Bedelli sermaye artırımları yoğunlaşacak
EFG İstanbul, 2010’a yönelik olarak piyasayı
etkileyebilecek ortak satışları ve satın almalar,
bedelli sermaye artırımları, halka arzlar ve temettü
ödemeleri konularıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
1. Ağustos 2008’den bu yana şirket yöneticileri,
piyasadan önemli miktarlarda hisse senedi topladı. Bu
hisseler, hala satılmış değil. Bu da söz konusu hisselerin
hala cazip olduğunun kanıtı. Öneri listemizdeki
hisselerden ikisi bu durumu örnekliyor. Tekfen Holding
ve TAV Havalimaları Holding.
2. Öte yandan Sabancı Holding, Koç Holding, Bank
Asya, BİM, Anadolu Efes, Arçelik ve Gübre
Fabrikaları’nın da dahil olduğu birçok hissede, önemli
miktarda satış görüldü. Şunu da belirtelim ki Sabancı
Ailesi’nin kontrol hissesine sahip olmayan üyeleri,
Sabancı’daki hisse satışlarını gerçekleştirdiğinden onları
tam olarak şirket sahipleri ya da yöneticileri olarak
tanımlayamayız. Bu sürecin devamında en büyük hisse
satışı Sabancı yatırımcılarından gelebilir. Kontrol gücüne
sahip olmayan aile üyelerinin hala yaklaşık 1 milyar
dolar değerinde 250 milyon hissesi bulunuyor.
3. Halka arz görünümünün 2010’da daha aktif olması
muhtemel. Tahminimiz genel beklenti olan 3-5 milyar
dolar ile aynı paralelde.
4. Bedelli sermaye artırımları geçen yılın seviyelerini
geçebilir. 2009’da bedelli sermaye artırımları yoluyla yeni
hisse arzları minimal düzeydeydi. 2008’de 5 milyar 260
milyon TL sermaye artırımından sonra İMKB’de kayıtlı
şirketler, sadece 1 milyar 670 milyon TL değerinde yeni
hisse sattı.
3 Dahası, yüzde 28 gelir düşüşüne rağmen şirketlerin
temettü ödemeleri sadece yüzde 8 düştü. 2010 için de
benzer bir temettü miktarı beklerken açıklanan bedelli
sermaye artırımları halihazırda 1 milyar TL’ye ulaştı ve
muhtemelen yıl sonunda geçen yılki 1 milyar 670 milyon
TL’yi geçecek.
~ VOB
IMF gelişmeleri izlenecek
IMF ile ilgili beklentiler ile Fitch ve Moody’s den sonra S&P’nin de not
artıracağı yönündeki beklentiler, iç piyasada önemli olmaya devam ediyor.
Dışarıda ise 2009 yıl sonu bilançoları, Yunanistan’ın mali durumu ile ilgili kaygılar
yakından izleniyor.
Bu piyasada İMKB-30 kontratı, yurtdışı piyasalardan ayrışma çabası içinde.
Şubat ayı içinde de bu çabanın devam etmesi bekleniyor. Özellikle IMF
anlaşmasının olumlu sonuçlanması, bu ayrışmayı önemli ölçüde destekleyecek.
IMF anlaşması endeks-30 kontratın yanında döviz kontratlar üzerinde de etkili
olacak.
Orta vadede teknik olarak alçalan kanal trendi olan 1,5150 direnç bölgesi
geçilmedikçe dolar kontratın zayıf kalmaya devam etmesi bekleniyor.
BORSA
İMKB yükselişini sürdürecek
Global piyasalarda satışlar gözlenirken İMKB tutunmaya devam ediyor. 2010’da
İMKB’nin diğer yatırım araçları arasında yine öne çıkacağını söyleyen Finans Portföy
Portföy Yönetimi Grup Direktörü Tolga Kotan, ancak geçen yılki kadar sert yükselişler
beklemiyor. Beklentilerden yüksek büyüme rakamları ve Türkiye’nin düşen risk primine
bağlı olarak İMKB’nin yüzde 20-25 arasında bir
getiriyi sağlayabileceğini kaydeden Kotan,
“Diğer taraftan şirket seçimi 2010’da daha
fazla önem kazanacak” diyor.
2010’da düşük faiz ortamından, yurtiçi ve
ihracat pazarlarındaki toparlanmadan fayda
sağlayabilecek hisseleri tavsiye eden Kotan,
“Otomotiv, dayanıklı tüketim, gayrimenkul,
ulaşım, enerji ve finans sektörlerinde yer alan
hisseler 2010’da öne çıkmaya devam
edecek” diyerek sözlerini tamamlıyor.
~ BONO
TL gücünü
koruyacak
TL’nin 2009 yılında olduğu gibi
2010 yılının en azından ilk yarıs��nda
güçlü konumunu sürdürmesi
bekleniyor. IMF anlaşması, not
artırımları ve tabii ki en azından yılın
ilk yarısında faiz artırımlarına
başlanmayacağı beklentisi, bunun
temel nedenleri olarak karşımıza
çıkıyor.
İş Yatırım SGMK Analisti Ödül
Çengel, enflasyon görünümündeki
bozulma nedeniyle Merkez
Bankası’nın 2010 Eylül ayından
itibaren faiz artırımlarına
başlayabileceğini düşünüyor.
Çengel, “Baz senaryomuzu, 2010-2012
döneminde Merkez Bankası’nın
faizleri 450 baz puan artırması üzerine
kurduk. 2010’da eylül ayından
itibaren 2 puan faiz artar” diyor.
Küresel konjonktürün gelişmekte
olan ülke piyasalarına para girişini
desteklediğini söyleyen Çengel, hızlı
büyüme ve faiz oranlarındaki olası
yükselişin TL’yi 2010 yılında da cazip
kılmaya devam edeceğini belirtiyor.
2010 yılında kredi notunda
yaşabilecek olası artışların da TL’deki
yükselişi destekleyeceğini anlatan
Çengel, sözlerine şöyle devam
ediyor:
“IMF ile anlaşmanın son anda
direkten dönmesi durumunda TL’de
kısa süreli bir satış baskısı yaşanabilir.
Ancak yerleşik yatırımcıların dövizde
satış yönünde olması, TL’deki baskının
kısa süreli olmasını sağlayacak.
MB’nin faizleri artırdığı, Hazine’nin
borç çevirme oranının yılın ilk
aylarında yüzde 110 civarına
yükseldiği, ekonominin canlanmasına
paralel kredi talebinin güçlendiği baz
senaryomuzda, DİBS’ler için olumlu
bir tablo çıkmıyor.
Bu nedenle uzun vadeli ve sabit
kıymetli tahvilleri önermiyoruz. 9 ile 12
ay arasındaki vadeleri öneriyoruz.
Uzun vadeli tahvillerde değişken faizli
ve TÜFE’ye endeksli kağıtlara ağırlık
veriyoruz.”
~ EUROBOND
Yurtdışında volatilite artıyor
Ocak ayında global hisse senedi piyasalarında
hakim olan satış hareketinin gölgesinde kalan
gelişmekte olan eurotahvil piyasaları, düşüş
yönünde bir eğilim sergiliyor. Kısa vadeli
kıymetlerde ‘tut’ önerisi korunuyor. Yurtdışı
piyasalarda volatilitenin artması nedeniyle orta
vadelerde ‘tut’ önerisi verilmeye başlanırken uzun
vadeli kağıtlarda ‘sat’ önerileri dikkat çekiyor.
07.11.2019 vadeli kıymetin, benzer vadedeki diğer
kıymetlere göre cazip olduğunu ifade eden
analistler, yine 14.07.2017 vadeli dolar cinsi
Eurotahvilin likiditesini ve getiri seviyesini göz önüne
aldıklarında benzer vadeye sahip kıymetlere göre
cazip buluyorlar.
ALTIN
Altın yatırım aracı
Altın geleneksel olarak doların değer kaybına ve enşasyona karşı hedge enstrümanı
olarak görülmeye devam ediliyor. Akbank Ekonomik Araştırmalar Birimi’nden Şahin
Zuluğ’un raporuna göre geçmiş verilere bakıldığında bu yaklaşım çok da doğru değil.
Zuluğ, buna rağmen altında
yaşanan yükselişi, ‘yatırım aracı olarak
rağbet görmesi’ şeklinde açıklıyor.
Spekülatif alımların da altın fiyatında
etkili olduğunu kaydeden Zuluğ şunları
söylüyor:
“Altın fiyatı, 1.000 dolardaki
psikolojik direncini kırdıktan sonra hızlı
bir şekilde 1.200 doların üzerine kadar
yükselmişti. Sonuçta bu durum, altın
fiyatlarının son aylarda oldukça volatil
olmasını da açıklıyor.
~ DÖVİZ
FED ve IMF belirleyici
Özellikle yakın dönemde kur hareketlerini
belirleyecek faktörün, olası IMF anlaşması
olduğu belirtiliyor. Daha orta uzun vadede ise
belirleyici faktör, ABD Merkez Bankası’nın (FED)
faiz politikaları olacak. Bu faktörlerle birlikte
yılın ilk yarısında TL’nin dolar karşısında değerli
kalmaya devam edeceği beklentisi yüksek.
Hatta olası bir IMF anlaşmasının dolar kurunu
1,35-1,40 seviyelerine kadar çekebileceği
tahminleri yapılıyor.
Yılın ikinci yarısında ise doların uluslararası
piyasalarda güçlenmeye başlaması
bekleniyor. Yapılan değerlendirmeler, bu
şartlar altında kurun 1,50-1,55 seviyelerinde
olacağı şeklinde.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?