İşin sırrı verimlilik

İleri verimlilik seviyeleri sadece hammadde ve enerjiden değil, aynı zamanda maddi olarak da tasarruf etmemizi sağlar.

1.08.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
İşin sırrı verimlilik
İster iklim değişikliğinden kaynaklanan sorunlarla ister karbon yakıtlar ve metaller gibi temel emtialarda giderek şiddetini artıran kıtlıklardan doğan sorunlarla yüzleşiyor olalım, verimliliği artıran teknolojiler asla günümüzdeki kadar önem kazanmadı. İleri verimlilik seviyeleri sadece hammadde ve enerjiden değil, aynı zamanda maddi olarak da tasarruf etmemizi sağlar. Bu nedenle bu gibi teknolojilerin geliştirilmesi, Siemens gibi şirketlere dünya pazarlarında önemli fırsatlar sunuyor.Günümüzde ödüllerden ve madalyalardan geçilmiyor. Ancak 1980'den bu yana verilen Alman Şirketleri İnovasyon Ödülü, özellikle dünyanın her yerinde kendi türünde en eski ödül olduğu için saygınlığını korumayı başarıyor. Bu ödülün arkasındaki parlak fikir aslında giderek artan hammadde kıtlığı yüzünden global pazarlarda rekabetçilik özelliğinin korunmasının ancak sürekli araştırma ve ino-vasyonlarla mümkün olacağının anlaşılmasından ibaret. Yıllar boyunca ödül kazananların alışık olduğu temel konulardan ikisi olan bilgisayar teknolojileri ve tıp mühendisliğine ilaveten, enerji etkinliğinin artırılmasında ve hammaddelerden zekice faydalanılmasında yinelenen temalar da çözüm olmuş. Verimlilik teknolojilerine duyulan ihtiyaç daha önce hiç bugünkü kadar önemli olmamıştı. İklim değişikliğini yönetilebilir seviyede tutmak için verilen savaşta yenilenebilir enerji kaynaklarının yanısıra en güçlü silah, enerji üretimi, dağıtımı ve tüketiminde daha yüksek verimlilik oranlarını yakalamak. Aynı zamanda dünya nüfusundaki artış ve pek çok ülkede görülen yükselen satın alma gücü yüzünden de hammaddelerde kıtlık sorunu yaşanmakta. Düşünce kuruluşu Global Footprint Network, doğal kaynakları, kendilerini yeniden üretebilme hızından yüzde 50 daha büyük bir hızda tükettiğimizi tahmin ediyor. Eğer bu eğilim aynı şekilde devam edecek olursa 2050 yılına geldiğimizde hayatta kalabilmemiz için mevcut dünyamızın iki veya üç katına ihtiyaç duyacağız. Bir başka ifadeyle etkinlik artışı, gerikazanım, dairesel bir ekonomi ve kaynakları korumaya yönelik tüketime bugün daha önce hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var. İyi haber, etkinliği arttıracak fırsatların pratik olarak bugün her yerde elimizin altında olması. Üstelik bu gibi çözümler artık herkesin ilgilenebileceği kadar cazip seviyelerde. İster kendi evinde ister endüstriyel bir ortamda performanstan veya çıktı seviyesinden ödün vermeksizin kendi enerji veya kaynak kullanımlarını azaltmayı başarabilenler, sadece çevrenin korunmasına katkıda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda azalan giderler ve artan rekabet gücü formunda ödüllendiriliyor da. Çevreci teknolojiler uzunca bir süredir üzerlerine yapışan pahalı ve gereksiz görünümlerini artık üzerlerinden attılar. Siemens 2011 mali yılında çevreci portföyündeki olağanüstü etkin ürünler ve çözümlerin satışından 30 milyar Euro'luk bir gelir ürettiğini duyurmuştu. Dahası bu pazarın çok daha büyük bir potansiyeli var. Gerçekten de Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi (WBCSD) çevreci sektörlerdeki iş fırsatlarının 2050'ye gelindiğinde yılda 6,3 trilyon doları bulacağını tahmin ediyor.

