Çocukluk ve gençlik yıllarını Şişli’de,
yani kültür-sanat faaliyetlerinin ana
merkezlerinden birinde geçiren Penti
Yönetim Kurulu Başkanı Sami Kariyo’nun
sinema tutkusu o yıllara dayanıyor. Yaz
dönemlerinde Büyükada’daki Lale Sineması’nda
izledikleri filmleri hala unutamayan Kariyo, yeni
dönemde sinema tutkusunu farklı bir girişime
dönüştürmüş durumda.
3 yıl önce Ababay&Kariyo Vakfı vasıtasıyla M3
Film’le iş birliği yaparak Başka Sinema projesinin
başlatılmasına destek olan Kariyo, “Bize Her
Gün Festival” sloganıyla hayata geçirilen Başka
Sinema’yla sinemaseverlerin potansiyelinin farkına
vardıklarını söylüyor. “İnsanların, vizyonda sunulan
filmlerin dışında anlamlı ve kaliteli filmleri sinema
salonlarından izlemeye gerçekten ihtiyacı varmış”
diye konuşuyor.
Bugün İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir,
Antalya, Bursa, Mersin, Mardin’de toplam 20
sinema salonuna yayılan Başka Sinema’nın amacı,
Anadolu’da daha çok kente ulaşmak. Ayrıca
Ababay&Kariyo Vakfı’nın, içinde film gösterimi,
söyleşi, özel etkinliklerin yapılabileceği
bir kültür merkezi oluşturmayı
planladıklarını söyleyen
Kariyo, sinemaya olan
tutkusunu, “Sinema bana göre
hayatın bir parçası. Hayatın
gerçekliklerini ifade etmenin en
iyi yöntemlerinden biri” diyerek
açıklıyor.
Kariyo ile sinema üzerine
yaptığımız sohbet ise şöyle:
* Sinema sizin için ne anlama
geliyor?
Sinemanın, insanın hayatla olan
ilişkisine ciddi bir derinlik kattığını
düşünüyorum. Sinema bana göre sadece
perdeye yansıtılan bir görüntü değil,
hayatın bir parçası. Hayatın gerçekliklerini
ifade etmenin en iyi yollarından biri…
* Sinemaya olan bu ilginiz nasıl
başladı? İlk izlediğiniz filmi hatırlıyor
musunuz?
Benim sinemaya olan ilgim
çocukluğuma dayanıyor. Çocukluk
yıllarımda, yaz dönemlerini Büyükada’daki
evimizde geçiriyorduk. Orada, Lale
Sineması vardı, bir açıkhava sinemasıydı.
Hangi filmleri izlediğimi hatırlamıyorum
ama ilk filmlerimi orada izledim. Bir
de Şişli’deki Kervan Sineması’nda film izlediğimi hayal meyal hatırlıyorum.
* Gençlik yıllarınızda İstanbul’un hangi
salonlarında film izlemekten keyif alıyordunuz?
Çocukluk ve gençlik yıllarım Nişantaşı’nda
geçti. Şişli, kültür sanat faaliyetlerinin merkeziydi.
Nişantaşı’nda Konak Sineması, Harbiye’de As
Sineması, Osmanbey’de Site Sineması, Şişli’de Kent
Sineması; İstanbul’un en güzel sinemalarıydı.
Benim gençliğimde sinema en önemli eğlence
ve sosyalleşme aracıydı. Arkadaşlarımızla büyük
gruplar halinde vaktimizi sinemalarda geçirirdik.
Sinemaya gitmek büyük bir olaydı, bilet bulmak
bile bazen zor oluyordu. Özellikle 14.30/15.00 ve
17.00 seanslarının bizim için çok özel bir
anlamı vardı. Eve erken dönmemiz
gereken daha küçük yaşlarda
14.30 seansına giderdik.
Biraz büyüyüp eve
daha geç gitme
hakkımız olduğunda 17.00 senasına terfi ettik. Bu akşam
seansına gitmek, bizim için çok önemli bir olaydı.
* Sinemaya dair gençliğinizde unutamadığınız
şeyler var mı?
Darbe sonrası 1984-85 yıllarında Türkiye
ağır şartlar yaşıyordu. Bu zamanlarda sinemada
film izlemek falan hak getire… İşte biz de
arkadaşlarımızla evlerde toplanıp filmleri video
kasetlerden izlerdik. Bu filmler genelde İngilizce
olurdu. Ben de o zamanlar üniversitedeydim.
Yabancı dilim olduğu için filmlere önceden
çalışır, izlerken arkadaşlara çeviri yapardım.
Herhalde sinema tutkum da o dönemlerden
kaldı. * Şu anda en çok nerede film izliyorsunuz?
Bana göre filmi asıl sinemada izlemek
lazım. Sinemanın sadece bir şeyi göstermenin
ötesinde başka bir anlamı daha var. İnsanların
oraya hep birlikte gitmesi, sosyalleşmesi,
arkadaşlarını bulması gibi…
Tabii evde de çok film izliyorum. Evde
yaklaşık 200’e yakın DVD bulunuyor. İnternetten
de filmlere ulaşabiliyorsunuz. Ama filmi
sinemada izlemenin tadı her zaman başkadır.
* Özellikle sevdiğiniz sinema salonları var mı?
Her yıl, New York’ta düzenlenen perakende konferansına gidiyorum. Bu vesileyle
Lincoln Center’a giderim. Orada, bizim eski
sinematekler gibi bir salon var. Fırsat bulduğumda
oraya mutlaka giderim. Saat 10.00’dan akşama
kadar 3-4 film izlerim. Sanat filmlerini ne yazık
ki çok şık salonlarda izleyemiyorsunuz. Ama
Türkiye’de Emek Sineması, çok güzel bir örnektir.~* Daha sonra Türkiye sinemasında ne değişti?
