“ŞAMPİYON OLMAK İÇİN GEÇ KALDIM”

Ersin Özince’nin hayatında santrancın her zaman önemli bir yeri oldu.

17.07.2015 20:48:250
Paylaş Tweet Paylaş
“ŞAMPİYON OLMAK İÇİN GEÇ KALDIM”
BABAMDAN ÖĞRENDİM
Satranç oynamayı babam öğretti. Ortaokul öğrencisiydim, 12-13 yaşlarımdaydım. O dönemden bugüne satranç oynamaktan keyif alıyorum. Okulda arkadaşlarımla ve babamla oynuyordum. Ama kendimi hiçbir zaman ciddi bir satranç oyuncusu olarak görmedim. Satrancı hayatım boyunca amatör olarak oynamaya devam ettim. Evimde her zaman birkaç çeşit satranç takımım oldu. Yakınlarım da satranç oynar. Çocuklarıma da satranç öğrettim. Satranç hiç tereddütsüz en önemli ilgi alanlarımdan biri. Biri 15, diğeri 23 yaşında olan 2 kızım var. 23 yaşında olan kızım yurtdışında eğitimini sürdürüyor. O nedenle daha çok 15 yaşındaki kızımla oynuyorum. O da şu anda üniversite sınavına odaklandığı için eskisi kadar sık oynayamıyoruz. Nitekim satrançta 2 kez Avrupa Şampiyonu olan kızımız Kübra Öztürk de üniversite sınavı nedeniyle bir dönem şampiyonluğ u kaçırdı. Bizim de şu dönemde en büyük konsantrasyonumuz üniversite sınavı.
BENZERSİZ BİR OYUN

İyi bir satranç oyuncusu olmak bir yana insanın satrançla ilgili genel bilgisinin dahi olması strateji düşüncesini en iyi şekilde algılamasını sağlar. Diğer birçok oyuna karşın satranç, çok daha boyutlu bir strateji mantığı veriyor. Başka oyunlarda da mutlaka strateji var ama satrancın stratejik düşünme ihtiyacında olan bireye çok önemli bir vizyon verdiğini düşünüyorum. Satranç gibi başka bir oyunun daha olduğunu düşünemiyorum. Stratejiyle ilgili pek çok bilgisayar oyunu var ama hiçbirinin satrançtaki kadar özel bir disipline ve insanı n düşünme yetisini geliştiren bir özelliğe sahip olduğ una tanık olmadım. Hele hele iş hayatında satranç bilgisi, insanın kendi stratejik vizyonunu geliştirmesine çok katkı sağlıyor. ~

BİRKAÇ HAMLE İLERİYİ GÖREBİLMEK

Satranç, oyuncularını birkaç hamle ileriyi görmeye zorlayan bir oyundur. Bu anlamda iş hayatıma da büyük katkısı oldu. İş hayatında ve özellikle benim iş hayatımda, İş Bankası gibi kurumsal bir yapıda birçok hamle ileriyi görme esastır. Çünkü temsil ettiğimiz kurum olan İş Bankası, uzun vadeli politikalar uygular. Dolayısıyla İş Bankası’nda yöneticiyken sadece bu yılın bilançosunu düşünmezsiniz. 5 yıl sonrasının bilançosunu da düşünmeniz gerekir. Yalnız bilançoyu düşünmek de yetmez. Yeri geldiğinde işverenin, işçinin, kendinizin ve rakiplerinizin vizyonunu dahi hesaba katmanız gerekir. Biz rakibi de rakip olarak değil de bir Türk girişimcisi veya bir Türkiye Cumhuriyeti şirketi olarak değerlendiriyoruz. Çünkü İş Bankası, Türkiye’de Atatürk tarafından bankacılığın ve Türk ekonomisinin gelişmesi için misyoner bir kuruluş olarak kurulmuş. Dolayısıyla bizde uzun vadeli strateji, işin özüdür. Bir banka olmanın ötesinde şirketi bir Cumhuriyet kurumu olarak gördüğümüz için stratejilerimizi uzun vadeli düşünürüz.

İŞ’TE SATRANÇ BAŞLIYOR

İşimiz gerçekten satranç oynamaya fazlasıyla benziyor. Bu nedenle iş arkadaşlarımın da satranç oynamalarını destekliyorum. Onlarla oynamayı da çok isterim. Birlikte çalıştığım arkadaşlarımın meslek hayatım boyunca bu tür pek çok sosyal ve sportif etkinliğin içinde bulunmaları na şahit oldum, bunun içinde de oldum. Ama şu an şirket içinde satrançla ilgili bir oluşumumuz yok. Bu yıl onlardan talep geldi ve İş Bankası’nda da satranç oynamaya başlıyoruz. Bizim futbol, voleybol, basketbol, tenis ve briç gibi alanlarda etkinliklerimiz var. Grup içinde çok fazla satranç oynayan çalışanımız bulunuyor ve bu yıl satranç turnuvalarını İş Bankası’nda da başlatıyoruz.

EN İYİ HAMLEM

En çok babamla ve çocuklarımla satranç oynuyorum. Genellikle de evde oynarım. En beğendiğim satranç oyuncuları ise çocuklar ve Türkiye Satranç Federasyonu (TSF) Başkanı Ali Nihat Yazıcı. Çünkü satrancın önemini stratejik olarak en iyi teşhis eden o oldu. 2005 yılından bu yana TSF (Türkiye Satranç Federasyonu) ile birlikte bir satranç projesi yürütüyoruz. Bu projeyi Türkiye’nin demografik gücüne ve genç topluma dayandırmak onun vizyonuydu. Şu anda satranç sporu dünya çapında en hızlı ilerleme kaydedilen alan olarak ülkemizi öne çıkarmış durumda. Benim satrançtan ve satrançtaki stratejiden anladığım da bu. Zaten satrancın stratejisini bir oyuna hapsetmek gereksiz. Bu konuda dünyada ün sahibi olmuş sporcular dahi yıllar süren rekabet sonrasında şöhrete kavuşuyor. Amacımız Türkiye’ye çağdaş, uluslararası ligde daha bilgili, daha donanı mlı bir gençlik kazandırmak. Burada benim ve İş Bankası’nın en iyi satranç hamlesi TSF ile yaptığımız bu proje oldu. ~

USTA NASIL OLUNUR?

Satranç toplumda giderek yayılan bir tutkuya dönüşüyor. Bu sayede pek çok değeri keşfediyoruz. Usta satranççı olmaya sadece öğrenmekle ilgili yetenekler yetmiyor. Birincisi satranca uygun stratejik zeka, ikincisiyse iyi egzersiz yapmak gerekiyor. Antrenman yapmayıp satrancı severim demekle usta olunamıyor. Satranç Türkiye’de yakın zamanda popülaritesi çok artan bir spor olacak ve Türkiye dünya çapında birçok usta oyuncu çıkaracak. Bunun emarelerini şimdiden görmeye başladı k. Hatay Samandağ’da yaşayan bir çocuğumuz Avrupa şampiyonu oldu. Geçtiğimiz günlerde yine Avrupa’da yapılan bir şampiyonada finali oynayan iki kişi de Türk’tü. Bir çocuğumuz birinci diğeri ikinci oldu. 2005 yılına kadar satrançta Türkiye’nin uluslararası derecesi neredeyse yok seviyesindeydi. Bu projeyle birlikte başarımız 17 kat arttı. Bir süre sonra Türkiye’de daha geniş bir yelpazede usta oyuncular artacak. İş o zaman çok daha fazla gelişecek.

KASPAROV NE DEMİŞTİ?

Satranç ustası Kasparov birkaç yıl önce Türkiye’ye geldiğ inde gazeteciler ona, “Türkiye’den ne zaman Kasparov’lar çıkar” diye sormuş. Büyük usta şöyle yanıtlamış: “Bu yetenek tüm dünyaya coğrafi olarak demokratik şekilde dağıtılmıştır. Kimbilir ne Kasparov’lar var bu ülkede... Onlar satrancı tanımıyor, siz de onları...Yapacağınız şey basit. Okula satrancı sokun. Altyapınızı kurun. Gerisini onlar halleder.” Biz de bunun için uğraş veriyoruz. Ustalar çıkarsa onları da destekleyebiliriz. Örneğin TSF, Uluslararası Satranç Federasyonu’yla bir uluslararası kadın ustalar satranç yarışması düzenlemeyi kararlaştırdı. Bunun üzerine 2 yıl önce Atatürk Kadın Ustalar Uluslararası Satranç Turnuvası düzenledik. Turnuvaya 10 ülkeden 12 sporcu katıldı. Ve bu sporcuların kadın usta denilen uluslararası seviyede sporcular olması müsabakaya katı lan bizim sporcumuza da çok ciddi bir deneyim kazandı rdı. Çünkü ev sahibi ülke olduğumuz için en iyi oyuncumuzu doğrudan turnuvaya sokma şansı elde ettik. Kızımızın adı Kübra Öztürk. Dereceye giremedi ama dünya şampiyonlarıyla karşı karşıya gelme şansını yaşadı. ~

