22,9
milyar TL'ye ulasan sanal ticaret, ciro olarak küçük ama büyüme hızıyla
çarpıcı bir dünyayı işaret ediyor. Sektördeki oyuncular gelecekten
umutlu. Pazarın, 2-3 yıl içinde 10 kat büyümesi bekleniyor. Bu
potansiyel, yerli ve yabancı birçok yatırımcının da iştahını açıyor
kuskusuz. Üstelik yeni dönemin "elektronik dünyası" sadece özel sektörün
değil devletin de gündeminde. Kamunun yürüttüğü e-dönüşüm programları
ve yapılan yasal düzenlemeler, e-perakende şirketlerinden KOBİ'lere
kadar çok geniş bir kesimi yakından ilgilendiriyor.Moderatörlüğünü
Capital Dergisi Yayın Yönetmeni Sedef Seçkin Büyük ile Capital Dergisi
Editörü Yasemin Erdoğan'ın yaptığı etkinliğe; Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı Müsteşarı Ziya Altunyaldız, Markafoni Yönetim Kurulu Başkanı
Sina Afra, Doğan Online CEO'su Yenal Gökyıldırım, İş Bankası Alternatif
Dağıtım Kanallarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran, İş
Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Mert Erdoğmuş ve Prof. Dr. Şule Işınsu
Özmen konuşmacı olarak katıldı. Toplantıda, e-ticaret pazarının
gelişimi, e-işletme olmaya giden yol, pazarın potansiyeli ve beklentiler
paylaşıldı.
Sedef Seçkin Büyük
Öncelikle tüm konuklarımıza hoş geldiniz
diyorum. Geniş Açı toplantılarımızı üç ayda bir İş Yatırım'ın
sponsorluğunda gerçekleştiriyoruz. Bu toplantımızda Türkiye'de
e-ticareti masaya yatıracağız. Söze hemen Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
Müsteşarı Ziya Altunyaldız ile başlamak istiyorum. Türkiye son 10 yılda
e-ticarette nereden nereye geldi? E-ticaretin toplam ticaretteki payı
yaklaşık yüzde 2'lerde. Batı'da ise yüzde 10-15'lerde. Gelişmesi için
neler yapılabilir?
Ziya Altunyaldız
Öncelikle
toplantıyı tertip ettiğiniz için teşekkürler. Katılımcılara da iyi bir
akşam diliyorum. Aslında belki pek çok şey söylemem lazım. Malumunuz
olduğu üzere yıllar önce "neyi üretelim"i konuşuyorduk. Şimdi "neyi
satabiliriz"i konuşup ona göre üretmeye başladık. Tabii bu trend her
türlü şeyin ticaretinin yapılmasına ve ticaretin de üretimin lokomotifi
olması haline gelmesine neden oldu. Burada eşyanın fiziken değişiminden,
özellikle son yıllarda internet kullanımının artmasıyla birlikte
yepyeni bir alan çıktı ve bu alan içerisinde şöyle bir baktığımız zaman
ülkemizin durumu da fena değil. Sizler çok daha iyi biliyorsunuz ama
yasal zeminin kullanılması bakımından 35 milyon internet kullanıcı
noktasına gelmişiz ve Türkiye olarak bu noktada 12'nci sırada olduğumuza
dair veriler var. B2B (business to business), B2C (business to
consumer) verilerine baktığımız zaman 2011 yılında e-ticaretin toplam
olarak hacminin 23 milyar TL'ye geldiğini görüyoruz. Doğrusu bu çok
önemli bir hacim. Siz sorunuzda Türkiye'deki hacmin oransal olarak
küçüklüğünden bahsettiniz ancak bendeki rakamlara baktığımız zaman
aslında toplam perakende içinde e-ticaret hacminin Türkiye'de hem
ABD'den hem AB'den yüksek olduğunu görüyoruz. 2011 yılı itibarıyla 13, 7
milyar dolarlık bir hacim ve toplam 215 milyar dolarlık perakende hacmi
içinde yüzde 6,3'e denk gelen bir oran var. ~
ABD'de bu oran yüzde 4,6 iken AB'de ise yüzde 4,1'e denk geliyor.
Dolayısıyla, aslında toplam perakendecilik hacminde Türkiye olarak iyi
bir noktada olduğumuzu söylememiz mümkün. Nereden buraya geldik?
Özellikle, biliyorsunuz Türkiye, Avrupa Birliği ile tam üyelik
müzakerelerini sürdüren bir ülke ve müktesebatı tüm yasalarıyla
uygulayan bir ülke. Şimdi e- ticarete gelince AB'nin "Bilgi Toplumu ve
Elektronik Ticaret" direktifi var. Bu direktiften hareketle 2007 yılında
bu direktifin ulusal mevzuata geçirilmesiyle ilgili çalışmalar
başlamış. Bu çalışmalar Adalet Bakanlığı'nın koordinasyonunda yürümüş.
Geldiğimiz nokta itibariyle TBMM'nin 24. döneminde daha önce gönderilen
yasa yenilenmiş ve komisyona geçmiş. Sanayi, Bilim ve Ticaret
Komisyonu'nda g��rüşülmeye başlanmış. Burada görüşülmeye başlanınca
aslında taslağın özellikle e-ticaret hacminin hem dünyada hem Türkiye'de
geldiği nokta itibariyle bakıldığında, tüm kurumların ortak
uzlaşmasıyla çıkması, artı paydaşların da konuyla ilgili katkılarının
alınması yönünde bir çalışma başlatıldı. Bizim de Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı olarak 640 sayılı teşkilatımızın yasasında e-ticaretin
geliştirilmesi ve buna ilişkin düzenlemelerin yapılmasına dair bir
görevimiz var. Bu noktada biz de bu çalışmalara katıldık. Çalışmalar şu
anda alt komisyonda sonlanma aşamasına geldi. Gayet kapsamlı ve
önümüzdeki dönemde e-ticaretin önünü açabilecek nitelikte bir çalışma
diye nitelendiriyorum. Çünkü hem kamu kesiminden hem özel sektörden
konuyla ilgili tüm tarafların katılımını sağlayan, katkılarını alan bir
çalışma oldu. Bu çalışmada neler var? Birincisi; taslak yasa e-ticaretin
geliştirilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması noktasında bakanlığımıza
görev veriyor. Yine bu konuda ikincil düzenlemeleri çıkarma konusunda
bakanlığımıza görev veriyor. Bu kapsamda e-ticaretin hem hizmet sunucusu
itibariyle, yani satıcının, hem aracı hizmet sunucusu dediğimiz
platform sağlayıcının sorumluklarını ve yükümlülüklerini düzenliyor.
Bildiğiniz gibi bunlar daha önce yoktu. Daha önce bunlar yine
bakanlığımız kapsamında çıkarılan 4077 sayılı "Tüketicinin Korunması
Yasası"na göre hazırlanan "Mesafeli Satış Sözleşmeleri" çerçevesinde
yürüyor. Yine 5651 Sayılı İnternet Yoluyla Yapılan Yayınlar ve Bu
Kapsamda İşlenen Suçlar yasamız ve bir de elektronik imza yasası var
malumunuz. Tüm bu düzenlemelere bakıldığında biri konunun tüketici
boyutunu düzenliyor, diğeri suç önlenmesine ilişkin boyutunu düzenliyor,
bir diğeri elektronik imza boyutunu düzenliyor. Fakat tüm elektronik
ticareti tek başına ele alan bir yasaya ihtiyaç vardı. Zaten bu ihtiyaç
nedeniyle bu çalışma son aşamasına gelmiş durumda. Çalışmanın kapsamına
baktığımız zaman hem sorumluluklar düzenleniyor, hem yükümlülükler ve
bunlara ilişkin para cezaları düzenleniyor. Biraz önce ifade ettiğim
gibi ilk defa olmak üzere hem satıcının yükümlülükleri hem aracı hizmet
sağlayıcı yükümlülükleri düzenleniyor. Ayrıca bunlara ilaveten bu
hususlar çok net bir şekilde belirleniyor. Örneğin satıcı mala ilişkin
olarak hangi unsurları, hangi açıklıkla sunmak zorunda? Bunları
sunmadığı zaman edimini yerine getirip getirmediğinden tutun, buna
ilişkin yükümlülüklerin ihlali halinde hangi cezaları alacak? Tüm bu
detayları da barındıran çok net düzenlemeler var. Dolayısıyla, doğrusu
şu ana kadar hem bu alanda aktörlerin duymuş olduğu sıkıntı, hem kamuda
zaman zaman tarafların yükümlülükleri ve sorumluluklarına dair bakanlık
olarak bize de yansıyan unsurlarda çok açık ve net bir düzenleme
olduğunu görüyoruz. Belki ilerleyen konuşmalarda özellikle ilgi
duyduğunuz ya da "şu alanda nasıl bir düzenleme var?" dediğiniz hususlar
varsa, daha açık bilgi vermek isterim. Ama genel çerçeve özellikle
e-ticaretin geliştirilmesi için şeffaf, izlenebilir ve kayıtlı bir
sistemin yürütülmesi gerekiyor. Kim, ne zaman, hangi üründen, ne kadar
satın almış? Bunların saklanmasına dair hususlar dahil hepsinin
izlenebildiği, takip edilebildiği ve yükümlülüklerin net olarak ifade
edildiği bir yasal çerçeve hazırlanıyor. Buna ilişkin ikincil
düzenlemelerin de bakanlığımıza verildiği bir çerçeve yasa taslağından
bahsediyoruz. ~
Zannediyorum bu konu önümüzdeki günlerde ana komisyona gelmiş olacak.
Bunu Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olarak çok yakından takip ediyoruz. Alt
komisyon çalışmalarına da katıldık. Önümüzdeki günlerde ana komisyondan
da geçtiği zaman tahmin ediyorum ki çok zaman almadan Türkiye, AB
müktesebatındaki e-ticaret müktesebatını kendi ulusal müktesebatına
geçirmiş olacak. Daha da önemlisi özellikle e-ticarete giren tüm
aktörlerin artık yasal bir mevzuatı ve başvurabilecekleri bir ulusal
mevzuatı olacak. Teşekkür ediyorum.
Sedef Seçkin Büyük
Biz
de çok teşekkür ediyoruz. İş Bankası Alternatif Kanallardan ve
Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran'a geçmek
istiyorum. E-ticaret uygulamalarının önemli ayaklarından biri de
bankacılık. Bu nedenle finans ve bankacılık sektöründe e-ticaretin
geldiği yeri sizden dinlemek isteriz. Geçtiğimiz yıllar itibariyle
nereden nereye gelindi? Bankacılık ile elektronik perakende arasında
nasıl bir sinerji var?
Hakan Aran
Ben
de öncelikle kendimi ev sahibi hissettiğim için konuklarımıza hoş
geldiniz demek istiyorum. Umarım güzel bir sohbet olur. Ben 1968
doğumluyum. 1990 yılında İş Bankası'nda bilgisayar mühendis olarak
göreve başladım. 1997 yılındaki en önemli projemiz internet
bankacılığıydı. Haziran 1997'de internet bankacılığını başlattık.
Böylece Türkiye'de internet üzerinden ilk bankacılık işlemleri 1997'de
başladı. Bir yıl sonra, 1998 yılında İş Bankası olarak ilk sanal ticaret
merkezini kurduk. O zaman müstakil internet üzerinden satış siteleri
yoktu. Henüz sanal POS'lar çalışmıyordu, bu siteleri
özgürleştirmemiştik. Çok iyi hatırlıyorum, biz 1998 yılında sanal
ticaret merkezinin içinde devlet tiyatrosu biletleri, bilgisayar,
bilgisayar malzemeleri satarak, THY gibi, Mehmetçik Vakfı gibi hayır
kurumlarını ekleyerek sanal ticarete başladık. Bizim için gerçekten çok
farklı bir deneyimdi. Dünyada da bu iş o zaman için çok eski değildi.
Hatırladığım kadarıyla ilk kez 1994 yılında netmarket.com sitesinden
Sting'in müzik CD'sinin satışı ilk satış olarak biliniyor. Bizim 4 yıl
sonra, 1998'de bu işe girmemiz ülke olarak en başından beri teknolojide
var olduğumuzu gösteriyor. O yıllarda bu konu çok yeniydi. 1997'de bir
karar alınmıştı ve 1998 yılında da Elektronik Ticaret Koordinasyon
Kurulu kuruldu. Bakanlığınızın müsteşarlığı nezdinde ve sanıyorum
TÜBİTAK'a da raportörlük görevi verilmişti. Ben o zaman Elektronik
Ticaret Koordinasyon Kurulu'nun alt teknik komitesinde İş Bankası'nı
temsilen Türkiye'de elektronik ticaretle ilgili sorunlar nasıl aşılır,
alt yapı nasıl kurulur, güvenlik konuları nasıl çözümlenir, bunları
tartışıyordum. O noktadan sonraki ilerleyişe baktığımda, 1998'den sonra
biz İş Bankası olarak o zamanki adıyla Aria'ya yatırım yaptık.~
Bunun sonucu olarak bundan 10 yıl önce 2002 yılında Aria'nın birinci
kuruluş yıldönümünde bu sefer mobil cüzdan kavramını, cep telefonundan
ödeme kavramını basına tanıttığımızı biliyorum. İş Bankası kulesinde,
restoranda hesap geldiğinde bunun ödemesini masada cep telefonundan
yapıyorduk. Mobil POS'lardan slipi çıkıyordu. O yıllar için bize mucize
gibi gelen bir inovasyondu. Bu internet sitelerinin yaygınlaşmasıyla ve
bizim sanal POS'larımızı vermemizle birlikte, bugün web teknolojisinin
geldiği noktada konuştuğumuz, birçoğumuzun yöneticisi olduğu siteler bu
noktadan geldiği olgunluk seviyesini gösteriyor. Gittigidiyor.com,
hepsiburada.com, morpiho.com, markafoni.com gibi siteler bugün
ulaştıkları hacimlerle oldukça önemli bir seviyedeler. Müsteşarımızın
verdiği rakamlar bunu göstermektedir. Elektronik bankacılığın kat ettiği
mesafe ve ulaştığı kullanıcı sayısı da son birkaç yıldır olan
patlamanın alt yapısını hazırladı. Çok önemli kilometre taşları var.
Kredi kartının olması elektronik ticareti patlatmaya yetmedi. Sanal
kartların olması bu konuda hızlandırıcı etki yaptı. Çünkü internette
güvenlik en önemli sorundu. Kimse kartını vermeye yanaşmıyordu. Sanal
kartlarla, tek kullanımlık limitlerle bu işin hızı arttı diye
düşünüyorum. Ben burada İş Bankası'nın o rakamlardaki paylarını da
paylaşmak isterim: 2011 yılında 22,9 milyar liralık ciroda İş
Bankası'nın internet üzerinden alışverişe imkan veren sanal POS'ları
verdiği iş yerlerinde oluşan hacim 4,6 milyar lira. İş Bankası'nın işlem
hacminde yüzde 20'lik bir payı var. İnternet üzerinden bu işi yapan 60
bin işyeri gözüküyor. İş Bankası işyeri olarak gözüken işyeri sayımız 7
bin 500. Burada yüzde 12,5'lik bir işyeri pazar payı var. İnternet
üzerinden kullanılan sanal kartların adedi 4,1 milyon adet. Sanal kart
kullanmadan doğrudan kredi kartını kullananları hariç tutuyorum. Bunun
da 482 bini İş Bankası'na ait. Bu da yaklaşık yüzde 12'lik bir paya denk
geliyor. 2011 yılı itibariyle oluşan rakamlar bu şekilde. Arada bir
trend değişikliği daha oldu. Web teknolojisi web 2.0 adını verdiğimiz
bir teknolojiye dönüştü. Klasik anlamda bizim internette var olma,
mağaza açma, yaptığı ticaret alanıyla ilgi bilgi verme, müşteriye ürün
satma kavramına "karşılıklı etkileşim" kavramı dahil oldu. Kontrolün
kullanıcıya, müşteriye geçmesi, tasarımları kullanıcıların yapması söz
konusu oldu. Ben bilgisayar mühendisliğinde okuduğum için işin sadece
bankacılık kısmıyla değil, teknoloji kısmıyla da çok yakından ilgiliyim.
Meşhur bir hikaye var: Altın madeni arayan bir firma, tüm aramalarına
rağmen altın bulamadığı için sonunda çareyi internette bilgilerini
paylaşmakta buluyor. "Elimdeki lisanslar bu, aradığım yerler bu,
buralarda altın arama yetkim var, bulamadım. Bu konuda bir yarışma
açıyorum. Altının yerini tahmin eden büyük ödülü alacak" deyince tüm
dünyadan kullanıcıların o belgeler üzerinde araştırmalar yapıp yarışmaya
katılmasıyla birlikte, çok kısa sürede altın madeninin yerini
buluyorlar. Bu da sizin internet üzerinden destek aldığınızda nerelere
ulaşabileceğinizin bir göstergesidir. 2.0 teknolojisi ile birlikte
bunları daha çok görüyor olacağız. Dolayısıyla bugünkü sitelerde de
sanırım kullanıcının damgasını vurduğu, kontrolün onlarda olduğu bir
yere doğru gidiyoruz. Ben İş Bankası tarafından baktığımda 1998'den
2012'ye doğru yaşanan gelişimi bu şekilde özetleyebilirim.
Sedef Seçkin Büyük Çok teşekkürler Hakan Bey. Şimdi işin elektronik perakende tarafına geçelim isterseniz.
Yasemin Erdoğan
Evet,
sektörün önemli oyuncularından Markafoni'nin kurucusu Sina Afra ve
Doğan Online CEO'su Yenal Gökyıldırım aramızda. Sina Bey, siz sektörün
gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?~
Sina Afra
Teşekkür
ederim. Müsteşar Bey'in verdiği rakamlar sanırım Bankalararası Kart
Merkezi (BKM) rakamları. Sektör olarak BKM rakamlarını hepimiz
kullanıyoruz. Ama BKM rakamlarının içinde sadece e-ticaret rakamları
olmadığını da biliyoruz. Hepimizin üzerinde mutabık kaldığı konu BKM
rakamlarını kullanmak. Bu rakamların yüzde 2-2,5 oranında yanıldığını
varsaysak bile yine yüzde 4 civarında oranla pek çok Avrupa ülkesinin
üzerinde bir rakama ulaşıyoruz. Ben ufak bir anekdot anlatayım. Uzun
süre e-Bay'de çalıştım. Orada ülkelere bir bakış açısı vardı. 2005
yılında Türkiye'ye dönük bir bakış açısı yoktu çünkü Türkiye dışarıdan
bakınca o zamanki kriterleri yerine getiremiyordu. Aslında tek bir
kriter vardı. O da internet kullanıcılarının sayısının toplam nüfusun
yüzde 25'ine ulaşması. 2006'da ise ilk defa Türkiye'de şirket bakmaya
gelmişlerdi. Google'dan biriyle karşılaştım. Türkiye'de ofis
açacaklarını, Türkiye'nin "kıvamına geldiğini" söyledi.
Aynı dönemde
Yahoo'dan bir başka kişiyle karşılaştım. Yahoo'nun Türkiye ofisi vardı
ama servisleri İngilizce'ydi. O da servislerini Türkçe'ye
çevireceklerini söyledi. Yurtdışından bakıldığında Türkiye'nin yaşadığı
bu gelişim daha belirgin biçimde görülüyor. Dışarıdan bakınca ormanı,
içeriden bakınca sadece ağaçları görürsünüz. 2006 - 2007, Türkiye için
bir kırılma noktası. Yabancı satın almaların ve yabancıların
gelişlerinin arttığı bir dönem. O günden bugüne baktığımızda 2008 hariç
her yıl e-ticaretin yüzde 50 ve üzerinde büyüdüğünü görüyoruz. Sektör
oyuncuları olarak aramızda sır paylaşımı vardır. O konudaki
sohbetlerimiz iyidir. Geçen yıl e-ticarette yüzde 50-55 arasında genel
kabul görmüş büyüme oranı söz konusu. Bu yılın ilk 2 ayına baktığımızda
da geçen yılın aynı dönemine göre daha büyük bir büyüme hızı olduğu
söylenebilir.
Sedef Seçkin Büyük
Sektördeki mevcut elektronik perakendecilik formatlarını nasıl buluyorsunuz? Türkiye'de bulunmayan formatlar var mı?
Sina Afra
Yok
denecek kadar az. E-ticarette üç tane major format var. Bunlardan biri
pazar yeri. O gittigidiyor.com'da. İkincisi klasik e -retailer. O
pazarın en büyüğü ise hepsiburada.com. Üçüncüsü seri ilan. O da
sahibinden.com. Bunların hepsi yatay site. Yani ürün seçenekleri çok
geniş. Her sitede tekstilden elektroniğe kadar her türlü ürün var. Çıkış
noktaları farklı. Biri koleksiyonculuktan, biri elektronikten, biri
araba seri ilanından çıkmış ama horizantal denen site tarzına gelmişler.
Türkiye'de internette asıl ikinci evreyi açan daha dikey siteler.
2008'de başlayan bu süreçte tekstil siteleri, dikey araba siteleri,
emlak siteleri geliyor. Formatların hepsi var.~
Dünyadaki gelişmelere baktığımızda son yıllarda çıkan iki değişik model
olarak abonelik modelleri ve grup satın alma (groupon modeli) modelleri
var. Hepsini Türkiye'de görüyoruz. Türkiye "groupon modeli"nde 200'den
fazla örnekle dünya genelinde Çin'den sonra ikinci sırada. Çin'de 4 bin
bizde 200 ama ne olursa olsun ikinciyiz. Aslında bu konuda Türkiye'de
yok yok diyebiliriz.
Sedef Seçkin Büyük
Peki bu
formatların ya da kategorilerin lideri olan ilk 3 oyuncunun
gösterdikleri performansı nasıl buluyorsunuz? Yurtdışındaki
benzerleriyle kıyaslandıklarında durumları nedir? İdeal ölçekteler mi?
Sina Afra
Türkiye'deki
ciro konusunda en büyük oyuncu hepsiburada.com. Ondan sonra
gittigidiyor.com, üçüncü olarak da markofoni.com geliyor. Trafik
açısından bakarsanız sahibinden.com ilk sırada gelir. Ben ciro üzerinden
gidiyorum. Şimdi bu büyük ülkede kullanamadığımız çok büyük bir
potansiyel var. Bence şu anda e-ticaretin açıldığı bir dönemden
bahsediyoruz. Benim tahminim odur ki 3 sene sonra dönüp bu günlere
baktığımızda bugünkü rakamlar bize çok ufak gelecek. Biz sektörde 1
milyar kelimesini telaffuz ediyoruz. Bizim hiçbirimizin cirosu orada
değil ama 1 milyar ve 2,5 milyar konuşulan sayılar. Bu da yurtdışı ile
kıyaslanarak ortaya çıkıyor. Ben tekil olarak şirketleri değerlendirmek
istemiyorum ama bir örnek vereyim: comScore, markafoni olarak benimle
dünyadaki tüm özel alışveriş kulüplerinin trafiğini paylaşmıştı. Ondan
sonra biz bir sıralama yaptık. Biliyorsunuz özel alışverişin anası
Fransız vente-privee.com'dur. Dünya genelinde bu alanda çok önemli
oyuncular var. Dünyadaki tüm bu şirketleri dahil ederek ve ziyaret
sayısını ana trafik kriteri olarak kabul ederek bir sıralama
yaptığımızda, birinci sırada Fransız venteprivee.com, ikinci sırada
markafoni, üçüncü sırada Brezilyalı privalia.com, dördüncü sırada Rus
şirket kupivip.ru ve beşinci sırada ise Amerikalı gilt.com çıktı. Aynı
sıralamayı ciroyla yapsak venteprivee.com yine birinci sırada olur ama
onu takip eden diğer şirketlerin tümü ABD'li olurdu. Bizim Türkiye'de
aldığımız ortalama ürün satış fiyatı 35 ila 45 dolar arasında. Bu
Türkiye şartlarında güzel bir ortalama. ABD'de gilt'in sattığı ortalama
ürünün fiyatı 120 dolar. Miktar az olmasına rağmen satış rakamı fazla.
Cirolarındüşük olmasının nedeni insanların sanal alışverişe
bütçelerinden düşük bir yüzde ayırmaları. Sektör olarak bunun
değişmesini bekliyoruz. Yasemin Erdoğan
Yabancıların
ilgisi de son birkaç yılda bu pazara yöneldi. Farklı satın almalar
oldu. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Önümüzdeki süreçte
yatırımcının bu ilgisi sürer mi?
Sina Afra
Bence yabancı yatırımcıların Türkiye'ye gelmelerinin üç temel nedeni var: Birincisi,
özellikle Kıta Avrupası'nda yatırımların geri dönüşlerinin çok daha zor
olması. Oturmuş pazarlar bunlar. Ortalama yüzde 3 ile yüzde 12 arasında
büyüme beklentisi var. Türkiye, Brezilya ve Rusya ise çok daha
heyecanlı duruyor.~ İkincisi; tüm yabancı yatırımcıların bakış
açısı şu basit hesaba dayanıyor: Türkiye'de 35 milyon internet
kullanıcısı var. Toplam nüfusumuzun yarısından biraz daha az. Dünyanın
tüm gelişmiş ülkelerinde internet kullanıcılarının nüfusa oranı yüzde
60'lar civarında. İsveç'te yüzde 67, Almanya'da yüzde 58, İngiltere'de
yüzde 62. Türkiye'de de yakın bir gelecekte nüfusun yüzde 60'ı
internette olacak. Bu durumda 42 milyon gibi bir sayı ortaya çıkıyor.
Yatırımcılar bu hesaptan yola çıkıyorlar. Türkiye'de kaç kişinin kesin
olarak e-ticaret yaptığını bilmiyoruz. Genel kabul görmüş bir sayı yok
ama 6 ila 9 milyon kişinin bankacılık, arkadaşlık siteleri gibi çeşitli
yollarla para harcadığı sanılıyor. 9 milyonu esas alsak bile bu rakam şu
anki 35 milyonun yüzde 30'u bile etmiyor. Tüm gelişmiş ülkelerde bu
oran yüzde 52'dir. Yani potansiyel mükemmel. Üçüncü olarak da
kredi kartı penetrasyonumuzun çok yüksek olması. Oran yüzde 55-60
civarında. Bu bizi Avrupa'da İngiltere'den sonra ikinci konuma
getiriyor. Lojistik altyapımız çok sağlam. 7 tane çok iyi gönderim
şirketimiz var. Brezilya ve Rusya'ya göre altyapımız çok iyi ama onların
nüfus avantajları var.
Mert Erdoğmuş Sina Bey'e bir şey
sormak istiyorum. Türkiye'ye yabancı yatırımcıların gelmesinde
Türkiye'nin bulunduğu coğrafyanın da bir payı var mı? Örneğin bizim
çevremizde çok önemli harcanabilir bir gelir var ama çevremizdeki
ülkelerde bu tip bir altyapı yok. Örneğin Kuzey Irak, Azerbaycan, Türk
Cumhuriyetleri gibi. Oradan buraya iş gelmesini bekliyor musunuz?
Sina Afra
Şu an yatırımcılarda hiç öyle bir şey gözlemlemiyorum. Türkiye
yeterince büyük bir ülke. Türkiye kendi içinde zaten bir derya.
Etrafınızda olan ülkeleri toplayın bir Türkiye etmez. Ana pazar kendimiz
olmalıyız. Ben bir defasında şöyle bir başlık atmıştım: "Osmanlının
dönüşü sanal olacak". Kendi piyasamıza yoğunlaşalım, ondan sonra zaten
çekim merkezi oluruz.
Yasemin Erdoğan
O zaman Doğan
Online CEO'su Yenal Gökyıldırım ile devam edelim. Size göre sektörün
gelişimi nereden nereye geldi? Sektörün önde gelen oyuncularından biri
olarak pazardaki büyümeyi, potansiyeli nasıl değerlendiriyorsunuz? Yenal Gökyıldırım
Rakamlardan
biraz bahsetmek istiyorum. Bu 22 milyar TL rakamı hepimizin çok hoşuna
gidiyor ama orada bence beklentileri biraz doğru yönetmek lazım. Çünkü
Hakan Bey'in de dediği gibi 60 bin işyeri üzerinden giden bir e-ticaret
dünyası yok. Bizim hesapladığımız rakam 4 milyar TL. Türkiye'nin
e-ticaret pazarının gerçek büyüklüğü 4 milyar TL'dir. Bu BKM rakamları
aslında hepimizi ürkütmeye başladı. Belki yabancı yatırımcı için iyi
olabilir ama Türk yatırımcılar olarak hepimizi ürkütmeye başladı. Çünkü
gerçek rakamı yansıtmıyor. Onun içinde çok başka veriler de var. Sadece
e-ticaret rakamlarının arındırılması lazım. Aslında bankalarımızda çok
iyi bir altyapı var. Sanal POS'lar çok kolay ölçülebilir. Bir örnek
vereyim. Ben çok market gezen biriyim.~
Marketteki alışveriş de bankadan geçiyorKadıköy'deki elektronik
çarşısında 3 metrelik dükkanda iş yapan da banka üzerinden iş yapıyor.
Bunların hepsi e BKM'nin rakamlarına dahil. Oysa gerçek anlamda bir
e-ticaret söz konusu değil. Ama yine de büyük bir rakam. Gerçek
oyunculara baktığımızda rakam daha da büyüyor. Bakkallar da POS makinesi
kullanıyorlar ama süpermarket sayısı esas alındığında rakam daha da
büyüyor. Kendimi e-ticaretin gelişimi açısından çok şanslı hissediyorum.
Çalıştığım grubun tarihiyle Türkiye'deki internetin tarihi neredeyse
özdeşleşmiş durumda. 1998'den bu yana internetin içinde olan bir
şirketin temsilcisiyim. Türkiye'ye ne zaman internet gelmiş, ne zaman
portallar oluşmuş, arkasından hepsiburada kurulmuş ve bütün bu
gelişimleri geçirmiş... Bu yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum.
Hocamız Şule Hanım'ın kitabına bile girmişiz. Ne mutlu bize! Ben uzun
yıllar yurt dışında yaşadım. Yurt dışında çalışırken global e-ticaretten
sorumlu bir görevim vardı. Türkiye'nin internet dünyasında olmak için
buraya koşa koşa geldim. Neden? Çünkü dünyada bu işin ne kadar hızlı
gittiğini ve Türkiye'nin bu işte ne kadar hızlı koştuğunu gördüğüm için
Türkiye'de bu işin kaptanlığını yapmak istedim. Türkiye'de kredi
kullanımından dolayı internet bankacılığı çok gelişmiş durumda. Bu
sayede güven çok artmış durumda. Pek çok ülkede hala "ben kredi kartımı
bu siteye verebilir miyim?" diye düşünen insanlar varken Türkiye'de
bildiğimiz kadarıyla 6-7 milyon kişi internet üzerinden bankacılık
işlemlerini yaptırıyor. Para transferi, otomatik ödemeler hep sanal
ortamda yapılıyor. Bu, sisteme olan güveni artırırken hem yatay hem de
dikey aksiyonların olması da sektörü büyüten birkaç unsur. Ben bunu
şöyle tarif ediyorum: Önce bir market açılıyor, daha sonra uzmanlık
mağazaları açılıyor. Yatay market çeşidi artırırken, dikey market olayın
değerini artırıyor. Her ikisinin de birbirine katkısı çok büyük.
büyümeyi körükleyen esas faktör. Baktığımızda hepsiburada.com'un
satışlarının yarısı büyükşehirlerden geliyorsa kalan yarısı da
Anadolu'dan geliyor. Demek ki bizim dev alışveriş merkezleri, mağazalar
açamadığımız yerlerde alışverişi vatandaş internet üzerinden yapıyor.
Türkiye'nin her yerine ulaşabilen internet altyapısı mevcut ve sağlam
bir kargo altyapımız da olduğu için 48 saat içinde Türkiye'nin her
yerine ürünü ulaştırmak mümkün olabiliyor.
Yasemin Erdoğan Teşekkürler.
Bilgi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nden Prof. Dr.
Şule Işınsu Özmen ile devam edelim. Sadece e-ticaretle uğraşan şirketler
açısından sorun yok gibi. Peki esas işi e-ticaret olmayan işyerleri bu
anlamda nasıl bir noktada? Örneğin KOBİ'ler elektronik mecrayı yeterince
biliyor mu?
Şule Işınsu Özmen
Bu
sorunuz çok önemli. Ben 1999 yılında bu iş üzerinde ilk defa çalışmaya
başladığımda sadece hepsiburada, sahibinden.com, idefix.com gibi birkaç
firma vardı. IBM'le, Microsoft'la birlikte e-ticareti anlatmaya
Anadolu'ya giderdik. Bir konferansta şöyle demişlerdi: "Hocam,
geliyorsunuz, güzel şeyler anlatıyorsunuz ama biz daha e-mail nedir onu
bile bilmiyoruz. ~
Dünyada bu işler nasıl? Onu önce bir anlatsanız?" O dönemlerden
bugünlere geldik. 1999'da verebileceğimiz örnek çok az iken ilerleyen
yıllarda kitabımın ikinci ve üçüncü baskılarında örnekler çoğaldı. Bu
gurur verici bir şeydi. Türkiye'nin bu treni kaçırmayacağı izlenimini
edindim. Anadolu'da pek çok yere gittim. Adana, Mersin, Adıyaman,
Şanlıurfa, Erzurum... Değil e-ticaret, normal ticareti bile tam olarak
bilmiyorlar. Onlara önce ticaretin, pazarlamanın püf noktalarını
anlatarak işe başlıyorduk. Ticareti bilmeyen kişiye bir de başına
"e"sini getirdiğinizde işin içinden çıkılmaz bir hale geliyordu.
Sorunuzun esas kısmına gelirsek.. .Birincisi "web'de doğanlar" var.
idefix.com, hepsiburada.com gibi. Yanlış şurada başladı. Herkes bu
örnekleri taklit etmek istedi. Biz bunu anlatmaya çalışıyorduk. Siz bir
KOBİ'siniz, işletmesiniz... İşletmenizin e - dönüşümünü
sağlayabilirsiniz. Ama bir hepsiburada.com olmak bambaşka bir şeydir. Ne
demekti bu? İnternet sayesinde iş yapış biçimlerinizi
değiştirebilirsiniz. Bu bir amaç değil sizin esas amaçlarınıza hizmet
edebilecek çeşitli yollar sunan bir araçtır. Bunları anlatmaya çalıştık.
KOBİ'ler ilk yıllarda email kelimesini bile telaffuz edemezken, ufak
ufak zorlamalar başladı. Bir KOBİ şunu söylemişti. "Hocam, süt tedarik
ettiğimiz bir firma eğer internet üzerinden tedarikçim olmazsan sana süt
vermeyeceğim diyor. Ben şimdi ne yapacağım?" Böylece yavaş yavaş
KOBİ'lerde bir farkındalık düzeyi oluştu. İnternet üzerinden pazarlama
yapmak, yazılımlar kullanmak gibi. O farkındalığı yakalarken de aslında
çok acı çektiler. Bazı firmalar bu KOBİ'lere öyle yazılımlar sattılar ki
modülleri kullanamadılar. Kullanamadıkları için boşuna çabaladıklarını
düşündüler ama bir de baktılar ki komşu firma e-ticaret üzerinden
ihracat yapmaya başlamış. Mesela Papua Yeni Gine'den sadece web sitesi
olduğu için sipariş almış. İşte internet alternatif bir dağıtım kanalı
olarak görülünce KOBİ'lerin de ilgisi arttı. Bizler de, sizler de şu
anda yaptığınız toplantı gibi bu işin yaygınlaşması için uğraşmaya devam
ediyoruz. Bu işin çok kolay olmadığını, firmaların birer e-işletme
olmaları gerektiğini anlatmaya çalıştık. Çok yol kat ettik ama kat
edeceğimiz daha çok yol var.
Yasemin Erdoğan Bu son yasal düzenlemeler, Yeni Türk Ticaret Kanunu'nda yapılacak değişiklikler bu ivmeyi hızlandıracak mı?
Şule Işınsu Özmen
Evet, şirketlerin web sitesi açma zorunluluğu bu ivmeyi artıracak.
Öğrenmek zorunda kalacaklar. Ben KOBİ'lere çok güveniyorum. KOBİ'lerle
müthiş başarı öyküleri yakalıyorum.
Sedef Seçkin Büyük Çok
teşekkürler. İş Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Mert Erdoğmuş ile devam
edelim. Bünyenizde e-trading işlemleri var. Oradaki gelişmeler nasıl?
Yatırımcıların elektronik işlemlere ilgisi nasıl?
Mert Erdoğmuş
Benim konum diğer konuşmacılarımızınki kadar zevkli değil aslında. Para
harcamak başka bir şey, yatırım yapmak yani trade etmek başka bir şey.
İşin içinde çok risk var. Yatırımlarınızı değerlendirip para kazanmaya
çalışmak zor bir şey. Emtia piyasasında, tüketim yapar gibi iş
yapamazsınız. ~
Çok büyük riskleri vardır. Risk tarafını vurguluyoruz ama ben de
herkesin yaptığı gibi ilk önce kısa bir tarihçe vereyim: Türkiye'de
özellikle sermaye piyasaları Yine Türkiye yataylardan başlayıp dikeylere
girerek her alanı kapsamış durumda. Büyüme oranları inanılmaz. 5-6
sektörü kıyasladığımızda büyüme rakamları inanılmaz. Neden bu kadar
büyüyor? Öncelikle tüketicinin önüne büyük bir rahatlık ve çeşitlilik
sunuyor. Alışveriş yaparken yapmak istediğiniz ama yapamadığınız kolay
kıyaslama imkanını siz sunuyor. Fiyat burada ilave bir destek unsuru.
Türkiye'nin her yerinden farklı çeşitlere ulaşma imkanı olması dediğiniz
zaman akla ilk gelen İMKB'dir. İMKB, Türkiye'de çok farklı noktalardan
başladı. Adeta bir evrim geçirerek bugünlere geldi. İlk başladığı zaman
"ayaklı borsa" dediğimiz sokak işlemleri yapılıyordu. Sonra tahta
sistemine geçildi. 1990'larda İstinye'ye geçildi. ABD'de NASDAQ'ın
kuruluşu 1971. NASDAQ aslında bir tür elektronik spot market olarak
geçiyor. Bizim tahta sisteminde yaptığımız işi onlar elektronik ortamda
yapıyorlar. NASDAQ yetkilileri ile iki -üç hafta önce İMKB'de
yemekteydik. Bizden 20 yıl önde olmalarına rağmen Türkiye'nin borsa
konusundaki elektronik alt yapısının kendilerininkinden daha iyi
olduğunu söylediler. Bu çok ilginç. Bunu NASDAQ'ın ağzından duymak çok
önemli. Aldığımız yol bakımından çok önemli. Borsaların derinliği
bakımından çok önemli. Kullanıcı boyutunda ise istediğimiz yerde
değiliz. Hala çok çok büyük bir potansiyel var. İş Yatırım olarak üç
tane platformumuz var. 2007'de TradeMaster platformu İMKB'ye ve
piyasalara doğrudan erişimi sağladı. Uluslararası piyasalara, özellikle
emtia piyasalarına erişimi bundan yaklaşık 6 ay sonra TradeMaster
international ile sağladık. 2011 yılının aralık ayı itibariyle de
TradeMaster FX yani kaldıraçlı döviz alım-satım işlemleri üzerine bir
platform daha yarattık. Dolayısıyla üç tane platformumuz var. Ana isim
TradeMaster. Altın, buğday, petrol alım, satımını yapabilirsiniz.
Risklerinizi azaltmak ya da speküle etmek için yapabilirsiniz. Döviz
alım-işlemlerinizi yapabilirsiniz. Şimdi bunu kaldıraçlı bir sistem
üzerinden de yapabiliyorsunuz. Yaşadığımız büyüme hızı 2008'de yüzde 80,
2009'da yüzde 70, 2010'da yüzde 55 olarak görülüyor. Her iki işimizden
biri elektronik ortam üzerinden gelmeye başladı. Bu çok ciddi bir
değişiklik. Dünyada hisse senedi piyasaları üzerinde işlemlerin yüzde
70'i elektronik ortamlarda emir iletimi yapılıyor. Türkiye'deki altyapı
çok iyi. Veri iletimi, borsaların bunu desteklemesi çok iyi. Bu durumda
yabancı yatırımcı portföy yatırımı için Türkiye'ye gelmeye başladı. 10
yıl önce portföy yatırımında yabancı payı yüzde 15-20'lerdeyken bugün bu
oran yüzde 70'lere çıktı. Bunun ana sebebi emir iletiminin
kolaylaşması, şeffaflaşması ve maliyetlerin düşmesidir. Özellikle
elektronik trading sistemlerinin kullanılmasının çok önemli etkileri
var. Birincisi çok düşük işlem maliyetine sebep oluyor. Telefonla işlem
yapmak çok zaman alıyor ve nakit olarak da maliyetli. Çok büyük
likidite, derinlik yaratmaya başladı. Çok büyük rekabet var ama çok
büyüyecek. Rekabetimiz hızla artıyor. Çok büyük şeffaflık var. Telefonla
yapılan işlemlerde Aracı Kuruluşlar Birliği'ne gidip verileri almak çok
zahmetli olurken elektronik ortamda bu iş gayet kolay. Detay anlamında
elektronik ortamda her şeyi görebiliyorsunuz. Bizim işlemlerimizde çok
önemli olan bir başka husus alışla satış arasında alış-satış fiyat
farkları çok düşüyor. Kuruşların da kuruşları haline geliyor. Bu
derinlik ve likiditeyi artırıcı çok önemli bir faktör. Sayın
müsteşarımın da belirttiği gibi bizde de B2B ve B2C sistemleri var. B2B
iki bankanın veya iki aracı kurumun elektronik ortamda birbirleriyle
yaptıkları işlemler. B2C ise kurumsal ya da bireysel yatırımcıların
bizim kaynaklarımızı kullanarak yatırım yapmaları anlamını taşıyor. Biz
de bu kavramları kendi içimizde kullanıyoruz.
Sedef Seçkin Büyük Teşekkürler.
Ben tekrar Ziya Bey'e dönmek istiyorum. E-ticaretle ilgili bundan sonra
nasıl bir düzenleme gelecek? Bu düzenlemeler sektöre nasıl bir pencere
açacak?~ Ziya Altunyaldız Tüketiciler
açısından birkaç hususa değinmek istiyorum. Biliyorsunuz tacirden
tacire ya da esnaftan esnafa ya da esnaftan tacire ya da tacirden esnafa
giden e- postalarda bir sorun yok. Ne var ki tüketiciler açısından
istenmeyen e-postalar konusu çok önemli. Yeni e-ticaret yasa taslağında
bu konuda bir hüküm var. Aldığınız ürünle ilgili satış sonrası servisler
ya da satışla ilgili ilave fırsatlar dışında - ki onlarla da ilgili
olarak yeni taslakta mutabakat aranıyor- size pazarlama amaçlı, ticaret
amaçlı e-posta gönderilmemesiyle ilgili bir düzenleme var. Rıza şart...
Rıza olursa bunun özellikle satın alınan ürünle ilgili olması kaydıyla
olabileceğine inanıyorum. Bir tüketici olarak da bunun gerekli olduğuna
inananlardanım. Sayısız pazarlama e-postaları alıyorsunuz ve bu trafikte
sizin için çok önemli olan mesajları kaçırabiliyorsunuz. Diğer taraftan
mevcut e-ticaret tasarısı, şu anda geçerli olan mevzuatta olmayan bazı
yenilikleri de beraberinde getiriyor. 7 gün içinde mazeretsiz ürün
iadesi ve 10 gün içinde bedelinin ödenmesiyle ilgili düzenleme ya da
aksi hüküm olmadıkça alınan ürünün en geç 30 gün içinde teslimi gibi
tüketiciyi koruyan şartlar da yeni e-ticaret kanun taslağında uygulamada
kalmaya devam edecek. Bir de bizim Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olarak
MERSİS (Merkezi Sicil Kayıt Sistemi) diye bir projemiz var. Nedir bu?
MERSİS'te de MERNİS'te (Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi) olduğu gibi bütün
ticari işletmelerin bir kimlik numarası oluyor. Bu kimlik numarası
pilot olarak Mersin'de uygulanıyor. Yakında tüm Türkiye'ye yayılacak. Bu
numarayla her türlü ticaret sicil işlemleri elektronik ortamda
yapılabilecek. Firmayla ilgili bilgilere de ilgili herkes bu numaradan
ulaşabilecek. Bu uygulama da işletmelerimiz için bir eşik teşkil
edecektir. Bunu, çalışma ve öğreti değişikliği olarak algılamak lazım.
Bu arada esnafa dönük de Esnaf ve Sanatkarlar Bilgi Sistemi (ESBİS) adlı
bir projemiz var. Veri bankası oluşturup uygulamaların elektronik
ortamda yapılmasına dönük bir uygulama. Aslında bununla kalmıyor.
Toplumun tüm kesimlerini üreticisiyle, tüketicisiyle elektronik ortama
yönlendirecek yeni düzenlemeleri uygulamaya koymaya çalışıyoruz.
Yılbaşında yürürlüğe giren Yeni Hal Yasası'nda "hal kayıt sistemi" diye
bir uygulama devreye girdi. Hem üretici hale göndereceği ürünleri hem
hale göndermeyeceği, doğrudan satacağı ürünleri online olarak kayıtlara
girerek kaydetmek ve işlemlerini buradan yapmak ve hal rüsumunu
(vergisini) buradan ödemek durumunda. Bunun yanı sıra tüketici olarak
biz de aldığımız ürünü barkodundan hal kayıt sistemine girerek ürünün
sicil kaydına ulaşabiliyoruz. Bu ürünün kim tarafından, nerede, ne
zaman, hangi tohum, hangi gübre kullanılarak üretildiğine kadar her
türlü bilgiye ulaşmak mümkün olacak. Bütün bunlar aslında ticari hayatta
hepimizin topyekün bir dönüşüme gittiğimizi, üreticiden tüketiciye
herkesin e-ticarete ve elektronik ortama yöneldiğini gösteriyor.
Sedef Seçkin Büyük
Çok teşekkürler. Tekrar Hakan Bey'e dönelim. Önümüzdeki dönemde
elektronik bankacılık alanında Türkiye ve dünya nereye gidecek?
Elektronik bankacılık ile elektronik perakende ve e-ticaret arasındaki
sinerji nereye doğru gidecek?~
Hakan Aran Şu anda en kısa
vadede görülen gelişme, mobil telefon ve tabletler üzerinden internetin
giderek mobil hale gelmesi. Dolayısıyla firmaların bu konuda
müşterilerine aynı kolaylığı sağlamaları ve klasik kartlı ödeme
sistemlerinde müşteriye sağlanan konforun mobil ödemelerle
zenginleştirildiği ve güvenliğin bir kademe daha sanal kartın ötesine
girebildiği, işin içine mobil operatör ve servis sağlayıcıların girdiği
bir döneme giriyoruz. Bazı sitelerin tabletler için özel olarak
hazırlandıklarını görüyoruz. Makine iletişimi çok önemli. İnsansız
makineler arasındaki ticari iletişim. Büyük şehirlerde su bittiğinde su
istenmesinde olduğu gibi ileride damacananın içindeki su bittiğinde
mesajın otomatik olarak sucuya gitmesi, suyun gelmesi ve ev sahibine
"suyunuz geldi" diye bir onay mesajının gönderileceği bir düzenlemenin
çok da uzak olmadığını düşünüyorum. Bu arada içerik ve yer paylaşımı
konusunda teknolojilerin nerede olduğumuzu, ortamı bilen, içerikten
haberdar olan teknolojilerin daha akıllı, insan zekasına yakın
sistemlerle desteklenmesi ve bu konuda yapay zekaya sahip satış
merkezlerinin kurulması muhtemel. Bunlar şu anda çok teknolojik hayal
olarak görünebilir. Ben bankada sadece alternatif dağıtım kanallarından
değil teknolojiden de sorumlu olduğum için ister istemez zihnim işin
teknoloji tarafına da kayıyor. Teknoloji ile ilgili sevdiğim bir tanım
var: Eğer bir şey çalışmıyorsa, çalışmayan şeylere verilen genel isme
teknoloji denir. Burada bir şey artık çok pratik, kullanılabilir hale
geldiyse artık teknolojik olarak algılanmıyor. Tanımdaki espri bu.
Elektronik ticaret şu anda teknoloji ile adlandırılıyorsa bu
zorluklarından, aksaklıklarından dolayıdır. Birinci nesil dönüşüm
aksaklıkların ortadan kalktığı zaman biter. İletişimin insan vücuduna
gömülmüş ikinci şekliyle, bilgisayara, telefona ihtiyaç kalmadan vücut
enerjisiyle bazı şeyler halledilebildiğinde ikinci aşamaya geçilecek.
Şule Işınsu Özmen
Ben
size e-devlet konusunda katılıyorum. Bu ay vergi ayıydı. Pek çok
arkadaşımızın vergilerini internet üzerinden yatırdıklarını gördüm.
Hatta kiranız bankaya yatıyor. O kira geliriniz üzerinden vergi
beyannameniz elektronik ortamda otomatik olarak hazırlanıyor. Bir önceki
yıl ne kadar ödendiği de ortay çıkıyor.
Yenal Gökyıldırım
Bence
de gerçekten Müsteşar Bey'in de aralarında bulunduğu yetkililerimizi
tebrik etmek lazım. Biliyorsunuz ikametgah ilmuhaberi diye bir şey
vardı. Her Türkiye'ye dönüşümde, onu çıkartmaya gittiğimde bana "yok
artık öyle bir şey" dediler. Nasıl diye sorduğumda "bir nüfus dairesine
gidiyorsun, yanında da tapuysa tapu, kontratsa kontrat, onu
götürüyorsun, işlem bitiyor" dediler. Avrupa'da olan uygulamanın bizde
de olması çok güzel. Bu işin meyveye, sebzeye kadar girmesi çok güzel.
Vergileri sanal ortamda ödeyebilmek çok ama çok güzel.
Sedef Seçkin Büyük
Hakan
Bey, size sormak istiyorum. Bugün yapamadığımız ama gelecekte
yapabileceğimiz bankacılık işlemleri olacak mı? Bir de elektronik
bankacılıkta bugün ağırlıklı olarak hangi işlemler yapılıyor ve bunun
kompozisyonu değişecek mi?~
Hakan Aran Yapamadığımız
bankacılık işlemi neredeyse yok diyebilirim. Müşterimiz olmayan
kullanıcılarımızın müşteri haline getirilmesinden başlayan, "ben sizin
müşteriniz olmak istiyorum" dendiğinde sözleşmelerin kapılarına
gönderildiği, imzalarının kapıdan alındığı, hesabının otomatik olarak
açıldığı bir yerden başlıyoruz. Bankacılıkla ilgili, bankacılık tanımına
giren tüm işlemleri internet ve cep telefonu üzerinden bile
yaptırabilir durumdayız. Türkiye'de bankacılık itibariyle yapılamayan
hemen hemen hiçbir işlem kalmadı. Bu böyle olmaya devam edecek gibi
görünüyor. Çünkü biz yeniliklere çok çabuk uyum sağlayan bir ülkeyiz. Bu
konuda herhangi bir yenilik geldiğinde bunu ilk uygulayan, ilk
tamamlayan ülkeyiz. Kredi kartında şifre uygulamasına tüm dünyada
geçiliyordu. İlk Türkiye'de geçildi. Çok zor bir şeydi. Herkes şifre
kullanır duruma geldi. Bu konuda dünyayı şaşırtan bir başarımız var.
Elektronik bankacılık alanında Türkiye tüm bankalarıyla örnek
durumundadır. İşlem kolaylığı ve güvenlik konusunda da hiçbir eksiğimiz
yok.
Şule Işınsu Özmen İş Bankası ile ilgili küçücük bir
şey anlatmak istiyorum. Yıllar önce ilk defa motorlu taşıtlar vergisini
internet üzerinden vereceğiz. Ben ilkini verdiğim için ikincisini
unutmuşum. Yıl 2003 ya da 2004 olmalı. Vaktim yok, derse yetişmem lazım.
Açtım İş Bankası'ndan internet bankacılığı yapacağım. 5 dakikam olsa da
şu işi halletsem diyorum. Ekranı bir açtım, bir pop - up çıktı.
Ekran'da şöyle yazıyor: "Sayın Şule Özmen, bankamızdan daha önce
yaptığınız motorlu taşıt vergisi ödemesini tekrar yapmak için lütfen
tıklayınız." O günden beri pop - upları severim. Tıkladım, bütün
bilgiler ekrana düştü, inanamadım. Daha önce de benzer işlemleri telefon
aracılığıyla yapıyorduk. Hakan Aran 1996'da telefon bankacılığını
yapmaya başladık. Bir yıl sonra internet bankacılığına geçtik.
Yasemin Erdoğan Ben
yine Sina Bey'e dönmek istiyorum. Hep iyi taraflarından konuştuk. Peki
sektörde en çok yaşadığınız sıkıntılar neler? Tüketiciden gelen
şikayetler neler? Ortadan kaldırmak için neler yapılmalı? Devletin
yaptıkları yeterli mi?
Sina Afra Bence ana sıkıntılardan
biri istihdamla alakalı. Yeterince yazılım uzmanı ya da bilişim uzmanı
bulmak zor. Türkiye gibi yüzde 50 oranında büyüyen bir pazardan
bahsediyoruz. Böyle bir pazarda kalifiye insanlar yüzde 50 hızla
yetişmiyor. Maaşlar eleman sıkıntısından ötürü ciddi anlamda yüksek.
Dolayısıyla yurtdışından eleman arıyoruz. Bu pazartesi Yunanistan'dan
bir kişiyi işe aldık. İstanbul'a taşındı. İşe başladı. Değişik
ülkelerden eleman istihdam ediyoruz. Zizigo'nun pazarlama müdiresi
Alman, iş geliştirmedeki arkadaşlardan biri Ukrayna'dan. Özellikle bu
Yunan arkadaşı zikrediyoruz. Yunanistan'dan başvuru gelmesi 3 sene önce
düşünmeyeceğiniz bir şeydi. İnsan kaynaklarına sordum. Bu sene
Yunanistan'dan gelen başvuru sayısı 20'nin üzerindeydi. Bunların
arasında bilgisayar mühendisleri var ve bizde hiçbir insanın
çalışmayacağı paralara çalışıyorlar. Bir bakıma bizim eskiden
Almanya'daki gurbetçi vatandaşların çok düşük "ücretlere ne iş olsa
yaparım" diyerek yaptıkları tarzda işleri yapıyorlar. Bir Yunanlının
bunu kolay kolay içine sindirebilmesi bile kolay değil ama İstanbul
olması çok önemli Yabancı olmadıkları bir kültüre geliyorlar. Bu bir
eşiği aştığımızı gösteriyor.
Ziya Altunyaldız Türkiye o
noktayı aştı aslında. Türkiye'de çalışmak isteyen dışarıdan çok insan
var. Sina Bey, peki iş geliştirme, iş büyütme, iş yönetme alanında
kaynak sıkıntısı çektiğimizi söyleyebilir misiniz?~
Sina Afra
Evet ama özellikle bilgisayar ve endüstri mühendisleri, yazılımcılar
alanında sıkıntı çekiyoruz. Daha teknik ağırlıklı sıkıntı var. Lojistik
konusunda nispeten rahatız. Bilgisayar mühendisliği ise suyunu çekmiş
durumda. Mutlaka Yenal Bey'in de orada kendi bakış açısı vardır. Talent
(yetenek) sıkıntısı çekiyoruz şu anda.
Hakan Aran Bu
konuda bir şey söylemek istiyorum. Biz aynı sıkıntıyı, 2006 - 2009
yılları arasında İş Bankası müşteri odaklı dönüşüm programı çerçevesinde
yaşamıştık. Bir anda çok büyük dönüşümlerin yapılması gerekiyor ve bir
anda çok sayıda programcıya ihtiyacımız vardı. Böyle bir istihdam
Türkiye'de mümkün değildi. Biz o dönemde Hindistan'dan, Filipinler'den,
İspanya'dan yazılımcılarla çalışmak zorunda kalmıştık. Bu bina bir anda
Birleşmiş Milletler'e dönmüştü. Onlardan iş alıp onları yöneten birisi
olarak orada şunu görmüştüm: Aslında Türkiye'de de bu konuda bizimle
eşleşmeyen gizli bir işsizlik var. Doğru alanlara kanalize edilmeleri
gerekiyordu. O kapsam biz biri Ankara'da, biri de Düzce'de iki yazılım
fabrikası kurduk. Hindistan'a, Filipinler'e göndereceğime yazılımları
kendi dilimizde buralara gönderelim dedik. Beş kişi çalışıyorsa bir kişi
çalışsın. Dördü burada olsun. Hintli değil Düzce'deki arkadaşlarımız
çalışsın. Bunları kurduk, bu yapıları kullandık. Doğrudan istihdam etmek
ya da beşini istihdam etmek yerine birini alıp bu şekilde
yapabilirsiniz. Çünkü Anadolu'da işsizlik çok yüksek. Orada da iş
bekleyen bilgisayar mühendisleri var. İstanbul'da olmadıkları için
iş-istihdam eşleşmesi maalesef olmuyor.
Sina Afra Çok
doğru, çok güzel bir şey. İstihdam sorununun bir iç bir de dış boyutu
var. Biz Hindistan'ı denedik, beceremedik. Prosedürleri uzun. Hakikaten
zor. Tüketici haklarına gelirsek bununla ilgili bir sıkıntımız yok. Biz
iade süremizi gönüllü olarak 30 güne çıkardık. Hatta ayakkabı
sitelerimizde 360 güne çıkardık. Tüketiciyle "yasada 7 gün yazıyor, sen
sekizinci gün geri döndün" tartışması yaşamak istemiyoruz. Devlet
tarafından bunun 14 güne çıkartılmasını istiyoruz ama biz devletten bir
adım önde olalım dedik. Ama başka bir sıkıntı olarak elektronik fatura
konumuz var. Bir ayda bizden 600-700 bin paket çıkıyor. Her birinin üçer
nüsha faturası çıkıyor. İşte onların her birini saklamak zorundayız.
Bizim şu anda muktezar olarak bir elektronik fatura yapmamız mümkün
gözükmüyor. Telekomünikasyon şirketleri ve benzerleri diye duydum. O
gerçekten olumlu olabilir. Faturaların iki nüshası müşteride, tek
nüshası bizde kalıyor. O tek nüshanın bile saklama maliyeti çok fazla.
Saklayalım ama elektronik ortamda saklayalım. Tüketici isterse faturayı
fiilen gönderelim ama eminim ki tüketicinin de yüzde 95'i elektronik
faturayı tercih edecektir. Elektronik faturayı daha çabuk
ulaştırabiliriz. Ticaretin e-ticaret olduğu bir dönemde faturaların da
"e" olması iyi olur. Sisteme girip geçmiş dönem faturaları incelemek de
mümkün olabilir. Son olarak şunu diyeceğim. Bu doğrudan yatırımcıyla
ilgili. Borsayı, İMKB'yi konuştuk. Ben Türkiye'ye bir teknoloji
borsasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Pek çok internet şirketinin
borsaya girme kriterlerini yerine getiremediğini görüyorum. Son iki
seneden en azından birini karlı geçirmek gibi örneğin. Kara geçmese de
hızlı büyüyen şirketleri içinde barındıran bir borsa olmalı. Hem yeni
bir çıkış kanalı Türkiye'de açılmış olur. Amazon'un yıllarca zarar edip
yeni yeni kar ettiğini biliyoruz. Aynı şekilde facebook ve twitter henüz
kara geçiyor. Benim devletten tek bir arzum olacaksa bu olacak.
