Özkök ile deniz ve yelken tutkusunun yanı sıra iş dışı yaşamında nasıl bir temposu olduğunu konuştuk...
Nilüfer Gözütok Ünal
Nissan Genel Müdürü SİNAN ÖZKÖK, 4-5 saatlik uykunun ardından güne sabah 5’te başlıyor. 17-18 saatlik yoğun bir tempoda çalışıyor. Kritik kararlar ve tutturulması gereken hedefleri için onun enerji depoladığı en önemli yer ise Göcek koylarında teknenin üzerinde olduğu anlar… Zaman zaman denizin kendisini çağırdığını belirten Özkök, “Teknenin üzerine çıktığınızda dünyayla bağlantıyı koparıyorsunuz. Dönüşte işte daha fazlasını yapmak için inanılmaz bir moral ve enerji depoluyorsunuz” diyor.
Nissan Türkiye Genel Müdürü Sinan Özkök için deniz ve tekne hem bir tutku hem kendini yenilediği bir kaçış yeri. Stres ve yorgunluğu ne zaman artsa denizin kendisini çağırdığını söylüyor. Teknede geçirdiği birkaç günde hayatı yavaşlattığını, anın tadını çıkardığını, kendisini dinlediğini ve dönüşte işte daha fazlasını yapmak için inanılmaz bir moral ve enerji depoladığını anlatıyor. Özkök, her yıl yaz tatillerini Göcek’te teknede değerlendiriyor. Eğitimini aldığı yelkenli konusunda oldukça iyi. Nissan olarak kurdukları yelken takımıyla yarışlara da katılıyor. Son olarak Göcek’te Rixos Cup’ta dümeninde yer aldığı Nissan takımı ikinciliği elde etti. Özkök ile deniz ve yelken tutkusunun yanı sıra iş dışı yaşamında nasıl bir temposu olduğunu konuştuk.
Denize ve yelkene olan ilginiz nasıl başladı?
Çocukluğumda yaz aylarında Akçakoca’ya giderdik. Akçakoca Düzce’nin bir ilçesi. Denize kıyısı olduğu için orada denizi çok hissedersiniz. Yetişkinlikte de belli bir yaşa geldikten sonra kendinize daha fazla vakit ayırmak istiyorsunuz. Teknedeyken denizin ortasında rüzgar ve denizle baş başa oluyorsunuz. O anlar inanılmaz güzel ve keyifli. Bu nedenle yelken kendime vakit ayırabileceğim güzel bir hobi olabilir dedim. 2010 yılında ders almaya başladım. Bu konuda Süleyman Eroğlu bana çok şey öğretti. Sonra bir tekneyi tek başıma idare edebilir hale geldim, ehliyetimi aldım. Şimdi yazları 1 hafta-10 günlüğüne tekne kiralıyorum, Göcek çıkışlı seyirler yapıyorum.
Her yaz mı?
Evet, her yaz yılda birkaç defa yapmaya çalışıyorum. Çok bunaldığımda, işin stresi arttığında deniz çağırıyor, “Gel rahatla, bir kendine gel, fişi çek, iki üç gün kendini dinle, sonra ben seni gönderirim” diyor.
En sevdiğiniz rota neresi?
Göcek çok güzel, inanılmaz bir koy hatta dünyadaki cennet. Devamlı rüzgar bulabiliyorsunuz. Bozburun, Gökova, Hisarönü de muhteşem. Bodrum’dan çıktığınız zaman gidilecek çok güzel güzergahlar var. Selimiye tarafı çok güzel. Ama Göcek bambaşka. Buranın daha sakin bir ortamı var. Bozburun’un temposu yükselmeye başladı. Ben teknenin üzerinde hayatı yavaşlatmak, anın tadını çıkararak yaşamak istiyorum.
Tekne tatilini kimlerle yapıyorsunuz?
Genelde aileyle oluyor. Tabii çocukların yaşları büyüdükçe, “Gelsek mi gelmesek mi” oluyorlar. “Arkadaşlarla Bodrum’da tatil daha güzel olmaz mı” diyorlar. 15 yaşında bir oğlum, 11 yaşında da bir kızım var. Gerçi bu yıl oğlumun hoşuna gitti. Kızımla bir problem yok.
Tekne tatillerinden döndüğünüzde nasıl hissediyorsunuz?
İnanılmaz formda hissediyorum. Teknenin üzerine çıktığınızda dünyayla bağlantıyı koparıyorsunuz, o kafayı çok rahatlatan bir şey… Karada olduğum her dakika mesaj geliyor her şeyi takip etmek zorundayım, bir an durma şansımız yok. Oysa teknenin üzerinde yelken yaparken bir iki saat gerçekten fişi çekiyorum. Dönüşte işte daha fazlasını yapmak için inanılmaz bir moral ve enerji depoluyorsunuz. Yelken takımı da kurduk. 4 kişi olduk şirketten. Yelken sporuna destek olan kimi sponsorlar bir takım alıyor ve isimlerini veriyorlar,. Biz de çorbada tuzumuz olsun istedik, gayet de iyi gidiyor.
Yarışlara katılıyor musunuz?
Evet, 20187’de 4’üncü yarışa katıldık. Rixos Cup’a ve Bosphorus Cub’ta yarıştık. Bosphorus Cup’ta dördüncü; Rixos Cup’ta da ikinci olduk. İlk yılını yaşayan bir takım için çok kötü değil. Diğer takımlara baktığımız zaman ben bizim takımda dümendeyim, diğer takımların dümencilerinin çoğu milli sporcu.
Yarışta başarılı olmanın kriteri ne, kimler başarılı oluyor?
Birinci kriter çok iyi takım olmak, çok iyi iletişim kurmak. Yarışta ekip çalışmasını bire bir görüyorsunuz. Tramola dediğimiz bir hareket var, rüzgara göre teknenin yönünü değiştiriyorsunuz. Tramola denildiği anda herkesin hızlı şekilde görev yerine geçmesi lazım. Orada kaybedilen 1 saniye aslında 50 saniye demek. İyi yapan 50 saniye öne geçiyor, zaten bir yarışı 1 dakika ile kaybediyorsunuz. Dolayısıyla çok hızlı karar almak gerekiyor, herkesin aynı yöne gitmesi lazım.
Katılmayı düşündüğünüz başka yarışlar var mı?
Güney Yarışı var. Ama o biraz daha profesyonel olmayı gerektiriyor. O yarış için İstanbul’dan çıkıyor güneye kadar geliyorsunuz. Zorlu bir yarış çünkü birkaç gün boyunca dura dura gidiyorsunuz.
Peki rota olarak gitmek istediğiniz, görmek istediğiniz yerler var mı?
Adriyatik Denizi Hırvatistan çok güzelmiş, gidip yelken yapmadım. Akdeniz çok güzel bir coğrafya. Yunanistan tarafına da zaman zaman geçiyoruz. Kendi teknem olursa o zaman iyi bir parkur çizerim diye düşünüyorum.
Yakın zamanda bir tekne almayı planlıyor musunuz, yoksa şimdilik kiralamak daha mı avantajlı?
Tamamen zaman ayırmaya bağlı. Eğer biraz daha zaman ayırabilecek bir tempom olursa kesin almak isterim.
Yaz için ne planlıyorsunuz?
Geride bıraktığımız yaz oldukça turist vardı ve tekne bulmak kolay değildi. Bir de TL’nin değer kaybı tekne kiralamaları turistler için daha cazip hale getirdi.
Günde ortalama kaç saat çalışıyorsunuz?
17-18 saat çalışıyorum. 4-5 saat uyuyorum. Eve geldiğimde aynı şekilde çalışmaya devam ediyorum. Japonya ile 6 saat fark olduğu için sabah 5’te ayaktayım. Sabah 6’dan itibaren bizim telekonferanslar başlıyor. Böyle yoğun bir tempo var. Ofiste sabah 8.30- 9.00’da oluyorum, 12 saat ofiste kalıyorum.
4-5 saat uyuma nedeniniz bu işe özgü mü yoksa daha önceden de böyle miydi?
Eskiden de erken kalkardım. Burada Japonya faktöründen dolayı daha erken kalkmak durumundayım ama bünye alışıyor. Bir de o anda rahat bir uyku geçirmek önemli.
Spor yapar mısınız?
Çok değil. Cumartesi ve pazar sabahları oturduğumuz sitenin sağlık merkezindeki koşu bandında 45 dakika 1 saat arası koşuyorum. Yeni bir alışkanlık edindim; artık seyahate çıkarken yanıma bir çift spor ayakkabı da alıyorum. Çünkü iş seyahatlerinde etrafı görme şansımız çok olmuyor. Oysa sabahları otelden çıkıp 45 dakika koşarak şehrin büyük kısmını görebiliriz. Artık yeni bir yere gittiğimde özellikle spor ayakkabılarımı ihmal etmiyorum. Ortalama 5-6 kilometre koşuyorum ve şehrin büyük kısmını görüp geliyorum.
Nissan’ın merkezi Japonya’ya ne sıklıkta gidiyorsunuz?
Ayda bir kere gidiyorum, gidince 3 gün kalıyorum. 12 saatlik bir yolculuk. 6 saat fark var.
Onun dışında hangi ülkelere seyahatleriniz oluyor?
Bir yandan Avrupa’ya da gidiyorum, çünkü Nissan’ın Avrupa’da da işleri var. Araçlarımız İngiltere ve İspanya’da üretiliyor. Dubai bizim bulunduğumuz bölgenin merkezi. Bir merkezimiz de Japonya’da.
Oldukça sık gittiğiniz Japonya’nın sizin için iş dışı anlamı ne?
Saygı ve huzur. İnanılmaz saygılı insanlar ve huzurlu bir ortam var. Çok düzenliler. Japonya’da sonuca gidelim ama yöntemde hiçbir eksikliğimiz olmasın, her aşamayı her adımı mutlaka yapmış olmamız lazım denir. Her etapla ilgili bir iki saat konuşulur, herkes hemfikir olursa devam edilir, yoksa ilerlenemez. Bambaşka bir kültür. Türkiye’nin ve Türklerin imajı da Japonya’da çok yüksek.
Yelken dışında hobiniz ne var?
Açıkçası çok fazla yok. Olabildiğince zamanı buna ayırmaya gayret ediyorum. Teknenin kendimle kalabildiğim bir ortam olması benim için büyük rahatlık.
Yemekle aranız nasıl?
Yemek yapmıyorum ama iyi yerim. Yemeğin yanında böyle güzel bir şarap olsun isterim. Şarabı seçmeyi, tadım yapmayı severim.
Özellikle gitmekten keyif aldığınız restoranlar var mı?
İstanbul’da Da Mario, Sur Balık, Ulus29, Sunset’e giderim. Çengelköy’de Rigel’i beğeniyorum, aynı zamanda şirkete yakın olduğu için hemen inebiliyoruz. Deniz çağırdığı zaman tekneye gidemiyorsak 10 dakikada oraya gideriz.
Genel olarak iş ve özel yaşam dengesi kurmada kendinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şu aralar kötü. Bu dengeyi şu aralar tutturamıyorum ancak hafta sonu yapabiliyorum. Seyahate gitmediysem, hafta sonu kızımın balesi oğlumun basket maçı varsa ben de katılıyorum. İşimi çok severek yapıyorum, her sabah işe geldiğimde “Bugün işi daha iyi nasıl çıkarabiliriz, nasıl daha iyi bir performans ortaya koyabiliriz” diye güne başlıyorum. Ama yoğun tempoda çocuklara zaman ayıramamak da kendimi kötü hissettiğim taraf.
“1 SAAT KAFAMI DİNLEMEK RAHATLATIYOR” PAZAR RUTİNİ Pazar sabahları en geç 7’de kalkarım. Hasta değilsem saat 10’a kadar uyuduğum olmamıştır. Sabah kalkar kalkmaz müzik koyarım, gazete ya da dergi okurum ya da bir kitap açarım. Bu şekilde 1 saat kafamı dinlemek beni rahatlatıyor. Daha sonra çocuklar uyanınca gün başlıyor, onlarla yapacaklarımızı planlıyoruz. YENİ HAFTAYA HAZIRLIK Pazar akşamı benim için mesai başlıyor, ben de haftaya hazırlanıyorum, tüm mailler gelmiş oluyor. Çünkü Dubai ofisi pazar günü açık. Dubai ekibi görüş almak istediğinde pazar günü çok rahat telefon çalıyor. |
“ÇOCUKLARLA HAYATI PAYLAŞIRIM” “GALATASARAY MAÇINA GİDERİZ” Ben Galatasaraylıyım, oğlum da öyle. Galatasaray maçı varsa mutlaka gitmek isteriz. Onun arkadaşlarının programı varsa oraya götürüp getiririm. Ona uzaktan bakarım ne yapıyor ne ediyor diye. ÇOCUKLARLA ORTAK ZAMAN Kızım 6 yıldır bale yapıyor, balede de çok iyi. Oğlumun mutlaka basket maçı ya da antrenmanları oluyor. Onlarla nasıl ortak zamanı paylaşırız onların peşindeyiz. Oğlum 15 yaşında 1.80 cm boyunda. Ne zaman büyüdü bu kadar diyorum… “EMEKLİLİĞİ DÜŞÜNMÜYORUM” Hiç emekli olacağımı düşünmüyorum. Öyle bir seçenek kendime koymadım. Devamlı çalışacakmışım gibi geliyor. Stres de çekiyor, tempo dursun istemiyorum. Mutlaka makinenin hızlı şekilde dönmesi lazım. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?