“Emekli olunca sık oynayacağım”

Satranç oynamaktan çok keyif alıyorum. İş yaşamı bu keyfin biraz önüne geçiyor. Emekli olunca satranca daha fazla vakit ayıracağım. Oynamak istediğim bir usta yok. O düzeyde oynayamıyorum zaten.
ÇOCUKLAR BENİ ŞAŞIRTTI
Ama yaş grupları satranç turnuvasına gittiğimde bir çocukla satranç oynadım. “Ben sizler kadar oynayamam” deyip çekinince çocuklar, “Biz sana yardım ederiz” dedi. Bir kısmı bana, bir kısmı rakibe yardım etti. Orada şunu gördüm: Günümüz çocukları sanırım teknolojiyle iç içe yaşamalarından dolayı çok hızlı düşünüyor.
ŞAMPİYONLUK İÇİN GEÇ KALDIM
Biz evde satranç oynarken isteyen istediği kadar düşünüyor. Karşımızdaki sıkıntıdan bayılana, oyuna olan ilgisini kaybedene kadar oynuyoruz. Ama profesyonel satranç müsabakalarında zaman da limitli. Dolayısıyla ben büyük bir dehşetle şunu gördüm ki bu saatten sonra satranç konusunda hırs sahibi olmak için vakit çok geç.
ÇOCUKLARIN BAŞŞARISI BENİ MUTLU EDİYOR
Keşke bize de çok küçük yaşlarımızda bu alışkanlıklar kazandırılsaymış. O nedenle satranç konusunda beni en çok mutlu eden benim satrançtaki başarım değil, çocuklarımızın başarısı olacak.

“Hafta sonları doğada olmayı seviyorum”

TAKIM TUTMAYI LİSEDE BIRAKTIM
Satranç dışında tavla oynamayı da çok severim ve iyi oynarım. Ama hayatım boyunca hiçbir sporu amatör düşüncenin ötesinde yapmakla ilgilenmedim. Toplumumuzda en popüler spor futbol. Lise çağlarımdayken amatör ruhun ortadan kalkmaya başladığını görünce futbol takımı tutmayı bıraktım. Fikren taraftarlığa karşıyım. Sporun amatör yapılması gerektiğine inanıyorum tabii profesyonelliği de reddedemem. O nedenle ne satrançta ne başka bir oyun konusunda hırs sahibi değilim.
TÜRKİYE’NİN BİLMEDİĞİM YERİ YOK
En önemli hobilerimden biri doğa. Doğanın her şeyiyle ilgiliyim. Hafta sonları doğada olmayı seviyorum. Ülkemizde görmediğim, gezmediğim hemen hemen hiçbir yer kalmadı. Yakın olduğu için son zamanlarda daha çok Trakya’ya gidiyorum. Günü birlik veya bir gece konaklamalı gidebileceğim her yere gidiyorum. Dağlar, ormanlar, nehirler, göller dahil Türkiye’nin bilmediğim yeri yok.
OFİSİMDE KANARYALARIMLA YAŞIYORUM
Deniz kıyılarımızın büyük bölümünü su üstü ve su altı dahil biliyorum. Çünkü şnorkelle aşağı yukarı 40 yılı aşkın zamandır amatör dalıyorum. Balık tutmayı çok seviyorum. Yalova’da büyüdüğüm için 5 yaşımdan beri balık tutuyorum. Ayrıca basit tarım, bahçe tarımı, çiçeklerle uğraşmayı ve her türlü hayvana da bakmayı severim. Doğadaki hayvana da bakarım, evdeki hayvanlara da. Fırsatım oldukça maket yapıyorum. Ofisimde de 2 kanaryam gün boyunca bana eşlik ediyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz