Aile şirketi, krize dayanıklı mı?

Kriz sonrasında, şirketler cephesinde bir bilanço çıkarılır. Bunlardan biri de “sahiplik” konumlarına göre yapılanıdır.

1.02.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Her ekonomik kriz ve durgunluk sonrasında, şirketler cephesinde bir bilanço çıkarılır. Bunlardan biri de genellikle şirketlerin tipine, daha doğrusu “sahiplik” konumlarına göre yapılanıdır. Yönetim uzmanları, “aile şirketleri” ile “halka açık” şirketlerin performansını, krizden etkilenme düzeylerini analiz eder. Geçmiş yıllardaki analizlerde, aile şirketlerinin üstünlüğü öne çıkmıştı. Şimdi de benzer değerlendirmeler yapılıyor. İşin doğrusu dünyadaki şirketlerin önemli bölümünü “aile” kontrolündekiler oluşturuyor. Asya, Ortadoğu, Güney ve Doğu Avrupa’da şirketlerin yüzde 90’ı “aile” değerlendirmesine giriyor. Fransa ve Almanya’da oran yüzde 80, ABD’de ise yüzde 60-70 düzeyinde bulunuyor. Öyle ki bu şirketlerin arasında, aksi gibi algılansa bile, Wal-Mart, Fiat, Ford, Peugeot, Cargill, Michelin, Gap ve IKEA da yer alıyor.

Dört önemli etkene dikkat!
Yönetim danışmanı Prof. Randel Carlock’a göre yaşanan global krizden tüm şirketler gibi aile şirketleri de etkilendi. Ancak onlar, ayakta kalma ve gelişme konusunda, bu zor koşullara rağmen daha başarılı oldu. Bunun nedenlerinin ise şunlar olduğunu düşünüyor:
1. Kurucuların bir adanmışlıkla işlerini kucaklaması,
2. Uzun vadeli stratejilere dayalı yönetim,
3. Kuşaklara dayalı engin sektörel deneyim,
4. Güven, yönetim ve uzun ömürlülük gibi kritik değerler.
Carlock, bu dört kriterin aile şirketlerinin temel özelliklerini oluşturduğunu, ancak başarıyı garantilemediğini
ileri sürüyor. Ona göre bunların yanında “usta yönetim” becerilerine de ihtiyaç var. Bunlar, aslında her tipteki şirket tarafından izlenmesi, hatta takip edilmesi gereken yönetim becerilerini, liderlik ustalığını da içeriyor. ~

Yönetim ustalığı da önemli
Carlock, aile şirketlerini ayıran “Yönetim ustalığı” gücünden çıkarılabilecek dersleri ise şöyle sıralıyor: 
1. Aile şirketleri iki temel konuda benzersizdir. Birincisi, uzun vadeli perspektife inanıyorlar. İkincisi ise şirketlerini değerleriyle yönetebiliyorlar. Bu tip şirketleri yönetenlerin kararları, aile geçmişinin oluşturduğu kültür ve değerler ışığında alındığından, daha güvenli olabiliyor. 
2. Bazı aileler, üyelerine duygusal bağla bağlansalar bile profesyonel yönetimi de göz ardı etmiyor. “Profesyonellik duygusallık” birleşimini iyi yönetenler, daha güçlü organizasyon DNA’sı oluşturabiliyorlar.
3. Bütün otomobil şirketleri iflas kararına doğru itilirken Ford bunun dışında kalabilmişti. Ona bu gücü veren
sadece ismi değildi. Ford Ailesi, onlara bu gücü verenin “sahiplik” ve “miras” olduğuna inanıyordu. Şirket yönetimi, daha ekonomi kötüye gitmeden, daha uzun vadeli borçlanmış, böylece hükümetten para talep etmeye ihtiyaç duymamıştı. Sadece Ford mu? Toyota, Fiat, BMW ve Volkswagen gibi bütün aile şirketi konumundaki otomobilciler daha iyi yönetmişlerdi. 
4. Benzer bir tablo bankacılık sektöründe de var. Pictet, Banco Santander, Julius Baer, Lombard Odier gibi krizi güçlü kapatan bankalar da ailelere aitti. Bu bankaların sahipleri, yöneticilerine şu mesajı vermişti: “Ne kadar
çok riskli ürün sattığınız değil, ne kadar sağlam ürünleri pazarladığınız bizim için çok daha önemli.” Bankacı-
lar da bu mesaj nedeniyle bonuslarına değil, yaptıkları işe odaklanmıştı. 
5. Dow Jones’un sahibi olan Bancroft şirketinin durumu, aile şirketleri yönetimi için iyi bir örnek. Bu şirketin
eski kuşakları, muhteşem bir gazetecilik geleneğine sahipti. Sonradan gelen kuşak, aile geleneğini ve değerlerini
göz ardı edip hisse fiyatına odaklandı ve şirket başkaları tarafından satın alındı. 
6. Şirketlerin önemli bölümü 3 kuşaktan daha öteye gidemeyebiliyor. ABD’nin 500 büyük şirket listesinin 1955 yılına ait olanına bakın. 500 şirketten sadece 77’sinin bugüne geldiğini göreceksiniz. Bunlardan ailelere ait olanlarda sorun, önemli ölçüde “strateji” ve “ailenin kendisidir.” Eğer aile şirketleri, değerlerini ve vizyonlarını iyi önceliklendirir, insan kaynağına yatırım yapar ve sermaye yapılarını güçlü tutarsa hayatta kalır. Burada önemli bir konuyu da aile içindeki “iletişim” oluşturuyor. Vizyonla ve değerlerle güçlendirilmiş iletişimi iyi yapanlar, diğer şirketlerden daha sağlam yollarına devam eder. ~

