Başarının sürdürülebilir kılınması

Capital dergisinin genç yöneticiler arasında yaptığı 'Başarıya Yürüyenler' yarışması jüri üyesi olarak adaylar arasında değerlendirmelerimi yaparken bu genç liderlerin başarılarından çok etkilendim. Gerçekten önemli başarıları arkalarına almış bu yetenekli yöneticiler, bulundukları kuruluşu, sektörü derinden etkileyecek çalışmalar ve liderlik sergilemişler. Bir kısmının başarıları sadece iş sonuçlarının belirli bir hızda artmasıyla sınırlı kalmamış... Gerçek bir değişim yönetmişler, sıçramalar ve büyük atılımlar gerçekleştirmişler. Böyle genç yöneticilerin ülkemizin önemli kuruluşlarına önderlik etmesi beni hep heyecanlandırıyor. Daha da önemlisi umutlandırıyor. Başarıya Yürüyenler yarışmasını böyle yüksek kalitede düzenleyen ve yarınlara bakmayı ihmal etmeyen dergimizi de kutluyorum. Başarıların elde edilmesi tabii ki çok zorlu bir süreç... Ancak esas anlamlı olan ise bu başarıları 'sürdürülebilir' kılmak... İşte bu konuda geçmişteki bazı örnekler bize pek çok başarının tepedeki yönetici kaldığı sürece sağlandığını, zirvedeki bir değişiklikte ise kuruluşun tepetaklak yuvarlandığını veya zaman içinde etkisini kaybettiğini gösteriyor. Bu örneklerden en can alıcıları, bankacılık sektöründe son on yıl içinde gözlerimiz önünde gerçekleşmedi mi?.. Bir zamanlar başta bazı köşe yazarları tarafından gazetelerde yere göğe sığdırılamayan yöneticilerin bir sebepten ayrılmaları sonucu arkalarında bıraktıkları bankalarının çöküşe girdiğine tanıklık etmedik mi? Bu bankalar el değiştirirken 'net aktif' değerlerinden 1 milyar dolara yakın tutarların silindiğini görmedik mi? Hem de halka açık olmalarına ve küçük hissedarların kayıplarına karşın... Başarıların sürdürülebilir olarak gerçekleşmesi için Harvard Business School'un ünlü profesörü Rosabeth Moss Kanter ve London Business School profesörü Donald Sullivan'a göre iş stratejilerinin, vizyon koymanın ötesinde başka unsurlar yer almalı. Profesör Kanter, benim son yazdığım ve mart sonunda çıkacak olan 'Benden Sonra Devam' isimli kitabıma yazdığı önsözde şöyle diyor: "Tabii ki banka sağlam iş stratejileri saptadı ve akıllıca finansal kararlar aldı. Fakat bir kurumun kültürü ve değer yargıları iş stratejilerinden çok daha üstündür. O kurumu başarıdan başarıya uçurabilecek bir güçtür. İş dünyasında fırsatlar gelir ve geçer ama insan faktörü daima kritik farkı yaratır. Beraber bir ekip çalışması sergileyebilen, yenilikçi ve sorumluluklarının bilincinde, birbirlerine başarılı olmaları için yardım eden, müşterilere hizmet sevdasını gönüllerinde taşıyan ve şirket içindeki veya ülkelerindeki sorunları çözebilmek için hemen seferber olabilen, birbirini destekleyen insanlar, kurumları rekabette öne geçiren kritik farkların mimarlarıdır. Kurumun değerleri ve çalışma kültürü de başarıyı kalıcı ve sürdürülebilir kılıyor." Doğru değerler ve ilkeler etrafında oluşmuş çalışma kültürü, yetenekli ve en iyi kalitede insanları çekiyor. Bu yetenekli insanlar, herkese eşit şans tanıyan, ilkeler üstüne oturan, kimseye torpil yapmadan hakkını adaletli bir şekilde dağıtan çalışma kültürünün kendilerine en iyi başarı fırsatlarını vereceğinden emin olarak bu kurumlara yöneliyorlar. İşte bu değerler ve insanlar da müthiş farklılıklar ortaya koyarak, doğru kararlar alarak 'sürdürülebilir başarı'yı getiriyor. Bunu sağlayan kuruluşlar, zaman içinde diğerleriyle aralarını acıyor, kendilerini daha da geliştirerek küresel dünyanın önemli oyuncuları arasına giriyor.