Binaları daha etkin kılmak

Bu beklenen iş hacminin büyük bir kısmı günümüzde dünya genelinde enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 40'ından ve dolayısıyla da dünya çapında sera gazı emisyonlarının yüzde 20'sinden sorumlu olan binaların enerji etkinliklerinde yapılacak iyileştirmelerden kaynaklanacak. New Jersey, Princeton'daki Siemens Kurumsal Teknolojiler (CT) Araştırma Merkezi'ni yöneten Kurt Bettenhausen, "Enerji tasarrufunda en iyi yol öncelikle onu kullanmamaktır. Bunu başarmanın en iyi yollarından biri de enerji verimli binalar geliştirmektir" diyor.~
Akıllı tesis otomasyonu ve enerji yönetimsistemleri de dahil olmak üzere bu amaç için gerekli teknolojilerin çoğu günümüzde mevcut. Massachusetts Institute of Technology'de (MIT) bir enerji uzmanı ve Başkan Barack Oba-ma'nın Bilim ve Teknoloji Danışmanları Konseyi'nin (PCAST) bir üyesi olan Prof. Ernest J. Moniz, Gelecek ve Trendler'e verdiği bir röportajda bu gibi teknolojilerle tam olarak ne gibi tasarruflar yapılabileceğini açıklıyordu. Ulusal Bilimler Akademisi 2008 yılında sadece günümüzdeki gayrimenkul stoğunun yenilenmesiyle bile ABD'de 2020 yılına kadar toplam enerji tüketiminin beşte bir oranında azalacağını gösteren bir araştırma yayınlamıştı. Üstelik binalar gelecekte sadece daha az enerji tüketmekle kalmayacak, aynı zamanda enerji şebekeleri üzerindeki yükün azaltılmasına da katkıda bulunmuş olacak. Elektrik fiyatındaki değişikliklere tepki olarak binlerce binanın enerji talebi hassas bir şekilde ayarlanacağından, kolektif talep de gerçek zamanlı olarak düşürülecek. Bu sayede genel talepteki iniş çıkışlar yok edilecek ki bu da enerji dağıtım şebekesinin istikrarlı hale getirilmesinde maliyet etkinliği anlamına gelecek. Bettenhausen'e göre ulusal ekonomileri mümkün olduğunca sürdürülebilir hale getirmek için daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. "Başlıca enerjinin stoklanması ve bir hammadde olarak CO2'nin zaptedilmesi, ayrıştırılması ve kullanımı gibi konuların ön plana çıktığını düşünüyorum" diyor. Karbondioksitin yeniden kullanımı endüstriCO2'yi biyokütleye dönüştürmek ve dolayısıyla biyoyakıtlar, biyoplastikler veya hayvan yemlerinde hammadde olarak kullanılmasını sağlamak için deniz yosunlarından nasıl faydalanılacağını araştırıyor. Ayrıca kimyasal süreçlerde CO2'nin nasıl kullanılabileceğini inceliyor. Endüstri dışında da Ar-Ge etkinliklerinde enerji verimliliğini artıracak yöntemlere odaklanılıyor. Burada tasarruf yapılması açısından en zengin potansiyeli elektrikli motorlar sunuyor çünkü Avrupa endüstrisinde tüketilen elektriğin yaklaşık yüzde 60'ından onlar sorumlu. Çin'de ise bu oran yüzde 80'lere kadar çıkıyor. Etkin motorlar ile akıllı kontrol teknolojilerinin kullanıma alınmasıyla bu alandaki enerji talebi yüzde 60'a kadar düşürülebilir. Normal şartlarda bu türden bir yatırım sadece iki yıl içinde kendini geri öder ve ardından müşteri ciddi miktarlardaki enerji tasarrufu sayesinde kâr etmeye başlar. Enerji kullanımını ve ilişkili maliyetleri azaltmanın diğer etkin yolları arasında, örneğin karmaşık enerji yönetimi sistemlerinin kurulması, üretim süreçlerinin tamamını iyileştirecek akıllı yazılımların kullanılması ve endüstriyel tesislerde atık ısıdan faydalanılma seviyesini artıran teknolojilere başvurulması sayılabilir. Erlangen'deki CT'de ısı yönetimi uzmanı olan Dr. Martin Tackenberg, "Şu anda endüstriyel süreçler ile enerji üretiminde kullanılan birincil enerjinin hemen hemen yarısını atık ısı formunda kaybediyoruz. Bu atık enerjiden çok daha ekonomik ve çevreci yollardan faydalanılmasını sağlayacak bir dizi süreci tanımlayacak ve geliştirecek bir proje üzerinde çalışıyoruz. Hedefimiz 2020 yılına kadar bu gibi kayıpları en fazla yüzde 40 seviyesine çekmek. Bu bile enerji ile maliyetlerde olağanüstü bir tasarruf anlamına gelir" diyor. Endüstrinin aynı zamanda diğer kaynakların kullanımını azaltan üretim yöntemlerine de bakması gerekir. Bunlar sadece paradan tasarruf edilmesini sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda her geçen gün artan hammadde kıtlığıyla ilişkili risklere maruz kalma olasılığını da azaltacak. Malzeme etkinliğine odaklanan bir Alman hükümet ajansına göre, kaynakları korumak ve geri kazanmak için tasarlanmış en yeni süreçlerin kullanımıyla Almanya'daki şirketler yılda 100 milyar Euro civarında tasarruf yapabilirler. Bu ise değerli hammaddelerden elde edilebileceklerin en fazlasını çıkartmaya yarayacak yeni yöntemler geliştiren Siemens gibi şirketler için yeterli bir neden. Diğer yandan endüstrinin elinde bugün halihazırda endüstriyel süreçlerin etkinliklerini artıracak sayısız yöntem mevcut. Ancak burada önemli olan, bu yöntemlerin yaygın bir şekilde kullanımını sağlamak. 190 ülkede faaliyet gösteren Siemens gibi küresel şirketlere bu bağlamda önemli bir rol düşüyor. Bettenhausen, "Global ağımız ve uzmanlığımız sayesinde bir bölgede edindiğimiz bir bilgiyi anında diğer pazarlara da uygulayabiliyoruz" diyor. Bu gibi bir bilginin Hindistan, Çin, Almanya veya ABD'de edinilip edinilmediğine bakılmaksızın Bettenhausen gibi üst düzey kişiler onları havuzlaştırmaya ve bu gibi bilgilerden sonuna kadar faydalanmaya kararlı görünüyor. ~
Bettenhausen, "Şu anda Amerika'da, dünyanın dört bir yanındaki Siemens çalışanları tarafından geliştirilmiş en mükemmel uygulamaları araştırabileceğimiz bir tesis kuruyoruz. Bu tesise Ekonomik Kentsel Yaşam Laboratuvarı diyoruz. Burası bizim araştırmacılarımızın gerçekçi koşullar altında kendi prototiplerini geliştirebilecekleri ve test edebilecekleri bir yer. Otomasyondan, bina sistemlerinden veya enerji etkinliğinden bağımsız olarak burada temel hedef daima bilginin toplanması, onun işlenmesi ve sonuçların sadece etkinliği artırmak için tasarlanmış özel önlemlere dönüştürülmesidir" diyor.