At arabası üreticileri nerede hata yaptı?
ABD’de, Virginia’da Bluefield College’de tarih profesörü olan Thomas A. Kinney, ilginç bir kitap yazdı. Kitap, benim de yazılarımda ve konuşmalarında yer verdiğim, ulaşım araçlarının gelişimine, dolayısıyla inovasyon konusuna odaklanıyor. “Taşıma Araçları İşi: Amerika’da Atla Çekilen Araçların Üretimi” isimli kitabında Thomas A. Kinney, 1890’larda ABD’de, at arabası ve katar sektöründe çalışan 13 bin şirket olduğunu anlatıyor. Doğal olarak bu şirketlerden tamamına yakını şimdi hayatta değil. Prof. Kinney, “Bu şirketlerden kendisini ‘kişisel
ulaştırma’ işinin bir parçası olarak görenler değil ama otomobil endüstrisine liderlik yapan, teknolojik uzmanlığa yön verenler ancak hayatta kalabildi” diyor. Benim en çok dikkatimi çeken değerlendirmesi ise şu oldu: “13 bin şirketten bugün hayatta kalanlar var. Ama bunlar, at arabası üreticileri değil, yan parça üreticileriydi. Onlar, gelişmelere daha fazla odaklanıp adapte olmayı kolaylıkla başardı.”

Timken Company’nin sırrı
Sektöre parça üretip ayakta kalanlardan biri de Timken Company oldu. 1890’larda ilk defa kullanılmaya başlanan “makaralı yatak” ve “plaka” üreticisi olan şirketin sırrını Prof. Kinney, “Hareket eden her şeye kolaylıkla uyarlanma” olarak ortaya koyuyor. Westfield adlı şehirde 19. yüzyılda 40’tan fazla at arabası, yedek parçaları ve ek aksanları üreten şirket vardı. Bugün “Whip City” olarak bilinen şehirde, 1884’te kurulan Westfield Whip Manufacturing adlı şirket ayakta kaldı. Onlar da hala dizgin benzeri malzemeler üretiyorlarsa da, esas odaklandıkları konu “atlı sporlara” yönelik kamçılar olmuş. Başarı ve doğal olarak uzun yaşamanın sırrı da bu konuya odaklanmalarında yatıyor. Bu odaklanmış şirketler ayakta kalırken çok sayıda şirket, hatta dev şirket de ortadan yok oluyor. London School of Economics’de ders veren Prof. Leslie Hannah, 1912-1995 yılları arasında, dünyanın en büyük 100 şirketinin akibetini araştırmış. “Piyasalarda, Firmalarda ve Ülkelerde Yaparak Öğrenmek” adlı kitapta, 100 şirketten 50’sinin tarih olduğunu sapmamış. Dörtte biri ise iflas veya benzeri ciddi sorunla karşılaşmış.

Yeni dönemin şirketlerine dersler
Bunlardan biri de dönemin ikinci büyük otomobil şirketiydi. 1852 yılında bir nalbur dükkanı olarak başlayan, sonra otomobil işine giren Studebaker Brothers Manufacturing, kendinden küçük çok sayıda şirketi alarak büyümemeyi başarmıştı. 1913 yılında Ford’un arkasından sektörde ikinci sırada yer alıyordu. Şirket, bir otomobil markası olarak 1960’lara kadar ayakta kalabildi. Ancak 3 büyük şirketin acımasız rekabetine ve ölçek
ekonomisine dayanamadı. Prof. Kinney’in kitabında dikkat çektiği gibi, geçmişte olanlar, bugün ve gelecek için de mesajlar içeriyor. Örneğin fotoğraf sektöründe dijitalleşme, Poloraid şirketini adeta yok etti. Bazı şirketler biraz tereddüt etse bile başarılı bir şekilde dijital teknolojiye geçti. Benzer geçiş sorunları basın ve diğer sektörlerde de görülüyor ve görülmeye devam edecek. Karşı tarafa geçişi başaramayanları ise at arabası ve yedek parça üreticilerinin kaderi bekliyor olacak. ~

Logolara "noktalama" işaretleri giriyor
American Online (AOL), 2009 yılının sonunda logosunun yanına bir “nokta” işareti koydu ve yeni logosunu AOL. olarak kullanmaya başladı. Böylece şirket, logosunun sonuna “.” işareti koyarak, ne iş yaptığının da altını çizmiş oldu. “Nokta” işaretini logosunun yanına ekleyen sadece AOL değil. İsviçreli mobilya üreticisi Vitra ile İngiliz sandviç zinciri Eat de aynı yolu izledi. Bazı şirketlerin tercihi ise “noktalama” işaretlerinin diğer üyeleri
yönünde oldu. Örneğin Norveçli elektrikli otomobil üreticisi Think, logosundaki “i” yerine “!” (Ünlem) işaretini kullanıyor. Amerikan yönetim danışmanlık şirketi Accenture, bir süredir “t” harfinin üzerine “>” işaretini kullanıyor. Peki şirketler neden bu yola başvurup logolarının yanına “noktalama” işaretleri yerleştiriyor? Yeni dönem ve geleceğin şirketlerini bu yola iten etkenler nelerdir?
1. Uzmanlara göre son yıllarda oldukça fazla yeni iş alanı ve sektör doğdu. Gelecekte bunlara da yenileri eklenecek. İşte bu alandan doğan şirketler, unutulmayacak isimler/logolar bulmakta zorlanıyor.
2. Bazı şirketler bu yöntemle “farklılaşacaklarına”, diğerlerinden ayırt edilebileceklerine inanıyor. AOL’e danışmanlık veren Wolff Olins şirketinin CEO’su Karl Heiselman, “Çok fazla sayıda şirket ve marka var, hepsi de harflerin bir araya gelmesinden oluşmuş” diyor. Ona göre noktalama, harflerden oluşan logolara, zenginlik ve fark katıyor.
3. Noktalama işareti kullanmak, klasik harfleri kullanma alışkanlığını bozuyor. Burada de e-mail yazma, Tweeter’da konuşma ve mesajlaşmak gibi gelişen yeni alışkanlıklar kendini gösteriyor. Çünkü giderek daha fazla bu mecralarda ““@”, “$” gibi işaretler zaten kullanılıyor. Dolayısıyla tüketiciler için de bu işaretler, bazen çok sayıda harften daha anlamlı hale eliyor.
4. Giderek daha fazla el yazısı yerine bilgisayar tuşlarının kullanılması da bu trendi destekliyor. Pentagram adlı danışmanlık şirketinin yöneticilerinden Michael Bierut, “Artık giderek yazarlar dünyasından, klavye kullananlar dünyasına gidiyoruz” sözleriyle trendin arkasındaki etkene dikkat çekiyor. New York’taki öğrenciler için sosyal sorumluluk projesi olan kuruma ait “L!BRARY” logosunu da bu nedenle ürettiklerini anlatıyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz