İş dünyasındaki başarılarıyla tanıdığımız Erol Bilecik, iş dışı yaşamına dair çok konuşmayan bir yönetici. Ancak bizi kırmadı ve başkanlık sonrası özel yaşamını, CEOLife okurlarıyla paylaştı...
Nil Dumansızoğlu
2017 VE 2018 DÖNEMİNDE TÜSİAD BAŞKANLIĞINI YÜRÜTEN EROL BİLECİK, BU İKİ YILLIK SÜRECE 10 YILLIK İŞ DENEYİMİ SIĞDIRDI. NEREDEYSE 24 SAATİ BULAN BİR ÇALIŞMA TEMPOSUNA GİREN BİLECİK, BAŞKANLIKTAN SONRA PİLATES DERSLERİNE BAŞLADIĞINI, EN SEVDİĞİ HOBİSİ OLAN MÜZİĞE GERİ DÖNDÜĞÜNÜ SÖYLÜYOR. EN ÇOK DA TUTKUNU OLDUĞU FENERBAHÇE’YE DAHA ÇOK ZAMAN AYIRABİLMEKTEN MUTLULUK DUYDUĞUNU BELİRTİYOR. KARİYERİNDE GİRİŞİMCİLİĞİN ÖNEMLİ BİR YERİ OLDUĞUNA DA DİKKAT ÇEKEN BİLECİK, “BU NEDENLE EMEKLİLİĞİ PRATİKTE UYGULAYABİLECEK İNSANLARDAN DEĞİLİM” DİYE KONUŞUYOR.
TÜSİAD başkanlığı, belki de her iş insanın deneyimlemek istediği bir görev. Tabii bu büyük sorumluluk, 7 gün 24 saat mesai istiyor. Index Grup Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik de 2017 ve 2018 yıllarında yaptığı TÜSİAD başkanlığını bu tempoda geçirdi. Seyahatler, toplantılar, raporlar, çalışma grupları derken özel hayatına neredeyse hiç zaman ayıramadı. Bundan şikayetçi de değil. Tüm bu tempoya rağmen TÜSİAD başkanlığının “muazzam bir deneyim” olduğunu söylüyor. Görev sona erince de ihmal ettiği hobilerine ve ilgi alanlarına döndüğünü anlatan Bilecik, öncelikle stres ve yoğun ikram nedeniyle aldığı kiloları vermek üzere pilatese başladığını belirtiyor. Bunun çok da büyük etkisi olduğunu da söyleyen Bilecik, başkanlık öncesi kilosunun da altına düşmüş durumda. Bilecik, lise yıllarından beri hayatında olan müziğe de daha fazla zaman ayırır hale geldiğine dikkat çekiyor. Amatör olarak gitar çalan Bilecik’in ofisinde de arkadaş grubuyla müzik icra etmek üzere yaptığı küçük bir sahnesi var. Ancak Bilecik’in en büyük tutkusu Fenerbahçe… Kulüpte yönetim kurulu üyeliği ve başkan yardımcılığı görevlerini üstleniyor. Artık Fenerbahçe’ye zamanının yarısını ayırmanın mutluluğunu yaşadığını belirten Bilecik, “Yönetim kurulunda olabilirim ama taraftar olma duygusu bambaşka. Stadyumda belki yüksek sesle tezahürat yapmıyorum ama coşkuyu içimde hissediyorum” diye konuşuyor. İş dünyasındaki başarılarıyla tanıdığımız Erol Bilecik, iş dışı yaşamına dair çok konuşmayan bir yönetici. Ancak bizi kırmadı ve başkanlık sonrası özel yaşamını, CEOLife okurlarıyla paylaştı. Sohbetimizin ayrıntıları ise şöyle:
TÜSİAD başkanlığı döneminde çok yoğun bir iş temposuna girdiniz. Sizin için nasıl bir deneyimdi?
TÜSİAD başkanlığı 2017-2018 yıllarını alan, 2 yıllık bir süreçti. Muazzam bir deneyim olduğunu söyleyebilirim. Bence bir iş insanının hayatındaki en önemli deneyimlerden biri. Çok geniş bir yelpazede konularla ilgili fikir sahibi olduğum ve ödevlerime iyi çalıştığım bir dönemdi. Böyle bir sorumluluk, neredeyse tam zamanlı bir çalışma istiyor. Bu öykü bütün başkanlar için geçerli. Kendi iş hayatınızdan da fedakarlık yapmak durumunda kalıyorsunuz. Gerektiğinde hafta sonları dahil çalışıyorsunuz. Böyle baktığınız zaman sahibi bulunduğunuz veya merak ettiğiniz hobilerinizin büyük kısmını geri plana atmak zorunda kaldığınız bir süreç oluyor. Bu sorumluluğu alan bütün başkanlar gibi ben de tüm hobilerimi geride bıraktım. Sorumluluk bitince de o hobilerimle yeniden buluştum.
Bir günününüz nasıl geçiyordu?
30-35 yıllık toplam çalışma hayatımın tüm döneminde, güne çok erken saatte başlarım, bu alışkanlığım çok işime yaradı. En geç 6.30’da uyanırım, 7.00-7.15 arası şirkette olurdum. Ben hep ev ve iş arası mesafeyi kısa tutmaya çalıştım. TÜSİAD döneminde de istisnasız her gün önce ofise uğradım. Arkadaşlarımızla işle ilgili olmasa da sohbetler ettim, kahvaltı yaptım. İşten kopmadım. Daha sonra da o günün TÜSİAD program�� neyse ona katıldım. Tabii çok sayıda etkinliğimiz ve seyahatimiz oldu. Bir günüm genellikle böyle geçiyordu.
Bir TÜSİAD başkanının ömründe o iki yıl, aslında iş yaşamında kaç yıla denk geliyor?
Farazi olarak 10 yılda deneyimleyebileceğiniz şeyleri 2 yılda deneyimliyorsunuz. TÜSİAD’ın 12 yönetim kurulu üyesi var. Yönetim kurulu üyesi sayısı kadar da ana çalışma konuları var. Yönetim kurulundaki her arkadaş o konuya bu anlamda hakim. Onun da altında 1-3 çalışma grubu olur. Toplamda 36 tane çalışma grubu mevcut. Başkan olarak o 36 çalışma grubunun konularına, tam bir uzman hakimiyetinde olmasa da hakim olmak zorundasınız. Bu, ciddi bir ödev. Bunun içinde toplumsal cinsiyet eşitliği, Avrupa Birliği, finansekonomi, dijital dönüşüm gibi çok farklı konular var. Bunlarla ilgili en azından doğru bilgi aktarabilecek, kaliteli yorumlar yapabilecek bir şekilde kendinizi yetiştirmeniz gerekiyor. Rapor okumak hayatınızın bir parçası oluyor. Kısıtlı zaman olduğu için de hızlı okumaya başladım.
Başkanlık göreviniz bittikten sonra kendiniz için yaptığınız ilk şey ne oldu?
Amerika’da okuyan kızımın yanına gittim. Çok iyi geldi. Eskiden öyle bir zaman bulamıyordum.
Peki başkanlık döneminde ara vermek, ertelemek zorunda kaldığınız neler vardı? Geri dönmekten mutlu olduğunuz hobileriniz ve ilgi alanlarınızdan bahseder misiniz?
Bu dönemde bana özgü bir gelişme daha oldu: TÜSİAD döneminde birlikte çalışmaktan çok keyif aldığım Ali Koç, Fenerbahçe Başkanı oldu. Sağ olsun TÜSİAD’da bana emsalsiz katkıları vardı. Aynı katkıyı Fenerbahçe başkanlığını aldığında ben de ona yapabileceğimi söylemiştim. Ben de yönetim kurulundaydım zaten ama TÜSİAD dönemi bittiğinde, zamanımın yarısını Fenerbahçe’ye ayırır duruma geldim. Başkan yardımcısı olarak sportif alanlar ve finans haricinde diğer konulardan sorumluyum. Fenerbahçe dışında en az ayda 1-2 akşam müzikle iştigal etmeye başladım. Uzun zamandır görüşemediğimiz hem iş hem sosyal hayattan arkadaşlarımızla daha fazla vakit geçirme şansım oldu. Bunlara daha çok vakit ayırır hale geldim.
Sizin naif bir karakteriniz var. Futbolda sizin gibi insanları daha çok görmek istiyoruz. Bu konuda neler yapılıyor?
Geliştirilmesi gereken bir alan gibi gözüküyor. İnsanların tamamı futbolu bir eğlence olarak görmeye başladığında bu mümkün olabilir. Takımınıza aşıksınız, muazzam seviyorsunuz, onun peşinden koşmak, üzüntü, sevinç gibi duyguları birlikte yaşamak bence insan yaşamına sağlıklı gelen şeylerden biri. Ama yöntem olarak bakıldığı zaman iş çok holiganlaşıyor. Günün sonunda bu bir spor. Aynı zamanda eğlence yaşamının da bir parçası.
Siz nasıl bir taraftarsınız?
Ben maçları sakin izlerim ama ister istemez iyi hareketlerin geldiği anlarda heyecanlanıyorum. İnsan kendini golün sevincine bırakıyor. İç sevinç müthiş, onu yaşamak gerek. İçimdeki coşkuyu hissetmek müthiş bir duygu.
İş dışı yaşamınıza dair hayalleriniz neler?
Ben de denize tutkun insanlardan biriyim. Teknem var. 3 yıldır çok zaman geçirdiğimi söyleyemem. Bundan sonraki yazlar tekneye daha fazla zaman ayırmayı düşünüyorum. Uzun yıllardır Bodrum’da mekanımız var. Deniz ve tekne faaliyetlerinin tamamını Bodrum’da yapıyoruz. Ancak tüm Ege kıyıları emsalsiz... Göcek ve Göcek’teki yapılar müthiş. Oralara gitmeyi de seviyorum. İnsan daha çok dünyayı gezmek, deniz yolculuğu yapmak istiyor tabii. Ancak benim geçmişte çok yapamadığım işlerden biri, Fenerbahçe’yi deplasmanda izlemekti. Şimdi hakkını veriyorum. Yine çok sık gittiğimi söyleyemem ama eskiye göre yüzde 100 büyüme var. Yönetim kurulunda olabilirim ama taraftarlık duygusu bambaşka.
Emeklilik planınız var mı?
Benim en iyi bildiğim şey girişimcilik. O bakımdan CV’si en sade iş insanlarından biriyim. Böyle baktığınız zaman, girişimcilikte emeklilik pek mümkün olmuyor. Emeklilik kavramını pratikte uygulayabilecek insanlardan biri değilim.
“Başkanlık müthişbir deneyimdi” “KENDİMİ GELİŞTİRDİM” Ben deneyim itibarıyla bakıldığında, girişimcilik, gençlik, teknoloji konularına hakimim. Örneğin dış ilişkiler çok uzmanlaştığım, üzerine gittiğim bir konu değildi. Ama TÜSİAD sorumluluğumu bırakırken AB konusunda kaliteli görüş verebilecek noktaya geldim. Dış ilişkilerle ilgili tamamen diyemem ama AB konusunda çok iyi noktaya geldim. Bu açıdan müthiş bir deneyim, kendinizi çok çeşitli konularda eğitme şansınız oluyor. EN ÖNEMLİ İCRAAT Kendi dönemimde yaptığımız bence en önemli icraatlardan biri, TÜSİAD’ın 50 yıllık ismini değiştirmemiz oldu. 2018’in ocak ayındaki genel kurulda, kurumun adındaki “iş adamları”nı, “iş insanları” olarak değiştirdik. Zaten TÜSİAD’ın toplumsal cinsiyet eşitliğine dair çalışma grubu var, yönetim kurulunda çok sayıda kadın yöneticisi bulunuyor. Aslında cinsiyet eşitsizliği sorunu yoktu ama bu isim değişikliği diğer kurumlara da örnek oldu. Pek çok STK adını “iş insanları” olarak değiştirdi. Artık herkes, iş adamı dememeye özen gösteriyor. |
“Müziğe lise yıllarında başladım” “GRUPLA ÇALIYORUZ” Müzikle uğraşmaya lise yıllarında başladım, sonra uzun yıllar ara verdim. Zamanımın rahat olduğu dönemlerde biraz daha sarıldığım bir hobi oldu. Lise yıllarında tamamen bireysel çalıyordum. Şimdi profesyonel bir yapı olmasa da bir grupla icra ediyoruz. Tamamen eğlence odaklıyız. Grubun içinde 1-2 arkadaşımız profesyonel oluyor. Böylece o ritmi tutturmak istiyoruz. “PROFESYONEL DEĞİLİM” Bir şeyin uzmanı olmak için 10 bin saat lazım. Bu, her iş için geçerli. Yedi yıl gitarla uğraşırsanız virtüöz sınıfına girebilirsiniz. Benim hiç böyle bir mesaim olmadı. Ben kendime amatör bile demiyorum. Tamamen hobi olarak gitar çalıyorum. “İYİ HİSSETTİRİYOR” Bir parçayı kusursuz icra etmek çok iyi hissettiriyor. Onu karşı tarafın iyi aldığını hissetmek, insana mutluluk veren şeylerden biri. Çok kaliteli bir zaman geçiriyorsunuz. Ağırlıklı olarak Cem Karaca’nın parçalarını çalıyorum. Ersen ve Dadaşlar, Barış Manço, Haluk Levent gibi sanatçıların eserlerini de çalmaktan zevk alıyorum. Örneğin Resimdeki Gözyaşları, etkisi çok büyük şarkı. Onu çaldığımda aldığım tepkiyi seviyorum. |
Gençleşmiş hissediyorum “BAŞKANLIKTA KİLO ALDIM “ Açıkçası TÜSİAD’daki 25 aylık sorumluluk dönemimde ister istemez kilo aldım. 200’e yakın konuşma yaptığım, ciddi ödevlerimin olduğu bir süreçten bahsediyorum. Doğal olarak bir stres altına giriyorsunuz. Bunun üzerine etkinliklerdeki ikramlar da eklenince haliyle kilo aldım. Zaten yemek yemeyi de çok seven biriyim. YENİ İLGİ ALANI Görev bitince harekete geçmek gerektiğini düşündüm. Aldığım tavsiyeler sonrasında haftada en az 3-4 seans pilates dersine başlamaya karar verdim. 1 Temmuz 2019’da özel bir hocayla çalışmaya başladım. Altı ayda aldığım bütün o kiloları verdim. Çok da keyif veren bir spor, müthiş rahatlatıyor. Bununla birlikte günde 10 bin adımın altına düşmemeye özen gösteriyorum. ARALIKLI ORUÇ TUTUYOR Herkesin kendi vücuduna göre değişen ideal yağ oranı var. Ben de ideal yağ oranıma ulaştım. Kendimi gençleşmiş, gücüm artmış gibi hissediyorum. Sanki yaşama daha mutlu bakıyorsunuz. Sporun en güzel tarafı da bu... Beslenmeme de dikkat ediyorum. Pilates hocamın ve uzmanların da tavsiyesiyle son aylarda aralıklı oruç tutuyorum. Akşam 18.00’de yemeği sonlandırıyorum, ertesi gün 10.00’a kadar bir şey yemiyorum. Bende inanılmaz etkisi oldu. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?