Konuşan şehir

Houston Acil Durum Yönetim Merkezi Başkanı şehirde olup biten her şeyi anında ve neredeyse sınırsız detayda toplayabilen etkileşimli bir odada belediye başkanına bilgi veriyor.

1.09.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Konuşan şehir
ABD'nin Körfez Sahili'ne doğru şiddetli bir fırtına yaklaşırken, Houston Acil Durum Yönetim Merkezi Başkanı şehirde olup biten her şeyi anında ve neredeyse sınırsız detayda toplayabilen etkileşimli bir odada belediye başkanına bilgi veriyor. Tam üzerimize doğru geliyordu. Rose fırtınası. Bin 500 kilometreyi aşan bir alanda çalkalanan fırtına işaretçisi bulutlar, saatte 300 kilometreden hızlı esen rüzgarları, denizi en az yedi metre kabartan fırtına dalgaları ve Houston'ı yarısına kadar su içinde bırakacak kadar çok yağmuru vardı. Kuzey Ameri ka'yı çaprazla masına taraya n uydular, bir hafta önce Karayipler Denizi'nde tropikal bir depresyon algılamışlardı ve bu depresyon Meksika Körfezi'nin sıcak sularından enerji alarak, nemi içine çekerek yönünü kuzeybatıya Yucatan Yarımadası'nı hedefleyecek şekilde çevirdiğinde, uzaktan algılanan veriler okyanusu sayesinde anında alarm verilmişti. Şehrin karakteristik bir özelliği olan kobalt rengi gökyüzüne tek bir bulut demeti bile gelmeden 24 saat önce, Acil Durum Yönetim Merkezi'miz (OEM) en kötü senaryoya karşı hazırlanmıştı. Merkezdeki boylu boyunca duvarlara gömülmüş dev interaktif ekranlarda, sanki büyük bir yoğun bakım odasından bir sahneymiş gibi şehrin önemli yerleri silüetler halinde kompozit ve anlık görüntülerin üstünde işaretlenirken, güneyden yaklaşmakta olan fırtına da gösteriliyordu. OEM'deki yazılım ajanları, fırtınanın öngörülen yörüngesine bağlı olarak, trafik yönetiminden enerji üretimine, sağlık bakımdan güvenliğe ve atık sulara kadar şehir altyapılarında çalışan meslektaşlarıyla otomatik olarak bir diyalog başlatmışlardı. Oldukça güvenilir ve bağımsız ajanlardan oluşan bu ekip, örneğin, belirli bir bölgedeki hastanelerin tümünün bilgi sistemleri gibi altyapılara kolaylıkla sızabilir, her bir tesisin yedek enerjiden suya kadar her türlü gereksiniminin olup olmadığını görebilir, eksiklerin giderilmesi için yerel birimleri harekete geçirebilir ve herhangi bir sorunu OEM Merkezi'ne rapor edebilir. Belediye Başkanı Celeste D'Angelo, sanki benim bu ajanlar hakkında düşündüğümden son derece eminmiş gibi, "Bu küçük yaratıklar da ne işe yarıyor?" diye sordu.

Kendisine, "Bir kaç yıl önce kurmuş olduğumuz trafik yönetim altyapısını hatırlarsınız. Orada da her yerde kullanılmışlardı. Hatta caddeleri karış karış kontrol etmiş, elektrikler kesilse bile trafik ışıklarının günlerce aralıksız çalışmalarını sağlamak için hepsinin pillerine bakmışlardı. Yapılan testlerde sınıfta kalan pillerin değiştirilmesi veya bakımı için servis elemanlarını yönlendirmişlerdi. Otomatik bakım araçlarımız çoktandır devrede. Dallas'dan Austin'e kadar ambulanslardan itfaiye araçlarına polis arabalarına otobüslere ve servis araçlarına kadar her türlü şehir aracındaki trafik iletişim sistemlerini de denetliyorlar. Herhangi bir acil durum aracı bir kavşağa geldiğinde, yeşil ışığın yanmasından kesinlikle emin olmak istiyoruz" dedim. D'Angelo, "Peki ya son dakikada kendi kafasına göre şehri terk etmek isteyen manyağın biri, arabasıyla acil durum önceliği olan bir aracın önüne çıkmaya kalkarsa ne oluyor?" diye sordu. "O zaman kavşak kontrolcüsünden gönderilen bir acil durum sinyali ile bu araçtaki yönetim sistemine giriliyor. Aracın kavşağa gelmeden yavaşça otomatik olarak durdurulması sağlanıyor" diye açıkladım. "İzninizle şimdi bu sistemi harekete geçireceğim. Bu uygulama hakkında bazı yasal endişeler var. Ancak şu anda acil durum ilan etmiş durumdayız...". D'Angelo "İzin verilmiştir" dedi. Bir yandan her şeyi en ince ayrıntısına kadar görebilirken diğer yandan şehrin üzerinde veya içinde istediğimiz açıdan uçuyormuşuz hissini yaratan OEM ekranının içindeydik. Her ne kadar fırtınanın merkezi bizden en az 150 kilometre uzakta ve henüz gün ortasında olsak da, gökyüzü kararmaya başlamış ve uzakta çakan şimşeklerin kıvılcımları gözle görünür hale gelmişti.~

