Eczacıbaşı Topluluğu Başkan Yardımcısı Dr. Erdal Karamercan ile iş dışı yaşamını, Beşiktaş sevgisini, kızlarını ve yemek tutkusunu konuştuk…
Ayçe Tarcan Aksakal
DR.ERDAL KARAMERCAN, ECZACIBAŞI TOPLULUĞU’NUN BAŞKAN YARDIMCISI. Geçtiğimiz şubat ayında, 14 yıllık CEO’luk döneminden sonra Eczacıbaşı’ndaki yeni görevine atandı. 40 yıldır Eczacıbaşı’nda çalışan Karamercan, 67 yaşında olmasına karşın emekliliği düşünmediğini söylüyor. “Emeklilik bana göre değil, çalışmadan yaşayabileceğimi düşünmüyorum” diyen Karamercan’ın hayatta gıpta ettiği tek şey sabah sporunu yapıp, işe 9:30-10:00’da gitme lüksüne sahip olan iş insanları... “Her sabah mutlaka 6:30’da kalkarım, en geç 8:00’de işte olurum” diyen Karamercan, sporu çok sevmesine karşın zamanının elverdiği kadar spor yapabildiğini söylüyor. Karamercan’ın hayatta fanatik olduğu iki yer ise Beşiktaş ile Eczacıbaşı Voleybol tribünleri. “Ailecek Beşiktaşlıyız” diyen Karamercan, 3 kızı ve eşinin de Beşiktaş tutkunu olduğunu belirtiyor. Karamercan’ın tutkunu olduğu bir diğer konu da yemek yapmak. Karamercan, “Yemek yapmaktan çok hoşlanırım. CEO’luk döneminin öncesine kadar evde de çok yemek yapardım. Eve gelmem geç olmaya başlayınca, hafta sonlarım da dolunca mutfaktan uzaklaştım” diyor. Eczacıbaşı Topluluğu Başkan Yardımcısı Dr. Erdal Karamercan ile iş dışı yaşamını, Beşiktaş sevgisini, kızlarını ve yemek tutkusunu konuştuk…
Hafta sonları maçlara gidiyorum. Özellikle Beşiktaş maçlarını kaçırmam. Beşiktaş tutkusu nasıl başladı? Beşiktaşlılığı aileden gördüm. Beşiktaş tutkusu bir nevi babadan başladı diyebilirim. Evlendiğim dönemin sonrasında da eşim ve bütün ailesi Beşiktaşlıydı. Çocuklar da Beşiktaşlı oldu. Beşiktaşlılık bütün ailenin içine yerleşti. Zaten erkek adam renkli takım tutmaz, siyah beyaz takım tutar.
Çocukluğunuz nerede geçti? Annem Ortaköylü, dolayısıyla Beşiktaşlı sayılır. Genç kızlığı Beşiktaş’ta geçmiş, Beşiktaş Kız Lisesi’nden mezun. Ben ise İstanbul Aksaray’da doğup büyüdüm. Çocuklarınız da maça gider mi? Maçlara o kadar sık gelmezler ama arada sırada gelmek istedikleri oluyor. Yeni stadımızda locamız var. Bundan sonra daha çok maça gitme imkanı bulabiliriz.
Beşiktaş Spor Kulübü’nde divan üyesiyim. Değişik zamanlarda değişik teklifler geliyor. Ben de çok teşekkür ediyorum, bunu bana gösterilmiş bir iltifat olarak algılıyorum. Ayrıca böyle teklifler gelince çok seviniyorum. Ancak benim böyle bir görev almak gibi bir düşüncem hiç yok. Bu iş yoğunluğunda olması da mümkün değil.
En fanatik olduğum yerlerden biri Beşiktaş, diğeri de Eczacıbaşı Voleybol tribünü. Eczacıbaşı Voleybol Takımı hem Avrupa hem dünya şampiyonu oldu. Türkiye’de dünya şampiyonu olan bir takım yok. Bunun için bu takımı çok önemsiyorum.
Deplasmanlara gitme imkanım yok ancak İstanbul’daki maçlarını kaçırmıyorum.
Spor çok sevdiğim bir hobim. Tenis oynuyorum. En küçük kızım Mina da iyi bir tenisçi. Hatta şu anda okuduğu üniversitenin en iyi tenisçisi seçildi.
ABD’de Boston’da Tufts University’de okuyor. Amerika’nın;kuzeydoğusundaki üniversiteler grubu içinde en iyi tenisçi seçildi. “All American” denilen milli oyuncuların yer aldığı tenis grubunun içine girmeyi başardı, çok iyi bir tenisçi. Türkiye’de de 14 yaşında tenis milli takımına seçildi. Ancak okul ve kariyer onun için her zaman ön planda oldu. Bu nedenle şimdi sporla eğitimini bir arada götürüyor.
ABD’ye gideli 1,5 yıl oldu. Ekonomi ve uluslararası ilişkileri birlikte okumak istiyor. Derslerini de hem ekonomi hem uluslararası ilişkiler alanda alıyor. Önünde uzun bir eğitim süreci var.
Tamamen kendisinin ilgisi doğrultusunda oldu, ben hiç yönlendirmedim. “Baba bu okula mı gideyim” diye sorduğunda tavsiyelerimi söyledim ancak yine okulunu, okuyacağı branşını kendisi seçti. Kararlarını kendisinin vermesine çok önem veriyorum. Çocukların kararlarını kendilerinin vermeleri onların olgunluğuna önemli katkıda bulunuyor. Bu nedenle bu konuda baskıcı olmadım.
Onlar da aşağı yukarı aynı eğitimi aldı, ekonomi ve iş idaresi okudular.
Büyük kızım Berna, Üsküdar Amerikan Lisesi’ni bitirdikten sonra benim de ABD’de 40 yıl önce kimya mühendisliği yüksek lisansı yaptığım University of Virginia’dan mezun oldu. Özel Avusturya Lisesi’ni bitiren ortanca kızım Rana ise okumak için Amerika’yı değil İngiltere’yi seçti.
İngiltere’de Kent Üniversitesi’ni bitirdi. Ardından London College of Fashion’da lüks perakendesi ve moda üzerine yüksek lisans yaptı. Şimdi de iyi bir iş kadını oldu. Uluslararası bir markanın Türkiye genel müdürlüğünü yapıyor.
Ona tavsiyede bulunuyor musunuz? Tavsiyede bulunmayı çok sevmiyorum. Sorduğu zaman görüş veriyorum. Kararı ona bırakıyorum. Tavsiyede bulunup onların üzerinde baskı yaratmaktan çekiniyorum.
Birçok tenis kulübüne üyeliğim var ancak Zekeriyaköy’de oturuyoruz. Bu nedenle Zekeriyaköy Spor Kulübü’nü kurdum. Eşim de bu kulübün başkanı. Ben de orada tenis oynamayı tercih ediyorum.
Müzik hayatımın çok önemli bir bölümünü kapsıyor. Evde kendime ait bir müzik odam var. Burada uddan cümbüşe, mandolinden darbuka ve gitara kadar birçok müzik aletim bulunuyor. Bunların hepsini çalıyorum ve bundan da büyük keyif alıyorum.
Kızlarım piyano çaldı ama benim kadar müziğin içine gireni olmadı.
Klasik Türk musikinden klasik Batı müziğine kadar her türlü spektrumda müziği severim. Müzik ayrımı da yapmam. “Türk halk müziği sevmem, rock müzik severim” gibi bir şey yok. Ancak kendim rock müzisyeniyim.
Grubumuz devam ediyor, daha çok sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyoruz. Birkaç kere Capital ve Ekonomist dergilerinin kurduğu CEO Club etkinliğinde sahneye çıktık. Elimden geldiği kadar müziğe olan bağlılığım devam edecek.
Sporun içinde tenisten sonra en çok yüzmeyi seviyorum. Beni denize atın, hiç durmadan 1-2 saat yüzerim.
İstanbul’da yüzemiyorum. Havuzları da sevmiyorum, Bodrum’da yüzüyorum. Dolayısıyla yüzme merakım biraz mevsimsel oluyor.
Spora ve eğitime katkıda bulunmayı çok seviyorum. Eczacıbaşı olarak spor okullarımızı yaygınlaştırıyoruz. “Geleceğe Smaç” adında 6 spor okulumuz var. Bu okullardan seçtiğimiz gençleri yetenek havuzuna alıp voleybol altyapımızı güçlendiriyoruz. Ayrıca İstanbul Erkek Lisesi’nden mezunum. İELEV’in (İstanbul Erkek Liseliler Eğitim Vakfı) mütevelli heyetinde yer alıyorum. Eğitime katkıda bulunmayı seviyorum. Eğitimin üniversite boyutunda da Işık Üniversitesi’nin mütevelli heyetindeyim.
Emekliliği hiç düşünmedim. Zaten emeklilik kelimesini anlamlı bulmuyorum. Ben çalışmadan yaşayabileceğimi düşünmüyorum. Muhakkak çalışırım, bir şey yaparım. Pencerenin önünde oturup dışarıya bakan bir ihtiyar olmam mümkün değil.
AİLECE SEHAHATE ÇIKMAK İSTİYORUM"
"İŞ HAYATIMIN PARÇASI” Seyahat, iş hayatının her zaman bir parçasıydı. Özel seyahat etmeyi özellikle de ailemle seyahat etmeyi seviyorum. Ancak buna bugüne kadar maalesef çok vakit ayıramadım.
“GÖRMEK İSTEDİĞİM BİRÇOK YER VAR” Bundan sonra yapmak istediklerimden bir tanesi de bütün aileyle birlikte seyahat edebilmek. Dünya dolaşmakla bitmiyor, gitmek istediğim birçok yer var. Görmediğim yerler, gördüğüm yerlerden fazla değil.
ŞANSA İNANMIYORUM
“GAYRETİNİZLE YÜKSELİRSİNİZ” İş hayatında şansa hiç inanmıyorum. Koşullar uygun olur ya da olmaz. Temelde de bulunduğunuz pozisyonu ya hak edersiniz ya hak etmezsiniz. Bu ikisinin arası hiç yoktur. Karar vericilerin nezdinde hak ettiğiniz pozisyonlara yetkinliğiniz ve gayretinizle yükselirsiniz. Çünkü bu denli kurumsallaşmış organizasyonlarda bunun başka yolu olmaz.
LİYAKAT ÖNEMLİ İş hayatında hak etmek, liyakat ile bir yere gelmek önemli. Kurumsallaşmış bir toplulukta da bu böyledir. Böyle değilse başarı sürekli olamaz. Bu söylediklerimin olmadığı topluluk veya kurumlarda zaten başarı da sürekli olmaz.
BAŞARISIZLIĞIN NEDENİ Başarının da başarısızlığın da arkasında yönetici bulunur. Eğer bir yerde bir başarısızlık varsa orada yönetici hatası aramanız gerekir. Kurumsal yapılar içinde hak etmeden belli noktalara gelindiğine inanmıyorum.
"SABAH SPORUNU YAPIP İŞE GELENLERE GIPTA EDİYORUM"
“KİLOMA DİKKAT EDERİM” Kiloma dikkat ederim. Sürekli yaptığım bir diyet yok ancak ölçülü yemeğe çalışıyorum. Kilo aldığımı düşündüğüm dönemde yemekten kısmaya çalışırım.
“DÜZENLİ SPOR YAPAMIYORUM” Düzenli spor yapma şansına sahip değilim. Sabahları antrenmanını yapıp işe saat 9:30- 10:00’da gelme hürriyetine sahip insanlara gıpta ile bakıyorum, takdir ediyorum. Bugüne kadar böyle bir şansım olmadı.
“ERKEN KALKIYORUM” Sabahları çok erken kalkıp işe gidiyorum. Her sabah muhakkak 6:00-6:30’a doğru kalkarım ve işe giderim. 8:00’de iş başı yaparım. Akşamları ise eve dönüş saatinin iş yemekleri nedeniyle belli bir zamanı olmuyor.
"YEMEK YAPMAYI ÇOK SEVİYORUM"
“EVDE ÇOK YEMEK YAPTIM” Boğaziçi Üniversitesi’nde kimya mühendisliği okudum. Kimyacıların iyi yemek yaptığı görüşüne katılıyorum. Ben de yemek yapmaktan çok hoşlanıyorum.
“YEMEKTE YARATICILIK ÖNEMLİ” Yemek yapma becerisinde yaratıcılığa çok önem veriyorum. Reçeteden alıp birebir aynı yemeği yapmak yerine biraz yaratıcılığımı kullanmak isterim. Bu nedenle füzyon mutfağına düşkünüm.
“VAKİT BULAMIYORUM” CEO’luk dönemimin öncesine kadar evde çok yemek yapardım. Ancak CEO’luk görevinden sonra eve geç gelmeye başladım. Bu nedenle yemek yapmaktan biraz uzaklaştım.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?