İstanbul'da bir teknoloji borsası hem internet ve ona yakın sektörlerin
kalkınmasına yardımcı olacak, hem de etraftaki tüm ülkelerden insanların
kayıtlı olma isteğini çok kamçılayacak.~
Sedef Seçkin Büyük
Çok teşekkürler. Hakkı Bey, siz Markofoni'nin pazarlama direktörü
olarak e-perakendecilikteki pazarlama yaklaşımını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Hakkı Arıkan Pazarlamanın
yatırımları öncelikli olarak dijital. Şu anda çok ciddi bütçeler
ayrılıyor. İnternet ve mobil reklamlar olarak. Dijital taraftaki
pazarlama ölçülebiliyor. Şirketimizde, geçen yıl pazarlama bütçesinin
yüzde 70'i dijitale ayrıldı. 2011 içinde 360 derece pazarlama iletişimi
yaptık. Belirlediğimiz performans kriterlerine göre ölçüm yapmaya
çalıştık. Şu anda e-ticaret firmalarının yoğun rekabet yüzünden
geleneksel pazarlamaya da pay ayırdıklarını görüyorum. Bu sektör için
biraz tehlikeli.
Sedef Seçkin Büyük Yenal Bey, gelecekte
elektronik perakende alanına yeni oyuncu girişi, rekabette yön
değişikliği alanındaki beklentileriniz nedir?
Yenal Gökyıldırım Genel
internet piyasası yurt dışındaki yatırımcılar için o kadar hareketli
bir piyasa ki. Grup grup geliyorlar, tek tek geliyorlar. Neden bunu
yapıyorlar? Tek cevabı var: Heyecan. Yatırımcı heyecana gelir. Avrupa'da
bu yok. Ben işe başladığımdan beri yüzdelerle değil çarpanlarla
büyüyeceğimizi söylüyorum. Doğanonline ve hepsiburada olarak. Çünkü bir
kere pazar büyüyor, ikincisi pazardaki baz büyüyor, üçüncüsü işimizi iyi
yaptığımız için pazar payımız büyüyor. Yatırımcı da parasını nerede
katlayıp geri alabilirse oraya yatırım yapıyor. Pek çok büyük oyuncu
"Türkiye'de kiminle ortaklık yapabilirim diye" arayış içinde. Ayrıca
görmediğimiz atıl para da Türkiye'ye bu konuda girmeye çalışıyor.
2012'de bunun tepe noktaya ulaşacağını sanıyorum. Çünkü bir noktadan
sonra arz talep konusu bu. O kadar arz da olmayacak artık. Mal belli.
Doğru köşelerde doğru yerleri tutanlar büyüyecekler. Bir sonraki aşama
konsolidasyon. Yani ufak tefek olanların birleşmesi ya da büyüklerin
himayesine girmesi olacak. 2012 en tepe noktanın olduğu yıl olacak.
Gelen gelecek. Yatırımını yapan yapacak ya da yapmaya başlayacak. Sonra
pazar normal seyrine dönmeye başlayacak.
Yasemin Erdoğan Şule Hanım ile devam edelim. En çok hangi sektörler e-ticareti kullanıyorlar? Sektörün ilerlemesi ile ilgili neler yapılmalı?
Şule Işınsu Özmen
E-ticaret yapabilecek sektörler tüketicinin ihtiyacına göre değişiyor.
Perakendecilik, elektronik ürünler... E-ticaret sektörü diye ayrı bir
sektörü de ifade edebiliriz, tekstil sektörünün, elektronik sektörünün
e-ticaretinden de bahsedebiliriz. Tamamen tüketicinin talepleriyle
ilgili bir durum. Dünyada ve Türkiye'de ihtiyaçları bizlerden farklı,
elektronik ortamdan alışveriş yapmak isteyen yeni bir kuşak ortaya
çıkıyor. Bunlar TV değil internet üzerinden film izlemek, müzik dinlemek
istiyorlar. Temel kural değişmedi. İhtiyaca göre üretim yapılmalı.
Düşünün, 1988 - 1990 döneminde doğan çocuklar internet ile doğdular.
İlkokuldan itibaren internet içinde yaşıyorlar. Artık ekonomik güçlerini
elde etmiş durumdalar. 2012- 2014'ten sonra bir patlama yaşanacak. Ben
kendi çocuklarımdan biliyorum. Alışverişlerini internet üzerinden
yapıyorlar. Bütün sektörler için çok büyük potansiyel var. Özel
alışveriş kulüpleri vasıtasıyla erkek egemen alışveriş kadın
egemenliğine geçebiliyor. Kitaptan tutun, dokunmadan tekstil ürünü
almaya kadar... Kısıtlama söz konusu olmayacak. Herkes ileride
elektronik işletme olacak. Dünya bir lojistik üssü haline gelecek.~
Sedef Seçkin Büyük
Mert Bey ile devam edelim. İş Yatırım olarak e-ticaret, e-perakende
alanına yatırım yapmak isteyen yatırımcıların ilgisi geçtiğimiz yıllarda
nasıldı? Bir de eklemek istedikleriniz varsa alalım lütfen.
Mert Erdoğmuş
Türkiye'de e- tradingle ilgili firmalara karşı ilginin artacağına
inanıyorum. Sayı azaldıkça değer de artacaktır. Ekonominin temel kuralı
budur. Türkiye'de elektronik alım satımı foreks ve diğer piyasalarla
birlikte artıyor. Dünyada bu konuda son üç yılda en çok büyüyen bölge
Uzakdoğu. Özellikle de Singapur ve Hong Kong. Sermaye piyasaları, halka
arzlar gelişiyor. Büyüme hızı olduğu için ivme büyüyor. Çin ve Hindistan
gibi sermayeyi ucuz üreten ülkeler çok yakın. Penetrasyonlar bizim
duyduğumuz kadarıyla çok yüksek. Güney Koreli bir firmayla bir toplantı
yaptık. İnternet hızları olağanüstü yüksek. Kullanıcı sayısı çok fazla.
Bence Batı yerine Uzakdoğu'ya bakmak gerekiyor. Bütün Batılı bankalar
Hong Kong ve Singapur'da istihdamları artırıyorlar. Tersine göç başladı.
Biz de dikkatlerimizi oraya çevirmeliyiz. Hem edinimlerimiz,
kazanımlarımız artabilir hem de orada pazar bizden de hızlı büyüyor. Bu
gelişmeleri dikkatli takip etmek, yenilikleri kaçırmamak adına çok
önemli.
Sedef Seçkin Büyük Teşekkürler. Diğer konuşmacılarımıza eklemek istedikleri bir şey var mı diye sormak istiyorum.
Yenal Gökyıldırım
Benim üç yöne mesajım var. Birincisi bu işin tedarikçi tarafına... Bazı
markalar bayi ağlarından korktukları için internet ağından da
korkuyorlar. Ben de onlara diyorum ki dışarıda olan dışarıda kalır.
İnternetteki bir aktivitenin dışarıdaki sekiz aktiviteye denkliği var.
Yani internetten bir satış yaptığınızda dışarıda sekiz satış
yapıyorsunuz. Kimse dışarıda kalmasın diyoruz. İkincisi yatırımcılara
yani girişimcilere. Bu iş uzaktan göründüğü kadar kolay değil. Çok
dikkat etmelisiniz. Geri dönüş yok. Her kırdığınız tüketici size 20 - 30
küskün tüketici olarak geri dönüyor. Ev ödevlerini doğru düzgün
yapmadan yola çıkmasınlar. Operasyonu, lojistiği, güvenliği,
teknolojisi, ödeme sistemleri. Liste çok uzun. Biz 12 yıldır işin
içindeyiz ama her gün yeni bir şey öğreniyoruz. Üçüncü mesajım ise
tüketicilere. Aynı sokakta alışveriş yaparken yaptıkları gibi sanal
ortamda da nereden alışveriş yaptıklarına çok dikkat etsinler.~
Şule Işınsu Özmen
Benim gençlere, işletmelere ve girişimci adaylarına mesajım var. Herkes
girişimci olamaz. Olması gerekenler olmalılar ama bu işin bir de
profesyonel çalışma boyutu var. Profesyonel olarak bu sektörde girişimci
olmadan da çalışabilirler. İşletmenin normal kurallarını bilmeden
"e"sini hiç yapamazsınız. "E"sinde kurallar biraz daha farklı. E-vizyon
sahibi olmak gerekiyor. KOBİ'ler, işletme sahipleri, böyle bir dönüşüm
sürecinde kendi dönüşüm kurallarını kendileri ayarlamalılar. Çünkü
yaptıkları işin içeriğini en iyi kendileri bilir. Son mesajım YÖK'e
olsun. Biz eğitimcilere de çok önemli işler düşüyor. Sektördeki en
önemli eksiğin yetişmiş insan kaynağı olduğu açıkça ifade edildi.
E-ticaret yüksek lisans programı olarak da okutmalı.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?