Neden refahı hızla yok ediyoruz?

Dr. Mathis Wackernagel tez danışmanı Profesör William E. Rees ile birlikte "ekolojik ayakizi" kavramını geliştirdi.

1.05.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Neden refahı hızla yok ediyoruz?
48 yaşındaki Dr. Mathis Wackernagel California, Oakland merkezli ve Genova ile Brüksel'de ofisleri bulunan Global Footprint Network adlı kuruluşun kurucusu ve başkanı. Doktora tezini yazarken, tez danışmanı Profesör William E. Rees ile birlikte "ekolojik ayakizi" kavramını geliştirdi. Wackernagel 2007 yılında Bern Üniversitesi'nden fahri doktora unvanını aldı ve 2011 yılından bu yana New York, Ithaca'daki Cornell Üniversitesi'nde misafir profesör kadrosunda yer alıyor.

Ekolojik ayakizi nedir?
Wackernagel: Ekolojik ayakizi doğadan alıp götürdüklerimizi takip eden bir hesaplama aracıdır. Bir insanın, şehrin, ülkenin veya bütün insanlığın kendi tüketimleri için kullandıkları toprak ve su miktarını ölçer. Biz bu ayakizi değerini mevcut biyokapasiteyle yani başka ifadeyle küresel veya bölgesel seviyede içinde ekilebilir alanların, balıkçılık sahalarının, meraların ve ormanların olduğu "çiftlik"lerle kıyaslarız. Aldığımız sonuçlar bize, açık bir tarih vermek gerekirse 1970'lerin ortalarından bu yana eldekinden fazlasını tüketerek yaşadığımızı gösteriyor. Teknolojik ilerlemeler sayesinde biyokapasitemiz artmış olsa da bu artış insanoğlunun kaynaklara olan talebindeki artış yanında devede kulak kalıyor. Biz şu anda doğayı, doğanın kendini yeniden üretebilme yeteneğinden yüzde 50 daha hızlı tükettiğimizi tahmin ediyoruz. Bugün gezegende yaşayan her insanoğlu başına biyolojik anlamda verimli 1,8 hektar alan düşüyor ancak herbirimiz küresel anlamda şu anda ortalama 2,7 hektar alan kullanıyoruz.

Bir Amerikalının 8,0, Hintlinin 0,9 ve Çinlinin 2,2 hektarlık alan kullandığını söylemiştiniz. Bu rakamlar ne anlama geliyor?
Wackernagel:
Eğer gezegendeki herkesin tüketim alışkanlıkları Amerikalılar gibi olsaydı 4 tane daha dünyaya ihtiyacımız olurdu. Bu işin matematiğini siz de yapabilirsiniz: 1,8 hektarlık global biyokapasiteyi 8,0 hektarlık global ayakizine böldüğünüzde aynı sonucu alırsınız. Eğer hepimiz Çinliler kadar
tüketiyor olsaydık bile dünya yine de bu ayakizi ile başa çıkabilecek kadar büyük olmazdı. Hintliler ise burada bir açmazla yüz yüzeler çünkü ihtiyaçları çok az olmasına rağmen ülkeleri kullandıkları biyokapasitenin ancak yarısı büyüklüğünde. Ayrıca gezegenimizdeki vahşi doğa ve hayvan türleri için de ne kadarlık biyokapasite ayırmak istediğimize karar vermemiz gerekiyor.

Tabloyu görmek için görsele tıklayın.
~
Sizin hesaplama yönteminiz nasıl?
Wackernagel:
Çok basit. Diyelim ki George Clooney'nin içtiği kahve Guatemala'dan, yediği piliçlerin beslenmesi için buğday Iowa'dan ve giydiği elbiselerin pamuğu da Yeni Zelanda'dan geliyor olsun. Yani dünyanın dört bir köşesindeki doğadan gelen ürünleri kullanmakta. Bizim onun ayakizini ölçebilmek için şu sorulara cevap bulmamız gerekir:
- George Clooney'nin tükettiği kahve çekirdekleri, pamuk ve hububatları yetiştirmek için ne kadar büyüklükte tarım alanları kullanılıyor?
- Evleri, arabaları ve diğer şeylerini ısıtmak ve soğutmak için saldığı karbondioksit gazlarını temizlemek için ne kadarlık bir ormanlık alan gerekir?
- Evi ne kadarlık bir alan kaplamakta ve sokaklarla parklardan ne kadar faydalanmaktadır? Artık bütün bu rakamları global hektarlara dönüştürüp hepsini alt alta toplayarak George Clooney'in ayakizini hesaplayabiliriz.

Peki "global hektarlar" ile neyi kastediyorsunuz?
Wackernagel:
Her bir hektar farklıdır. Sibirya'nın geniş bir alana yayılan iğne yapraklı ağaçlarla dolu ormanları ile verimli bir tarım alanı arasındaki farklılığı ele alalım. Kıyaslama yapmak için belirli bir miktar hektarı aynı verimlilik değerine sahip bir hektara dönüştürmemiz gerekir. Bu tıpkı döviz dönüştürme hesabı gibidir ve bizim l örneğimizde para birimimiz "global hektar"dır. Bu, dünyanın ortalamaverimliliğe sahip bir hektarlık biyolojik anlamda verimli alana eşittir.

Bu kavramın güçlü yönleri neler?
Wackernage
Çiftlik ve ormanlık alanları hayal etmek kolaydır. Onları görebilir, hissedebilir ve koklayabilirsiniz. Ancak "Ne kadar büyüklükte bir doğaya sahibiz ve ne kadarlık kısmını kullanıyoruz?" diye sormazsak sürdürülebilirlik tartışmalarının hiçbir anlamı kalmaz. Günümüzde sanki hiçbir fiziksel sınır yokmuş gibi ayakları havada kalan pek çok tartışma yapılıyor. Biz her yıl BM istatistik bürolarından edindiğimiz 6 bin veri noktası ve ülke hakkındaki bilgilerle bu sınırlamaları ölçüyoruz. Bu sayede ayrıntılı bir bilanço çıkarmış oluyoruz.

Peki zayıf kalan yönleri neler?
Wackernage
Kuşkusuz daha da geliştirilebilirler ancak bizim hesaplama yöntemlerimizi bugüne kadar 12'den fazla ülkenin hükümeti test etti.~ Doğaldır ki ayakizi, tıpkı gayrisafi milli hasıla (GSMH) rakamları gibi tam anlamıyla doğru hesaplanılabilen bir kavram değil. Ancak ülkeler onu GSMH rakamları kadar ciddiye alırlarsa, işte o zaman bu hesaplamalar daha da iyileştirilebilir. Bu ayakizi ölçümleri işin sadece bir yönü ve sağlık, insanların tatmin seviyeleriyle borçluluk ve enflasyon gibi sürdürülebilirliğin ekonomik boyutları cinsinden ölçüm parametreleriyle tamamlanması gerekir.

İnsanların, bizim şimdi 1,5 dünyaya ihtiyacımız var demesi ne anlama geliyor?
Wackernage
Gelin gelecekte düşük nüfus artışı, tarımda önemli boyutlarda üretim kazançları ve ciddi oranda karbonsuzlaşma seviyelerinin gerçekleşeceğini öngören BM'nin en mütevazı tahminlerine bir göz atalım. Bu senaryo gerçekleşse bile 2030 yılına geldiğimizde biz halen iki tane dünyaya ihtiyaç duyuyor olacağız. "Dünya hesabı"mızdan bundan sonra da kredi limitimizin üzerinde para çekiyor olabileceğimizi düşünmek hiç mantıklı değil. Eğer böyle yaparsak dünyayı aşırı derecede zorlamış ve biyokapasiteyi ciddi oranda azaltmış oluruz. Burada iklim değişikliği sorunlardan sadece biri. Ayrıca ormanların yok olması, su kıtlıkları ve ekilebilir arazi kaybı gibi sorunlar da var. Sonuçta kendimizi yiyecek kıtlığı, enerji güvencesizliği ve istikrarsızlıklarla dolu bir dünyada bulabiliriz.

Bu açmaza yönelik çözümler var mı?
Wackernagel:
Elbette var ve biz bunlarla kitaplar doldurabiliriz. Ancak asıl soru şu: Gerçekten çözüm istiyor muyuz? Dibinde kocaman bir delik açılmış bir kayıkta oturuyoruz ve "Diğer kayıklardaki insanlar kendi kayıklarındaki delikleri tıkamadıkları müddetçe bizde kendi kayığımızdaki deliği tıkamayacağız" diyoruz.

Refahı, maddi zenginlik dışında temel bir kriterle mi tanımlamalıyız?
Wackernagel:
Doğanın kendisini yeniden üretme yeteneğinden daha hızlı giden bir ekonomik kalkınma, suistimal ve yağma ile sonuçlanır ve bizi daha fakirleştirir. Biz, ekonomileri bizim refahımızı korumaya ve artırmaya odaklanmaları konusunda ikaz ediyoruz. Ancak bugün kendi refahımızı yaratabileceğimizden çok daha hızlı bir şekilde mahvettiğimiz bir gerçek. Burada bir açmazla karşı karşıyayız. Eğer bugün iklim değişikliği için 350 ppm-CO2 eşiğini ciddiye alırsak, o zaman daha şimdiden onun çok ilerisinde olduğumuzu da kendimize itiraf etmemiz gerekir. Ayrıca yürürlükteki trendleri tersine çevirmek için en iyi fırsatları da çoktan kaçırmış durumdayız.

Bu ne anlama geliyor?
Wackernagel:
Eğer 1972 yılında önlemler almaya başlamış olsaydık bugün muhtemelen enerji arzı ihtiyacımızın tamamını yenilenebilir yakıtlarla karşılayabiliyor olurduk. Ayrıca dünyanın her yerinde kadınlara eşit fırsatlar tanıyarak nüfus artışını da tersine çevirebilirdik. Şehirleri çok daha düzenli bir hale getirebilir ve evleri çok daha enerji cimrisi ve hatta karbon nötr yapabilirdik. ~

2050 yılı vizyonunuzu tanımlar mısınız?
Wackernagel:
Ben bir mühendisim, bu yüzden fırsatları görürüm. Daha derli toplu şehirlere ve kadınların önünün açılmasını sağlayacak yatırımlara halen çok ihtiyaç var. Bunlardan birincisi tüketimi düşürecekken ikincisi de nüfus artışını tersine çevirecektir. Ayrıca enerji üzerindeki vergileri sürekli artırarak ve gelirlerimizi inovasyonlarla sürdürülebilirliği destekleyecek şekilde harcayarak, vergi sistemimizde bir reform yapabiliriz. Doğru inovasyonlarla, doğanın bütçesini aşmayarak 2050 yılında harikulade bir yaşamın önünü açabiliriz. Ancak bu senaryonun gerçekleşmesi için ekolojik ayakizine GDP kadar önem verilmesi şart. Şu anda pilotu depoyu doldurmak yerine yakıt göstergesine bakakalmış bir uçağın içinde gibiyiz. Şimdi bunun ne kadar önemli olduğuna siz kendiniz karar vereceksiniz.

Hülya Dağlı

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz