyimlerinden, yaşlıların ancak onların faydasını görüp
anladıktan sonra bilgisayarlar ve iletişim teknolojilerini kullanmaktan
hoşlanmaya başladıklarını iyi biliyor. "Yaşlı insanlarda aslında bir
teknoloji korkusu var" diyor. Burada ağır basan hedef, aslında yaşlılar
için yaşam kalitesini sürekli artırmak ve kendi başlarına yetmelerini
sağlamak. Ancak bu proje aynı zamanda sağlık sigortası şirketlerinin
sırtlarındaki yükü azaltacak şekilde hastanede yatma süreleriyle ilgili
maliyetleri azaltmaya da odaklanıyor. Bu amaçla SmartSenior bu
hedeflerden bazılarına hangi dereceye kadar gerçekten ulaşılabileceğini
anlamamızı sağlayacak. Balasch projenin 3 aylık saha testinin, kendi
sistem bileşenleriyle sistemin genel olarak yaşlı yurttaşlar tarafından
kabul görmesi arasındaki etkileşimle ilgili yığınla yepyeni bilgi
sağlayacağından çok emin. Bu araştırma projesinin 2012 yılında
başlamasına karar verilmiş olmasına rağmen proje ortakları halen sayısız
meydan okumayla yüzleşmeye devam ediyor. Öncelikle kendini ispatlamış
çözümleri piyasaya sürülebilir ürünler haline getirmeleri gerekiyor.
Üstelik acil duruş asistanıyla tıbbi ve gayritıbbi ürünler arasındaki
etkileşimle ilgili yasal mevzuat da henüz net değil. Son olarak sağlık
sigortacıları da sadece etkinliği ispatlanmış tıbbi hizmetlere ödeme
yapmaya gönüllü ama teletedavi için ortada henüz belirli bir
ücretlendirme skalası yok.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?