Sinema bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızın en önemli etkinliklerinden biriydi. Daha sonra bu sinema izleme zevkimiz ortadan kalktı. Sinemalarda kalitesiz Türk filmleri ve Hollywood filmleri hakimiyet kurdu. Anlamlı ve kaliteli filmlere ise sadece film festivallerinde salonlardan ulaşılabiliyor. Ancak festivallerde de çok fazla film oynuyor. Günde 3 film izlemeniz gerekiyor ki bu da çok yorucu. Ayrıca bilet bulmak da zor oluyor. Biz de yeni neslin ve benim yaşlarımda, vakti zamanında iyi filmlere sinema salonlarından erişme şansı bulan kişilerin yeniden aynı zevki tadabilmesi için Ababay&Kariyo Vakfı olarak Başka Sinema projesine destek verdik. Bu projeyle insanlar yeniden anlamlı filmleri, sadece festival dönemlerinde değil, her zaman sinema salonunda seyredebilir hale geldi. Zaten sloganımız da “Bize her gün festival.” * Başka Sinema nasıl hayata geçti?
Biz, Kariyo&Ababay Vakfı’nı Türkiye’deki
kültürel faaliyetleri desteklemek amacıyla
hayata geçirdik. Bir film festivalinde M3 Film’in
kurucularıyla tanışıp sohbet ettik. Yurt dışında
ve Türkiye’de anlamlı gördükleri filmleri Türk
seyircisine kavuşturmak gibi bir amaçları vardı.
Vakfın ve M3 Film’in amacıyla sinema tutkumuz bir
araya geldi ve Başka Sinema’yı hayata geçirdik. 1
Kasım 2013’te 4 salonla 2 şehirde başladık. Bugün
8 şehirde, 20 sinema salonuna ulaştık.
Bu projeden sonra gördük ki insanların,
vizyonda sunulan filmlerin dışında anlamlı ve
kaliteli filmleri sinema salonlarından izlemeye
gerçekten ihtiyacı varmış. Zaten film festivallerine
olan yoğun ilgiden bunu görüyorduk. Başka
Sinema büyük bir ilgiyle karşılandı, çok olumlu geri
dönüşler aldık.
* Başka Sinema kapsamında geliştirdiğiniz özel
projeler oldu mu? Bundan sonrası için planınız
nedir?
Filmler, eskiden makaralarla gösteriliyordu
ama bunların gösterim kalitesi çok düşüktü. Artık
salonlar dijitalleşiyor. Öncelikle sinema salonlarında
filmlerin gösterildiği projeksiyon aletlerinin
değiştirilmesi konusuna finansal destek verdik.
Böylece onlar da bize salonlarını açtı.
Belli birtakım özel programlar oluşturduk.
Örneğin gün içinde annelerin çocuklarıyla
birlikte sinemaya gidebilmesi için Sine Bebe
adını verdiğimiz özel seanslarımız var. Anneler
bebekleriyle hem rahatça film izliyor hem sosyalleşiyor. Düşündüğümüzden çok daha fazla
ilgi gördü.
Başka Çarşamba programında ise her Çarşamba
günü, son seansta “Sürpriz Film Gecesi”, “Kısa
Film Gecesi”, “Kült Film Gecesi” gibi özel seçkiler
oluyor.
Bundan sonraki hedefimiz, başta Trabzon,
Diyarbakır, Samsun gibi şehirler olmak üzere
Anadolu’ya daha çok yayılmak. Özellikle yabancı
film yönetmenlerinin katılacağı özel etkinlikler
düzenlemek istiyoruz. Bir de eskiden olan
sinematek gibi içinde film gösterimi, söyleşi, özel
etkinliklerin yapılabileceği bir kültür merkezi
olmasını planladığımız bir mekan oluşturmaya
çalışıyoruz. Sanırım 2017 yılı içinde bunu hayata
geçiririz.
"DENİZDE RİSKİ ÖĞRENDİM"
Sami Kariyo’nun sinema dışında bir tutkusu daha var:
Yelken ve deniz. Çocukken Büyükada’da sandalla açılarak
denizle haşır neşir olmaya başlayan Kariyo, denizin
hayatın ta kendisini olduğunu düşünüyor. Denizin kendisine
öğrettiklerini ise şöyle sıralıyor:
KURALLARA ADAPTE OLURSUNUZ
Deniz bazen çok
zalim bazen inanılmaz şefkatlidir. Kendine göre kuralı vardır.
Sizden daha büyük bir güç ve bu gücün hiçbir toleransı yok.
Bu hayatın kendisi… Denizde, kendinizi yanlış bir pozisyona
sokmamanız gerektiğini, girdiğiniz zaman da bunun
sonuçlarının çok kötü olabileceğini öğreniyorsunuz. RİSK ALMADAN BAŞARI GELMEZ
Bir tekneniz varsa
ve eğer tekneyi denize çıkarmazsanız riskiniz sıfırdır.
Ama hiçbir şey de başarmamış olursunuz. Başarmak
istiyorsanız mutlaka risk almanız gerekir. Denize açılıp
neyle karşılaşacağınızı görmeden, yani risk almadan bir
şeye ulaşmak mümkün değil. Bence bu, hayatın da önemli
derslerinden bir tanesi.
DENİZ BÜYÜK BİR SORUMLULUK
Denize çıktığınız
zaman denizin, teknenin ya da sizin şartlarınız ne olursa
olsun tekneyi limandan çıkarıyorsanız tekneyi limana
geri götürmek zorundasınız. Bu büyük bir sorumluluk.
Ayrıca teknede birlikte olduğunuz insanların da hayatının
sorumluluğunu alıyorsunuz. Deniz, bu büyük sorumlulukla
birlikte güveni de öğretiyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?