Dünyada krizin ardından süregelen tartışmaların odağında finansal sistem var. Krizin de kaynağı olan finansal sistemin işleyişinin nasıl daha iyi hale getirilebileceğine kafa yoruluyor. Bu bağlamda son olarak gündeme BASEL 3 olarak adlandırılan yeni sermaye kuralları geldi. Merkez bankalarınca belirlenen yeni kurallar ile bankaların finansal yapılarının güçlendirilmesi, bir başka krizin önlenmesine yardımcı olmak için aşırı risk almalarının önüne geçilmesi amaçlanıyor. Bugüne kadar Batı standartlarına getirilmeye çalışılan Türk finansal sistemi için de bu kritik bir dönemeç. Aslında tartışmaların boyutu, BASEL 3 kurallarının çok ötesine geçmiş durumda. Örneğin Avrupa Birliği’nde ekonomik sistemin yeni baştan tasarlanması, tamamen yenilenmesi konuşuluyor. IMF’nin ve Fransız Merkez Bankası’nın başkanlığını yapmış olan Jacques Delors, BASEL 3 konusunda alınmış kararları somut olarak eleştiriyor. Bu kararların gözden geçirilmesi, içeriğin derinleştirilmesi gerektiğini söylüyor. Aslında Avrupa Birliği’nde süregelen ekonomik yapının kökten değişmesi gerektiğini ifade eden Delors, bol likiditenin düşük faizi yarattığını, bu düşük faizle beklendiği gibi yatırım yapılmadığını söylüyor. Paranın piyasa oyunlarına gittiğine işaret ediyor ve düşük faiz politikasının çok uzun süre kârlı ve akıllı bir politika olmadığını savunuyor. Sonuç olarak kullanılan muhasebe sistemlerinden fiyatlama modellerine kadar her şeyin yeni baştan tasarlanması gerektiğine dikkat çekiyor. Diğer yandan geçtiğimiz haziran ayında Roma’da gerçekleştirilen ve Avrupa Yatırım Bankası Başkanı, IMF Başkanı ile çeşitli Avrupa ekonomi bakanlarının panelist olduğu konferansta da “yeni düzen” tartışmaları öne çıktı. Hatırlarsınız sonrasında orta ölçekli bankaları büyütmeyelim tartışmaları gündeme oturmuş, Türkiye için de bu model üzerinden değerlendirmeler yapılmıştı. BASEL 3 ile getirilecek kurallar, Türk bankalarını çok etkilemeyecek. Çünkü Basel 3, özvarlık içindeki nakit varlık miktarını ve bilançodaki likidite yönetimini öne çıkaran kararları kapsıyor. Bu kararlarda işaret edilen oranlar da Türk bankalarında zaten oldukça yüksek. Ancak görünen o ki dünyadaki tartışmaları her zamankinden daha yakın izlemek ve pozisyon almak gerekiyor. Çünkü yeni dönemde BASEL 3’ün getirdiklerinden çok daha önemli köklü değişiklikler göreceğiz.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?