D'Angelo, "Tahliye planınız ne durumda?" diye sordu.
"Sahilden 150 kilometre kadar uzakta kalan herkese ve her şeye ofisimizden öncelik-lendirilmiş bir mesaj gönderildi. Ben, yani ajanlarımız, bu mesajın insan ve makine sosyal ağ sitelerine ulaşıp ulaşmadığından emin olmak için izini sürdük. Nüfusun yüzde 99'una yakınıyla fırtınadan etkilenebilecek makinelerin ve sistemlerin tamamının bu mesajı aldığını gördük. İnsanlar şu anda ASAP'tan ayrılmaya teşvik ediliyor. Araçlarının gidebileceği herhangi bir yolu kullanabilirler. Bu bölgedeki bütün kavşaklar ağlarla birbirlerine bağlı olduğundan, ciddi bir trafik izdihamı yaşanmasını beklemiyoruz. Herhangi bir bölgede trafik durma noktasına geldiğinde, derhal araçların yön bulma sistemlerine alternatif rotalar gönderilecek" dedim. Belediye Başkanı, "Peki sizin bu küçük yaratıklar, sellerde ve kanalizasyon konusunda neler yapacak?" diye sordu. "Öncelikle insanlar şehri terk etmeye başladıklarından su talebi büyük bir hızla kesildi ve bu sayede atık su sistemimizin kapasitesi selleri en aza indirecek ve yüzeyde akan suyu içine alabilecek şekilde maksimum düzeye getirilmiş oldu. Ajanlarımız birkaç dakika önce, San Antonio'nun kuzeyindeki Edwards Su De-posu'nun parçalarını takviye etmek için geçenlerde devreye alınan bir dizi filtre kurulumu aracılığıyla fırtınanın suyunun çoğunu taşıyabilecek bir dizi boru bağlantıları ve vana değişiklikleri tanımladı. Şu anda pompalama işlemi için gerekli enerjinin maliyetini karşılayacak pazarlıklar yapıyorlar. Bu sayede potansiyel selin yüzde 76 oranında azaltılabileceğini tahmin ediyoruz" dedim. "Enerjiye gelince, şehir tahliye edildiğinden enerji talebi düşen bir taş gibi yere çakılmış durumda. Tahminen 3,5 saat içinde şehrin eski enerji tesislerini ayağa kaldırabileceğimizi zannediyoruz. Arada kalan boşluğu ise sahildeki devasa rüzgar parklarıyla kapatacağız ve fırtına boyunca üretecekleri muazzam miktarlardaki ekstra enerji, hidrojene dönüştürülerek binaların depolama merkezlerinde saklanacak ya da San Antonio ile Austin'de park halindeki araçların akülerini şarj etmekte kullanılacak. Bahsettiğimiz üzere, rüzgar parklarındaki yazılım ajanları da Ulusal Hava Hizmetleri'ndeki meslektaşlarıyla kesintisiz iletişim halinde. Rüzgarın verebileceği hasarı en az seviyeye indirmek ve enerji çıktısını maksimum düzeye taşımak için en optimum pervane hızını ve açısını tespit etmeye çalışıyorlar" dedim. Anlattıkça anlattım. Aslında rüzgar park-larındaki her bir değirmenin hızını, şehirdeki bütün otoparklardaki boş araba yeri sayısını, mevcut acil durum doktorlarının sayısını, milimi milimine söyleyebilirdim. Akılda bu kadar çok bilgi tutuyor olmanın verdiği mutluluk duygusundan gökyüzüne bakmayı unutmuştum. Hava çok daha kararmış ve epeyce göz korkutucu bir hal almıştı. Rose'un şehri vuran ilk rüzgarlarıyla binanın hafifçe sallandığını hissettim. Belediye Başkanı D'Angelo, yüzüme tuhaf tuhaf bakarak, "Senden çok etkilendim. Çok sahici gibi duruyorsun. Sakın sen de şu OEM arayüzlerinden biri olmayasın?" dedi.

Arthur F. Pease

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz