"Her akşam 2 saat boyama yapıyorum"

Zorlu Holding CEO’su Ömer Yüngül, iş ve özel yaşam dengesi konusunda hassas. Eve iş taşımıyor. Haftanın belli günlerini kendisine ve ilgi alanlarına ayırıyor...

20.02.2018 12:58:000
Paylaş Tweet Paylaş
"Her akşam 2 saat boyama yapıyorum"

Nilüfer Gözütok Ünal

[email protected]

Bundan 6 yıl önce Zorlu Holding CEO’su Ömer Yüngül, önemli bir rahatsızlık yaşadı. Beş duyu organını önemli ölçüde yitirdiği ve bir süre yoğun bakımda tedavi görerek atlattığı hastalığı tüm hayata bakışını değiştirdi. Önceliklerini yeniden belirledi. Bugün Yüngül iş ve özel yaşam dengesi kurma konusunda birçok iş insanından daha hassas. Eve asla iş taşımıyor. Televizyon izlemiyor. Her akşam mutlaka 2 saat boyama yaparak düşüncelerini arındırıyor. Günlük tutarak duygularını paylaşıyor. Perşembe akşamlarını kendisine ve arkadaşlarına ayırıyor. Düzenli olarak tiyatroya gidiyor. Hafta sonları da Bebek Kahve’de yapılan bir kahvaltı sonrası yine arkadaşlarıyla keyifli vakit geçirmeye yönelik planlarını uyguluyor. Yaz tatili ise Yüngül için denizde olmak demek. Yelkenli teknesiyle rüzgarlı havalarda denize açılmaktan keyif alıyor. Geceleri teknede müzik eşliğinde yolculuk yapmak da onun için adeta terapi. Emekli olduğunda da İsveç ve Norveç fiyortları gibi daha uzak mesafelere teknesiyle açılmayı planlıyor. Zorlu Holding CEO’su Ömer Yüngül ile iş dışı yaşamını, onu dinlendiren, mutlu eden ilgi alanlarını konuştuk. 

  • Güne nasıl başlıyorsunuz? 

Hafta içi 6:30’da kalkıyorum. 7:00’de evden çıkıyorum. Kahvaltı yapmıyorum. Evin her odasında küçük Wi-Fi hoparlörler var. Traş olup giyinirken müzik dinliyorum. Her türlü müziği dinliyorum. Saat 7:15 gibi işte oluyorum. Ofiste saat 8:00’e kadar haber kanallarından piyasaları takip ediyorum, e-postalarımı okuyorum. Sonra iş başlıyor.

  • Kaç saat çalışıyorsunuz? 

Bazen değişiyor ama prensip olarak 17:30-18:00 gibi işi bırakmaya çalışıyorum. 

  • İş özel yaşam dengesi konusunda kendinizi nasıl buluyorsunuz? O dengeyi kurabiliyor musunuz? 

Saat 18:00’de iş benim için bitiyor. İşi eve taşımam. Hatta işle ilgili hiçbir şey konuşmadığım için eşim bana çok kızar. Aksi takdirde iş evde de devam ettiğinde uykuya tesir ediyor. 

  • Ortalama kaç saat uyuyorsunuz? 

O da değişiyor. Hafta içi hafta sonu dengeleri var. Hafta içi en geç 23:00-23:30’da uyuyorum. Perşembeleri biraz daha geç yatıyorum, çünkü her perşembe kendime özel program yapıyorum. 5 yıldır bu şekilde ilerliyorum. 

  • O günlerde neler yapıyorsunuz? 

Bir arkadaş grubumuz var. Onlarla dışarıda buluşuyoruz. Tiyatroya da gidiyorum. Her hafta olmasa da iki haftada bir mutlaka gitmeye çalışıyorum. 

  • Hafta sonları nasıl geçiyor?

Cumartesi gece kaçta yatarsam yatayım en geç sabah 8:00’de ayaktayım. Hatta cumartesileri günle birlikte uyanmak için odayı karartmam. Benim için üç çeşit cumartesi oluyor. Bir İzmir cumartesileri, bir İstanbul cumartesileri bir de yaz cumartesileri. İzmir cumartesilerinde İzmir’deki çiftliğime gidiyorum. Sabah 8:30’da orada kahvaltıyı yapıyorum. İstanbul cumartesilerinde hava kötü de olsa iyi de olsa Boğaz’a gidiyorum, Bebek’te Bebek Kahve’de kahvaltı yapıyorum. Kışları öğleden sonra arkadaşlarla ağırlıklı King oynuyoruz. Kaybeden akşam yemeğini ısmarlıyor. Pazar günleri yine 8:00’de kalkıyorum, şöyle bir haberlere bakıyorum ondan sonra tekrar uyuyorum. 2 saatlik bir uykudan sonra evde kahvaltı yapıp güne başlıyorum. 

  • Yemekle aranız nasıl? 

Çok iyi…

  • Yemek yapar mısınız? 

Yok hiç… Yemeyi seviyorum. 

  • Sporla ilgili yaptığınız bir şeyler var mı? 

Kışları bantta yürüyüş yapmaya çalışıyorum. Hava güzelse Bebek sahilde yürüyorum. Yazın da yüzüyorum, yelken yapıyorum. Her cuma ve pazar yelken yapıyorum. 

~

  • Tekne için nasıl bir program yapıyorsunuz? 

Hava ne olursa olsun Mayıs’ta yaz programımı başlatıyorum. 31 Ekim’de de işimi bitiriyorum. Genel olarak mayıs-haziran ayı Türk sularında oluyorum. 

  • Nerelere gidiyorsunuz? 

Türkiye’de Göcek ve Selimiye taraflarına gidiyorum. Yurt dışında Hırvatistan ve İyon Denizi’ne… Tatillerimde birer hafta hep denizin üstünde oluyorum. Uzaklara tekne götürmeyi seviyorum. Yolda balık tutuyorum. Rüzgar nereden eserse oraya doğru gidiyorum. Görmediğim yerleri görüyorum. Emekli olduğumda da İsveç, Norveç fiyortlarına gitmek istiyorum. 

  • Peki tekneyle gitmekten en keyif aldığınız yer neresi? 

İyon Denizi. Bir kere ucuz. İkincisi rüzgar, var dalga yok. Ağırlıklı deniz mahsullerinden oluşan yemekleri damak tadıma uygun. 

  • İşiniz gereği de çok sık seyahatleriniz oluyordur. Yılda kaç kez yurt dışına çıkıyorsunuz? 

Uçaktan nefret ederim, korkarım da… İki yılda 450 bin mil uçmuşumdur. Ama fırtına oldu mu uçağa binmiyorum. Mutlaka hava durumuna göre programımı yaparım. Ankara’ya ve İzmir’e bazen arabayla gidiyorum. Helikopterde de huzursuz oluyorum. Uçak ve helikopterde hiçbir zaman iş konuşamam. Çünkü kendimi veremem. Uçakta yanımda oturanlar iki çift laf etmiyorum diye bana kızar şikayet ederler. Uçakta kulaklığı taktığım zaman çok çekilmez biriyim. 

  • Boyamaya olan ilginiz ne zaman başladı? 

2015 yılında seçimler zamanında televizyonda her kanalda açık oturum vardı. Aynı profiller aynı konuları konuşuyordu. Ben artık dinlemeyeceğim dedim ve boyamaya başladım. Bu işi çok benimsedim.

  • Resme ilginiz var mıydı peki?

Resimde hayatımda hiç 2 almadım. Hep 1 aldım. Ama toplantılarda konsantre olmak için her zaman bir şeyler karalarım. 2015 yılında bir pazar günü D&R’da dolaşırken boyama kitaplarını gördüm. Baktım “Büyükler için boyama” yazıyor. Bir tane aldım ve boyamaya başladım. Bugün evde salonun en baş köşesinde bir masam var, üzerinde yüzlerce hatta binlerce kalem duruyor. Her gittiğim yerde New York’ta, Çin’de, Kore’de mutlaka sanat malzemeleri mağazalarına gidiyorum. Şu anda 3 bine yakın boyama kalemim var. İşi geliştirdim taş, kozalak ve ahşap maketler boyamaya da başladım. Sevdiklerime özel günlerinde kart postal boyayıp veriyorum. Uçakta, teknede seyahatlerde boyama yapıyorum. Teknede herkes yatınca başlıyorum boyamaya, gece ikiye üçe kadar boyama devam ediyor. Evde de televizyon izlememek için her akşam 2 saat boyama ile ilgileniyorum. Yaptığım boyamaları bazen analiz de ettiriyorum. Kullandığım renkler ruh halimle ilgili ne ifade ediyor diye danışmanlık alıyorum. Bazen doğru çıkıyor. İçimde coşku olduğu zaman coşkulu renkler kullanıyorum. Bir resme başlarken lanet bir gün geçirdiysem o zaman renkler değişiyor.

  • Bir nevi günlük gibi değil mi? 

Evet. Ayrıca günlük de tutuyorum. 

  • Kaç yıldır? 

Aşağı yukarı 6 yıldır… Bundan 6 yıl önce bir rahatsızlık geçirdim. O zaman düşünmek, yaşamak ve eğlenmekle ilgili her gün bir sayfa yazmaya başladım. Kimse bilmez günlük tuttuğumu. Hala her gün 5-6 dakika yazmaya çalışıyorum. 

  • Kaç çocuğunuz var? 

Bir çocuğum var, 31 yaşında. 

  • Nasıl bir babasınız? 

Oğlumla hep arkadaş olduk. Birbirimize her şeyimizi anlatırız. O şimdi Amerika’da çalışıyor. Benden çok daha iyi bir öğrenci oldu. Hiçbir dershaneye göndermedim, ek ders aldırmadım. Dersi derste dinleyerek Koç’u kazandı. 

  • Tek çocuğunuzun yurt dışında olması zor olmadı mı?

Gelecek, mutlaka dönecek. Öyle diye umut ediyoruz. Bizim onları mutlu görme derdimiz var. Onların bizi mutlu etme gibi bir derdinin olmaması lazım. Eğer onlar mutluysa sorun yok.

~


“BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ’NE NASIL GİRDİM?”

“BABAMDAN ÇOK KORKARDIM”
Biz Bornova Maarif’te 31 kişilik erkek sınıfıydık. Üniversite sınavına hazırlığa yönelik ders almam için babam para verdi. Ben gittim tenis dersi aldım. Üniversite sınavına girdim ama kazanmama imkan, ihtimal yok. Babamdan da çok korkardım, “Herhalde ben ülkeyi terk edeceğim” diyordum. Sınav soruları çalındı ve sınav iptal edildi. Ben o korkuyla bir çalıştım, gece, gündüz ve en yüksek puanı aldım. O puanla her yere giriyordum.

ENTERESAN HİKAYE Deneme yazma ve kitaplaştırma gibi bir fikrim yok. Benim edebiyatım kötüdür. Biri Türkçe kompozisyon diğeri İngilizce kompozisyon olmak üzere iki kere ikmale kaldım. Aslında benim bütün derslerim kötüydü. 2.00 not ortalamasıyla mezun oldum. Allah rahmet eylesin babam “Sen beni öldüreceksin” derdi. Lisede de öyleydim. Takdir, teşekkür hiçbir şey almadım. Boğaziçi hikayem çok enteresandır.

“BENİM YERİM BURASI” Üniversiteleri gezmek için Ankara’ya gittik; Gazi Üniversitesi’ni, Hacettepe’yi, ODTÜ’yü gezdik. Sonra 20 kişi sabah 7’de Boğaziçi Üniversitesi’ne geldik. Bakıyoruz kız yurdundan çıkan kızlar erkek yurduna giriyor. “Nereye geldik” olduk ve ben “Başka yere gitmem, benim yerim burası” dedim. Meğerse kızlar kantine gidiyorlarmış. Bütün aile “tıp okuyacaksın” diyor. Ben Boğaziçi’ne girdim ve idari bilimlere yazıldım. “Artık orayı rahat yaparım” dedim.

“GİT MÜHENDİSLİĞE YAZIL” Babam idari bilimlere yazıldığımı öğrenince, “Hemen git mühendisliğe yazıl” dedi. “İyi baba” dedim ve mühendisliğe yazıldım. Bu kez arkadaşlarım, “Bu kadar baba dinlenir mi” dedi ben gaza geldim ve tekrar idari bilimlere kaydımı yaptırdım. Halamda kalıyorum, bir uyandım babam karşımda. “Sen niye mühendisliğe yazılmadın” dedi. Aldı beni okula götürdü ve kontenjan dolmak üzereyken son kişi olarak Boğaziçi’nde mühendisliğe yazıldım. Boğaziçi’nde hazırlık okurken aynı zamanda çalıştım. Bir sürü iş yaptım, fotoğraf çektim, stant düzenledim ve bayağı para kazandım.



FIRTINA OLDUĞUNDA YOLA ÇIKIYORUM

“GECE GİDİYORUZ” 
Genelde yelken yaparken gece ilerliyoruz. En sevdiğim şey gece yolculuğu. Müzik koyuyorum. Müzik eşliğindeki o seyir çok hoşuma gidiyor. Gece 2-3 gibi yatıyorum. Sabah 5:00-5:30 gibi gün doğumunu izlemek için kalkıyorum. O da benim için önemli bir ritüel. Ardından çayımı içip tostumu yiyip tekrar yatıyorum.
“TEHLİKE ATLATTIK” Bir de herkesin yapmadığı bir şeyi yapıyorum. Fırtına olduğunda yola çıkıyorum. O heyecan hoşuma gidiyor. Eskiden eşim çok korkuyordu o da artık korkmuyor. Bazen Ege çok fırtınalı olduğu için denizde bizden başka kimse olmuyor. Fırtınalı günlerde gece değil gündüz yola çıkıyorum. Gemilerin bile sığındığı ortamda yelken yapıyorum. Bir iki defa tehlike atlattık ama çok önemli değil.



“KIŞ RİTÜELİMİZ BALIĞA GİTMEK”


Kış tatili yapmıyorum. Kış ritüelimiz balığa gitmek. İki yıldır balığa Seyşeller’e gidiyoruz. Orada 5 gün boyunca açık denizde balık avlıyoruz. Her türlü balık oluyor. Geçen yıl aşağı yukarı 5 günde 500- 600 kilo balık tuttuk. Bazılarını yedik bazılarını bıraktık bazılarını da kaptana verdik. O da satmıştır. Balık tutmak da güzel oluyor. Öyle yerlerde telefon dahi çekmiyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz