Dünyamız, henüz ülkelerin liderleri tarafından ciddiye alınmayan önemli bir tehdidin altında. Yazıma böyle karamsar ve korkutucu bir cümle ile başlamak istemezdim. Ancak, yeryüzünün tarihinde karşılaştığı iklim değişikliklerinden farklı bir tanesi maalesef gerçekleşiyor ve bütün yaşamı tehdit ediyor. Dünyamız milyonlarca yıllık tarihinde evrendeki olaylar ve doğal gelişmeler nedeniyle birçok defa iklim değişikliğiyle karşılaştı. Bunun sonucu yeryüzündeki yaşam birçok defa sil baştan oluşmuş. Ama bu sefer farklı. İnsanoğlu kaynaklı ve çözümü de insanoğlu tarafından bulunabilecek bir sorun var. Batı dünyasından başlayarak etrafı saran ekonomik kriz tehlikesi o kadar önemli ki, hayati öneme sahip olan sera gazı salımlarını sınırlandıracak girişimleri durduruyor. Ülkelerin başındaki liderler gündemlerinde sadece önlerindeki 3-4 yıllık iktidar dönemlerinde ekonomik krizi aşmaya ve iş alanları yaratmaya odaklanmış vaziyette. Bunda da başarılı olanlar maalesef çok az. Liderlerin gündemlerinde esas yer alması gereken ve yeryüzünde yaşam için "yaşamsal" olan konularla ilgilenmiyorlar bile... İklim değişikliği artık döndürülemez bir evreye girmiş durumda. Bilim insanları iklim değişikliğinin pek çok ülkede müthiş afetlere yol açacağını, bizim gibi Akdeniz ülkelerinde kuraklıklara, çölleşmeye neden olacağını öngörüyorlar. O kadar ki ülkemizde İç Anadolu, Ege ve Güney Anadolu'da yüzde 25-30'a varan su azalması, çölleşme olacağı hesaplanıyor. Bunun tarıma ve gıda güvenliğine yapacağı olumsuz etkiler düşünüldüğünde konuya nasıl kayıtsız kalındığına insan şaşırıyor. Ülkemizde, Ege, İç Anadolu, Güney Anadolu'da gerçekleşecek sürekli kuraklıklar ve çölleşmenin yaratacağı sorunları bir düşünün. Gözümüzün önüne bile getirmek bile ürkütücü.
İşaretler başladı bile
Ünlü iktisatçı Sir Nicolas Stern'in yaptığı ekonomik modellerde yazdığı gibi yeryüzünde dengeler değişecek, büyük göçler sınır güvenliğini tehdit edecek. Bizim ülkemiz gibi yerlerde ise çölleşme kaçınılmaz olacak. Bu da su ve tarımsal üretimi temelinden dinamitleyecek. Müthiş sorunlara yol açacak. Bu olumsuz gelişmeler sadece Akdeniz ülkeleri ve Türkiye'de görülmeyecek. Bütün ülkeler bundan etkilenecek. Uzakdoğu'da gerçekleşen seller, afetlere yol açan yağışlar bunların başlangıcının işaretleri. Söz konusu değerli iktisatçı Stern, her yıl ülkemize danışma kurulunda bulunduğu Akbank toplantıları için geliyor. Kendisinden birebir sorup öğrenmek de mümkün. Ülkemizde barajlardaki su birikiminin önceki yıllarla karşılaştırılması bir işaret. Petrol, kömür gibi fosil yakıtlardan çıkar sağlayan büyük lobiler tarafından bilinçli olarak "iklim değişikliği"nin saptırılması ve şüpheler yaratılması ise bilimsel olarak kanıtlanan sonuçlara ters. Bakın Güney Afrika'nın Durban kentinde yapılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı COP 17 de sonuç alamayan ülkelere. Hiçbir liderlik gösteremeyen aciz, zavallı ülke başkanlarına. Koca devletler "süper güç" olduklarından bahsederlerken bu konuda ne kadar cüce olduklarını ortaya koymuyorlar mı? Durban'daki sonuçlar yine büyük hüsran!
Gelişmeler ürkütücü
Yerküremiz artık 2 derece sıcaklık artışı aşamasını geçiyor. 3 hatta 4 derece sıcaklık artışına doğru gidiyoruz. Kutup bölgelerinde binlerce yıl buzlar altında kilitli kalmış sera gazları, artık buzulların erimesi nedeniyle serbest olarak ürkütücü biçimde atmosfere çıkıyor. Ben 67 yaşıma merdiven dayadım. Ancak benden sonraki kuşaklara büyük bir tehlike bırakıyoruz. Bugün 5-10 yaşlarında olan ilerinin büyüklerine nasıl bir yaşam bırakıyoruz endişesi taşımıyorsak, ne biçim adamlarız biz? Onları düşünmeden yapamayız. Bunun için dert ediyorum. Bunun için ABD, Çin, Avustralya, Rusya gibi ülkelerin sera gazı salımı sınırlamasına bağlayıcı anlaşmalara taraf olmamaları beni derinden üzüyor. Ülkemizin kendi önlemlerini daha cesaretle alıp başta gelişmekte olan ülkelere, daha sonra da gelişmiş ülkelere küresel önderlik yapabilme olanağı varken, buna soyunmamasına inanamıyor ve yakıştıramıyorum.~
Türkiye lider olabilir
20210 yılında bir Amerikalı olan Başkan Mr. Zoelick yönetimindeki Dünya Bankası kendi yaptığı incelemeler sonucunda yayınladığı raporda, sera gazı salımının sınırlandırılması ve önlenmesi için gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelere yılda 400 milyar dolar kaynak aktarmak zorunda olduklarını açıklamıştı. İstanbul'da yapılan IMF Dünya Bankası toplantılarına bizzat katıldığımda, zamanın IMF Başkanı Dominique Strauss Kahn'ın da bulunduğu oturumda, Dünya Bankası Başkanı bizzat 2010 raporunu açıklamış, bu sayıları vermişti. Hani nerede sonuçlar? Bunu takip ve talep etmesi gereken gelişmekte olan ülkelere liderlik yapması gereken Türkiye nerede? Bence burada büyük bir liderlik fırsatı var. Ve bunu da Türkiye yapabilir. Böyle bir önderlik, ülkemize ve liderlerine büyük prestij de sağlar.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?