Geride bıraktığımız 2012 yılı Türkiye piyasaları açısından çok önemli bir değişime tanıklık etti: Türkiye’nin kredi notunun 1993’ten beri ilk defa yatırım yapılabilir seviyeye çıkması ile reel faizler yüzde 0-2 aralığına geriledi. Ekonomide ise cari açığı ve enflasyonu kontrol altına almaya yönelik “yumuşak iniş” ve “yeniden dengelenme” politikaları ciddi bir başarı sağladı. Aralık ayında faizleri indiren TCMB, iç talepte ve kredilerde kademeli bir artışın başladığını açıkladı. Bundan hareketle bizim tahminimiz, 2013 yılında ekonomik faaliyetin her çeyrek artarak devam edeceği yönünde. Faizler ve döviz kurlarında beklentimiz ise yatay ve istikrarlı bir seyir. Bu ortam, tasarrufları her geçen ay daha fazla getiri alternatifi aramaya itecek. Büyük sermaye reel yatırıma; orta ve küçük ölçekli tasarruflar ise gayrimenkul ve sermaye piyasalarına yönelecek.
HENÜZ TAM ANLAŞILMAYAN BİR DEVRİM
BES’te 1 Ocak 2013’te başlayacak olan yüzde 25 devlet katkısı, bu alanda yapılacak yatırımların yüzde 25 getiriyle başladığı anlamına geliyor. Mevduat faizinin 3 katı gibi bir getiriyi devletin veriyor olması çok ciddi bir teşvik. Ancak gerek finansal bilgisizlik, gerekse de uzun yıllara dayanan finansal güvensizlik nedeniyle, bu teşviğin boyutu hala tam anlaşılmış değil. Daha önce yanlış hayat sigortası veya tasarrufu teşvik uygulamalarıyla inancı sarsılan geniş kesimlerin finansal piyasalara güvenini tazelemek için BES önemli bir fırsat sunuyor. Ancak sadece devlet teşviği yetmez. BES hesabı olan çoğu kimse, sistemde biriken paralarının yönetiminden kendilerinin sorumlu olduğunun farkında değil. Bu konuda aşağıda yapacağımız önerilerin, güncel ekonomik ve piyasa tahminlerinden çok daha önemli olduğunu vurgulamak isteriz.
YATIRIMCI İÇİN EMEKLİLİK FONU ÖNERİSİ
Emeklilik fonlarının seçimini şahısların kendisine bırakan tüm ülkelerde kişilerin yüzde 80-90’ının bu seçimi yapamadığı veya yapmadığı bir gerçektir. Türkiye’deki BES geliştikçe sistemin temel zaafı bu noktada ortaya çıkacak. Bu problemin çaresi, gelişmiş ülkelerde son 10 senedir giderek gelişen, “hayat boyu fon” (life cycle veya target date funds) yapısıdır. Bu fonlar, varlık dağılımını, kişinin yaşına göre kendisi ayarlar. Ancak bu fonların aksadığı taraf piyasa iniş çıkışlarını dikkate almamasıdır. Son yıllarda, özel emeklilik fonlarının yönetiminde, “dinamik hayat boyu varlık dağılımı” modelleri daha daha fazla geçerlilik kazanıyor. Burada temel kabul, piyasaların, inişli çıkışlı geniş dalgalar halinde ilerlediği, ancak uzun vadede “ortalamaya yakınsaması”dır. Daha basit bir deyimle “piyasalarda her çıkışın bir inişi, her inişin de bir çıkışı” vardır. Bundan hareketle bizim önerdiğimiz modelde, kişiler yaşlarına ve risk profillerine (iş durumu, ev ve diğer servet sahipliği) göre belli bir hayat-boyu fona yatırım yapar. Her bir hayat-boyu fon, kendi içinde varlık dağılımını, piyasaların durumunu dikkate alarak kademeli olarak ayarlar. Benjamin Graham’dan esinlenerek “akıllı yatırımcı” dediğimiz bu modelin, ülkemizde, emeklilik fonu yönetiminin gelişimine katkı yapacağı ümidiyle bu modelin felsefesini oluşturan ilkeleri sıralamak isteriz:~
1. Piyasaların yönünü tahmine çalışmak beyhude-dir. Asıl olan ucuzken almaktır.
2. En dipten almak ve en tepeden satmak gibi “insanüstü” bir çaba içinde olmayın. Düşüşte kademeli alış yapın. Yükselişlerde ise sabırla bekleyip, piyasa pahalı olmaya başladığında kademeli satış yapın.
3. İnsanın doğal dürtüleri yatırım kararlarında hata yapmaya oldukça meyillidir. Bunu engellemenin yolu, önceden belirlenmiş yatırım kurallarının olmasıdır.
4. Uzun vadede getiriyi, menkul seçiminden ziyade varlık dağılımı belirler. Yani kişinin asıl yapması gereken, kendi risk toleransına (yani uykunuzu kaçırmayacak risk oranı) uygun bir şekilde parasını gayrimenkul, mevduat, hisse senedi ve tahvil gibi varlık sınıflarına bölmesidir. Türkiye’deki bireysel emeklilik sistemine giren kişilerden beklenen de zaten budur.
5. Yukarda saydığımız varlık sınıfları içinde riski ve getirisi en yüksek olan hisse senedidir. Yatırımcı hisse senedi oranına bilhassa dikkat etmelidir. Bu konuda yukarıdaki 1’inci ve 2’nci kuralı tekrar okumanızı öneririz.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?