İş adamı Ferit Meriçten ile koleksiyonerlik yolculuğunu, yeni meraklarını ve farklı hobilerini konuştuk...
Elçin Cirik
Ferko İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı FERİT MERİÇTEN, sağlam bir koleksiyoner. 1983’te Güngör Taner’in bir resmini satın almasıyla başlayan koleksiyonerlik yolculuğunda, bugün 500 modern akım eserine sahip. İşadamı Meriçten, “Bu tutku 30 yılı geçti. Zaman içinde koleksiyonumu büyüttüm. Hep iyileri koleksiyonumda tutarım” diyor. Meriçten, mart ayında Levent Ferko Signature binasında açılacak yeni sergi alanında da kendi koleksiyonunu dönüşümlü olarak sanat çevrelerine sunmaya hazırlanıyor.
Ferko İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Meriçten, 30 yılı aşkın süredir modern resme tutkuyla bağlı. 1983’te Güngör Taner’in bir resmini satın almasıyla başlayan koleksiyonerlik yolculuğunda, bugün 500 modern akım eserine sahip. Meriçten, “Bu tutku 30 yılı geçti. Zaman içinde koleksiyonu büyüttüm. 500 eser içinde çarçur eser yoktur, hep iyileri tutarım” diyor. Meriçten, 1986’da önemli Rus sanatçıların Türkiye’de sergi açmasına destek verdikten sonra bu işe gönlünü kaptırmış. O günleri de şöyle anlatıyor: “İşim hep yurt dışında olduğundan, sanata da meraklı olduğum için bulunduğum yerlerdeki eserleri görüyordum. Nerelerde hangi eserler var, hep merakla araştırırdım. 1986’dan sonra bu dünyanın içinde olmayı sevdim, ‘Bana ait olsun tutkusu’ başladı.” İş adamı, koleksiyonunda modern sanata ağırlık veriyor. “Başlangıçta Fahrelnissa Zeid, Nejad Melih Devrim, Fikret Mualla ve Ömer Uluç alıyordum. Tabii bu eserler o zaman çok hesaplıydı” diyen koleksiyoner, son 2-3 yılda yabancı sanatçılardan daha çok alım yapmayı tercih ediyor. Meriçten’in yeni merakı, Çinli sanatçılar. Bu alandan yeni alımlar yapmak için dünyada ve Türkiye’de Çinli sanatçıları yakın takibe alıyor. Ferit Meriçten’i bu tutkusunda başta eşi olmak üzere ailesi de yalnız bırakmıyor. “Eşim çok ilgili” diyen Meriçten, son 10 yıldır her yeri beraber gezdiklerini ve sanat literatürünü de birlikte takip ettiklerini söylüyor. “Küçük oğlum Gökçe de koleksiyon yapıyor. Kızım Deniz, 23 yaşında, bu yaz Amerika’da sanat hukuku konusunda staj yapacak” diye sözlerini sürdürüyor. Meriçten, sanat sevgisini Ferko İnşaat’ın projelerine de yansıtıyor. Mart ayında Levent’teki Ferko Signature binasında 1700 metrekarelik bir sergi alanında kendi koleksiyonundan eserleri dönüşümlü olarak sergilemeye hazırlanıyor. İş adamı Ferit Meriçten ile koleksiyonerlik yolculuğunu, yeni meraklarını ve farklı hobilerini konuştuk:
Eğitim hayatımda özel olarak sanat tarihi dersi almadım ama İzmir’de şimdiki ismi İzmir Bornova Anadolu Lisesi olan okuldan mezunum. 7 yıl yatılı olarak okudum, okulda çok iyi öğretmenlerimiz vardı. Sanat ve sporu ilk bu okulda sevdim. Kendi de ressam olan Hulusi Bey, çok müthiş bir resim hocasıydı. Bizim dönemimizden bugün pek çok arkadaşımız hobi olarak resimle ilgilenir. Üniversite döneminde de sanata bu ilgim sürdü. Zaten koleksiyonerlik insanın ruhunda var. Ortaokulda pul koleksiyonu yapardım. 2-3 pul defterim vardı, arkadaşlar arasında değişimler yapardık. Resim almaya ise tamamen tesadüfen, 1983 yılında başladım. Kuzenimin evinde çok güzel bir resim gördüm, komşuları Güngör Taner’den almışlar. Kuzenim aracılığıyla o zaman 1500 dolara Güng��r Hoca’nın güzel bir resmini satın aldım. 1,80-1,50 bir eserdi, hala evimde durur. İlk alımım odur. Ardından Garbaçov döneminde Rusya’da iş yapmaya başladım. Bir gün Rotary yemeğinde Rus Kültür Ateşesi ile sohbet ettik. “Bizde resim çok ileri ama bilinmiyor” dedi. O zaman bende bir kıvılcım çaktı. “Rus eserlerini seçerek Türkiye’de bir sergi açalım” dedim. Gürol Sözen Hoca, Rusya’dan 150 eser seçti ve 1986 yılında İstanbul, İzmir ve Ankara’da 2’şer aylık sergi yaptık. O dönemde 5-6 Rus ressamı davet ettik, çok güzel İstanbul resimleri yaptılar. O sergideki resimlerden 7 tanesini de ben aldım. Bu sergi sonrası bu işi daha çok sevmeye başladım.
Doğru, koleksiyoner olmadan önce gezmek, hazırlık yapmak gerekiyor. Benim işim hep yurt dışında olduğundan sanata da meraklı olduğum için bulunduğum yerlerdeki eserleri görüyordum. Nerelerde hangi eserler var, hep merakla araştırırdım. 1986’dan sonra bu dünyanın içinde olmayı sevdim. “Bana ait olsun tutkusu” başladı. Rusya Federasyonu dağıldıktan sonra uzun süre Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan’da işler aldım. Oralarda çok iyi eserlerle karşılaştım. Tabii bu süreçte Avrupa’da çok müze de geziyordum. Zamanla tam modern resme döndüm, başta tüm alımlarını Türk ressamlardan yapıyordum. Başlangıçta Fahrelnissa Zeid, Nejad Melih Devrim, Fikret Mualla ve Ömer Uluç alıyordum. Tabii bu eserler o zaman çok hesaplıydı. O dönemin genç sanatçılarından Ramazan Bayrakoğlu, Devrim Erbil’den de eserler almaya başladım. Erbil’in ilk döneminden 6-7 eser hala koleksiyonumdadır. Koleksiyoner için gezmek, görmek ve okumak çok önemli. Ben çok okuyorum, bütün literatürü takip ediyorum. Ben Almanca ve İngilizce biliyorum, eşim de Fransızca biliyor. Tüm fuarlara rahat katılıyor, kitapları okuyoruz. Bu tutku 30 yılı geçti. Zaman içinde koleksiyonumu büyüttüm. Zamanla heykel de ekledim. Şu anda 500 eserlik ciddi bir koleksiyonum var. Ama bu 500 eser içinde çarçur yoktur, hep iyileri tutarım.
~
İnsan daha sonra sevdiği başka bir eseri almak için bazen ticari düşünebiliyor. Hayatımda çok az eser sattım. Ama aynı anda çok sayıda eser aldığımda en sevdiğimi elimde tutup diğerlerini elimden çıkardığım oldu. Resme sevgi zamanla, ona baktıkça oluyor. Resimde bir detayı fark ediyorsunuz, daha çok sevmeye başlıyorsunuz. Örneğin ofisimde her zaman aynı resim durur. Yüzlerce resim arasında en çok içimi açanı seçtim. Esere her baktığımda bana duygu vermesi önemli. Canım sıkıldığında resme dalıp gidiyorum, soyut resmin ilginç tarafı bu. Her seferinde farklı bir yanını buluyorsunuz… Ben klasik resmi müzede görmeyi seviyorum, almayı tercih etmiyorum. Daraldığımda bu eserlere bakmak beni rahatlatıyor. Özellikle geometrik eserleri çok severim. Yaparken ressam ne düşünmüş, proporsiyonları nasıl kurmuş onu anlamaya çalışırım. İş çıkışı yeni bir sergiye gitmek, açılışa katılmak, yeni eserler görmek ve kafa dengi arkadaşlarımla sohbet etmeyi seviyorum.
Kendimi kısıtlamıyorum. Ama Ömer Uluç, Sarkis ve Yüksel Arslan gibi ustaların eserleri koleksiyonumda olsun isterim. Hala iyisini bulduğumda gücüm yeterse ustaların eserlerini almaya çalışıyorum. Koleksiyonerlik bir hastalık, mezara kadar sürecek sanırım… Geleceğin sanatı dijital işler… Ama tabii yaşım ileri, artık özümsemekte gecikiyorum. Bu yıl Refik Anadol Levent’teki Ferko Signature binamız için bir dijital eser yarattı. Çok güzel bir iş oldu, izlemesi meditasyon etkisi yapıyor. Türkiye’de bu alanda çok iyi gençler var. Ayrıca burada dünyadaki örnekleri gibi yaratıcı fikirlere destek veren oluşumlar da var. Koleksiyonum başta yüzde 90 Türk sanatçılardan oluşuyordu ama son 2-3 yıl yabancı eserler aldım. Son dönemde pek çok İtalyan, Alman ve Fransız sanatçıdan eser aldım. Sarah Morris’ten eserlerim var. Şimdi yüzde 40’ı yabancı sanatçıların eserlerinden oluşuyor. Bizim iç piyasada fiyatlar çok yükseldi, yabancılara yöneldim.
Eşim çok ilgili, evet… Kendisi zaten İstanbul Üniversitesi Arkeoloji bölümü mezunu. Özellikle son 10 yıldır her yeri beraber geziyoruz. Küçük oğlum Gökçe de koleksiyon yapıyor. Kendi alım yapıyor. Kızım Deniz, en küçüğümüz 23 yaşında. Bu yaz Amerika’da sanat hukuku konusunda staj yapacak. Hukuk okuyor. Sanat hukukuna ben yönlendirdim. Geçen yaz da bu konuda staj yaptı. Türkiye’de 1 milyar TL’lik bir sanat piyasası mevcut. Dünyada ise sanatın yarattığı hacim, 45 milyar doları geçiyor. Tabii Türkiye’de eserin orijinalliğinin sertifikalanması, sigortası, el değiştirirken yapılması gereken kontratlarda ciddi eksiklikler var. Dünyada ise burada çalışan profesyonel bir sistem mevcut.
Her yıl Basel Art Basel’e ve Londra’da Frieze’e giderim. Son 4-5 yıldır Miami Art Basel’e de gidiyorum. 2-3 ayda bir Berlin’e gidiyorum. Berlin, son dönemde Avrupa’nın sanat başkenti oldu. Şehirde 550 galeri var. Alman Hükümeti sanatı çok destekliyor, galeri için 99 yıllık binalar, faizsiz kredi veriyor. Berlin’e sanat için çok turist gelir oldu. Türkiye’de Sakıp Sabancı Müzesi’ni beğeniyorum. Aktiveleri, çağdaş ve klasik müzik sergileri çok güzel oluyor. En son Çinli Ai Weiwei’nin dünyadaki en kapsamlı sergisini yapıyorlar. Benim de yeni merakım Uzakdoğu ve Çin. Çin, heykel, dijital işler ve resimde çok ileri, çok köklü bir sanat tarihine sahip. Zaten Çinli sanatçılar son dönemde tüm dünyayı sarmış durumda. Amerika’da Route66 bölgesi yani Batı kıyısı boyunca her yerde Çinli sanatçıların işlerini görüyorsunuz. Contemporary İstanbul’da ilk defa geçen yıl Çinli sanatçılar vardı, bu yıl da katıldılar. Çinli sanatçılarla çalışan ACAF’ı (Australia China Art Foundation) kuran Yasein Hanım’la da tanışıyoruz, Türkiye’ye eser getirmelerinde ve burada farklı yerlerde sergilenmelerinde destek veriyoruz.
~
LEVENT'TE BİR SERGİ ALANI AÇACAĞIZ KOLEKSİYON SERGİLENECEK Levent’teki Ferko Signature projemizin içinde bir sergi alanımız olacak. Lounge dahil bin 700 metrekarelik bir alanda sergiler, çeşitli sanat etkinlikleri yapmak istiyoruz. Mart ortasında açmayı düşünüyoruz. Hem kendi koleksiyonumdan eserleri dönüşümlü olarak koyacağız hem yeni genç sanatçıların sergileri olacak. Sanatçıların katıldığı etkinlikler de yapacağız. Binaya da zenginlik katacak. Müze kurumsal bir iş, çok vakit istiyor. Biz burada sanata katkıda bulunmayı planlıyoruz. MARKAYA İTİBAR GETİRİYOR Ferko İnşaat olarak “Yapıda Sanat” mottosunu benimsedik. Bundan sonra da sanatla özdeşleşen projelere devam edeceğiz. Ferko olarak Contemporary İstanbul’a da destek veriyoruz. Bu yıl da bu etkinlikte olmaktan çok memnun kaldık. Önemli bir marka bilinirliği getiriyor. Bizim hedef kitlemiz üst segment ve doğru kitleyle doğru yerde buluşuyoruz. Bir inşaat şirketinin bu işe gönül vermesi, kendi eserlerini sergilemesi itibar katıyor. İleride de bu etkinlikte olmaya devam ederiz. |
“MODEL ARABA DA BİRİKTİRİYORUM” 1700 MODEL En az sanat kadar model araba toplamayı da seviyorum. 25 yıldan fazladır biriktiriyorum. 1700 tane model arabam var. Bu da bir tutku… Evde, ofiste, depolarda model arabalarım duruyor. Mekaniğe çok meraklıyım. Eskiden 3-5 tane klasik arabam vardı sonra bakamadım. Çok meşakkatli bir iş… Onlar yerine model arabalarla kendimi tatmin edeyim istedim. LİMİTLİ ÜRETİLİYOR Bu araba modellerini dünyada 4-5 şirket üretiyor. İnanılmaz emek isteyen bir üretim, her şey bire bir yapılıyor. Genelde 100-150 adet gibi limitli sayılarda üretiliyor. Siparişi verip 2-3 yıl bekliyorsunuz. Bu şirketlerin broşürlerini, yeni çıkacak modellerini takip ediyorum. Bu arabaların da çok meraklısı var. Örneğin geçen gün ebay’de 38 model bir Cadillac 17 bin dolara satıldı. Ben 20 yıl önce 400 dolara almıştım. 2 kız 2 erkek 4 torunum var. Özellikle erkek torunlarım bu arabaları çok seviyor, ileride onlara bırakmayı düşünüyorum. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?