Kömürden gaza
Dünyanın dört bir tarafındaki hükümetler de artık şirketlerle koordineli olarak gezegene karşı daha sorumlu bir tavır takınmaya başladı. Bugün dünyanın en büyük enerji kullanıcısı ve karbondioksit salı-nımcısı unvanlarını elinde tutan Çin de onların arasında. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) 2035 yılı itibarıyla Çin'in ABD'den yüzde 70 oranında daha fazla enerji tüketiyor olacağını tahmin ediyor. Bu ülke zaten daha şimdiden yıllardır süren yoğun ekonomik kalkınmanın çevresel sonuçlarıyla boğuşuyor. Dünya Doğa Fonu'na (WWF) göre 2008 yılında dünyanın en kirli 20 şehrinden 16'sı Çin'deydi. Ülkenin ihtiyaçlarının mümkün olduğunca sürdürülebilir bir yoldan karşılanması için Çin hükümeti ekonomik büyümeyi kaynak tüketiminden ayrıştırarak ve sistematik olarak yenilenebilir enerji kaynaklarını ve iyileştirilmiş enerji etkinliğini destekleyerek bir çözüm bulmaya çalışıyor. Kişi başına elektrik tüketiminin neredeyse Avrupa'dakinin iki katına ulaştığı ABD'de de etkinliğin artırılması için yoğun çabalar gösteriliyor. Örneğin ABD hükümetinin Endüstriyel Teknolojiler Programı ile şirketlere enerji verimli teknolojilerden faydalanmaları için finansal teşvikler sunuluyor. Aynı zamanda bu ülke sürekli olarak kömürle çalışan enerji tesislerini, elektrik üretmek için çok verimli kombine döngülü enerji tesislerinde de kullanılabilen çok daha temiz bir yakıt olan doğalgazla çalışabilir hale de getiriyor. MIT enerji uzmanı Moniz, "Sadece içinde bulunduğumuz on yılda bile 60 bin ile 90 bin megavat arasında kombine çıktısı olan tesislerin tümü doğalgazla çalışabilir duruma getirilebilirdi" diyor. Çoğu Siemens tarafından üretilmiş türbinleri kullanan gazla çalışan üretim kapasitesinin de eli kulağında. Kombine bir döngüde buhar türbiniyle çalışan bir Siemens ürünü gaz türbini, Berlin ölçeğinde büyük bir şehre yetecek kadar yani 578 megavatlık çıktıyı üretmek için doğalgaz içindeki enerjinin yüzde 60,75'ini elektriğe dönüştürerek yeni bir dünya rekoru kırdı. Şu anda ABD'deki kombine döngülü enerji tesislerinin ortalama etkinliği yüzde 40'ın altında. Bir başka deyişle bunların Siemens'in en etkin türbinleriyle değiştirilmeleri durumunda gaz talebi üçte bir oranında azalacak. 2013 yılı itibarıyla bu türbinlerden altısı Florida'da faaliyete geçecek ve bu güncelleme sayesinde bu eyaletin enerji tesisleri kendi operatörleri olan Florida Power & Light'a bu türbinlerin tüm yaşam döngüleri boyunca neredeyse 1 milyar dolarlık bir tasarruf imkanı sunacak. Bu aslında daha temiz bir çevre ile daha güçlü bir ekonominin bugün ve gelecekte nasıl el ele birlikte gidebileceğinin ve gitmesi gerektiğinin bir başka örneği. Pek çok uzman bu türden bir sürdürülebilir modelin gelecekteki ekonomik büyüme için olası tek seçenek olduğu konusunda hemfikir. Bugün Siemens'in yeni gaz türbini gibi teknolojiler bu alanda öncülük yapıyor. Alman Şirketleri İnovasyon Ödülü jürisi de aynı fikirdeydi ve 2012 Şubat'ında rekorları altüst eden bu gelişmeyi bu ödülle onurlandırdı.

Sebastian Webel ve Arthur F. Pease'nin araştırması

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz